Ana Sayfa Blog Sayfa 4573

Af Örgütü: “İnan Süver, koşulsuz olarak serbest bırakılsın”

Uluslararası Af Örgütü, tekrar tutuklanan vicdani retçi İnan Süver’in derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu ve insan hakları savunucularını Milli Savunma Bakanı Gönül ile Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün’e mektup göndermeye çağırdı.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, 21 Nisan 2011’de tutuklu bulunduğu Manisa Saruhanlı Açık Cezaevi’nden firar ettiği gerekçesiyle 12 Eylül’de tekrar tutuklanan vicdani retçi İnan Süver‘in derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması için çağrıda bulundu.

Türkiye’nin Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne taraf olan bir ülke olduğunu hatırlatan Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’nin vicdani ret hakkını tanıması gerektiğine vurgu yaptı ve insan hakları savunucularını Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’e mektup göndermeye çağırdı.

Af Örgütü’nün metninde şu ifadelere yer verildi:

* Askerlik yapmayı reddetmesi üzerine mahkum olan ve Nisan 2011’de hastaneden kaçtığı için gıyabında beş aylık tutuklama kararı verilen İnan Süver,12 Eylül’de rutin genel bilgi tarama kontrolü sırasında Bağcılar’da tekrar tutuklandı.

* Süver askeri makamlara 2009’da gönderdiği bir mektupta, vicdani gerekçelerle askerlik yapmayı reddettiğini ve vicdani retçi olduğunu açıkladı. 26 Kasım 2010’da askeri yetkililer Süver’in askerlik için yeterli olmadığına karar verdi ve bu sebeple askerlik zorunluluğu kaldırıldı. Fakat Süver, 2001’den itibaren askerliği reddettiği için cezalandırıldığını düşünüyor. Vicdani gerekçelerle askerlik yapmayı reddettiği için mahkum edilen Süver düşünce mahkumu olarak tanımlanıyor.

* Süver’in avukatı müvekkilinin psikolojik sağlığının kötüleştiğini ve yoğun anksiyete sıkıntısı olduğunu belirtti. Uluslararası Af Örgütü Aralık 2011’de acil eylem çağrısında bulunarak Gülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından “ruhsal problemi” olduğunun belgelenmesi üzerine Süver’in sağlığı hakkında endişelerini belirtti. Süver’in tekrar tutuklanması sağlığını daha fazla risk altına sokmaktadır.

(Bianet)

KFC çevrecilikte en şampiyon birinci!

ABD’nin Kentucky eyaletinde kurularak dünya çapında bir fast-food zincirine dönüşen tavuk üreticisi KFC’nin “Torium” restoranında, “tepeden tırnağa” çevreci bir anlayışa geçildiği iddia edidi.

KFC’nin Türkiye’deki imtiyaz sahibi (franchise) Turkent A.Ş.’den yapılan açıklamada, KFC Torium restoranlarında rüzgar enerjisiyle üretilen elektriğin kullanıldığı, çevre dostu temizlik malzemelerinden yararlanıldığı ve buna benzer uygulamalarıyla ABD’nin LEED (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) Sertifikası’na layık görüldüğü bildirildi.

“Tepeden tırnağa çevreci bir yaklaşım” ifadesiyle yapılan açıklamada firmanın yeni restoranının çok çevreci olmasının sebepleri olarak şunlar gösterildi:

  • Tüketilen elektrik rüzgar enerisiyle üretiliyor.
  • Temizlik malzemeleri çevre dostu.
  • Restoran, toplu taşımayla ulaşılabilen bir yerde
  • Restorana geri dönüşüm kutuları yerleştirildi.
  • Su bazlı boya kullanıldı.
  • Havalandırma sistemi iyileştirildi.
  • Pisuarlar ve armatür değiştirilerek %40 su tasarrufu yapıldı.
  • Enerjiyi verimli kullanan elektrikli aletler, dolaplar, fırınlar alındı.

Bu gelişmelerle tepeden tırnağa çevreci bir işletmeye dönüştüğünü belirten KFC, Dünya Gıda Örgütü( FAO) tarafından dünyadaki çevre sorunlarının, doğal tahribatın, toprak bozunumu ve ekosistemlerin yok olmasının en önemli sebeplerinden biri olan gösterilen “konvansiyonel hayvancılığın” en önde gelen uygulayıcılarından biri. Her yıl 750 milyondan fazla tavuğu gün ışığı görmeden, on binlerce tavuğun bulunduğu büyük kafeslerde yetiştirerek öldüren KFC’nin üretim zincirleri, gıda ve yem taşınması, atık yönetimi ve bunların neden olduğu sera gazlarıyla çok ciddi bir çevre yıkımına neden olduğu belirtiliyor.

KFC’nin tavuk üretme yöntemleri ve uygulamakarı da dünyanın dört bir yanından çok geniş kesimlerin tepkisini çekmiş durumda. Hayvan hakları savunucuları, KFC gibi büyük şirketlerin yaptıkları karşısında hayvan refahının bile söz konusu olmadığını, bunun düpedüz zulüm, işkence ve cinayet olduğunu belirtiyor. Ünlü hayvan hakları savunucusu PETA da Pamela Anderson’un seslendirdiği 2008 yapımı bir videoyla KFC’nin tutumunu gözler önüne sermişti.

