Ana Sayfa Blog Sayfa 4969

Himalayalar’daki Çin buzulları eriyor

İklim değişikliiğine bağlı sıcaklıklardaki hızlı artışın Himalaya Dağları‘ndaki Çin buzullarında erimeye yol açtığı, bu durumun yaşam alanları, turizm ve ekonomiye kötü etkisi olacağı bildirildi.

Çin bilimler akademisinden Li Zhongxing yönetimindeki bilimadamlarının yaptığı ve bugün “Environmental Research Letters” dergisinde yayımlanan araştırmada, Çin’in güneybatısında yer alan 11 meteoroloji istasyonunun yaklaşık yüzde 77’sinin, 1961 ve 2008 yılları arasında önemli oranda sıcaklık artışı gösterdiği ortaya kondu. Araştırmada, 4000 metre irtifada bulunan 14 gözlem istasyonunda sıcaklık artışının 1.73 derece olduğu, bu oranın geçen yüzyılda saptanan ortalama sıcaklık artışının iki katı olduğu belirtildi. Araştırmacıların, buzulda, küresel ısınmadan kaynaklanmış olabileceği düşünülen üç değişiklik saptadıkları kaydedildi.

Araştırmada, birçok buzulun incelenmesinin sonucunda, bu buzullarda “ani azalma” belirtileri görüldüğü ve kütlelerinde de önemli oranda düşüş saptandığı, Pengqu nehri havzasındaki 999 buzulun 1980 ve 2001 yılları arasında 131 kilometrekarelik bir alanı kaybettiği belirtildi. Araştırmanın, buzulların erimesiyle beslenen buzul göllerinin yüzeyinin arttığını da ortaya koyduğu kaydedildi. Araştırmacılar, buzulların binlerce ekosistemin tamamlayıcı bir parçası olduğunu ve insan nüfusu için çok önemli bir rol oynadığını söyledi.

Behzat Ç’ye +13 yaş sınırı

Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” dizisinin merakla beklenen filmi “Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm”, 28 Ekim’de 245 kopyayla gösterime girecek. Filmin basın gösterimi dün Şişli Movieplex Sinemaları’nda yapıldı.

Emrah Serbes’in “Son Hafriyat” romanından sinemaya uyarlanan filmdeki performansıyla Erdal Beşikçioğlu, önceki hafta Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nün de sahibi olmuştu.

Bir ekran fenomenine dönüşen dizide bip’lenen küfürler filmde bolca kullanılıyor. Bu nedenle filme gelecek yaş sınırı merak konusu oldu. Altın Portakal Film Festivali sırasında 18+ yaş sınırı konulduğu söylentilerine tepki gösteren yönetmen Serdar Akar en fazla 13+ yaş sınırı beklediklerini açıklamıştı. Kopyası Kültür Bakanlığı Denetleme Kurulu’na gönderilen filme yönetmenin beklediği gibi 13+ yaş sınırı getirildi. Film sinema eleştirmenlerinden de tam not aldı.

Nil Kural: Politik açıdan da sağlam
Film Türkiye’de iyi örneklerine rastlayamadığımız bir tür olan polisiyenin eli yüzü düzgün bir örneği… Karakterler, olayların gelişimi ve espriler iyi ayarlanmış. Filmin Emrah Serbes’in “Son Hafriyat” adlı romanından Serbes tarafından uyarlanan senaryosunun polisiye komplosunun arka planı da politik açıdan sağlam.

Atilla Dorsay: Hayranları hedeflemişler
Diziyi hiç bilmiyorum. Onun için filme bakir bir gözle gittim. Kendine özgü bir mizahı var ama benim anladığım polisiye sinemayla pek ilişkisi yok. Sanıyorum polisiye meraklısından ve genel bir seyirciden çok dizinin hayranları hedef alınmış. O açıdan başarılı olabilir ama benim tarzım değil. Küfürler çok da rahatsız etmedi. Çünkü “Gemide” filminden beri, aşağı yukarı 10-15 senedir filmlerde küfür kullanılıyor.

Uğur Vardan: Başarılı bir iş
Emrah Serbes’in, yönetmen Akar’la kaleme aldığı senaryo akıp gidiyor. Karakterler, Songül adlı bir kadın polisin eklenmesiyle aynen filme aktarılırken, zekice göndermeler, politik dokunuşlar, her biri son derece ‘takıntılı’ Behzat Ç. ve ‘tayfası’ derken, 108 dakika nasıl geçiyor anlamıyorsunuz. Bu topraklarda aksiyonu en iyi çekecek isimlerin başında Serdar Akar gelir.

