Ana Sayfa Blog Sayfa 4254

Ankara’da 13 “Gezi” tutuklaması

Ankara’daki Gezi Parkı odaklı olaylar nedeniyle gözaltına alınan 19 kişiden 13’ü tutuklandı.

Soruşturmayı yürüten savcının tutuklanması talebiyle sevk ettiği 19 zanlının sorgusu gece boyu devam etti.

Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli 1 No’lu Hakim Abdullah Bahçeci, zanlılardan 13’ünün tutuklanmasına karar verdi.

Kalan zanlılardan 5’ine adli kontrol şartı getiren Bahçeci, bir zanlıyı ise koşulsuz serbest bıraktı.

Aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan bir kişiye dün akşam adli kontrol şartı getirilmiş, 3 kişi ise koşulsuz serbest bırakılmıştı.

Gezi Parkı odaklı eylemler nedeniyle Ankara’da tutuklananların toplam sayısı 37 oldu.

Twitter üzerinden “Gezi Yazı: Başkaldırının 140 vuruşu”

Gezi Parkı Direnişi’nde ilk ayı bugün itibarı ile tamamladık.

Müsvedde Medya dezenformasyonu ile ilk günden beri nerdeyse tek başına mücadele edilmesini sağlayan, direnişçilerin kendi aralarındaki haberleşmesinde başat rol oynayan faktörlerden birisi idi Twitter.

 

paylaşmak için tklynz / click for to share

Bu nedenle de iktidarın baş hedefi haline geldi. Hatta sağlıklı haber alınmasına engel olmak için twitter ile sonu kendileri açısından hüsranla biten görüşmeler bile yaptılar.

Direnişin ilk ayını twitter üzerinden gönderilen mesajlar ile özetlemiş direnişin içinden gelen kardeşlerimiz.

Pekçoğunu hatta belkide tamamını daha önce görmüşsünüzdür ama bu şekilde toplu halde görmek bizdeki direniş umudu ateşini harladı, sizlerle de paylaşmak istedik.

#direnedirenekazanacagiz

demiştik

#budahabaslangicmucadeleyedevam

demeyi de ihmal etmiyoruz

Haber: Alper Tolga Akkuş / #anavarrza

(Yeşil Gazete / Türkiye)

Bingöl’de tecavüz zanlılarının serbest bırakılmasına mumlu protesto

Bingöl ’de 16 yaşındaki E.A.’ya cinsel istismar da bulundukları iddiasıyla 8 uzman çavuş hakkında yürütülen soruşturma devam ederken, zanlıların tutuksuz yargılanması bir grup BDP’li tarafından mum yakılarak protesto edildi.

Beşyol Mahallesi’nde bir araya gelen bir grup BDP’li, olayı protesto etmek amacıyla Adliye Sarayı önüne kadar yürüdü. Mahkemenin verdiği tahliye kararına tepki gösteren grup, ‘Adaleti mumla arıyoruz’ yazılı döviz açarak, mumlar yaktı. BDP İl Gençlik Kolları’nın düzenlediği eylemde konuşan BDP İl Başkanı Halis Yurtsever, olayın failleri yargılanıncaya kadar alanları boş bırakmayacaklarını söyledi.

(Haber.Mynet)

Mursi, RTE’den kopya mı çekiyor, “Devrimin, içeride ve dışarıda düşmanları var.”

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, ülkedeki 30 Haziran’da gösteri yapması beklenen halka hitap etti

Sözlerine, “Karşınızda apaçık bir sözle başlıyorum” diyerek başlayan Mursi’nin konuşmasından bazı başlıklar şöyle;

“-“Islah için köklü değişikliklerin gerçekleşmesi gerekir.

-Büyük yol aldık ama önümüzde bazı zorluklar duruyor.

-Sizlerden istediğim bu vatanı ilgilendiren konularda, olumsuzlukları birlikte tedavi edelim.

-İstediğimiz şey ancak siyasi istikrarla gerçekleşir.

-Devrimin, içeride ve dışarıda düşmanları var.”

(Haber Türk)

 

Bursa’da mermer ocağına büyük tepki

Bursa’da bir mermer ocağı firmasının yetkilileri, kendilerini içme sularını kirletmekle suçlayan köylü kadınların tepkisi nedeniyle köy kahvesine sığındı. Şirket yetkilileri jandarma korumasında köyden ayrıldı.