Firmanın yaptığı açıklamanın tamamını şu bağlantıda okuyabilirsiniz

(Yeşil Gazete)

Galatasaray Üniversitesi’nden Sebahat Tuncel yasağı

Galatasaray Üniversitesi, bir konferansta Sebahat Tuncel konuşmacı olarak katılacağı için salon tahsisini geri çekti.

Galatasaray Üniversitesi, 5-6 Ekim’de düzenlenecek Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansı için tahsis ettiği salonu Konferansa konuşmacı olarak BDP İstanbul millletvekili Sebbahat Tuncel katılacağı için geri çekti. Radikal gazetesi haberine göre etkinlik için önce salon vermeyi kabul eden üniversite yönetimi konuşmacılar arasında bulunan BDP Milletvekili Sebahat Tuncel’in listeden çıkarılmasını istedi. Konferans düzenleme komitesi bunu kabul etmeyince Üniversite salon tahsisini geri çekti.

Filmmor Kadın Kooperatifi (FİLMMOR) Galatasaray Üniversitesi Medya Araştırma ve Uygulama Merkezi (MEDİAR), Kadın Adayları Destekleme Derneği ( KA-DER ) ve Mor Çatı , ortak bir proje ile Uluslararası Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansı başlığı adı altında bir etkinlik düzenleyeme karar verdi. Konferansa İsveç Konsolosluğu da destek oldu. Galatasaray Üniversitesi ise konferans salonunu tahsis etti. Konferansın 5-6 Ekim’de yapılması kararlaştırıldı. Konuk ve konuşmacı listeleri hazırlandı. Konferansın tüm tarafları da isimler üzerinde anlaştı. İsimler Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü tarafından da onaylandı.

Ancak dün Galatasaray Üniversitesi salon tahsisini geri çekti. Dün akşam saatlerinden itibaren sosyal medyada yayılan haberlere göre üniversite yönetimi konferans organizatörlerini “Sabahat Tuncel’i listeden çıkarın” diye uyardı. Organizasyon komitesi bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Galatasaray Üniversitesi konferans için tahsis ettiği salonu geri çektiğini açıkladı.

Olay, FİLMMOR’un twitter adresinden yapılan açıklama şöyle duyuruldu: ” Galatasaray Ü. Rektörlüğü Sebahat Tuncel ‘in programdan çıkarılması isteğini kabul etmediğimiz için CEİ konferansını şu dakikada iptal etti! Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansı’nı iptal etmiyoruz. GSÜ salon tahsisini iptal etti ama biz başka bir salon arıyoruz.”

Sebahat Tuncel 6 Ekim 2012 tarihinde yapılacak olan ‘ Cinsiyet Eşitsizliği, Beden Politikaları ve Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Deneyimleri’ başlıklı forumda konuşmacı olarak yer alıyordu.

Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı. Rektörlük Özel Kalem’den konuyla ilgili olarak Hülya Uğur Tanrıöver’le iletişime geçilmesi tavsiye edildi. MEDİAR Yöneticisi ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver ise Radikal ‘e yaptığı açıklamada süreci ve iptal gerekçesini şöyle özetledi: “Program ve konuşmacılar belliydi. 15 gün kadar önce teknik konuları konuşmak üzere tekrar rektörlüğe gittim. Bu arada konuşmacıların da üzerinden yeniden geçtik. Hatta listenin ne kadar dengeli olduğu, kadın konusunda politika öneren tüm partilerden birilerinin geldiği konuşuldu. Ne var ik dün itibariyle Sebahat Tuncel ‘in cezasının kesinleşmiş olmasının sıkıntı yaratacağı ve o kişinin programdan çıkarılması gerektiği iletildi rektör tarafından. Ben de bunun biraz zor olduğunu söyledim. Ceza onanmış olabilir. Ancak süreç devam ediyor. Çünkü dava şimdi de Danıştay’a taşınıyor. Bunun üzerine mekanı değiştirmekte fayda olacağını düşündük. Durum budur.”

Tanrıöver, konferansın iptalinin söz konusu olmadığını da belirterek şöyle konuştu: “Muhakkak bir yer bulunacak. İki hafta sonra yapılacak bir etkinlik için şimdi yer aramaya başlamak ve böyle bir nedenden ötürü yer aramak üzücü. Bu memlekette tüm diğer sorunların yanında cinsiyet eşitsizliği konusuna önem veren ve bizi Sebahat Tuncel ‘le bile birlikte bağrına basacak bir salon elbet bulacağız. Olmadı bizim evin salonuna geleceksiniz. Orada yapacağız” dedi.

Kadınlarla Dayanışma Vakfı ve Filmmor Kadın Kooperatifi (ve Filmmor Kadın Filmleri Festivali) kurucusu Melek Özman ise Radikal ‘e yaptığı açıklamada ” Sebahat Tuncel ‘i çıkarmamız istendi. Biz kabul etmeyince iptal edildi. Yer arıyoruz” dedi

Tunceli’de Başsavcı’ya silahlı saldırı

Tunceli’de Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun, uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı.

Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun, Kandolar Mahallesi’ndeki adliye lojmanlarından adliyeye gitmek için çıktığı sırada bir kişinin silahlı saldırısına uğradı.

Başından tek kurşunla vurulan Başsavcı Murat Uzun, ağır yaralandı.

Ovacık Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Başsavcı Uzun, tedavi altına alındı. Başsavcı’nın Elazığ’a nakledilmesi için ambulans helikopter istendi.

Kimliği henüz belirlenemeyen saldırgan, olayın ardından bir araçla dağlık bölgeye doğru kaçtı.

Zanlının yakalanması için ilçede helikopter destekli geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Kanal 24’te Ekolojik Anayasa konuşuldu

Ekolojik Anayasa Girişimi’nden Serkan Köybaşı, Kanal 24’de yayınlanan haber programı “Moderatör Gece”ye konuk oldu ve girişimin yapısını, yeni anayasada yapılmasını istedikleri değişiklikleri, dünyadaki ekolojik anayasa örneklerini anlattı.

Aynı zamanda Yeşiller Partisi üyesi de olan Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Köybaşı, “Ekolojik Anayasa Girişimi” çağrıcılarını belireterek başladığı konuşmasında amaçlarının şimdiye kadarki anayasalardaki “insan-devlet” anlayışının yerine “insan – devlet – doğa” anlayışının hakim olduğu bir anayasa metninin hazırlanması olduğunu belirtti.

Girişimin Şubat ayında gerçekleştirdiği TBMM ziyaretinde milletvekillerine amaçlarını aktardıklarını ve daha önce ekolojik anayasa konusunda bilgi edinmemiş olan siyasileriden olumlu tepkiler aldıklarını belirten Köybaşı yeşil hareket ve ekolojik anayasa hakkında milletvekillerinden gelen sorulara açıklık getirdiklerini ifade etti.

Dünya üzerindeki ekolojik anayasa örneklerini de aktaran Serkan Köybaşı, Latin Amerika ülkelerinde, özellikle de Ekvador’da anayasada “Doğa ananın hakları”nın ayrı bir bölüm de ele alındığını; Fransa, Almanya ve Yunanistan’da da ekolojik anayasaya ilişkin maddelerin anayasalara eklendiğini söyledi.

Ekolojik Anayasa Girişimi olarak yaptıkları teklifin anayasının tümden değiştirilmesi yönünde olduğunu belirten Köybaşı, girişimin önerdiği anayasanın ilk maddesinin “Bu anayasa dünyayı gelecek kuşaklardan emanet aldığımızın bilinci ile doğayla uyum içinde yaşamaya söz veren Türkiye vatandaşları tarafından yazılmıştır” şeklinde olduğunu da sözlerine ekledi.

Ekolojik Anayasa Girişimi’nden Serkan Köybaşı’nın konuk olduğu “Moderatör Gece” programını buradan izleyebilirsiniz.

Ekolojik Anayasa Girişimi web adresi ekolojikanayasa.org/

(Yeşil Gazete)

 

İnancın zayıf olduğu yerde ölüm başlar – Filor Uluk Benli

0

İnsanın hayalleri olmalı kocaman, kocaman. İnanmalı insan kendisindeki bu yaratıcı güce. Aklın aldığı her şeyi, dünya içinde barındırabildiği içindir ki;  yaşanan her şey bir bakıma bu hayallerin ürünüdür. Hayaller bazen akıl, bazen de duygu ile kurulsa bile her ikisinde de akıl ,mutlak eşlik eder hayallere. Ama, baskın olan tarafla mesaj verilir çoğu kez. Hayat da hayalciyi bunlarla karşılaştırır yaşamın içersinde. Etkisiz kaldığımızı düşündüğümüz, sandığımız ve hatta gerçekliğini kabul ettirip bize dayattığı için teslim olduğumuz bu döngüde bile, hayallerimize yer açıp orada soluklanabiliriz. Ben kendi hayallerimi kurmak ve yaşamak için yola çıktım. Başkaları tarafından yazılmış öykülere figüran ya da başrol oynamaktansa, henüz ilk mektep öğrencisi iken kırmızı-bordo renge  kaplı sözlükte öğrendiğim ve hala kullandığım bir sözcüğü hayatım boyunca kendime düstur edindim. Tam olarak olmasa da açıklaması şöyle idi: OYNAMAK=Çocukların ve hayvan yavrularının eğlenerek, öğrenerek geçirdikleri keyifli zaman dilimi.

“Barışa Bir Tülbent De Sen bağla”  2011 ‘ 1  Eylül Dünya Barış ‘  günü akşamı sonradan bel ve boyun fıtığı olduğumu öğrendiğim, uzun süreli bir yatak istirahati sırasında kaleme aldığım ve Eylülün 20 sinde de noterden adıma tasdiklenen bir projedir.

