Ana Sayfa Blog Sayfa 4199

Taksim’de tek kişilik eyleme polis müdahalesi

Taksim’de bir vatandaş, Cumhuriyet Anıtı önünde döviz açarak eylem yaptı. Yaklaşık 1 saat boyunca sessiz bir şekilde duran vatandaşın eylemi, polis müdahalesinin ardından sona erdi.

Cumhuriyet Anıtı önüne saat 22.00 sıralarında gelen Gökmen Baritan isimli vatandaş, elindeki kahve tepsisi ve fincanını anıtın dibine bıraktıktan sonra beline önlük bağlayıp elindeki dövizi açarak durma eylemi yaptı.

Yaklaşık bir saat hareketsiz biçimde duran Baritan “Ataması kasıtlı olarak yapılmayan öğretmenlerden biriyim. Çocuğunu da alıp gitme! Anacığım. Gel gör düşün. 360.000 sence neden?” yazılı döviz tuttu.

Üniversitede Türkçe öğretmenliği bölümünü bitirdiği iddia edilen, Baritan kendisine sorulan soruları cevapsız bıraktı. Beline bağladığı önlüğün üzerinde yazdığı “Öğretmen Cafe 10 yıllık tecrübe!” yazısı dikkat çeken Baritan’ın sessiz eylemi polislerin müdahalesinin ardından sona erdi.

Gökmen Baritan’ın kimlik sorgusunu yapan polis, daha sonra anıt önünden uzaklaştırdı. Baritan geldiği bisiklete binerek anıtın önünden ayrıldı.

Mısır’da protesto kamplarını dağıtma planı ertelendi

0

Mısır’da Muhammed Mursi’nin gözaltı süresi 15 gün daha uzatılırken yetkililer, devrik Cumhurbaşkanı Mursi’nin göreve iadesi talebiyle iki meydanda kurulan protesto kamplarını kuşatmayla sonlandırma planının ertelendiğini belirtiyor.

Başkentteki bir güvenlik yetkilisi BBC Arapça’ya yaptığı açıklamada yetkililerin kampları boşaltma çağrısının göstericileri eylemlerini sonlandırma konusunda cesaretlendireceğini umduğunu söyledi.

Ancak yetkililerin umduğu gerçekleşmedi ve bu alanlardaki göstericilerin sayısı daha da arttı.

İçişleri Bakanlığı’dan bir yetkili Pazar akşamı BBC’ye, protesto kamplarını dağıtmak için Pazartesi şafakla birlikte operasyona başlanacağını söylemişti.

Ancak gün doğumuyla birlikte kentte güvenlik güçlerinin herhangi bir hareketi görülmedi.

Adevviye Camisi’nin yakınlarında bulunan BBC Muhabiri James Reynolds güvenlik güçlerinin hareketliliğine rastlamadığını belirtti.

Gün içinde geçici yönetimin dışişleri bakanı, oturma eylemlerinin “sonsuza kadar” devam edemeyeceğini belirterek, müdahale hazırlıklarını doğrulamıştı.

Mursi’nin üyesi olduğu Müslüman Kardeşler hareketinin üyeleri ise bir yandan kamp alanlarında savunma önlemleri alırken, bir yandan da halka meydanlara çıkma çağrısı yaptı.

Mursi yandaşları dağılmaları için verilen sürenin dolmasına rağmen dün yürüyüşler de yaptılar.

Kahire’nin merkezi mahallelerinden Ramses’de yüzlerce gösterici bayraklar ve Mursi’nin resimleriyle yürüdü.

Protesto kamplarının bulunduğu Nahda ve Adeviyye meydanlarındaki kamplar da protestocular tarafından müdahale ihtimaline karşı tahkim edildi.

(BBC)

“Bisikletli Ölümleri Dur!sun” demek için Pazar günü Caddebostan’a

Bisikletlilerin hayatlarını kaybetmelerine neden olan bisiklet yolu işgallerine, duyurulamayan şikayetlere karşı 18 Ağustos’ta İstanbul Caddebostan sahilindeki Beltur Cafe’de (Caddebostan Migros’un arkası) saat 16:00’da buluşacak bisikletliler protesto eylemi gerçekleştirecek.