Alper Turgut: Dizinin devamı gibi
Film, dizinin devamı gibi olmuş. Buna bağımsız bir film demek mümkün değil. Onun dışında polisiye komedi türünde olan bu film beni eğlendirdi, güldürdü. Dizideki oyunculuk performansları filmden çok daha iyiydi. Küfür konusuna gelince de ben eski polis muhabiriyim, polisler çok kibar değillerdir. O yüzden filmdeki küfürler rahatsız etmedi.

Van’da diyabet hastaları için çadır kuruldu

Türkiye Diyabet Vakfı, insülin, insülin iğneleri, ilaç, şeker ölçüm aletleri ve çubukları bulamayan diyabet hastası depremzedeler için Van’da Acil Yardım ve Destek Merkezi kurdu.

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, bölgede yer yer elektrik kesintisi olması ve bazı sağlık merkezlerinin devre dışı kalması nedeniyle bir destek merkezi kurulduğunu açıkladı. Yılmaz, diyabet hastalarının ihtiyaçları olan insülin enjektörleri, şeker ölçümü aletleri gibi malzemelerin Kızılay ve İl Sağlık Müdürlüğü ile koordineli olarak dağıtılacağını belirtti.

Büyük doğa felaketlerinde önceliğin acil hastalara verildiğini, fakat kronik hastalığı olanların da özellikle ilaç ve malzeme desteğine ihtiyaç duyduğunu belirten Prof. Yılmaz, Türkiye Diyabet Vakfı’nın gerekli desteği sağlamak amacıyla tüm olanaklarını seferber ettiğini aktardı.

Bölgede diyabet ilaç ya da malzemelerine ihtiyaç duyan hastaların, Van merkezde kurulan Diyabet Merkezi’ne başvurabilecekleri veya Prof. Dr. Hüseyin Avni Şahin ile Nuray Yıldız’a, 0533 251 88 66 ve 0543 820 79 82 nolu telefonlardan ulaşarak destek isteyebilecekleri belirtildi.

(Ntv)

South Park tarikat hedefinde

Dünyaca ünlü çizgi dizi South Park’ın yaratıcıları Matt Stone ve Trey Parker’ın, Scientology tarikatı tarafından takibe alındığı iddia edildi. Örgütün eski üyelerinden Marty Ratburn tarafından dile getirilen iddiaya göre, 2005 yılında yayımlanan serinin ‘Trapped in the Closet’ isimli bölümünde Scientology öğretileriyle dalga geçildiğini ve bu sebepten ötürü tarikata bağlı araştırmacıların dizinin senaristlerini detaylı bir şekilde takibe aldıkları belirtiliyor. Tarikatın izlemeye aldığı kişilerin aile ve arkadaşlarıyla birlikte gözlemlendiğini, hatta günlük hayatın en ince detaylarına kadar araştırıldığını ifade eden Ratburn, telefon ve banka kayıtlarından kişisel mektuplara kadar her şeyin incelendiğini söylüyor. Senaristlerin özel hayatıyla ilgili detayların hangi amaç için kullanılacağı henüz bilinmezken, Scientology’nin düşman nitelediği kişi ve kuruluşlarla şantaj ve tehdit gibi yasal olmayan yollardan mücadele ettiği söyleniyor. Bu arada South Park’ın ilgili bölümünde Chef karakterini seslendiren ve tarikatın bir üyesi olan Isaac Hayes, bu bölümden sonra South Park ekibinden ayrılmıştı.

Taşocağı isyanı

İzmir‘in Aliağa ilçesine bağlı Aşağı Şakran Köyü‘ne kurulmak istenen taş ocağı, köylüleri ayaklandırdı.

Taşocağı nedeniyle bine yakın ağacın kesilmesine tepki gösteren köylüler, ağaç katliamının durdurulmasını istiyor.

Aşağı Şakran köylülerinin, bölgeye kurulmak istenen taş ocağıyla başı dertte.