Değerli arkadaşım Doc Dr Levent Karasulu  bu akut dönemi ancak yatarak geçirebileceğimi söylerken, yapımı bildiği içinde durumu güzellemeye çalışarak canım sıkılmasın diye bana getirdiği  küçük kırmızı laptopu  ve sehpasını yer yatağına serip beni içine yatırdıktan sonra elime tutuşturup

–         “Hadi bakalım oyna kendi kendine” diyerek gitmişti.

Bir kez daha anladım ki insan fiziksel olarak hareket edemediği durumlarda düşsel olarak hareketleniyor. Yerimden kımıldamakta güçlük çektiğim  bir durumda adeta uçarak hayaller kurmaya ve bunu kaleme almaya başlarken kendi kendime gülümsüyordum. Zaman zamanda sesimle kendimi uyarma ihtiyacı hissederek “yok artık” diyordum. Ama neden olmasın  dı ki? Uçabilirdim.

Tüm bu yaşananlara,  sebepler/sonuçlara yıkımlara,  savaşın ülkemizde yarattığı can ,mal güç kayıplarına da ‘yok artık’ diyen ben değil miydim? Daha ne kadar olmuştu ki Diyarbakır’a gittiğimize?   Hüseyin,Selda ,Aysen ve benim orada gördüklerimiz  değil miydi kaleme kağıda sarılıp da bana hayal kırıklıklarımı yazdıran..

Düşüncelerimin hızında yazmaya başlarken hayalden çok yazdıklarım gerçeğe dokunup canımı yakıyordu. Diyarbakır ve İstanbul..

Adeta savaşan iki ülkenin başkentleri gibiler. Yıllar geçse de daha dün gibi hatırladığım genç kızlığımdan anneliğe, çocuklarımı okula ve evliliğe, mamamı babamı ömürlerinin sonuna kadar getirip, uğruna ölünen toprağa götüren az ya da çok kanlı süreci bu yıl daha bir zorlu hissetmiştim.

Ağrıların eşlik ettiği sıcak yatağımda yatarken ülkemde ve dünyada bu savaşların devam ettiğini bilmek utancımı ve çözüme dair gayretimi olağan üstü yükseltmişti. Kendimi sorumlu tutacak kadar suçluluk duyuyordum. Gün geçmiyordu ki ölümler artarak yaşanmasın. Gencecik bedenler sağlığını, hayallerini  yitirmeden toprağa girmesin. Tüm Orta doğu üstelik Müslüman olan kardeşler şuursuzca bir birlerini öldürüyorlardı. Ülkemde Kürt’ler  ve Türk’lerin  bu amansız savaşı bitmek bilmiyordu.

Birbirlerini hiç anlamak istemeyen bu iki halk arasında bir bağ kurulmalıydı her iki tarafa da eşit ve adil bakarak. Hatta tüm dünya savaşlarına dalga, dalga yayılmalıydı bu BARIŞ çığlığı…

Ve bağırdım…

Barışa Bir Tülbent De Sen bağla

Yaşadıkları zaten ortada birisi olarak sözümü sakınmadan korkmadan söylemeliydim.Barış adına gelen başıma gelebilecek her şeye boyun eğmeliydim. Çünkü hayalimde oynamaya ,oynarken öğrenmeye ,öğrenerek yapmaya yabancı değildim.Öyle de yaptım..

Önce yattığım yerden  internet üzerinden uzaktaki yakın dostlarım ve geçmiş olsun ziyaretine gelen arkadaşlarımla bu düşüncemi kısa bir yazı ile  paylaştım.

Hala o yazı barış sayfasının en başında her okuduğumda tüylerimi ürperterek durur.

Açıklama

Siyasilerin çözüm bulmadığı 33 yıldır süren bu kirli savaşa çok canlar verdik, vermeye de devam ediyoruz. . .

Üzerinde yaşadığımız toprakların kanla sulandığı ve düşmanlığın yükseldiği güzel yurdumuzda, kendi içinde öfke barındırmayacak kadar yumuşak ve saf olan barışı sağlamak için artık bu ülkede yaşayan gerçek vicdan sahibi insanlara düşüyor savaşa DUR demek.

Barış; Sükûnettir Şefkattir. Güvendir.

Anadolu da yaşayan tüm kardeş hakların analarının başına bağladığı tülbent gibi beyaz ve temiz ortak bağımızdır. . .

Artık analarımız ağlamasın diye;
Tüm dünyadaki savaşların bitmesi adına,
Bağırıp çağırmadan, kırıp dökmeden, gaza copa maruz, evimizde oturup bu gidişata kayıtsız kalmadan, çocuklarımızın geleceğini karatıp vicdanlarımızı yitirmeden; Doğu’dan Batı’ ya, Güney’ den kuzey’e ülkemizde ve dünyada barışı düğüm, düğüm örmek, sorumlulara “durdurun bu savaşı yeter artık” demek, irademizi göstermek için “BARIŞA BİR TÜLBENT DE SEN BAĞLA!” kampanyasına destek olmaya çağırıyoruz.

