Piyanist Verda Ün hayatını kaybetti

İstanbul Öğretmen Okulu ile İstanbul Belediye Konservatuarı'nın emektar hocalarından, Besteci Ekrem Zeki Ün'ün eşi piyanist ve eğitimci Verda Ün, bu sabaha karşı Bodrum'daki evinde hayatını kaybetti.

İstanbul Öğretmen Okulu ile İstanbul Belediye Konservatuarı’nın emektar hocalarından, Besteci Ekrem Zeki Ün’ün eşi piyanist ve eğitimci Verda Ün, dün sabaha karşı Bodrum’daki evinde hayatını kaybetti.

91 yaşında ölen Verda Ün’ün cenazesi Cumartesi günü Kadıköy’deki İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Konser Salonu’nda saat 10.30’da yapılacak törenin ardından, öğle namazı için Şakirin Camii’ne getirilecek. Ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek.

Müzik yazarı Evin İlyasoğlu geçen yıl yazdığı bir yazısında Verda Ün’ü şöyle anlatmıştı:

Geçen hafta beni en etkileyen olay Verda Ün ile buluşmamızdı. Verda Hanım, bizim öğrenciliğimiz sırasında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nın en disiplinli piyano öğretmenlerinden biriydi. Besteci Ekrem Zeki Ün’ün eşiydi. Piyanist olarak İstanbul Şehir Orkestrası’yla konçertolar çalmış, eşinin kemanına eşlik ederek sayısız resital vermişti. Halen 90 yaşında, Glasgow’da tıp doktoru olan kızı Nevin’in yanında yaşıyor. Ara sıra Moda’daki evine geldiğinde hem onun hem de eşinin eski öğrencileri kendisini yalnız bırakmıyor. Artık unutmaya başladığımız değerleriyle eski bir İstanbul hanımefendisi. Onu ilk tanıdığım yıllardaki gibi vakur duruşu, pırıl pırıl belleğiyle müzik tarihinden bir yaprak.

Neredeyse 80 yıl öncesindeki İstanbul’un müzik çevresini anlatıyor, kendi çocukluğuna uzanıyor: Annesinin ailesi Maltalı; babası Pellegrini’lerden gelme İstanbullu bir bankermiş. Kendi babası Kazım Ziya Bey ise Humbaracı Ahmet Paşa ailesinden. Lozan Üniversitesi’nde hukuk doktorası yapmış; Maliye Teftiş Heyeti Umum Müdürü’ymüş. Annesi Meliha Hanım Leipzig Konservatuvarı’nda keman okurken Kazım Ziya ile İsviçre’den İstanbul’a gelen bir trende tanışmış. Ne kadar romantik! Teyzesi Leipzig Konservatuvarı’nın piyano bölümünden, annesi de keman bölümünden mezun olmuş. Teyzesi, Verda Hanım’ı küçücük yaşında piyanoya başlatmış. Evdeki yoğun müzik ortamında yetişirken bir yandan da o zamanlar İstanbul’un en ünlü hocası olan Adinolfi ile çalışmış. Verda Hanım üç ağabeyden sonra ailenin en küçük çocuğu olarak özenle yetiştirilmiş.