Köyün hemen yakınında yer alan Sakarkaya tepesine kurulmak istenen taş ocağı için binlerce ağaçlar kesildiğini söyleyen köylüler kızgın…

Aşağı Şakran Köyü Muhtarı Halim Yaşa şunları söylüyor: “Bu güzel doğamız gitmesin,yağmur ormanlarımız gitmesin gelecek nesile güzel birşey bırakalım amacımız bu. Çam ormanlarımızı kestiler mahvetmeye çalışıyorlar.Büyük çamlar vardı katlettiler.Ocağın ruhsatı da yok. Taş ocağını açılması demek ormanlarımızın zeytinlermizn gitmesi anlamına geliyor.”

Köylüler, eylem yapmaya hazırlanıyor..

Doğadakilerin en güçlüsü

Yeni taşındığım evime henüz internet bağlanamadı. İşte de bu aralar yoğun çalışıyorum. Dolasıyla tek haber kaynağım olan internetten mahrumum. İçime dert oldu, bugün de kaç kadın öldürüldüğünü öğrenemedim. Elbette asker ve gerilla ölümleri de beni çok üzüyor ama kadına pozitif ayrımcılık yapıyorum. Çünkü bu kadınlar onları öldüren ‘erk’eklerle savaşmıyor. Sadece gördükleri kötü muameleden uzaklaşmaya çalışıyor. Öldürülme gerekçeleri ise gördükleri şiddete razı gelmiyor olmaları.

Sen nasıl güce boyun eğmezsin!

Evet ‘kadına şiddet’ ile devam ediyoruz. Burda vurgulamak istediğim anlaşıldı sanırım, asıl sorun ‘kadına şiddet’, öldüğü, hafif ya da ağır yaralandığı değil. Şiddet varsa hepsi olabilir. Benim anlamaya çalıştığım şu ki; bu ‘erk’ekler bu cesareti, bu özgüveni, bu hakkı nerden alır. Aynı insanlar hayatın diğer alanlarında bu kadar ‘erk’ek değiller. Değil mi yani; ‘asgari ücret’ der patronu, eyvallah. ‘Deneme süresi 6 ay’ der, eyvallah. Buna rağmen 1 yıl SSK yapmaz, eyvallah. İşsizlik sorununu sık yaşar, eyvallah. Bu nedenle ailesi ve arkadaşları hor görür, eyvallah…

E yani herkes mi bu adamı ezecek. Onun da ezebileceği birileri olmalı. Bari evlensin de ‘dev‘leti de arkasına alarak, birilerine karşı ‘hak‘lı olsun. Yasalar demiyor mu, ailenin reisi ‘erk’ektir. Karısı ve çocukları da onun malı. Anasıyla babasının ilişkileri de benzer durumda zaten… Babası da gençken epeyce huysuzmuş, şimdilerdeyse eski hiddeti kalmamış. Böyle gelmiş, böyle gider.

Ama bu kadın biraz garip, itiraz filan ediyor. Hele geçen yaptığı hiç affedilir gibi değil, iki tokat attım diye karakola şikayet etti. Neyse ki polisler halden anlıyor, çay filan söylediler nezarette. Ama ben sorarım ona. Hem seveceğim onu, hem de iki tokat için nezarette sabahlayacağım, olacak şey değil. Seviyoruz işte daha ne yapalım. Vurduysak da sevgimizden.

Kusmadan önce toparlama

Neyse daha fazla dayanamayacağım bu kadar içerden anlama çabasına, kötü oldum. Bu tür insanların, askerde de çömezken ezildiklerini, kıdemlendikçe (kaşarlandıkça), yeni gelen çömezleri ezmeye çalıştıklarını biliyoruz. Yakın zamanda Kıbrıs’taki askerliğinin son günlerinde işkenceden hayatını kaybeden askere işkenceyi yaptıran da farklı bir algı düzeyi olamaz.

Kendisini herşeyden önce ‘insan’ olarak göremeyen, başkasını da ‘insan’ olarak göremez. Kendi insani haklarının farkında olamayan, başkasınınkinin de olamaz. Başkalarının kendi üzerinde ‘tümgüçlü’ olduğunu zanneden, bir başkası üzerinde ‘tümgüçlü’ olmaya çalışır.

Halbuki doğada ‘tümgüçlü’ olan hiçbir canlı yoktur. Doğada erk olunamayacağını anlamayanlar maalesef toplumsal ‘erk’ek oluveriyorlar.

Çok para(erk)ya talip olanlar farklı mı?