Size göndereceğimiz beyaz bir tülbende istediğiniz renk ve ana dilinizde yazacağınız barış mesajına adınız soyadınız, bulunduğunuz veya doğduğunuz yeri ekleyip imzanızı atarak çektireceğiniz fotoğrafı bizimle paylaşmanız.

Doğudan batıya, güneyden kuzeye tüm dünyada ve ülkede haydi barışı örmeye!

BARIŞA BİR TÜLBENT DE SEN BAĞLA İNİSİTAYİFİ

facebook.com/barisabirtlbnt

Hayallerim düşüncelerimden daha büyük olduğu için  bunu bir etkinlik gibi görmelerini umursamadan sürekli anlattım. Sonunda belki de sadece beni mutlu etmek adına Türkiye  ve diğer ülkelerden her yaştan, düşünceden, cinsten 15-20 kişiden oluşan ortak bir arkadaş grubum ile bu işe başlamaya karar verdik. Adına insiyatif dediğimiz grup  çalışanlardan oluştuğu için projenin  mimarı olarak yine yattığım yerde görev bana düşüyordu. İnternet yolu ile bulduğum telefonlarla tülbentçilerle görüşmeye ve bana teklif vermeleri için numune göndermelerini istemeye başlamıştım. Adresime çeşitli firmalardan tülbentler gelmeye başlarken, diğer yandan da iş yeri SultanHamam’a yakın bir arkadaşım bizzat araştırıyordu. Sonunda elimde çeşitli fiyatlarda çeşitli dokuma sıklığında tülbent numuneleri olmuştu. İnsiyatif den  bir grup arkadaşla sonunda bembeyaz ve kenarları sıçan dişi denilen makine zinciri ile rengarek çevrilmiş 80X80 bir tülbente  karar verdik.

Kota yüksekti hayallerim gibi. Her ilin Ankara’ya mesafesi kadar km başına 1 tane tülbent yazılacak ve bağlanacaktı. Hala gülümseyerek hatta birazda dalga geçerek mesafelere düşen sayıları hesapladım ve paylaştım.

Edirne-Ankara =681

Hakkâri-Ankara=1416

Sinop-Ankara=434

Hatay-Ankara=679 gibi tüm diğer illerin sayısını saptandı.

Tüm gönüllü arkadaşlar ve insiyatif  aramızda para toplayarak işe başladık. İlk tülbentleri ilk tepkileri de anlamak adına kendi çevremizde yazdırdık ve fotoğrafladık. Çevremizdeki esnaflar bu iş için mekânlarını kullanırken durmadan gelen ölüm haberleri ara sırada olsa tepkilere sebep olsa da , çoğunlukla bu kampanyaya insanların sarılmasına neden oldu. Hemen bir facebook sayfası ve bir blog açarak bu işi sosyal medyayı da kullanarak yaygınlaştırmaya başladık. Açıklama yazısındaki metne sadık kalan kısa sohbetlerle proje,  ev ev, kapı kapı dolaşmaya başlarken dünyada diğer ülkelerin de vizesi BARIŞ olan yolu açılmıştı artık.

Bu barış kampanyasına katılan her insandan düşüncesini alıp projeye katarak ilerlediğimiz için herkes bir parçası, hatta sahibi olmuştu projenin.

Hızla şehir, bölge, ülke hatta kıta temsilcilikleri oluşmaya başladı. İlk yurt dışı ziyaretini Yeni Zelanda‘ya yapan barış, salgın hale dönüşürken hayallerim bireyselliğini kaybetmiş her renge, her dile her coğrafyaya sinmişti. Yeni Zelanda’dan dünya barış dostu Sayın Meral Geylani ile birlikte dönüp gezici Anadolu temsilcisi kazanmıştı.

Artık dünya projesi olan “BARIŞ” her türlü şiddeti reddeden mesajlar ve fotoğraflar ile albümde yerini alırken, o fotoğraflarla amatörce yaptığım klipler sosyal medya aracılığı ile dünyaya yayılmaya başladı. Rusya, Almanya,Çin,Japonya ,Afrika vs gibi ülkelere kıtalara hızla yayılıyor, yayıldıkça artıyor,arttıkça projede yeni arkadaşlar görev alıyorlardı.İlk Bölge temsilcimiz Sayın Nilsu Güleç .Kendisi Akdeniz bölge ve Antalya temsilcisi olarak hemen işe koyulmuş ve sahiplenmişti.Sonrasında tüm illere sembolik olarak ulaşıp ilişkilendi. Şehir, şehir sorumlular tespit edip işe koyulduk.