Ekrem Zeki Ün ile tanışması

Babası, Ankara’daki görevi sırasında İstiklal Marşı’nın bestecisi ve Muzikayı Hümayun’un şefi Zeki Üngör’ün oğlu olan genç kemancı Ekrem Zeki Ün’ü tanımış. Döndüğünde annesine övgüyle söz etmiş. Eve davet edilen Ekrem Zeki’nin yanında henüz 14 yaşındaki Verda’yı da hadi piyano çal diye zorlamışlar. Ekrem Bey dinledikten sonra ilk söylediği şey “çalışmıyorsunuz!” sözcüğü olmuş. Bu söz onu hırslandırmış, günde yedi saat çalışmaya koyulmuş. Ve 1935’te, henüz iki yıl önce İstanbul’a gelen Ferdi Ştatzer’den ders almaya başlamış. “Ferdi Bey ders anlatırken, çalmaktan çok konuşurdu. O zamanki eşi Bedia Muvahhit de habire pat diye kapıyı açıp içeri girerdi, çok kıskançtı. Derken Ekrem İstanbul’a yerleşti ve Ferdi Ştatzer ile konser vermeye başladı. Sonra benimle de çalmayı denemek istedi. Bu yakınlaşma sonucunda da evlendik. Ben 18 yaşındaydım, o ise 29. Tek amacı ve ilkesi çalışmaktı. Bir süre sonra kendini besteciliğe adadı. Sonra konservatuvarda bir öğretmen boşluğu olmuş, sınav açılmıştı, ben seçildim. Tepebaşındaki okulda ders vermeye başladım. Muhiddin Sadak’ın kurduğu öğrenci orkestrasıyla, sonra Cemal Reşit ile Şehir Orkestrası’nda konçertolar çaldım. Cemal Reşit, Çaykovski’yi çalarken tempoyu çok hızlı almıştı. Ben ise gençtim, oktavlar beni korkutmuyordu. İstediği tempoda çalabildim. Bu sefer orkestra bana uyamadı; Cemal de değneyi attı elinden ve ‘Biz virtüöz değiliz’ diye bağırdı. Neyse ki radyoevinde bir provaydı! Sonra solistsiz kaldıkça bana başvurur, hadi bir konçerto daha, yaparsın, derdi.”

Verda Hanım Tepebaşı’ndan sonra Beşiktaş’a, sonra da Cağaloğlu’na taşınan konservatuvarda hocalık yapmıştı. Geç saatlere kadar okulda kalıp öğrenciyle uğraştığı bilinirdi. Gerek kendisi gerekse eşi hiçbir zaman okuldaki öğrencilerine özel ders vermemişler. Sonra gün gelmiş kendini adadığı konservatuvardan istifa etmişti: “Öğrencilerin velileri kendi aralarında para toplayıp benim sınıfım için iyi bir piyano satın almışlardı. Bir gün geldiğimde bir de baktım ki piyano kilitli. Bana da açmıyorlar. Okulun demirbaşı olmuş herkesin kullanımına açılmış ve müdürden izin gerekiyormuş. Ben de istifamı verdim ve okuldan ayrıldım.” Verda Hanım’ın yetiştirdiği öğrenciler Ova Sünder, Ayşegül Durakoğlu, Pınar Yılancıoğlu, Bedii Aran, Mehru Ensari ve daha niceleri…

(Yeşil Gazete)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Kadıköy Kaymakamlığı ‘Queer’in gösterimini yasakladı: Toplum barışını tehlikeye atar!

MUBI, yasak kararının sanatı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir müdahale olduğunu belirterek,  festivalin tamamen iptal edildiğini duyurdu.

BİFED’de büyük ödül yerlilerin mücadelesini anlatan Twice Colonized’ın

11. Bozcaada Ekolojik Belgesel Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu. İlk kez mansiyon ve müzik ödülleri verilen festivalde Açık Radyo ve Gebze'de katledilen hayvanlar unutulmadı.

[Bir şarkının hikayesi] Shine On You Crazy Diamond/ Pink Floyd

'Paralel evrende kaybolan' Syd'e hayranlık ve onu kaybetmenin üzüntüsünü dile getiren 'Shine on you Crazy Diamond', olağanüstü bir yeteneğe, benzersiz bir övgü olarak müzik tarihine geçti. 

Gürcistan Tiyatro Festivali’nde distopik bir geleceğe bakış – Seda Elhan

Distopyanın kapsülünde sergilenen bir gelecek sorgulaması olan 'Home, To Zero' çevre bilinci üzerine kafa yoran herkesin ilgisini çekecek bir yapım. Tiflis'e yolunuz düşerse mutlaka izleyin.

EN ÇOK OKUNANLAR