Bursa’nın Orhaneli ilçesine bağlı Başköy’de içme sularının mermer ocakları tarafından kirletildiğini öne sürerek, iki mermer ocağının kapatılması için dava açan köylüler, firma yetkililerinin ÇED toplatıntısı için köy meydanına gelmesine büyük tepki gösterdi. Özellikle kadınların, düdük çalarak, ellerinde taşıdığı “Suyumuza dokunma” yazılı pankartlarla protesto ettikleri heyet, çareyi kahveye sığınmakta buldu. Heyet daha sonra jandarma ekipleri eşliğinde köyden ayrılabildi.

Orhaneli’ye bağlı, 350 nüfus

Merkel’den Türkiye’ye: Özgürlükler müzakere konusu olamaz

Almanya Başbakanı Angela Merkel, parlamentoda yaptığı konuşmada, Türkiye’yle Avrupa Birliği ilişkilerini değerlendirdi.

Merkel, müzakerelerin yeniden açılması kararından memnuniyet duyduğunu vurgularken, Ankara’ya, ”demokratik değerlerin pazarlık konusu olamayacağını” hatırlattı.

Merkel, Türkiye’yle varılan uzlaşmanın insan haklarına saygı ve siyasi reform koşullarına bağlı olduğunu kaydederken, bu koşulların ”Avrupa Birliği’nin sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket etmediğini de ortaya koyduğunu” söyledi.

Merkel, ”Bu sonuç, Türkiye’ye önemli bir ortak olduğunu ama protesto özgürlüğü, ifade hürriyeti, hukuk kuralları ile dini özgürlüklerin her zaman geçerli olduğunu ve pazarlık konusu olamayacağını göstermiştir” dedi.

Türkiye’de polisin Gezi eylemlerine yönelik müdahalesi sadece ülke içinde değil, ülke dışında da tepki toplamış, Ankara ile Berlin arasında da gerilime neden olmuştu.

Merkel, geçen hafta Pazartesi günü hükümetin göstericilere yönelik yaklaşımı eleştirerek, polisin müdahalelerinin ”çok fazla sert” olduğunu söylemiş, Hollanda’yla birlikte Türkiye ile AB müzakerelerinde açılması beklenen ‘Bölgesel Politikalar’ başlığıyla ilgili müzakeleri engellemişti.

AB Başmüzakerecisi, Devlet Bakanı Egemen Bağış ise, Merkel’in sözlerini ‘iç siyaset malzemesi aramak’ olarak değerlendirmiş, ”Daha evvel bu malzemeyi (Türkiye’yi) kullanmaya kalkan Sarkozy’nin (seçim kaybeden eski Fransa Cumhurbaşkanı) başına ne geldiğini Sayın Merkel de eğer yakından takip eder, bir kez daha gözden geçirirse, Türkiye ile uğraşanların sonunun pek hayırlı olmadığını kendisi de görür” demişti.

Almanya, hükümetin tavrının ”iç siyaset kaygılarına” bağlanmasına tepki göstermiş, Berlin’deki büyükelçiliği dışişleri bakanlığına çağırmıştı.

Başlık sonbaharda

Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi, Lüksemburg’da yaptığı toplantıda, Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerinde yeni bir fasıl açılması üzerine uzlaşmaya varılırken kararı sonbahara bırakmıştı.

Bu da kulislerde, AB’nin önce komisyonun sonbaharda yayınlanacak ilerleme raporunu görmek istediğinin işareti olarak yorumlanıyor.

Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise faslın açılması konusunda herhangi bir ertelemenin söz konusu olmadığını söyledi.

Davutoğlu “Ümit ederim bir daha kısa dönemli bir kriz yaşanmaz. Metni okuduğunuzda daha ilk cümlesi AB’nin bu faslı açıldığının ilan edildiğidir. Erteleme yok. Usül itibarıyla ve muhteva itibarıyla fasıl açıldı.” yorumunu yaptı.

(BBC)

Portekiz’de 24 saatlik genel grev başladı

0

Portekiz’in önde gelen iki sendika konfederasyonu, hükümetin kesinti planları ve çalışma yaşamıyla ilgili reformlarını protesto etmek için bugün 24 saatlik bir genel grev düzenliyor.

Konferedarasyonlardan CGTP (Portekiz İşçileri Genel Konfederasyonu) sağcı Pedro Passos Coelho hükümetinin iki yıl önce kurulmasından bu yana dördüncü kez genel grev çağrısı yapıyor.

Ancak bu kez ilk kez, ılımlı bir sendika konfederasyonu olarak bilinen UGT (Genel İşçiler Sendikası) de greve katılıyor.