Önek olarak verebileceğim bazı isimler;

Şanlıurfa=Sibel Sütpak

Aydın=Seyhan Güvercin

Hakkari=Enver Şahin (İl değiştirdiği için yerine sorumluluğunu bıraktığı) Adem Bozkurt

Çanakkale=Serpil Bayer

Aana= Zozan Ciziri

Kayseri=İsmail Erdoğan

Afrika=Doğan Hezer

Avrupa ve Almanya= Sema Kuray  ve Leman Stehn

Rusya= Özgür Gülmez

İstanbul= Meral Yağan Çakıcı

Danimarka=Gül Çelikcan

İngiltere=Hüseyin Bayır  (vs gibi )

Ve projede yer alan birçok arkadaşla yürütülen çalışmalara bireysel olarak kendi tülbentlerini yazıp bizimle fotoğraflarını paylaşanların sayı on binin üzerine çıkmıştır. Dünyanın her yerinden yoğun ilgi ve katılım gören bu projeye Suriye, Çin, Japonya, Fas, Rusya, Ermenistan, Türkmenistan, Yeni Zelanda, Almanya, Kore, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan, İngiltere, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Senegal vs gibi ülkeler ve Türkiye’nin hemen hemen her şehrinden gelen barış mesajları ile sayı her geçen gün artıyor.

Proje hedef sayıya ulaştığında  ekibe sonradan eklenebilecek bir heyet ile birlikte hazırlanan bir dünya maketi üzerinde Türkiye  coğrafyadaki yerini alıp her il dünyaya mal olmuş bir yapısı ile temsil edilecek.Çanakkale – Şehitlik, İzmir – efes Meryem Ana, Diyarbakır – Kale, Konya – Mevlana ,İstanbul – Ayasofya, Ankara – TBMM gibi.

Bu maket yapılardan Ankara’ ya sembolik tülbentler bağlanıp, diğer ülkelerde coğrafyadaki yerleri ile barış tülbentleri ile temsil edilerek Ankara yolcusu olacak.

Dünya ve Türkiye kamuoyunun haber almasına dikkat edilerek Türkiye’de kalıcı bir barış anlaşması ve müzesi talebi ile her il Ankara’ya kitlesel ulaşımla barış talebini dile getirmek için gittiğinde, dünyada katılan diğer ülkelerde eş zamanlı kendi barış mesajlarını bir etkinlik veya basın açıklaması ile verecekler. Seçilen heyet TBMM ye maketi ve barış tülbentleri ile taleplerini götürdüğünde alınan sonuç tüm dünya kamuoyu ile paylaşılacak. Sonrasında da proje Nobel Barış ödülüne ve Guinness rekorlar kitabına girmeye aday gösterilecek.

Hayalleri olmalı insanın peşinden koşacağı. Güzellikleri, eşitliği, adaleti, özgürlüğü,çeşitliliği, renkleri ve insanı bilen, insanca yaşamayı göz ardı etmeden, tüm bu değerlerin yok olmaması ,korunması ve geliştirilmesi adına hayalleri olmalı… Aklımızın, ruhumuzun ve bedenimizin ortak tek gıdasıdır hayallerimiz…Tüm dünyada ve ülkemizde bu kan gölünde boğulmadan, vicdanımızı ve aklımızı yitirmeden BARIŞ talebini yurdumuzda ve tüm dünyada yükseltmeye davetlimizdir..Dostluk ve BARIŞ ile…

 

Filor Uluk Benli

Barış için Bir Tülbent de Sen Bağla

Filor Uluk Benli, İstanbul Samatya’da yaşayan 52 yaşında Yeşiller Partisi üyesi bir terzi. 2011 Mart’ında Yeşiller Partisinden bir ekip ile Diyarbakır’a gidiyor. Orayı, o ortamı görüyor. İnsanlarla konuşuyor, sokağın sesini dinliyor, kendi atalarının 1915’de yaşadıkları ile bugün arasında gidip geliyor. İstanbul’a dönüşünde “1 Eylül Dünya Barış Günü” mitingine katılıyor. Polisin müdahalesi sonucu yerde kalan iki arkadaşa yardım edeyim derken belini incitiyor ve uzun bir müddet evde istirahat etmesi gerekiyor.

İşte o istirahat günlerinde doğuyor, “Barış için Bir Tülbent de Sen Bağla”. Yakın arkadaşları ile paylaşıyor önce. Ardından facebookta bir sayfa açıyor. Projeyi oluşturup noterde tasdikliyor. Ve sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Türkiye’den barış gönüllüleri çalıyor teker teker kapısını. “Biz de Barış istiyoruz” diyenler 1’ken 1000 oluyor 1000 iken 5000. Facebook sayfasını beğenen ve “Barış istiyoruz” diyenlerin sayısı şu anda 5.230 kişi.

Türkiye ile sınırlı da kalmamış “Barış için Bir Tülbent de Sen Bağla” diyenler. Proje için gönüllü olarak çalışanlar arasında Suriye, Çin, Japonya, Fas, Rusya, Ermenistan, Türkmenistan, Yeni Zelanda, Almanya, Kore, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan, İngiltere, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Senegal’den insanlar da var. ne de olsa savaş evrensel bir sorun, barış küresel bir özlem.