Bireyselde bu hepimizin bildiğini ekonomik boyuta taşırsak çok farklı durumlar görmeyeceğiz. Tek farkları, bunların hedeflerinin de, hasar verdiklerinin de (insan, hayvan, bitki, toprak, hava, su:yani doğa) çok daha büyük ölçekte olmaları. Bir şekilde ezilmişliği, kompleksi olmayan bir insan, neden bu denli zarar vermeye çalışsın ki doğaya. Bu kadar para-güç-erk sahibi olacaksın da ne olacak. Zaten ihtiyacının çok daha fazlasını kazanmışsın, neden yetinemiyorsun. Bir sebebi olmalı bu tatminsizliğin, huzur bulamayışın.

Bu nedenledir nükleer santral çabası, HES çabası, toprağın altındakileri de tüketme çabası. Çok para sahibi için doğanın tamamı, yani kendileri dışındaki herşey, bir meta. İlginç olanı kendileri de çözemedikleri bazı ilişkilerin nesnesi durumunda olmaları. İster gemicik sahibi olsunlar, ister yaşam mimarı, ya da çokuluslu şirket sahibi olsunlar. Yok aslında birbirlerinden farkıları.

Bunun yanında, kendisiyle uzlaşamayan insanoğlu ile ilgili son kararı yine doğa veriyor. Maalesef küresel ısınma ile, tsunami ile ya da deprem ile.

 

Çadır ihtiyacı: 80 bin, gönderilen çadır sayısı: 10 bin

Hükümet yetkililerinin depremzedeler için yeteri kadar çadır gönderildiği yönündeki açıklamalarına tepki gösteren Van Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahman Doğar, Van genelinde 80 bin çadıra ihtiyaç olduğunu, ancak sadece 10 bin çadırın gönderildiğini belirtti.

Van’da depremin üzerinde iki gün geçmesine rağmen çadırların dağıtılmamasından dolayı yurttaşların tepkisi sürüyor. Tepkilere en fazla hükümet cephesinde yapılan, sorunların çözüldüğüne ve ihtiyaçların karşılandığına yönelik açıklamalara karşı. Hükümet tarafından yapılan açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirten Valilik Kriz Merkezinde de çalışan Van Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahman Doğar, özelikle hükümet tarafından yapılan açıklamaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. İklim koşullarına bakıldığı zaman en büyük ihtiyacın barınma konusunda yaşandığını belirten Doğar, bu ihtiyaç karşılanmadığı sürece halkın tepkisinin dinmeyeceğini vurgulayarak, sorunun kısa sürede çözülmesini istedi.

‘VAN GENELİNE 10 BİN ÇADIR GÖNDERİLMİŞ’

Van’a gönderilen çadır sayısını da açıklayan Doğar, “Şuan Van geneli için gönderilen çadır sayısı 10 bindir. Bunlardan 5 bini Erciş merkeze gönderildi. Bin 800’ü diğer ilçe ve köylere, geriye kalan 2 bin 300 ise Van merkeze bırakılmıştır. Bu bilgiler Van Valisinden aldığım bilgilerdir. Bunun için hükümet çıkıp açıklama yapmak zorundadır. Bu kentin çadır ihtiyacı en az 80 bindir. Bu karşılanmadığı sürece halktan gelen tepkilerin dinmesi mümkün değildir. Bizim isteğimiz hükümet yetkililerinin çıkıp gelen çadır sayısını kamuoyuna açıklamalarıdır” diye konuştu.

(Evrensel)

‘İngiltere’de ayaklananlar yoksullardı’

0

Ağustos ayında, İngiltere’nin başta Londra olmak üzere birçok şehrinde yaşanan ayaklanma ve yağma olaylarıyla ilgili kapsamlı bir rapor yayımlandı.

İç işleri ve adalet bakanlığı tarafından hazırlanan raporda, dört gün süren olaylara karışan kişilerin ciddi kısmının ülkenin en yoksul ve yoksun ailelerine mensup olduklarının altı çizildi.

Ağustos ayındaki olaylara karıştıkları için hâkim karşısına çıkarılanların demografik verilerine dayanan raporda, zanlıların yüzde 64’ünün İngiltere’nin en yoksul mahallelerinde oturdukları belirtildi.

Zanlıların yüzde 42’sinin okullarda ihtiyaç sahiplerine sağlanan bedava öğle yemeğinden faydalandıkları tespit edilirken, üçte ikisinin de ciddi öğrenim sorunları yaşadıkları belirtildi.

Rapora göre olaylara karışanların yüzde 42’si beyaz, yüzde 46’sı siyah ve yüzde 7’si Asyalı.

Çete etkisi yüksek değil

Hükümete sunulan çalışmanın en dikkat çeken bulgularından biri, çete üyelerinin ayaklanma ve yağma olaylarında oynadıkları sınırlı role dair oldu.

Raporda ayaklanmaya katılanların yalnızca yüzde 13’ünün çete üyesi olduğunun tespit edildiği belirtildi.

Ağustos ayında yaşanan olaylar sonrasında başta başbakan Cameron olmak üzere birçok yetkili olayların temel sebebinin yaygınlaşmakta olan “çete kültürü” olduğunu iddia etmişti.

Olayların öncelikle polisiye önlemlere engellenebileceğini savunan hükümet yetkilileri, İngiltere’nin toplumsal ve ekonomik gerçeklerini göz ardı etmekle eleştirilmişlerdi.

(BBC)

‘İstanbul’daki çürük malzeme Van’a gitti’

Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şube Başkanı Tekin Saraçoğlu, yapı denetimi olan 19 ilde tespit edilen vasıfsız inşaat malzemelerinin denetim olmayan illere gönderildiğini öne sürdü.

Van’daki felakette 1999 sonrası deprem yönetmeliğine uygun binaların bile yıkılması güvenlik sorununu yeniden gündeme getirdi.

Yapı Denetim Kuruluşları Birliği, denetimin yapıldığı 19 ilde yapılaşmanın kontrol altına alındığını açıkladı ancak bir iddia Türkiye’nin geri kalanı için manzaranın tüyler ürpertici olduğunu ortaya koydu.

CNBC-e’ye konuşan Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şube Başkanı Tekin Saraçoğlu, “19 ilde yapı denetimi başladığı zaman biz malzemeleri de laboratuarlarda kontrol ediyoruz. 19 ilde yapı denetim olan yerlerde vasıfsız malzemeler kullanılmadı. Önceleri çok rastladık ancak sonradan böyle malzemeler görülmedi. Bu malzemeler nerelere gitti? Yapı denetimi olmayan illere gitti. Bakın, bu yıkılan binaların malzemesinin de test edilmesi lazım” dedi.

Van’da devletin denetim uygulamasının dün başlaması, çürük malzemenin bu bölgeye de gidebileceğine işaret ediyor.

Konut sektörü temsilcileri ise bu iddianın doğru olmadığını öne sürdü. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları Derneği Başkanı Işık Gökkaya, inşaat malzemelerinin belli bir standartta üretildiğini söylerken, Konut-Der Başkanı Ömer Faruk Çelik bu malzemelerin sadece kaçak yapılarda kullanıldığını kaydetti.

(cnbc-e)

Şahdeniz-2 anlaşması imzalandı

0

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbeycan‘dan gaz alımını öngören Şahdeniz-2 anlaşmasının imzalandığını açıkladı.

İzmir’in Aliağa ilçesinde Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR)-Turcas Enerji AŞ tarafından yapılacak Star Rafinerisinin temel atma töreninin ardından, Crowne Plaza Oteli’nde Türkiye-Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı düzenlendi.

Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Aliyev’in yanı sıra iki ülkeden bakanların katılımıyla gerçekleşen toplantı sonrası düzenlenen basın toplantısında, mutabakata varılan işbirliği anlaşmalarına imzalar atıldı.

Erdoğan ve Aliyev’in tutanaklarını imzaladığı toplantıda iki ülke arasında enerji ve gaz iletiminden meteorolojiye, iletişimden polis eğitimine kadar değişik konularda işbirliği ve mutabakat anlaşmaları imzalandı.

Toplantıda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Azerbaycan Enerji ve Sanayi Bakanı Natik Aliyev arasında, “Şahdeniz 2” projesi kapsamında Azerbaycan’dan gaz alımını ve iletimini öngören hükümetlerarası anlaşma imzalandı.

BOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Fazıl Şenel, enerji anlaşmasıyla bağlantılı olarak Gaz Alım Satım Anlaşmasını Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Başkanı Rövnag Abdullayev, Gaz Transit Anlaşmasını ise BP Azerbaycan Şirketi Başkanı Raşid Cavanşir ile imzaladı.