Birçok sendika sabah erken saatlerden itibaren işyerlerinin önünde çalışanları greve katılıma çağırmak için grev hatları kurdu.

Grevin en çok ulaşım hizmetlerini etkilemesi bekleniyor.

BBC’nin başkent Lizbon’daki muhabiri Alison Roberts, sendikalar tarafından gün içinde düzenlenecek gösterilere sendika üyesi işçiler dışında toplumun kesinti planlarına tepkili diğer kesimlerinin de katılımının beklendiğini söylüyor.

Portekiz, Avrupa’daki son mali krizde Yunanistan ve İralanda’dan sonra AB ve IMF’den yardım alan üçüncü ülke olmuştu.

Portekiz’de 2011 Haziran’ında yapılan seçimlerde Sosyal Demokratik Parti (SDP) sandıktan birinci olarak çıkmış, partinin lideri Pedro Passos Coelho başbakan olmuştu.

Adından farklı olarak SDP merkez sağda yer alıyor.

(BBC)

 

 

İklim değişikliği ve sağlık sorunları / Zeynep Pelin Çeber

Dünyanın iklimi değişiyor ve sadece buzullar eriyip sıcaklıklar artmayacak bunlara bağlı olarak insanları derinden etkileyecek sonuçlar da ortaya çıkacaktır. Bunların başında en çok sağlık tehdit altındadır. Hava ve iklim olayları insan sağlığını önemli ölçüde etkiler ve olumsuz sonuçları beraberinde getirir. İklim değişikliği nedeniyle sıcaklıkların artmasıyla sıcak gün sayısı artmış ve daha sık ve uzun sıcaklık dalgalanmaları yaşanmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda da sıcaklığa bağlı ölümler ve hastalıkların sayısında artış olmuştur. Aşırı hava olaylarının sıklığının ya da şiddetinin artması, örneğin; fırtınaların artışı tehlikeli sellerin olmasına neden olmaktadır. Sıcaklıkların artması ile sağlıksız hava ve su kirliliği büyük ölçüde artmaktadır.

paylaşmak için tklynz / click for to share

Sıcaklığa bağlı olarak insan sağlığı şu şekilde etkilenmektedir: Aşırı sıcak hava özellikle yaşlı insanlarda kalp ve solunum yollarını etkileyerek ölümlere neden olmaktadır. 2003 yazında Avrupa’da aşırı sıcaklıklardan dolayı 70.000 insan ölmüştür. Sıcaklıklar hava kirliliğine neden olmakta ve bunun sonucunda her yıl şehirlerde yaşayan insanların neredeyse 1.2 milyonu hayatını kaybetmektedir. Sıcaklıklar havadaki polen ve havada uçuşan alerji yapıcıların miktarını arttırır. 300 milyon astım hastasının da bu alerjikler nedeniyle rahatsızlıkları tetiklenmektedir.

Sıcaklığın artmasıyla tarım ürünleri ve üretimi olumsuz şekilde etkilenecektir. Buna bağlı olarak beslenme bozuklukları ortaya çıkacaktır. Beslenme bozukluğu ve sıcaklık stresinden dolayı ishal gibi hastalıkların çoğalması ihtimal dâhilindedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tahminlerine göre iklim değişikliğinden dolayı beslenme yetersizliği ve sıcaklık stresinin sebep olduğu düşünülen ishal gibi hastalıkların en etkili olduğu Afrika ve gelişmekte olan bölgelerde 1970 yılında beri 150 milyon insan hayatını kaybetmiştir.

İklimsel koşullar, böcekler tarafından taşınan vektör hastalıkların yayılmasına ve çoğalmasına neden olmaktadır. Özellikle sıcak havalarda sivrisineklerin çoğalmasıyla, sıtma ve dang humması gibi salgın hastalıklar meydana gelmektedir. Günümüzde Afrika’da 450 milyon insan sıtmaya maruz kalmakta, bunlardan 1 milyonu her yıl yaşamını yitirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu bir çalışmaya göre, 2oC’lik bir sıcaklık artışı Afrika’da 40-60 milyondan fazla insanın sıtmaya maruz kalmasına, daha yüksek sıcaklık artışlarında ise 70-80 milyondan fazla insanın sıtmaya maruz kalmasına sebep olacak ve tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda sıtmayı kontrol etmek mümkün olmayacaktır. 2080 yılına gelindiğinde 2 milyar insanın sıtma hastalığıyla mücadele edecek duruma gelmesi beklenmektedir.