Her ilin ya da her ülkenin “Barış Tülbentleri” sorumluları belirlenmiş sonra. İşte Filor’un verdiği bir kaç örnek. Şanlıurfa=Sibel Sütpak, Aydın=Seyhan Güvercin, Hakkari=Enver Şahin (İl değiştirdiği için yerine sorumluluğunu bıraktığı) Adem Bozkurt, Çanakkale=Serpil Bayer, Aana= Zozan Ciziri, Kayseri=İsmail Erdoğan, Afrika=Doğan Hezer, Avrupa ve Almanya= Sema Kuray  ve Leman Stehn, Rusya= Özgür Gülmez, İstanbul= Meral Yağan Çakıcı, Danimarka=Gül Çelikcan, İngiltere=Hüseyin Bayır vsr

Tülbentçilerle konuşmuş önce Filor, onlardan fiyat almış. Sonra il il Türkiye’deki şehirlerin Ankara ile mesafelerini hesaplamış. Niyeti ülke çapında birbirine eklenen “Barış Tülbentleri”ni Ankara’ya kadar germekmiş. Hükümette olanlar, dağda olanlar, aklı savaşta olanlar “Barış Tülbentlerini” görsün de halkın aslında ne istediğini anlasınlar diye.

Projeye katılmak için yapmanız gereken facebook sayfasından bu isteğinizi belirtmek. Proje sorumluları size tülbent gönderdikten sonra da tülbentin üzerine hangi dilde istiyorsanız o dilde barış mesajınızı yazıp dilediğiniz kişiler ile birlikte fotoğraflamak ve facebook sayfasından paylaşmak.

Biz baktık konuşmakla bitirecek gibi değiliz. “Sen bunu yaz bize Filor” dedik, “anlat”. İçinden geldiği gibi anlat ki biz de okuyucularımıza en geniş şekli ile, en doğru hali ile aktarabilelim. Filor kendi kelimeleri ile o kadar güzel anlatmış ki siz okurlarımızı onun kelimelerinden, onun hayallerinden mahrum bırakmaya gönlümüz razı olmadı. Yorum köşemizde  de Filor’un kendi kaleminden anlattığı “Barış için Bir Tülbent de Sen Bağla” projesinin tüm öyküsünü okuyabilirsiniz.

Barış için Bir Tülbent de Sen Bağla facebook sayfası facebook.com/barisabirtlbnt

Filor Uluk Benli’nin “Barış için Bir Tülbent de Sen Bağla” projesi için kaleme aldığı çağrı metni

Siyasilerin çözüm bulmadığı 33 yıldır süren bu kirli savaşa çok canlar verdik, vermeye de devam ediyoruz. . .

Üzerinde yaşadığımız toprakların kanla sulandığı ve düşmanlığın yükseldiği güzel yurdumuzda, kendi içinde öfke barındırmayacak kadar yumuşak ve saf olan barışı sağlamak için artık bu ülkede yaşayan gerçek vicdan sahibi insanlara düşüyor savaşa DUR demek.

Barış; Sükûnettir Şefkattir. Güvendir.

Anadolu da yaşayan tüm kardeş halkların analarının başına bağladığı tülbent gibi beyaz ve temiz ortak bağımızdır. . .

Artık analarımız ağlamasın diye;
Tüm dünyadaki savaşların bitmesi adına,
Bağırıp çağırmadan, kırıp dökmeden, gaza copa maruz, evimizde oturup bu gidişata kayıtsız kalmadan, çocuklarımızın geleceğini karartıp vicdanlarımızı yitirmeden; Doğu’dan Batı’ ya, Güney’ den Kuzey’e ülkemizde ve dünyada barışı düğüm, düğüm örmek, sorumlulara “durdurun bu savaşı yeter artık” demek, irademizi göstermek için “BARIŞA BİR TÜLBENT DE SEN BAĞLA!” kampanyasına destek olmaya çağırıyoruz.

Size göndereceğimiz beyaz bir tülbende istediğiniz renk ve ana dilinizde yazacağınız barış mesajına adınız soyadınız, bulunduğunuz veya doğduğunuz yeri ekleyip imzanızı atarak çektireceğiniz fotoğrafı bizimle paylaşmanız.

Doğudan batıya, güneyden kuzeye tüm dünyada ve ülkede haydi barışı örmeye!

BARIŞA BİR TÜLBENT DE SEN BAĞLA İNİSİTAYİFİ

(Yeşil Gazete)

 

 

 

Güney Afrika’daki madenci grevi anlaşma ile sona erdi

Güney Afrika’daki plantin madeni çalışanlarının 3 hafta boyunca sürdürdüğü ve 45 madencinin de hayatına mal olan ücret yükseltme taleplerinin kabul edilmesinin ardından sona erdi.

Platin madeninin sahibi Lomnin şirketi madencilerin anlaşma sonrası Perşembe günü işbaşı yapacağını duyurdu. Madencilerin yeni anlaşma sonrası maaşları %11 ila &22 oranında yükseltildi, ayrıca prim hakkı da anlaşma metnine dahil edildi.

Haberin yayılması üzerine futbol sahasına toplanan madenciler anlaşmayı kutladılar. Madencilerin sözcüsü Zolisa Bodlani Reuters’e verdiği demeçte, “Bu çok büyük bir başarı. Bugüne kadar hiçbir sendika %22 maaş artışını sağlayamamıştı” şeklinde konuştu.