Bisiklet sürücüleri Meril Çiğdem Durmuş, bayram turu için gittikleri İznik’ten dönerken emniyet şeridi üzerinde aracın çarptığı Tolga Beyenir ve İstanbul Maltepe Dragos sahilinde sağ şeritten ilerlerken dolmuşun çarptığı Zihni Şahin hayatını kaybetti.

Bisiklet sürücüleri bisiklet yollarının özellikle yaz aylarında araç ve mangallarla işgal edildiğini belirtiyor. Eylemin çağrı metninde trafik polisleri ve İBB Beyazmasa yetkililerinin bisiklet sürücülerinin şikayetlerine duyarsız olduğunu söylüyerek ekliyorlar

“Tüm bu sorunlarla uğraşmak istemeyen biz bisikletliler de mecburen ana caddeden gitmek zorunda bırakılıyoruz ve hayatımızı da tehlikeye atmak zorunda kalıyoruz.”

“Bisikletli Ölümleri Dur!sun” çağrılı eylem tüm bisiklet sürücülerine açık. Bisiklet sürücüleri Caddebostan sahilindeki Beltur Cafe’de (Caddebostan Migros’un arkası) saat 16:00’da buluşacak.

Trafiği kapatmadan ana yoldan Zihni Şahin’in hayatını kaybettiği Dragos’a kadar yavaş tempoda ve sadece bisiklet zilleri çalarak ilerlenecek.

Dragos’ta ise bisiklet yoluna park eden araçlar ve mangal yapanlar İBB Beyazmasa’ya şikayet edilip polis gelene dek bekleyecek, polisin yaptığı işlemler de kayda alınacak.

Bisikletli Ölümleri Dur!sun eyleminin facebook sayfası

(Bianet)

 

 

Doğuş Derya mecliste erkek egemen yemin yerine kendi metnini okudu

KKTC’de Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler (CTP–BG) Milletvekili Doğuş Derya’, Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekillerinin yemin töreni sırasında, mevcut milletvekilliği andını “erkek egemen” bulduğunu belirterek milletvekilliği andı yerine kendi hazırladığı “yemini” okudu.

İlk kez milletvekili seçilen CTP-BG milletvekili Doğuş Derya’nın Meclis kürsüsüne çıkarak farklı bir yemin etme eyleminden dolayı gerginlik çıktı ve meclis oturumuna 5 dakikalık ara verildi.

http://www.youtube.com/watch?v=mE20ef5t5bA

Derya’nın, insan hakları ve kadın eşitliğinden bahseden ant içme metnini, Meclis Başkanlık Divanı adına oturum başkanlığını yürüten Demokrat Parti – Ulusal Güçler (DP-UG) Miletvekili Ergün Serdaroğlu bitirmesine izin vermedi. Aranın ardından tekrar ad okuma suretiyle oturum yeniden açıldı.

Derya, ikinci kez kürsüye geldiğinde milletvekilliği andını okudu.

Söz konusu metni okumasının yemini protesto ettiği anlamına gelmediğini ifade eden Derya, ülkede farklı sosyal kesimler yaşadığına belirterek, şunları söyledi: “Bu sosyal kesimlerin de görünür hale gelmesi için; ırkı, dili, dini, cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle kimsenin ayrımcılığa uğramaması için çaba göstereceğime yemine ettim.”

“Mevcut yeminin erkek egemen bir dille yazıldığını” iddia eden Derya, “1983’ten kalan, bazı konularda dışlayıcı olabilen çoğulcu bir dilden yazılmamış bir yemin. Ayrıca erkek egemen bir dille yazılmış. Ben yemini kendi vicdanı ve etik konumlanışım üzerinden önce vicdanımın sesini paylaşmak istedim sonra normal yemini ettim” diye konuştu.