Ayrıca su döngüsü değişiminin de insan sağlığını önemli ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Kuraklığın, sıvı kaybından dolayı; sel baskınlarının da boğulma kaynaklı ölümlere neden olacağı ifade edilmekte, sellerden dolayı mantarlar ve sivrisineklerin çoğalacağı ve sivrisineklerin çoğalmasıyla kolera hastalığının yayılacağı öngörülmektedir

Dünya nüfusunun hemen hemen hepsi iklim değişikliğinden etkilenecektir; fakat bazı bölgelerde yaşayanlar daha hassastır. Küçük ada ülkeleri ve kıyı bölgeleri sel baskını tehdidi altındadır. Büyük şehirlerde yoğun hava kirliliği çok fazla gözlenmektedir. Kutup bölgesindeki buzulların erimesiyle deniz seviyesinin yükselip birçok bölgenin sular altında kalacak olması nedeniyle kıyı bölgeleri iklim değişikliğinden daha çok etkilenecektir. Şu anda ve gelecekte de insanlar bu etkilerden korunmak ve kaçınmak için daha güvenilir bölgelere göç etmektedir. Fakat yüzyılın sonlarına gelindiğinde bu sağlık sorunlarının olmadığı güvenilir bölgeler kalmayacaktır. Dünyamızın her ülkesi iklim değişikliğinin neden olduğu olumsuz sorunlarla yüz yüze kalacaktır. Bunun için iklim değişikliğinin insan sağlığını tehdidinin minimuma indirilmesi için adaptasyon çalışmaları yapılmalı ve sağlık koşulları daha üst seviyelere yükseltilmelidir.

 

Zeynep Pelin Çeber

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu

 

Cinayeti gördüm ama – Ertuğrul Özkök

0

Kendimi Michalengola Antonioni‘nin “Blow Up” filminin kahramanı fotoğrafçı gibi hissediyorum.

Londra’da bir parkta gezerken, karşıda öpüşen bir çifti görür ve fotoğrafını çeker.
Kadın bunu fark edince, koşup makinesini almak ister, ancak fotoğrafçı reddeder.
Kadının ısrarından şüphelenen fotoğrafçı, çektiği kareyi büyütmeye başlar.
Büyüttüğünde çalıların önünde bir cesedin yattığını görür.
Biraz daha büyütünce bir şeyi daha fark eder.
Çalıların içinden uzanmış elinde silah tutan bir kol görünmektedir.
Fotoğrafçının gözünün göremediği şeyi, kamera görmüştür.
Hemen fotoğrafı çektiği parka gidip o çalılığı bulur. Ceset oradadır, ancak kamerası yanında olmadığı için tekrar çekemez.
Stüdyosuna döndüğünde çektiği fotoğrafların da kaybolduğunu görür.
Bir arkadaşını alıp oraya gittiğinde ise artık ortada bir ceset yoktur.
Polise gider, kayda geçmiş böyle bir cinayet de yoktur.
Böylece, fotoğraf makinesinin gördüğü cinayeti kimse görmemiştir.

* * *

45 YIL SONRA Fotoğraf makinesi, Ankara’daki Ethem Sarısülük cinayetini görüntüledi.
Kurşunu sıkan polis belli, kurşunu sıktığı apaçık belli.
Ama bizden bu cinayeti görmememiz isteniyor.
45 YIL SONRA Gezi olayları sırasında gözü-kaşı patlatılan, uzuvları, ruhları sakat bırakılan insanlar belli.
Sakat bırakanlar da belli.
Ama bizden bu meçhul olmayan failleri, meçhul kabul etmemiz isteniyor.
45 YIL SONRA Antalya’da bir park yerinde öldürülesiye dövülen çocukların görüntüleri ortada.
Dövenler daha da çok ortada.
İnen kalkan coplar, bedende en hayati organlara hedef gözetmeksizin atılan tekmeler ortada.
Ama bizden bu cinayete tam teşebbüsü görmememiz isteniyor.
Yani fotoğraf makinesinin gördüğünü, görmememiz isteniyor.
Fotoğrafı istediğimiz kadar büyütelim…
Hayır, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Resmi Tarihi’nde böyle bir olay, olaylar yok…
Bu rejim değişip, demokratik bir rejim gelinceye ve bu dönemin gayriresmi tarihi yazılıncaya kadar bekleyeceğiz…

* * *

‘Blow Up’ filmini ilk defa seyrettiğimde 20 yaşımdaydım.
Demek ki, 40 yıldır gözümün önünden gitmemiş.
Ama asıl gözümün önünden gitmeyen son sahnesiydi…
Onu da yan tarafta anlatayım.