Grev devam ederken 45 madenci hayatnı kaybetmiş, bu 45 madenciden 34’ü 16 Ağustos’ta yaptıkları gösteri sırasında polis tarafından katledilmişti.

(DW, Yeşil Gazete)

 

Ev Kadınlarına sendika hakkı

Yeni anayasa yazımı çalışmalarından evkadınlarına sürpriz çıktı. Anayasa’ya ev kadınlarına sendika hakkı tanınması için öneri yapıldı.

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesinde oluşturulan Yazım Alt Komisyonu, yeni anayasanın “Sendika Hakkı” maddesini gündemine aldı. Madde kapsamında ev kadınları ve ev hizmeti yapanlar için sendika önerisi gündeme geldi. Komisyonda temsil edilen bütün partiler bu öneriye sıcak bakarken, üst komisyonda madde metnine bu yönde bir fıkra eklenmesi kararlaştırıldı.

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, evlerde temizlik, çocuk bakımı gibi işlerde çalışan gündelikçiler ve ev kadınlarını sevindirecek bir çalışmaya imza attı. Yazım Alt Komisyonu’nda “Temel Hak ve Özgürlükler” bölümünün ‘Sendika Hakkı’ ile ilgili madde metni yazılırken, BDP , evlerde çalışan kadınların örgütleneceği bir sendika önerisinde bulundu. BDP ’li üyeler maddeye, “Hizmet mekânı ev olan bütün işler, temizlik, bakım ve diğer hizmetler ev işçiliği kapsamındadır ve sendika kurma hakkından yararlanır” şeklinde fıkra eklenmesini istedi. Bu öneri komisyonda tartışıldıktan sonra bütün partilerden tam destek geldi. Bu ifade üst komisyonda da tartışılarak madde metninde ne şekilde tanımlanacağı kararlaştırılacak. BDP , “Sosyal Güvenlik Hakkı” maddesinde ise ev kadınlarının sosyal güvenlik kapsamına alınması önerisinde bulunmuştu.

Yeni anayasanın “Konut ve Barınma Hakkı” maddesine ise hukuka aykırı tahliye ve hakkın özüne etki eden ihlallere karşı anayasal güvence getirilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca madde gerekçesine “Evsizliğin önlenmesi” hakkında bir cümle eklenmesi konusunda da uzlaşıldı.

(Radikal)

Hentbolda Süper Kupa Beşiktaş’ın

Geçen sezonu Süper Lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası’nı kazanarak kapatan Beşiktaş, Türkiye Kupası finalinde yendiği Bursa Nilüfer Belediyespor ile Süper Kupa finalinde karşı karşıya geldi. Türkiye Hentbol Federasyonu (THF) Spor Salonu’nda oynanan mücadele öncesi Bingöl’deki hain saldırıda şehit düşen askerler için saygı duruşunda bulunuldu.

Karşılaşmaya tutuk başlayan Beşiktaş, maçın 5. dakikasından itibaren oyunda ağırlığını hissettirdi. 10. dakikada 3 sayı öne geçen Siyah-beyazlılar, karşılaşmanın 20. dakikasını 19-13’lük skorla geçti. Yıldız oyuncu Ramazan’ın oyuna girmesiyle üst üst sayılar bulan Siyah-beyazlılarda, etkili oyun sergilediği karşılaşmanın ilk yarısını 17-14 önde tamamlandı. Bursa Nilüfer Belediyespor ise Çetin ve Mikoviç ikilisinin bulduğu sayılarla Beşiktaş’a karşılık verirken, mücadelenin ilk 5 dakikasından itibaren oyunda öne geçemedi.

Mücadelenin ikinci yarısında İbrahim, Mikoviç ve Çetin’le oyuna tutunmaya çalışan Bursa Nilüfer Belediyespor’a, Ramazan’ın sayılarına engel olamadı. İkinci yarıya da etkili oyunun sürdüren Beşiktaş, sahadan 39-30’luk skorla galip ayrıldı.

Çarşı’dan destek
Başkent’te süper kupa maçına çıkan Beşiktaş takımına az sayıda taraftar karşılaşma boyunca büyük destek verdi. Maçın başından sonuna kadar oldukça etkili bir şekilde takımlarını destekleyen siyah-beyazlı taraftarlar, karşılaşmanın istedikleri gibi sonlanmasının ardından da büyük mutluluk yaşadı.

Salon: THF Spor Salonu
Hakemler: Cengiz Ömer xx, Murat Çelik xx
Beşiktaş: Altuğ, Ozan 1, Zeliç, Ercan, Tolga 5, Uğur 3, Okan, Ramazan 16, Bülent 4, Victor 5, Şenol 5, Valeri
Bursa Nilüfer Belediyesi: Stanco, İbrahim 4, Mikoviç 5, Çağlayan 1, Kemal 1, Boris 6, Sergiy 3, Şuayip 3, Mustafa 1, Recep 1, Çetin 4
Devre: 17-14
İki dakika cezası alanlar: Şenol, Valeri (2) (Beşiktaş)