Ana Sayfa Blog Sayfa 4539

Taksim’e ilk kazma vuruldu

Taksim Meydanı’nın yayalaştırılması ile ilgili hazırlanan proje kapsamında meydan araç trafiğine kapandı. Taksim Meydanı’na iş makineleri ve hafriyat kamyonları geldi.

Talimhane’deki Abdulhakhamit Caddesi üzerinden Taksim’e çıkmak için sola dönmek isteyen araçlar, tahta perde engeliyle karşılaştı. Araçlar mecburi istikamet olan Tarlabaşı’na yönlendirildi. Diğer taraftan da Taksim Meydanı’na giremeyen araçlar, The Marmara Oteli’nin önünden geçip Gezi Parkı’nın arkasından dolaşarak Harbiye istikametine gitmek zorunda kaldı.

Buna göre trafik; Tarlabaşı-Harbiye yönünde; Taksim Meydanı üzerinden, Mete Caddesi-Asker Ocağı Caddesi- Cumhuriyet Caddesi (Divan Oteli önünden), Harbiye-Tarlabaşı yönünde ise, Cumhuriyet Caddesi (Divan Oteli önünden), Abdulhakhamit Caddesi ve Tarlabaşı’ndan verilecek.

TAKSİM PLATFORMU TAKSİM NÖBETİNDE

Öte yandan akşam saatlerinde Taksim Meydanı’nda toplanan bir grup, projeyi protesto etti.

“Taksim Platformu” üyesi bir grup, “Taksim’i size bırakmayacağız”, “Taksim için mücadele vakti” ve “Gezi Parkı için mücadele vakti” yazılı dövizleri kaldırıma sererek, oturma eylemi yaptı. Grup adına basın açıklaması yapan Cem Tüzün, “Bu proje ile insanlar, kadınlar, çocuklar, engelliler, otobüslere binmek için yer altında, egzoz dumanı içinde bekleyecekler. Hükümet bu projeden vazgeçene kadar hepimiz burada nöbetteyiz” ifadelerini kullandı.

TAKSİM MEYDAN DÜZENLEME PROJESİ NELER GETİRECEK

Taksim Meydan Düzenleme Projesi’nde ; Taksim Meydanının araç trafiğinden arındırılarak yayaların kullanımına açılacağı belirtiliyor. Yayalaştırma projesi ile; Tarlabaşı Bulvarı Cumhuriyet Bulvarı araç trafiğinin yer altına alınacağı,  Tarlabaşı’ndan gelen araçların kesintisiz bir şekilde Harbiye, Taşkışla, Dolmabahçe yönüne gidebileceği vurgulanıyor. Gümüşsuyu, Sıraselviler ulaşımının Mete Caddesi üzerinden AKM önü -The Marmara Otel önünden yer altından değilde yüzeyden sağlanacağı da alınan bilgiler arasında.

Taksim Platformu’nun yaptığı açıklamada ise “Yayalaştırma Projesi” adı altında gizli bir rant projesinin yürütüldüğü, bu rant projesinin ilk kurbanında çalışmaların başlangıç noktası olan Cumhuriyet Caddesi olduğu belirtilmekte. Cadde üzerindeki yüzlerce ağaç proje kapsamında kesilecek.

Taksim’in ve İstanbul’un en önemli simgelerinden Taksim Gezi Parkı da proje kapsamında gözden çıkarılmış durumda. Gezi Parkı’nın bulunduğu yere Topçu Kışlası yapılacağı belirtiliyor. Hükümetin Taksim ile ilgili başlattığı projenin arkasında ise her türlü muhalif sesin yükseldiği Taksim Meydanı’nı kendi denetimi altına alma isteğinin bulunduğu iddia ediliyor.

İETT’DEN YENİ GÜZERGAH AÇIKLAMASI

5 Kasım 2012 Pazartesi günü (Bugün) başlayacak olan Taksim Meydanı Düzenleme çalışmaları sebebiyle Taksim Meydanında İETT Otobüsü ve Taksi-Dolmuşların bekleme ve yolcu aktarma düzeni değişti.

Toplu Ulaşım Araçlarının Taksim Meydanı Yeni Güzergahları
• Taksim Meydanındaki çalışmalar sırasında ve sonrasında Taksim’deki Metro ve Füniküler’in erişiminde ve çalışmasında herhangi bir değişiklik olmayacak.
• Taksim Meydanındaki çalışmalar sırasında; Şişhane yönünden gelip, son durağı Taksim olan hatlarda İETT Otobüsleri, Tarlabaşı Bulvarı’nda çalışmaların başladığı bölgeye gelmeden yolcularını indirip U dönüşü yaparak tekrar Şişhane yönüne dönecekler.
• Harbiye yönünden gelen otobüsler içinde son durağı Taksim olanlar ise; Divan Oteli-Asker Ocağı Caddesi-Mete Caddesi – Taksim Meydanı’na gelip aynı güzergahtan geri dönecekler.
• Harbiye yönüne gidecek otobüsler; Tarlabaşı Bulvarı-Taksim Meydanı-Mete Caddesi-Asker Ocağı Caddesi (Divan Oteli önü) üzerinden Harbiye yönüne gidecekler.
• Tarlabaşı yönüne gidecekler ise Abdülhak Hâmit Caddesi (Eski Elektrik İdaresinin bulunduğu yol) üzerinden Şişhane yönüne devam edecekler.
• Taksi-Dolmuşlar halen kullanılan bekleme yerlerinin 100 metre kadar gerisinde konuşlanarak, İETT Otobüsleri gibi, Geçici Trafik Güzergahını kullanacaklar.

Taksim Meydan Düzenlemesi çalışmaları tamamlandıktan sonra ise;
• Taksim Meydanına artık hiçbir otobüs giremeyecek.
• Taksim`de durak yapan transit geçen hatların hepsi Tarlabaşı Bulvarı ve Cumhuriyet Caddesi’ni kullanacaktır. Bu sebeple araç altgeçidi içinde Otobüsler Tarlabaşı 2 şeritli olmak üzere otobüs durakları inşa edilecek. Bulvarı üzerinde yolcu indirme-bindirme yaparak geri dönecekler,
• Harbiye yönüne gidecekler, yapımına başlanacak olan tünelin altgeçidini ve altgeçitteki otobüs duraklarını kullanarak Taksim Meydanı`na ulaşabilecekler.
• Harbiye yönünden gelen araçlar da Divan Oteli önündeki kavşakta indi bindi yaptıktan sonra, yeni yapılacak U dönüşünden geri döneceklerdir. Diğer toplu ulaşım araçları da aynı şekilde çalışacak.
• Tünel altgeçidinde otobüsten inen yolcular Taksim Metrosu ve Füniküler’e direkt olarak bağlanabilecek.
• Daha önce son durağı Taksim olan hatların düzenleme sonrası son durakları Tarlabaşı olacak.
• Taksim Meydanı’nda trafiğin yeraltına alınması çalışmaları İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi ve Fen İşleri Dairesi Başkanlığı’nca hayata geçiriliyor.

(Yeşil Gazete)

 

ABD’de Başkanlık seçimi, Kaliforniya’da GDO referandumu

6 Kasım 2012’deki ABD Başkanlık seçimleri ile aynı zamanda  Kaliforniya’ halkı başkanının yanısıra P roposition 37 (Öneri 37) referandumunda da GDO’lu gıdaların etiketlenmesini oylayacak. Referandum sonucunda eğer evet oylarının fazla olması durumunda ABD’de ilk defa bir eyalette GDOlu gıdalar etiketlenecek.

Bu yıl 20 eyalette etiketleme inisiyatifleri başarısızlığa uğramıştı. 2007 yılında Barack Obama, başkanlık seçimleri sırasında seçildiği taktirde GDO’ların etiketlenmesini yasalaştıracağı taahhüdünde bulunmuştu. Haziran 2012’de California Right to Know (Kaliforniya Bilme Hakkı) örgütü topladığı 972,126 bin imza ile genetiği değiştirilmiş bitkilerden ve hayvanlardan üretilen gıdaların etiketlenmesini ve doğal gıda olarak reklamının yapılmasının yasaklanmasını isteyerek referandumun yolunu açtı.

Dünyanın en büyük GDO üreticisi olan Amerika’da Mellman tarafından yapılan araştırmada toplumun yüzde 93’ü GDOlu ürünlerin etiketlenmesinden yana.

(Yeşil Gündem.net, Yeşil Gazete)

Nefret Suçları Yasa Taslağı Metni açıklanıyor

Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu’nun uzun bir süredir nefret suçlarına ilişkin yasal mevzuat konusunda yürüttüğü çalışma sonucu ulaşılan nefret suçları yasa taslağı metni Taksim Hill Oteli’nde 11:00’de yapılacak bir basın toplantısı ile açıklanacak.

Platform taraından yapılan duyuruda basın toplantısında Platformun hazırlamış olduğu yasa taslağı önerisinin Power Point sunumunun yapılacağı ve taslak metnin medya mensuplarına dağıtılacağı belirtildi.

Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu basın toplantısı duyurusunda, Başbakan Tayyip Erdoğan ve çeşitli yetkililerin kısa süre önce İslamofobi tartışmaları bağlamında yaptığı açıklamalarının ardından, konunun hükümetin gündemine geldiğini ve bu konuda yasal bir düzenleme için Adalet Bakanlığı’nın ilgili birimlerinin görevlendirildiğini öğrenmiş bulunduklarını da belirtti.

Toplantı programı ise şu şekilde;

Toplantı Programı5 Kasım 2012, Pazartesi
11.00 – 11.45 Nefret Suçları Yasa Taslağının Sunumu ve Türkiye’nin Yasal Düzenleme Konusunda İhtiyaçlarına Dair Görüşler 

  • Dünyada nefret suçları yasalarından örnekler
  • Nefret suçları nedir, ne değildir?
  • Tanım, nefret saiki ve mağdurlar
  • Platformun öneri ve tavsiyeleri

(Yeşil Gazete)

 

Gezegende Alarm! – Derleyen Ömer Madra

Dr. James Hansen (NASA, Columbia Üniversitesi): “Gezegende âcil durum! … Fosil yakıtların tümünü yakarsak, tam bir felakete yol açacağımız kesin.”

(https://www.commondreams.org/headline/2012/09/20-2)

 

Profesör Peter Wadhams (Cambridge Üniversitesi): “Kuzey Kutbundaki buz erimesi, insanın küresel ısınmaya katkısını fiilen 2 katına çıkardı! …Nihaî çöküş şu anda oluyor ve muhtemelen 2015 -2016 arasında sona erecek.”

(http://www.bbc.co.uk/news/uk-19498018)

 

Kumi Naidoo (Greenpeace International): “Bu, çağımızın tayin edici çevre muharebesi… İnsanlık tarihinde belirleyici bir kritik ân.Yalnızca 30 yıl içinde gezegenimizin uzaydan görünüşünü değiştirdik. Siyasi liderlerimizin cevabı da, seyrine bakıp ganimeti yağmalamaya girişmek.”

(www.greenpeace.org/international/en/press/releases/Arctic-sea-ice-reaches-lowest-extent-in-recorded-history—Greenpeace-responds/)

 

Naomi Klein (ödüllü gazeteci, yazar, aktivist): “Korkum şu ki, iklim değişikliği tüm krizlerin en büyüğü. Ekonomilerimizi ve dünyamızı daha adil, daha yaşanır, daha temiz, daha hakkaniyetli kılmak üzere daha pozitif bir bakış geliştiremezsek, bu krizi ekonomilerimizi askerîleştirmek, kale kıtalar yaratmak için kullanacaklar. Bir seçim yapmalıyız: ekonomik adalet ve çevre adaleti için mücadele eden insanların bir araya gelmesi gerek.”

(http://www.democracynow.org/2011/3/9/my_fear_is_that_climate_change)

 

Anna M. Clark (EarthPeople şirketinin başkanı, gazeteci, aktivist ve yazar): “İnsanlar, tarihte varolmuş malların tümünden fazlasını yalnızca 1950’den bu yana ürettiler. Bu malları tüketmemizin çevre üzerindeki sonuçları upuzun bir liste oluşturur: Akıllara durgunluk veren bir orman tahribatı – işaretleyin. Hep artan sera gazı salımları – işaretleyin. Sıcaklıkların, deniz seviyelerinin, aşırı hava olaylarının artması – işaretleyin, işaretleyin, işaretleyin.”

(www.guardian.co.uk/commentisfree/2012/sep/23/america-miasma-misinformation-climate-change)

 

John Atcheson (ABD eski Federal hükümet görevlisi, jeolog, yazar): “Bildiğimiz dünyaya Sonsöz yazmaktayız. Peki ya basın? Onlar harıl harıl Sonsözü yazmakla meşguller.”

(https://www.commondreams.org/view/2012/08/31)

 

Dr. Andrew A. Lacis (NASA): “Küresel ısınmanın etkisini önlemekte, atmosferdeki Karbondiyoksit (CO2) seviyesini düşürmek için insanların doğrudan çaba göstermesinden başka geçerli bir alternatif yoktur.”

(thinkprogress.org/climate/2012/04/12/463683/nasa-climate-skeptics-respond-with-science-just-kidding/)

 

Bill McKibben (350.org, ödüllü yazar, akademisyen, aktivist): “Gerçekten hızlı davranmazsak, işler çok çok çok çok çok çok daha kötü olacak. […] Bu yolda devam edersek, dünya yıkılacak.”

(www.progressive.org/bill-mckibben-go-after-outlaw-fossil-fuel-companies)

 

George Monbiot (ödüllü yazar, gazeteci, aktivist): “Kutup buzları ile birlikte zengin ülkeler âleminin kendini beğenmişliği de eriyip gidecek… Hükümetlerimiz birşey yapmamaktan da kötüsünü yapıyor. Şaşmaz tepkileri, eriyen buzun açığa çıkardığı petrolle balığın yağmalanmasını, bu felakete yol açmış olan şirketlerin şimdi de kâr uğruna buralara üşüşmesini  kolaylaştırmaktan ibaret.”

(http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2012/aug/27/arctic-ice-rich-world-disaster)

 

Chris Hedges (ödüllü gazeteci, yazar, akademisyen ve aktivist): “Durum ne kadar kötüleşirse, kendimizi aldatma haline o kadar çok gömülüyoruz. Bu tepkiler ebedi iyimserlik konusundaki manyaklığımızı ve şahsî rahatımızı ne olursa olsun korumadaki azmimizi tatmin ediyor…Gerçekler bize nâhoş geldiğinde, onları yok sayıveriyoruz. Ama hakikat yakında İfritler gibi tepemize inecek, kendini beğenmişliğimizi ve, sonunda, hayatlarımızı da paramparça edecek.”

(http://truth-out.org/opinion/item/11331-chris-hedges-life-is-sacred)

 

Joe Romm (Ödüllü iklim blogcusu, fizikçi ve yazar): “Eylemsizlik, insanlığın yüzyüze olduğu en büyük tehlikedir. Hareket geçmemek, insanlığın kendini yok etmesi demektir. İklim değişikliği felaketini önlemek için her türlü bedeli ödemek, her türlü yükün altına girmek zorundayız.”

(http://thinkprogress.org/climate/2012/10/14/1009121/science-of-global-warming-impacts-guide/)

 

Tom Engelhardt (ödüllü editör, blogcu, yazar) : Canalıcı nokta şurada: Mali borç, kriz vb’nin aksine gezegen, atmosfer, doğa, fizik pazarlık için masaya oturma niyetinde olmayacaktır. Arjantin ya da hatta ABD bile iflas etse, her zaman bir geri dönüş yolu tasavvur edilebilir. Ama bu gezegende insanlık iflas ederse, o bambaşka bir hikâye işte… İklim değişikliği bir iç ya da dış politika meselesi değil. Meselenin tamamı o. Herşey.”

(http://www.tomdispatch.com/blog/175603/)

 

Bill McKibben: “Bu noktada artık açıkça görülüyor ki, mevcut sistemi kendi araçlarına bırakırsak sistemin değişiklik filan yapacağı yok. Bizim çaba gösterip onu itmemiz lazım … Mümkün olan şeyler arasında siyasi değişim talep edecek büyük halk hareketleri yaratmak da var, yerel düzeyde ne gibi değişimler yaratabileceğimizi düşünmek, yani fosil yakıtlardan sonraki dünyanın kurum ve yapılarını inşa etmek de var. “Ya o, ya o” durumu değil: “hem o, hem o” seçimi var burada.”

(http://www.foodrevolution.org/, özel yazışma)

 

John Robbins (ödüllü yazar, Food Revolution örgütü kurucusu, aktivist): “Kişisel düzeyde de harekete geçmeliyiz, topluluk düzeyinde de; ulusal düzeyde de eylemli olmalıyız, küresel düzeyde de.”

(http://www.foodrevolution.org/, özel yazışma)

 

Bill McKibben: “Sivil itaatsizlikten gözaltına alınıp kodeste 72 saat geçirmek dünyanın sonu değildi. Ama dünyanın sona ermesi, dünyanın sonudur… Doğrudan doğruya fosil yakıt şirketlerini hedef alacağız; onların işletme modelleri gezegenin iklim sistemini yıkmaları demek. Yani, ya biz ya onlar. Biz sağ kalalım derim.”(

(www.progressive.org/bill-mckibben-go-after-outlaw-fossil-fuel-companies)

 

Profesör Gus Speth (Yale Üniversitesi, Vermont Üniversitesi, UNDP): “Sonunda vardığım görüş şudur: Şu anda esas ihtiyacımız olan şey, sokaklara yayılmış devasa bir kitle protesto eylemi – küresel bir Tahrir Meydanı.”

(http://www.guardian.co.uk/environment/blog/2012/sep/30/50-months-climate-change)

 

Kumi Naidoo: “İnsanları gittikçe artan sayıda sokaklara çıkıp barışçı sivil itaatsizlik eylemlerine katılmaya çağırıyoruz. Eylemin sözden daha çok ses getirdiği sözü doğru ve ne hazin ki, siyasi liderlerimizin bize kulak vermesini sağlayacak tek yol bu gibi görünüyor.”

(http://www.guardian.co.uk/environment/2008/jan/05/activists.ethicalliving)


Tom Weis (aktivist): “Bir zaman gelir, çocuklarımızın geleceği ve Yeryüzündeki tüm canlılar adına direnmek gerekir. O zaman işte burada. O zaman işte şimdi.”

(https://www.commondreams.org/headline/2012/10/16-0)

 

Daryl Hannah (ödüllü oyuncu ve aktivist): “Yanlış anlaşılmasın, ateşin içinden geçiyoruz. Hiçbirşey yapmadan öylece durursak, yanıp kül olacağız. Oysa, birbirimizi ve yaşam destek sistemlerimizi savunma konusundaki etik sorumluluğumuzu kabul edersek ve daha iyi bir gelecek için bıkmadan usanmadan çalışmaya odaklanırsak, o zaman hâlâ hedefe ulaşma şansımız var demektir.”

(http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2012/oct/17/daryl-hannah-transcanada-keystonexl-pipeline)

 

Dr. Jill Stein (siyasetçi, aktivist, Yeşiller Partisi’nden ABD Başkan Adayı): “Sadece bu yüzyıl içinde 6 derecelik Celsius bir sıcaklık artışına giden yoldayız. Bu, yaşanılır bir durum değil […] Obama ya da Romney’in buradan canlı çıkacağımıza dair herhangi bir önerisi yok. Onların yüzyüze bulunduğumuz ölümcül krizlerden kurtulmak için tek bir çıkış stratejisi de yok. Gerçekten güvenli eyaletler, güvenli bir ülke ve güvenli bir gezegen yaratmak, halk olarak bizim omuzlarımıza düşen bir görev.”

(http://www.truthdig.com/report/item/why_im_voting_green_20121029/)

 

Rebecca Solnit (ödüllü yazar, aktivist):

“Toplum için kamusal alan neyse, yeryüzünde hayat için biyosfer (yaşamküre) de o: içinde bir arada yaşadığımız yerler bunlar; onlara karşı girişilen tasallut ve saldırılar da paralellikler taşıyor. […] Yerleşik medyanın (yanıltma ve saptırma dışında) herşeyden fazla karartmaya ve kıvırtmaya hizmet ettiği bu çağda alternatif medya, sosyal medya, sokak gösterileri ve dostlar arasındaki muhabbet, doğruların sığındığı yerler oluyor: Adları düzeltmeye, adlı adınca telaffuz etmeye başlayacağımız yerler. Konuşmaya başlayalım öyleyse.”

(http://www.tomdispatch.com/post/175610/tomgram%3A_rebecca_solnit,_climate_and_clarity/)

 

Maude Barlow (Mavi Gezegen Projesi kurucusu, ödüllü yazar, aktivist): “Halkımıza ne istemediğimizi söyleme gücümüz olduğunu gösterdiğimiz gibi, neyi istediğimizi de söylemek üzere bir araya geliyoruz. Her yaştan ve her kesimden insanların bir araya gelmesini ve geri basmayacağımızı farketmesini istiyoruz. Ve kazanacağız.”

(http://www.towardfreedom.com/global-news/3010-maude-barlow-i-stand-with-those-who-stand-against-tar-sands-pipelines)

 

Bu derleme ilk olarak acikradyo.com.tr/ de yayınlanmıştır.

Ömer Madra

 

Derleyen: Ömer Madra

(Seyyare-i âliye vak’anüvisi)

 

Sualtı fotoğrafları Rezzan Has Müzesi’nde

Sualtının gizemli dünyasını ilk kez fotoğraflayan sualtı fotoğraf sanatçılarının ‘1952-2012 Sualtına Işık Tutanlar’ Sergisi, 8 Kasım’da Rezan Has Müzesi’nde açılıyor. Küratörlüğünü Saygun Dura’nın üstlendiği 90’a yakın sanatçının çalışmalarının yanı sıra sualtı belgesellerinin de gösterileceği sergi 28 Şubat’a kadar ziyaret edilebilir.

60 yıllık bir hikayenin anlatıldığı ‘1952-2012: Sualtına Işık Tutanlar’ Sergisi, sualtının gizemli dünyasında ilk kez denklanşöre basan Rasim Divanlı, Mustafa Kapkın, Yalçın Haraçoğlu, Zareh Magar, Baskın Sokulluoğlu, Tosun Sezen gibi sanatçılardan, Türkiye’nin ödüllü ve önemli sualtı fotoğraf sanatçılarına kadar oldukça uzun bir dönemi kapsıyor.

Sanatçıların kendilerinde iz bırakan en önemli karelerinin yer aldığı bu proje, Türkiye’nin sualtı fotoğrafçılığı tarihinden yola çıkarak, 1950’lerden günümüze kadar Türkiye ve dünya denizlerindeki sualtı yaşamını gözler önüne seriyor. 90’a yakın fotoğraf sanatçısının çalışmalarının yer alacağı sergide Engin Aygün, Bengiz Özdereli ve Saki Uğurlu’nun değerli belgesel çalışmaları da yer alıyor.

Ait olmadığınız derinliklerde bulunan hazineleri görsel bir şölene çeviren fotoğraflar eşliğinde sualtına yapılacak bir yolculuğa kapı aralayan sergi; Zareh Magar’dan, Ergun Çağatay’ın 1970’lerde çektiği sualtı fotoğraflarına; deniz teknolojisi sektöründeki profesyonellerin çalışmalarından, 400 m derinliğe inebilen mini denizaltıyı yapan ekipte yer alan Bedros Kılıçcan’a; 2011’de sualtı fotoğrafında dünya şampiyonluğu kazanan Orhan Aytür’den, Haluk Cecan’ın fotoğraflarına; Emre Omur’dan, Mustafa Koç, Cem Boyner gibi değerli işadamlarımızdan; öğretim üyelerimize kadar renkli kimlikleri ve çeşitliliği barındırıyor.

Küratörlüğünü Saygun Dura’nın üstlendiği sergi, 8 Kasım’dan itibaren Rezan Has Müzesi’nde sualtına yapılacak keyifli bir yolculuk vaad ediyor.

Sergi: “1952-2012 SUALTINA IŞIK TUTANLAR”

Yer: Rezan Has Müzesi, Kadir Has Üniversitesi Cibali

Ziyaret saatleri: 9:00-18:00 (Yılbaşı, dini ve resmi bayramların ilk günü hariç)

(Gezgindergi.com)

Omega 3 ile gelen sağlık

Omega 3 ne yazık ki vücudumuzun üretemediği ama mutlaka almamı gereken bir vitamin.Omega 3 bizim için önemli olduğu kadar çocuk gelişiminde de çok önemli. Dr. Özlem Karahasanoğlu Omega3‘ün çocukların gelişimindeki önemini anlatıyor.

Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzmanı Dr. Özlem Karahasanoğlu, yapılan bilimsel araştırmalara göre Omega-3′ün yetişkinlerde kalp krizi riskini azalttığı, Alzheimer, diyabet, bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğunu belirtiyor. Dr. Karahasanoğlu, Omega-3′ün sağlık üzerindeki etkilerini şöyle anlatıyor:

Omega 3′ün Faydaları

“Omega-3 vücut için temel yağ asitleridir ve haftada 3 kez balık yiyerek ihtiyacı karşılamak mümkündür. Ancak burada iki önemli problem var: Birincisi; Omega- 3’ün çok fazla olduğu balıklar soğuk ve derin deniz balıklarıdır. Tuna, sardalya, somon, ringa, uskumru gibi…

İkincisi ise tüm dünya için geçerli olan deniz kirliliğidir. Soğuk su balıklarının denizden aldığı ağır metaller, tüketildiğinde insan vücuduna geçer. Özellikle gebelik ve küçük çocukluk döneminde vücuda besinlerle alınan ağır metallerin yol açtığı hasarlar hiçbir şekilde geriye dönülemez sonuçlar doğurur. Şu da yanlış bir algıdır; hiç balık yemeyelim… Bu gruplar dışında kalan balıklar tüketilebilir. Ancak günlük tükettiğimiz balıklardaki Omega-3 düzeyleri çok yüksek değildir.

Takviye Şart!
Gebe ve küçük çocuklara haftalık 3 porsiyon balığı balık olarak değil bu etkilerden arındırılmış balık yağları olarak vermek daha doğru olabilir. Durum böyle olduğunda diğer önemli noktaya dikkat etmek gerekir; çok fazla balık yağı markası olduğu için ağır metallerden ayrıştırma sürecinin çok düzgün işlemlerden geçtiğinden emin olunması gereklidir. Balık yağları hazırlanırken tatlandırılır, kokuları biraz daha güzelleştirilir ya da hiç kokusuz hale getirilebilir. Gelişen son teknoloji ile artık kokusuz balık yağı üretmek mümkündür. Balık yağı içmekte zorlanan çocuklar için kokusuz balık yağı sağlıklı bir seçenek olabilir.

Gelişimdeki Rolü Nedir?
Beyin gelişimi için ‘olmazsa olmaz’dır. Yapılan çalışmalarda annenin gebelik sırasında aldığı balık yağının bebeklerin ileriki yaşlarda algılamalarında fark yaratılabildiği gösterildi. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki; anne sütü balık yağı, yani Omega-3 açısından zengindir. İlk 6 ay anne sütüyle beslenen bebeklerin, anne sütü almamış olanlarla karşılaştırıldığında bilişsel fonksiyonları fark gösterebilir. Beyin ve göz gelişimi için ilk 2 yıl çok önemlidir. Anne sütü alamayan bebeklerin ve daha büyük çocukların dışarıdan almaları uygun olabilir.

Kalp ve Damar Sağlığında Omega 3
Kalp-damar sistemindeki damar sertliğine yol açabilecek olan yağ plaklarını azalttığı “tromboz “ denilen pıhtılaşmayı engelleyen süreçlere yardımcı olduğu ispatlandı.

Bağışıklık Sistemine de Faydalı
Bütün hücrelerin zarlarında mevcut olan Omega-3 dolayısıyla tüm sistemlerin gelişmesi için önemlidir. Çünkü tüm sistemler iyi çalıştığında bağışıklık sistemi iyi çalışır. Bu nedenle bağışıklık sistemini direk etkiler.

Depresyonu Azaltıyor
Sakinleştirici etkisi üzerine yapılan araştırmalarda Omega-3’ün depresyonu ve saldırgan davranışları azalttığı saptandı. Hiperaktif çocuklarda faydası görüldü.. Alzheimer ve diyabet tedavisinde de olumlu etkisi olduğuna dair çalışmalar vardır. Omega-3 yani balık yağı, kalsiyumun kemiğe yerleşmesine, dolayısıyla boy uzamasına da yardımcı olur. Şunu unutmamak gerekir; Omega-3 tedavinin bir parçasıdır.

Dozuna Dikkat Edin!
Fazla miktarda alındığında kanamalara sebep olabildiği gibi bazı beklentileri tam tersine çevirebildiği de görüldü. ‘Bu çok mucizevî bir şey, ben günde 3-5 kere alayım’ şeklinde bilinçsizce tüketilemez.Kesinlikle doktor tavsiyesinde alınmalıdır. Bazı durumlarda bazı ilaçlarla etkileşimde olabilir. Hem dozaj açısından hem de kullanılan ürünün güvenilirliği açısından en azından eczacıya danışılmasında fayda vardır.

Omega-3 ömür boyu alınabilir ama doğru dozajda. Bu sırada tabii ki balık yemeye devam edilmelidir. Yazları balık sezonu bitiyor balık yasağı başlıyor. Balık yenilemiyorsa Omega-3 tüketilmesi daha mantıklıdır. Ayrıca balık yağının başka bir deyişle Omega-3’ün mevsimi yoktur her zaman tüketilebilir.”

(Modaklik.com)

 

Taksim Platformu, 4 Kasım’da Taksim’e sahip çıkmaya çağırıyor

Taksim Platformu, 5 Kasım Pazartesi gününden itibaren Taksim’den geçen bir Cumhuriyet Caddesi kalmayacağını, cadde üzerindeki yüzlerce ağaçın kesileceğinik, 98.000 m2 Taksim Gezi Parkının büyük bir şantiye alanı  haline geleceğini belirterek Taksim’e sahip çıkmak isteyen herkesi 4 Kasım Pazar günü saat 17:00’de Taksim Meydanı’ndaki PTT önüne çağırdı.

Taksim Platformu’nun çağrı metni şu şekilde.

“Taksim Meydanı ile Gezi Parkı’nı betonlaştıracak,  insansızlaştıracak ve kimliksizleştirecek olan gizli rant projesinin ilk kazması Taksim’e vuruldu.

Çünkü ferman böyle buyurdu:

Tüketim ve yağma kültürünün çıkarları uğruna, toplumsal belleğimizin izlerini taşıyan hepimizin en önemli buluşma noktası “Taksim Meydanı, yok edilecek!”

Yetkililer bu fermana boyun eğdiler. Baskılara direnemediler, ancak emirleri uyguladılar. “Yayalaştırma projesi” adı altında hepimize yutturulmaya çalışılan bu gizli rant projesinin ilk kurbanı, üzerinde yetişmiş yüzlerce anıt ağaçla birlikte Cumhuriyet Caddesi.

Taksim meydanın asıl sahibi olan halka sorulmadan, kültürel ve tarihsel mirasa saygı gösterilmeden ve bu güne dek yapılan toplumsal, bilimsel ve teknik hiçbir uyarı, öneri ve çağrıya aldırmadan;

Cumhuriyet Caddesi’ne ilk kazma vuruldu.

Bu kazma sadece Taksim’e değil, Cumhuriyetin değerlerine, Demokrasiye ve Dayanışmaya, Emeğe ve Bilime, bizlerin hatıralarına, toplumsal belleğimize ve çocuklarımızın geleceğine vurulmuştur.

Sıradaki kurban Taksim Gezi Parkı!

Çocuklarımızın bölgedeki yegâne oyun alanı, nefes aldığımız tek yeşil alan, depremde sığınabileceğimiz tek açık alan önce dev bir şantiyeye dönüşecek, ardından da betonlaşmaya kurban edilecek. Bu uğurda yüzlerce anıt ağaç daha katledilip, Türkiye’nin en önemli meydanında, geçmişe ve geleceğe yalan söyleyen bir garabet yükselecek.

5 Kasım Pazartesi gününden itibaren Taksim’den geçen bir Cumhuriyet Caddesi kalmayacak, üzerindeki yüzlerce ağaç katledilecek, 98.000 m2 Taksim Gezi Parkı büyük bir şantiye alanı  olacak. Gezi Parkı, ağaçları ile birlikte yok edilecek.

Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı, çevresi ile birlikte dönüştürmek için ısrarlı niyetleri ve çabaları olanlara tekrar duyuruyoruz; tüm bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi, hak taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve Demokrasi Meydanımızın ve Parkımızın yok edilmesine seyirci kalmayacağız!

Haklılığımızın ve kararlılığımızın bir göstergesi olarak herkesi
4 Kasım Pazar günü saat 17.00’de
Taksim’e sahip çıkmak için
Taksim Meydanı, PTT önüne
nöbete çağırıyoruz.

Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız!

Çünkü Taksim hepimizin!”

(Yeşil Gazete)

 

İğneada Longozu ve Nemrut Krater Gölü’ne Ramsar koruması

Nemrut Krater Gölü ve İğneada Longozu’nun, Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi kapsamında Ramsar alanı ilan edilmesi kararlaştırıldı.

Türkiye, Ramsar Sözleşmesi ile başta söz konusu alanlar olmak üzere sınırları içerisindeki bütün sulak alanları korumayı, geliştirmeyi ve akılcı kullanmayı uluslararası düzeyde taahhüt etmiş bulunuyor.

Ramsar alanı, Ramsar sözleşmesiyle koruma altına alınmış alanları ifade etmekte. Ramsar adı sözleşmenin imzalandığı İran’ın Ramsar şehrinden geliyor. Ramsar (İran)’da 1971 yılında imzalanan Uluslararası Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi kapsamında özel korumaya alınan uluslararası öneme sahip bir çevre koruma alanı.

Türkiye’nin bundan önceki en son Ramsar alanı, 207 kuş türüne sahip Kars Kuyucuk Gölü. Göl, 21 Haziran 2009’da Resmi Gazete’de yayınlanan ilan ile Ramsar sınırları içine alındı.

Nemrut Krater Gölü ve İğneada Longozu’nun Ramsar Sözleşmesi kapsamına alınması çalışmalarının yıl sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

Alınan bilgiye göre, Ulusal Sulak Alan Komisyonu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı Lütfi Akca başkanlığında 2012 Yılı 1. Olağan Toplantısı’nı yaptı.

Sulak alanlar ve Ramsar alanlarında yapılan çalışmaların değerlendirildiği toplantıda, halen 13 olan Ramsar alanlarına yenilerinin eklenmesi kararı alındı.

Bu kapsamda, Ramsar alanı olmaya aday 17 sulak alandan öncelikle Nemrut Krater Gölü ve İğneada Longozu’nun yıl sonuna kadar Ramsar alanı ilan edilmesi kararlaştırıldı.

Sulak alanın, Ramsar kapsamındaki 9 kriterden birini taşıması Ramsar alanı ilan edilmesi için yeterli olurken, Nemrut Krater Gölü ve İğneada Longozu’nun beşer kritere uygunluk gösterdiği belirlendi.

Buna göre, her iki sulak alan da hassas, nesli tehlike altında olmaya yakın veya olan türleri veya ekolojik ilişkileri, biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilmesi açısından önemli veya hayat döngülerinin kritik safhalarındaki bitki ve hayvan türlerini, bir su kuşu türü veya alt türlerinin popülasyonlarının bireysel olarak yüzde 1’ini desteklemesi kriterlerini sağlıyor.

Öte yandan Nemrut Krater Gölü, bulunduğu biyocoğrafik bölgede temsilci, az bulunan ve benzersiz doğala yakın veya doğal sulak alan örneği olma, İğneada Longozu da balıklar için önemli besin kaynağı, yumurtlama alanı, üreme yeri ve göç yolu üzerinde bulunma kriterlerine de uygunluk gösteriyor.

Çalışmaların tamamlanmasının ardından Nemrut Krater Gölü ve İğneada Longozu, yıl sonuna kadar Ramsar Sözleşmesi kapsamında uluslararası düzeyde koruma altına alınacak.

-Türkiye’nin uluslararası öneme sahip 135 sulak alanı var-

Ramsar Sözleşmesi’ne 1994 yılında taraf olan Türkiye, bugüne kadar Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü ve Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü ve Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü, Kızören Obruğu ve Kuyucuk Gölü olmak üzere 13 sulak alanı sözleşme listesine dahil ettirdi.

Toplam alanı 1 milyon hektarı aşan 300’den fazla sulak alana ev sahipliği yapan Türkiye’nin 135 sulak alanı uluslararası öneme sahip kabul ediliyor.

(T24, Yeşil Gazete, Wikipedia)

Sevag için Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’na

Ermeni Soykırımı’nın yıldönümü olan 24 Nisan 2011 günü asker olarak görev yaptığı Batman’ın Kozluk ilçesinde silah arkadaşının sözde kaza kurşunu ile hayatını kaybeden Sevag Şahin Balıkçı’nın ailesi ile dayanışmak için 3 Kasım Cumartesi 12:30’da Galatasaray Meydanı’ndabir araya gelinecek.

Konu ile ilgili Nor Zartonk sitesinden yapılan çağrı şu şekilde:

“Sevag, Ermeni Soykırımı’nın 96. Yıldönümü olan 24 Nisan 2011’de, Batman’ın Kozluk ilçesinde zorunlu askerliğini yaptığı sırada silah arkadaşı Kıvanç Ağaoğlu’nun silahından çıkan kurşunla “kazara” öldürüldü. Suçunun ne olduğunu dahi bilmeyen basın emekçileri, öğrenciler, Kürt siyasetçiler, devrimciler ve akademisyenler; sırf düşündükleri, sorguladıkları ve eleştirdikleri için tutsak edilirken, Sevag Şahin Balıkçı’nın katil zanlısı daha ilk duruşmada serbest bırakıldı!

Ülkede ırkçılık ve şovenizm, devlet yetkilileri tarafından, farklı etnik gruplara karşı her daim cesaretlendiriliyor. Rakel Dink’in de söylediği gibi bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz. Tüm dostlarımızı 3 Kasım Cumartesi günü, saat 12.30‘da, Cumartesi Anneleri eyleminden sonra, bu karanlığı sorgulamak, ırkçılardan hesap sormak ve Balıkçı Ailesi ile dayanışmak için Galatasaray Meydanı‘na çağırıyoruz.”

(Nor Zartonk, Yeşil Gazete)

 

Contemporary İstanbul ile 7 Tepeli şehir sanat ziyafeti çekecek

Türkiye’nin en kapsamlı çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul, 22-25 Kasım’da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ve İstanbul Kongre Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak.

Ana sponsorluğunu Akbank Private Banking, ortak sponsorluğunu Zorlu Center ve Yıldız Holding’in üstlendiği Contemporary İstanbul’a, 55’i yurt dışı, 45’i yurt içi olmak üzere 100 çağdaş sanat galerisi ve 600 sanatçı katılacak.

Dünyanın en önemli galerileri arasında sayılan Marlborough Gallery, Haunch of Venison, MaM-Mario Mauroner Contemporary Art gibi uluslararası çağdaş sanat galerileri ve Türkiye’den en önemli galeriler İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ve İstanbul Kongre Merkezi’nde buluşacak.

Uluslararası koleksiyonerleri, sanat profesyonellerini ve sanatseverleri konuk edecek Contemporary İstanbul’da birçok önemli çağdaş sanat eseri ilk defa görülebilecek.

Fuar boyunca çağdaş sanatının bugünü ve yarınının tartışılacağı CI Dialogues Konferans Serisi ile özel davetler, açılışlar, açılış ve kapanış partileri gibi yan etkinlikler de sanatseverlere sunulacak.

Bu yıl ilk defa hayata geçecek Art İstanbul projesi ile 19-25 Kasım’da İstanbul’da yerleşik sanat kurumları, galeriler, müzeler ve kültür kurumlarının düzenlediği etkinlikler, ortak bir yapı içinde Türkiye ve uluslararası çapta duyurulacak.

Art İstanbul haftası birçok kültürel aktivite, sanat etkinliği, çağdaş sanat sergileri, yeni kültürel sunular, tartışmalar ve eğitim programlarına erişim sağlayacak. Art İstanbul sanat haftası son yıllarda dünya çağdaş sanat çevrelerince çekim merkezi olan İstanbul’a gelen sanatsever sayısını arttırmayı ve Türkiye’den doğan çağdaş sanatı daha geniş coğrafyada duyurmayı amaçlıyor.

Konferans ile ilgili ayrıntılı bilgi için contemporaryistanbul.com/

(Yeşil Gazete)