Devlet kusuruma bakmasın o hayali topu geri atmam

FİLMİN son sahnesinde aynı parkta iki mim sanatçısı hayali top ve raketlerle tenis oynamaktadır.
Fotoğrafçı kenarda durup bu hayali maçı seyretmeye başlar.
Görünmeyen topu kafasıyla izlemektedir.
Pantomimcilerden biri hayali topu, onun bulunduğu yere vurmuş gibi yapar.
Sonra ona bakarak, topu geri atmasını ister.
Fotoğrafçı, bir ara tereddüt eder.
Sonra hayali topu alıp oyuncuya atar.
Makinesinin ve kendi gözünün gördüğü cesedi yok sayan fotoğrafçı, sonunda olmayan bir topu var saymak zorunda kalmıştır.

* * *

45 YIL SONRA Üzerleri çıplak, askılı pantolon giyen, başlarında tuhaf şapkalar olan 100’den fazla tuhaf adamın, başörtülü bir kadını ve onu kurtarmak isteyen yaşlı bir adamı ölesiye dövdüğü her gün anlatılıyor.
Olayın geçtiği yerde MOBESE kamerası var.
Herkesin elinde fotoğraf çeken akıllı makineler var.
Kadının üzerine DNA’lar bırakılmış.
Ama nedense bir tek görüntü yok.
Üzeri çıplak, askılı pantolonlu 100 tuhaf adamdan tek kare görüntü yok.
Polise intikal etmiş DNA yok…
Büyük bir şehrin merkezi bir yerinde yürüyen sıradan bir insanı günde en az 25 kere yakalayan MOBESE’ler nedense bu olayı yakalayamamış.
Ve bize her gün binlerce ekrandan, kameradan bu olay anlatılarak, görmüş gibi yapmamız isteniyor.
Biliyorlar ki, görsek yakasına yapışacak, yüzüne tükürecek ilk kişi bizler olacağız.
45 YIL SONRA  Birtakım pantomimciler bize camide bira içildi hikâyesi anlatıyor.
“Görüntü var” deniyor.
Görüntüdeki kutunun bira olmadığı ispatlanıyor.
Devletin bakanı, büyükelçileri çağırıp, “İçeride yere atılmış bira kutularını gösterdik” diyor.
Büyükelçiler çıkıp “Daha önce seyrettiğimiz, kapının dışındaki ezik kutudan başka bir şey yok” diye yalanlıyorlar.
Ama hâlâ her gün miting meydanlarından, televizyon ekranlarından, gazete köşelerinden, pantomimcilerin attığı bu hayali topu geri göndermemiz isteniyor.

* * *

Film Türkçeye “Cinayeti gördüm” adıyla çevrilmişti.
Bugün kendimi aynı filmi seyrediyor gibi hissediyorum.
Bunaltan bir polis devleti bütün imkânları, bütün müttefikleriyle üzerime çullanmış…
Benden, “Gördüğüme inanmamamı, görmediğime ise inanmamı” istiyor.
İstemiyor, emrediyor…
‘Blowup’ı seyrettiğimde Soğuk Savaş yıllarıydı.
Muhafazakâr sağın  antikomünizm tamtamları kulakları sağır ediyordu.
Bugün ise bir yalan ve iftira vuvuzelası beynimize tasallut etmiş vaziyette…
O devlet kusura bakmasın, annem ve rahmetli babam bana itiraz etmeyi, kafa tutmayı, onların her söylediğine bile evet dememeyi öğrettiler.
Gördüğüme inanacağım, görmediğime, gösterilmeyene inanmayacağım…
Gezi ruhu, içimdeki korku kafesini kırdı ve içindeki isyankârı azat etti…
Artık kolay kolay kafeslenmem…

paylaşmak için tklynzclick for to share

 

Ertuğrul Özkök – Hürriyet

Hindistan yüzyılın sel felaketini yaşıyor / Levent Kurnaz

Hava sıcaklığı arttıkça havanın su buharı tutma imkanı da artar. Hamama girenin terlemesi de bu artan su buharı yüzündendir. İklim değişikliği atmosferi ısıttığı için denizlerin buharlaşmasını arttırarak atmosferdeki su buharı miktarının da artmasına neden olur. Atmosferdeki artan su buharı doğal olarak yağış olarak yeryüzüne iner. Atmosferde ne kadar çok su buharı varsa ardından gelen yağış da o denli kuvvetli olur. Bu sebeple iklim değişikliğinin en kötü etkileri arasında uzun süren kuraklıkların ardından gelen kuvvetli yağışlar ve fırtınalar bulunmaktadır. Günümüzde yaşanan kuvvetli yağışların tümü yaşamakta olduğumuz iklim değişikliğinin bir sonucudur ve biz engel olmadığımız sürece bu felaketler artmaya devam edecektir.