Doğuş Derya’nın okuduğu alternatif milletvekilliği andı şu şekilde;

“Kıbrıs ülkesinde yaşayan her bireyin, dili, dini, ırkı, doğum yeri, sınıfı, yaşı, fiziksel durumu, cinsiyeti veya cinsel yönelimi dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmaması için çalışacağıma, emeğin sömürülmediği adil ve eşit bir düzen yaratmak içi uğraşacağıma, çatışma ve şiddet kültürünün yerine barış ve uzlaşı değerlerinin yerleşmesi için çaba göstereceğime, demokrasi, sosyal hukuk devleti ilkeleri ve insan hak ve özgürlüklerine bağlı kalacağıma; federal bir Kıbrıs kurma ülküsünden vazgeçmeyeceğime insanlık onurum üzerine ant içerim.”

 

 

Melda Onur’dan dört bakana Yedikule Bostanları hakkında soru önergesi

CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, yıkılıp yerine park yapılacak tarihi Yedikule Bostanları’nın yıkımı ile ilgili dört bakana soru önergesi verdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması talebiyle verilen önergelerde 2011’de Belediye Meclisi’nin kabul ettiği İstanbul Tarihi Yarımada Yönetim Planı çerçevesi de göz önünde bulundurularak Yedikule Bostanları’nın kamusal sorumluluğu soruldu.

Yedikule Bostanları’nın akıbeti ile ilgili her bakana kendi alanı hakkında soruların yöneltildiği soru önergelerinde şu konuların açıklığa kavuşturulması istendi:

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a;

1- İstanbul Tarihi Yarımada Yönetim Planı çerçevesinde 05.07.2013 tarihinde iş makinalarının bostanlara girmesiyle başlayan bu tarihsel ve kültürel yıkıma karşın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nasıl bir tutum takınacaktır?

2- Tarihi Yarımada Yönetim Planı’nda da öngörüldüğü gibi, bostan topraklarını koruyacak yeni bir proje geliştirmek üzere, Bakanlığınız Fatih Belediyesi  ve İBB ile konuyu değerlendirerek söz konusu park projesi ile ilgili bir revizyon talebinde bulunacak mıdır?

3- Tarihsel ve kültürel dokuyu koruyarak ve bütünleştirerek yenileme yapma konusunda, Bakanlığınızın Fatih Belediyesi ve İBB tarafından yürütülen rekreasyon projesine önerileri nelerdir? Bakanlık, anılan park projesinin 2011 tarihli Tarihi Yarımada Yönetim Planı’na uygunluğu konusunda bir inceleme başlatacak mıdır?

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’e;

1- “Yedikule Kapı ile Belgrad Kapı Arasında Kara Surları İç Koruma Rekreasyon Projesi” uygulayıcıları olan Fatih Belediyesi ve İBB, İstanbul Tarihi Yarımada Yönetim Planı’nın kararlarına aykırı bu uygulamalar öncesi Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak bir çalışma yürütmüş müdür?

2- Söz konusu rekreasyon projesinin uygulamasındaki yıkım, kazı, molozla dolgu vb. hafriyat işlemeleri sırasında hazır bulunması için tarafınızdan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden bir uzman görevli istenmiş midir? Ya da Fatih Belediyesi ve İBB’nin bir arkeolog gözetimi talebi olmuş mudur?

3- 5 Temmuz 2013 tarihinden itibaren Suriçi’nde, arkeolog gözetimi olmaksızın ve iş makinalarıyla gerçekleştirilen tahribat çalışması, Bakanlığınız bilgisi dahilinde midir? Öyle ise bu uygulama hangi gerekçeye dayandırılmaktadır? Değil ise sorumlular hakkında yasal işlem yapılmış mıdır? Yapılacak mıdır?

4- Tarihi Yarımada içerisinde ve koruma alanında arkeolog refakati olmadan, iş makinalarıyla çalışma yapılması Bakanlığınız tarafından ne şekilde değerlendirilmektedir?

5- Yedikule Rekreasyon Projesi dahilinde yüklenici firma tarafından Bakanlığınıza Çevre Etki Değerlendirme, Sosyokültürel Etki Değerlendirme Raporları sunulmuş mudur? Bakanlığınız tarafından bu raporlar değerlendirilmiş midir? Bostanların korunması konusunda Bakanlığınızca bir görüş doğmuş mudur? Bostanların korunması konusunda herhangi bir çekince belirtilmedi ise neden belirtilmemiştir?

6- Yedikule Bostanları Koruma Girişimi ile ortak bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz? Kültürü ve tarihi kamu yararına savunan arkeologlar ve sivil dayanışma üyelerine Bakanlığınız ne gibi bir destekte bulunacaktır? Girişimin gönüllülerine yapılan saldırı karşısında Bakanlığınız bir kınama yayınlayacak mıdır? Tarihi ve kültürü korumaya çalışan vatandaşların güvencesi nasıl sağlanacaktır?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e;

1- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak verimli tarım topraklarının tarım dışı kullanımına karşı, kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve dikkatinin çekilmesi amacıyla televizyon kanallarında kamu spotları yayımlamaktasınız. Bu yayınlarda ‘tarım alanlarını koruyalım’ şeklinde bir mesaj vermektesiniz. Buna göre, Yedikule Bostanlarının tarihi tarım alanının tarım dışı kullanılmasına karşı Fatih Belediyesi ve İBB nezdinde bir girişimde bulunacak mısınız?

2- Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak bir değerlendirmeniz olacak mıdır?

3- Bakanlığınızın paydaş odaklı çalışma prensibine göre; mağdur edilen bostancıların teminatı ne olacaktır? Yaşamını tarımdan kazanan insanların yaşam haklarının korunması yönünde Bakanlığınızın güvencesi ne olacaktır? Üzerine moloz dökülerek işlevsiz hale getirilen Yedikule Bostanlarında ne tür ürün çeşitliliği ve genetik zenginlik olduğu Bakanlığınız tarafından araştırılmış mıdır/araştırılacak mıdır?

4- Tescilli ‘Yedikule marulu’, yetiştiği topraklarda Bakanlığınız tarafından korumaya alınacak mıdır?

5- Tohumunun ve yetiştiği alanın yok edilmesi konusunda bir inceleme ve araştırma yapılacak mıdır?

6- Bakanlığınızın tarihi tarım alanları, kentsel ekoloji ve ziraat teknolojisi ile ilgili bir çalışması var mıdır?

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya;

1- Okullara seçmeli olarak çevre dersinin konulması yönündeki bilgiler ışığında, Yedikule Suriçi’ndeki dünyanın günümüze kadar ulaşabilmiş birkaç kentsel tarım alanlarından biri olarak gösterilen bostanları çevre dersinde değerlendirmeyi düşünür müsünüz?

2- Kültürel Mirasa Yönelik Kamu Bilincinin Artırılması programı kapsamında çevre dersinde kent tarımını ve İstanbul Bostanlarını işlemek konusunda belediyelerle birlikte ortak çalışmanız var mı?

3- Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi, kent tarımı farkındalığını artırmak amacıyla bu alanda bir Bostan Okulu oluşturmuştur. Ekolojik tarım konusunda gelecek nesilleri bilgilendirmek için kurulan Yedikule Bostan Okulunu yukarıda tanımlanan eğitim vizyonu doğrultusunda desteklemeyi düşünüyor musunuz?

4- Fatih Belediyesi ve İBB’nin projesi ile yok olacak olan son kent bostanlarının kurtarılarak kültürel ve çevre eğitim müfredatına kazandırılması için bir projeniz var mı?

5- Sivil dayanışma örgütleri ile birlikte deneyimlenen kentsel tarım faaliyetleri için bir ortak çalışma alanı oluşturma konusunda düşünceleriniz nelerdir?

(Bianet)

 

 

 

 

Yemin bereketi: KKTC’den Türkiye’ye yeminin dili – Işıl Kurnaz

Yemin bir şiir olarak okunur bazı dilde, yemin bir inanç ve onur meselesidir bazı zihinde. “Tutulamayacak yeminsin, yemin ederim”[1] diyen Küçük İskender’in leziz mısrası özetler yeminler arası bu çelişkiyi. Net, müdanasız, yalın bir cümle ile hatırlatır şair, yeminin bazen tutulamayabileceğini.

Yemin etmek mühim meseledir bu sebeple. Tutulması ya da tutulmamasından ziyade, edilmesi bizatihi bir anlam taşır. Kocaman bir yükü dile bilemektir yemin, dili o ağırlıkta yaşatabilmektir.

Kuvvetli bir hafızaya sahip olanlar için yemin, unutulmayacak kadar derindedir. Yemin tutabilmek, bir kıvanç işaretidir insanın yüzüne konan. Bir yemini hakikatle tutmamak, açık yaraya dönüştürür kimilerini.

Her sözden bir sömürü çıkarabilen devletler için yemin, insanı devlete bağlayan manevi bir pranga oluverir bu sebeple. Türkiye örnekleminde ilkokul andından başlayan, daha sonra bütün marşların içine kerametle sindirilmiş olan milliyetçi ve eril dil, yeminle kutsanır.

Bu ülkenin insanları yemin ederek vatandaş oluverir bu sebeple. İnsana yemin ettiren devletin en kötü oyunu, o yemine inandırdığı insanlar oluverir.

Etmesi değil inanması daha büyük bir yük oluveren sözlere dönüşür yeminler devlet dilinde. Devlet kendisine hibe niyetine insan kaynağı bulabilmek için ettirir yeminini kendi dili ile. Sahiden inanılırsa devlet yemininin kudretine, insanlardan birer “potansiyel hibeler” var edilir.

Tutulacak yemin, tutulmayacak yemin

Birlik, beraberlik, memleketin bütünlüğü ve bölünmezliği üzerine devlet eliyle ettirilen yeminler, marşların içine işlemiş antlar yolu ile otoriter bir yapının otoriterleşmeye meyyal insanları oluveririz biz.

Tanıl Bora’nın 10. Yıl Marşı’na atfettiği “sesli muska” tasviri,[2] bize ses aracılığı ile okutulan bütün devlet söylemlerinin müşterek noktası haline gelivermiştir bu sebeple. Bütün yeminler bizim biz, düşmanın düşman olduğunu sistematik olarak hatırlatan sesli muskalar haline gelir.

Kuzey Kıbrıs Yönetimi Parlamentosu Milletvekili Doğuş Derya’ya ettirilmek istenen yeminden ziyade; onun dönüştürdüğü, dilini değiştirdiği ve bu yolla söylemini politikleştirdiği yemin çok daha değerli, çok daha tutulasıdır bu sebeple.

Bazı yeminlerden kaçmak gerekir, bazı yeminleri “kalbimizin üzerinde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşımak” lazım gelir.[3]

Derya’nın yemini, kalbin üstünde hep taşınılacak yemin gibi nimettendir. Dönüştürmeye çalıştığımız eril dile en politik noktasından –meclisten – müdahale eden; onu tam kalbinden delip geçmeye çalışan cesur bir tavrın tasviridir Derya’nın yemini.

Vatan bir bütündür, yeminler dâhil

Kuzey Kıbrıs bayrağındaki iki kırmızı şerit anavatana yani Türkiye’ye olan bağlılığı anlatır. Türkiye’nin “yavru vatan” lügati ile dil sömürüsü de yarattığını düşünürsek, bu “iki kırmızı şerit”in bağlılık yemini, sadece bayrak üzerinde kalan, soyut bir bağlılık da oluvermez.

Okullarda okutulan kitapların Türkiye’den gitmesi, müfredatın aynı olması, sabahları okunan İstiklal Marşı ve “Andımız” bu bağlılığın gündeliğe müdahalesidir ve görünen yüzüdür sadece.

Vatan bir bütündür, yemin etmek dâhil. Hem bağımlı, hem bağımsız bir devlet yaratılır anavatanın eliyle ve diliyle.

Yemin, kelimenin bilinen anlamının ötesine geçen, onu yeniden doğuran, bir yanıyla dokunduğu yeri mitleştiren ama bir yanıyla gündeliğimize sokan söz büyüsüdür.

Yeminin büyüsü tam da böyle kritik noktalarda, ummadığımız anlarda parlayıverir.

Derya’nın yarattığı kendi yemini, güzel bir müşterek temennidir. “Devletin varlığı ve bağımsızlığı” yerine “insanın ayrımcılığa uğramasına karşı” edecek bir yemin seçilmiştir Kuzey Kıbrıs’ta;  “lafın gelişi” olsun diye değil, izinden gidilebilecek bir ant okunmuştur parlamentoda. Bundandır bu yeminin, o “yeminlere” benzemeyişi.

Medyanın yemini

Bir parlamentonun ilk defa “lafın gelişi” bir yeminden ziyade; bir şey söyleyen, bir meramı olan yeminle karşı karşıya gelişi medyayı da şaşırtmış olacak ki, yemin törenini canlı veren devlet televizyonu BRT yayını bir anda kesmiş.

Gezi/ Haziran direnişinden bize tanıdık gelen bir tavırdır medyanın bu tavrı. İnsanlar canlarından olurken, geri kalan daha iyi görebilsin diye gözlerini kaybederken, medyada “kamu mallarına verilen zarardan” bahsedilmiştir de, cana verilen zarardan pek dem vurulmamıştır zira.

Aslolan gerçeğin kendisidir bu yüzden, medyanın bize gösterdiğinden ziyade bizim gördüğümüz, sevinçle tanıklık ettiğimizdir aslolan.

Bu sebeple Kuzey Kıbrıs’taki yemin, bir umuttur bizim için.

Hepimizin temennisinin, el yordamıyla peşinden gittiğimizin bir dilde can bulmasıdır. Eril ve milliyetçi dile tam yerinden müdahaledir o yemin.

KKTC’yi tanıyan tek ülke Türkiye’dir denir, lakin şimdi asıl tanıyıp, meramına gönül vermemiz gereken şey bir ülkeden ziyade, o yemindir.

 

Işıl Kurnaz – www.bianet.org

[1] Küçük İskender, “Ben Seni Seviyorum Bunda Bir Kasıt Yok” şiirinden.

[2] Tanıl Bora, “Medeniyet Kaybı”, Birikim Yayınları, İstanbul 2006, s. 42.

[3] Attila İlhan’ın “O Sözler Ki” şiirine atıfla.

Gezi tutuklusu kadınların bulunduğu Şakran Cezaevi önünde eylem

Şakran Cezaevi’nin önünde açıklama yapan İzmir Dayanışması, Gezi tutuklusu kadınlara yapılan çıplak arama işkencesini protesto etti, hasta tutuklu ve engelli Burcu Koçlu’nun serbest bırakılmasını istedi.

İzmir Dayanışması, kadın tutuklulara cinsel işkencenin yapıldığı Şakran Cezaevi’nin önünde açıklama yaptı.

“Gezi tutsaklarına özgürlük” yazılı pankartın açıldığı eylemde, sık sık “Gezi tutsaklarına özgürlük”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”, “Devrimci irade teslim alınamaz”, “İşkenceci devlet hesap verecek” sloganları atıldı.

Burada yapılan açıklamada, Gezi direnişinin ardından başlatılan cadı avında İzmir’de de 51 kişinin tutuklandığına dikkat çekildi, direnişçilerin, Gezi ruhunu cezaevinde de yaşattığı belirtildi.

Daha önce işkencelerle gündeme gelen Şakran Cezaevi’nde Gezi direnişçisi Elif Kaya’nın çıplak arama işkencesine direndiği için darp edildiğine dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi:

“Bu kapsamda 3.dalga operasyonla tutuklanarak Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’ne kapatılan Burcu Koçlu da bu uygulamalardan nasibini aldı. Yüzde 52 engelli olan ve diyet yemek uygulaması gereken Koçlu ilk günlerde içeride verdiği mücadeleyle diyet uygulamasını başlatabilmiş, ancak 1 ayı geçmesine karşın, tüm tutsaklar görüşçüleri ile görüştürülürken, Koçlu ailesi dışında kimseyle görüştürülmemektedir. Savcılığın görüşçüleri araştırmaya aldık, talimatıyla görüşçüler her hafta kapıdan geri gönderilmektedir.”

Açıklamada, tutukluların 24 saat gözetlenmek istendiği vurgulandı, “Güvenlik adı altında yapılan bu uygulamanın gerçekte tutsakları taciz etmek ve baskı altına almak dışında hiçbir amacı yoktur. Bu uygulamaya karşı şimdiden, tutsaklar tarafından eylemler başlatılmış bulunuyor” denildi.

Eylem, sloganlarla sona erdi.

(Etha)

 

 

 

Berlin Türkiyemspor’un yeni forma sponsoru LGBT Berlin bloğu

Almanya’da faaliyet gösteren Lezbiyen ve Gay Federasyonu LSVD Berlin, önümüzdeki sezondan itibaren Berlin Türkiyemspor’a forma sponsoru oldu.

 

Gazetevatan’da yer alan habere göre; Almanya Oberliga Nordost Ligi’nde mücadele eden ve çok sayıda Türk taraftarın desteklediği Berlin Türkiyemspor, önümüzdeki sezon yeni forma sponsoruyla mücadele edecek.

Almanya’daki Lezbiyen ve Gay’lerin birliği olarak gösterilen LSVD Berlin, yaptığı sponsorluk anlaşmasıyla birlikte Berlin Türkiyemspor’un formalarındaki göğüs reklamında logolarıyla boy gösterecek.

LSVD Berlin yöneticisi Bodo Mende de konuyla ilgili yaptığı açıklamada Berlin Türkiyemspor’un homofobi karşıtı toplulukların başında geldiğini ve mavi beyazlı kulüple çok iyi ilişkiler içerisinde olduklarını söyledi.

(Gazetevatan)

 

 

“Altın Çağ”a girilmiyor sadece Güneş’in manyetik alanları değişiyor

Radikal gazetesinde ve pek çok haber sitesinde yayımlanan Anadolu Ajansı kaynaklı gerçeklerden uzak haber üzerine haberin asıl kaynağı olan science.Nasa.gov’da Dr. Tony Phillips imzası ile yayınlanan makaleyi Yeşil Gazete ekibinden Zeliha Yıldırım‘ın çevirisi ile paylaşıyoruz

* * *

Güneş’ te büyük bir olay gerçekleşiyor. NASA destekli Wilcox Güneş Gözlemevi ölçümlerine göre Güneş’ in manyetik alanları yer değiştirmek üzere.

Stanford  Üniversitesi’ nden Todd Hoeksema’ a göre manyetik alanın yer değiştirmesi önümüzdeki üç dört ayda tamamlanacak. Bu değişiklik Güneş Sistemi boyunca bir dalgalanmaya neden olacak.

Güneş’ in manyetik alanı 11 yılda bir yön değiştiriyor.  Bu değişim, Güneş’ in iç manyetik dinamosunun kendini yeniden düzenlediği solar döngünün zirvesinde meydana geliyor. Şu an, 11 yıllık döngünün tepe noktasına yani 24. Güneş Döngüsü’ nün orta noktasına gelindiği ve manyetik alanın tersine dönmesinin yarı yarıya tamamlandığı belirtiliyor.

Güneş’ in kutup manyetik alanlarının gözlemlenebildiği sayılı yerlerden biri olan Stanford’ daki Wilcox Güneş Gözlemevi yöneticisi Hoeksema ‘a göre kutuplar değişimin yaşandığını haber ediyor. Nasıl ki küresel iklim değişikliğini gözlemleyen bilim insanları işaretler için kutup noktalarına bakıyorsa aynı şekilde Güneş fizikçileri de Güneş’ in kutuplarına bakıyor. 1976’ dan beri Güneş’ in kutup manyetizmasını takip eden Wilcox bilim insanları şimdiye kadar üç büyük yer değiştirmeyi kaydetti, bu yaşanan yer değiştirme ile dördüncü olacak.

Stanford Üniversitesi’ nden Güneş fizikçisi Phil Scherrer, olayı şöyle açıklıyor: “Güneş’ in kutup manyetik alanları zayıflar, sıfıra ulaşır ve ters kutupta yeniden ortaya çıkar. Bu durum, Güneş döngüsünün düzenli bir parçasıdır.”

Kutupların yön değiştirmesi, literatürde büyük bir olay olarak görülüyor. Heliyosfer olarak da bilinen Güneş’ in manyetik etki alanı,  Plüton’ un ötesinde milyarlarca kilometre uzaklığa ulaşıyor. Kutuplardaki yön değişimi, yıldızlar arası boşluğa doğru giden Voyager uzay araştırma araçlarının bulunduğu alanda dahi dalgalanmalar yaratacak.

Güneş fizikçileri, kutupların yön değiştirmesinden bahsederken genellikle  “akım tabakası” üzerinde dururlar. Bu tabaka , Güneş’ in daha yavaş dönen ekvatorundan dışa doğru yayılan ve elektrik akımına sebep olan manyetik alan olarak tanımlanıyor.  Akım bir amperin 10 milyarda biri kadardır ancak 10.000 km kalınlığında ve milyarlarca km genişliğinde bir bölgeye yayılır. Yani Heliyosfer bu büyük tabaka üzerindedir.

Kutuplar tersine dönerken akım tabakası oldukça dalgalı hale gelir. Dünya Güneş’ in yörüngesinde olduğu için fırtınalı havadaymış gibi bu dalgalı akım tabakasının içine bir dalar bir çıkar.

Kozmik ışınlar da ayrıca etkilenir. Bunlar, süpernova patlamaları ve galaksideki diğer olaylar sonucunda ortaya çıkan neredeyse ışık hızında yüksek enerjili parçacıklardır. Kozmik ışınlar uzay mekikleri ve astronotlar için tehlikelidir. Ayrıca bazı araştırmacılara göre dünyanın iklimini de etkileyebilir. Akım tabakası, kozmik ışınlara karşı bariyer oluşturur ve ışınları Güneş Sistemi’ ne geri yollar.

Güneş’ in kuzey kutbunun işaretini değiştirdiğini, güney kutbunun ise değişimini tamamlamak  için yarıştığını söyleyen Güneş fizikçisi Phil Scherrer,  “Yakında iki kutup da değişmiş olacak böylelikle Güneş Maksimumunun ikinci yarısı da tamamlanacak” dedi.

Science@NASA adresinden gelişmeleri takip edebilirsiniz.


Yazının ingilizce orjinal metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Yazar: Dr. Tony Phillips – Science Nasa

Çeviren: Zeliha Yıldırım – Yeşil Gazete

(Yeşil Gazete, Science Nasa)

 

 

“Faster Pussycat!” yıldızı 67 yaşında hayatını kaybetti

Fransız Kanada doğumlu aktris Barbarella Cotton – Haji olarak da bilinir -, 67 yaşında hayata gözlerini yumdu. Haber, aktris Francesca Natividad’ın cuma günü Facebook’a gönderdiği “Bugün sevgili arkadaşım Haji’yi kaybettim… Seni seviyorum ve çok ama çok özleyeceğim…RIP” mesajıyla günyüzüne çıktı.

1965 kült klasik Faster, Pussycat! Kill! Kill! filmiyle tanınan Cotton’u, yönetmen Russ Meyer klüpte dansçı olarak çalışırken keşfetmişti.

http://www.youtube.com/watch?v=m3JjyvQzSJI

Faster, Pussycat! Kill! Kill! filminde Haji, bir dizi cinayet işleyen üç dansçıdan birini canlandırdı. Quentin Tarantino kendisine ilham verdiğini belirttiği film, yaklaşık elli yıl sonra bile sanat filmleri camiasında popüler olmaya devam ediyor. Haji, Beyond the Valley of the Dolls, John Cassavetes’in The Killing of A Chinese Bookie filminde de yer almıştı. 2003 yılındaki Killer Drag Queens on Dope rol aldığı son filmdi. Haji, geçen yıla değin canlı burlesk show’larda performansını sürdürmüştü.

Haber: Özde Çakmak

(Yeşil Gazete, Film Linc)