Yağışların dışında atmosferin sıcaklığı arttıkça taşıdığı enerji miktarı da artacağı için bunun sebep olacağı fırtınalar da daha kuvvetlenecektir. Fırtınaların kuvvetlenmesi demek yağışların yanı sıra o fırtınadan oluşan rüzgar hasarının da artması demektir. Geçtiğimiz ay içerisinde ABD’nin orta kesimlerinde görülen iki büyük hortum 43 kişinin ölümüne yol açtı. Sene başından bu yana Bangladeş’te 31, Çin’de 24, ülkemizde de biri Mardin, ikisi de Mersin’de olmak üzere 3 kişi hortumlar sebebiyle hayatını kaybetti.

Ancak Hindistan’da Haziran ayı içerisinde yaşanan sel felaketi ve bunun getirdiği hasar sene boyunca gördüğümüz hortum zararlarını katbekat aştığı görülüyor. Haziran ayı başından bu yana Hindistan’ın kuzeyini etkileyen etkili muson yağmurları Uttarakhand ve Himachal Pradesh eyaletlerinde en az 1.000 can kaybına yol açtı. Devam eden yağışlar ve sis nedeniyle bölgeye yardım ulaştırmakta zorlanıldığından kesin can kaybının belirlenmesi de kolay olmamaktadır. Bölge gerek Budist gerekse Sikh tapınakları ile ünlü olduğundan her mevsim turist akımına uğramaktadır. Yağışlar ve sel suları bölgeye ulaşan yolların çoğuna ciddi hasar verdiği için bölge halkı ve turistlerden oluşan yaklaşık 60.000 kişiye yardım ulaştırmak hala mümkün değildir. Bu durumda sellerde ölü sayısının 5.000’e ulaşabileceğinden korkulmaktadır.

Sorunu kafamızda daha iyi canlandırabilmemiz için şöyle açıklamak daha doğru olabilir: İstanbul’da tüm sene boyunca aldığımız yağış metrekareye 850 kilogramdır. Hindistan’ın Uttarakhand eyaletinde bu yağış miktarı Haziran-Eylül ayları arasındaki muson sezonunda neredeyse bir ayda düşmektedir. Şu anda sellere sebep olan yağış bu normalin dört katına yakındır, yani İstanbul’un tüm sene aldığı yağış miktarı neredeyse bir haftada yağdığı ve bu da aynı zamanda bölgedeki karların da hızla erimesine yol açtığı için oluşan sel felaketi inanılmaz boyuttadır.

25 Mart 2013’de Potsdam Almanya’daki İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü‘nde çalışan bilim insanları Menon, Levermann ve Schwebe,  Geophysical Research Letters dergisine gönderdikleri makalede iklim değişikliğinin önemli bir sonucu olarak Hindistan’daki muson döneminde günden güne önemli değişikliklerin oluşabileceğini belirterek yetkilileri uyarmışlardı. Günden güne değişiklikten anlamamız gereken şey artık yağmurların her gün azar azar değil uzun aralardan sonra yoğun bir şekilde yağacağıdır. Eğer yağmur her gün ve azar azar yağacak olursa toprak nemli kalır. Bu hem tarım için avantajlı bir durumdur, hem de topraktaki suyun yavaş yavaş sızarak yeraltı sularını beslemesini sağlar. Ancak kuraklıkların ardından gelen yoğun yağışlar sele dönüşeceği için can ve mal kaybının yanında hem yeraltı sularını beslemez, hem de toprağın verimli olan üst tabakalarını da sürükleyip götürür.

Bilim insanları senelerdir bizleri uyarıyor. Dinlememizin zamanı gelmedi mi sizce?

paylaşmak için tklynzclick for to share

Bu yazı ilk olarak http://t24.com.tr/ de yayınlanmıştır.

 

Prof. Dr. Levent Kurnaz

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu