Ana Sayfa Blog Sayfa 4198

Kuzey İstanbul ölmeden önce – Akdoğan Özkan

Türkiye’nin en güzel ve özgün doğa köşelerinden biri olan Kuzey İstanbul’u bir beton denizine çevirecek düğmeye bir kaç ay önce basıldı, biliyorsunuz. Uzun uzun yas tutmanın bir anlamı var mı, bilmiyorum. Gün, o güzellikler topyekûn yok olmadan onları fark etme ve o farkı yayma/paylaşma günü. İstanbul’un sadece bu köşesinde bile doğal ve kültürel değerlerimizle ilgili olarak görülecek, yapılacak -eminim en az- 101 aktivite çıkar. Ama Kuzey’i biraz daha yakından tanımak için 10 taneyle başlamaya ve ilk fırsatta yola koyulmaya ne dersiniz? Aşağıda bölgenin sadece Avrupa yakası için hazırladığım “Kuzey İstanbul Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 10 Şey” listesi var. Eğer İstanbul’un kuzeyindeki bu değerlerimizden haberdar olmayan varsa, elini çabuk tutsun, gelsin görsün! Göz var, nizam var. Belki vicdan da vardır. Ve kim bilir belki bir şeyler kurtulur!

 

1. Ahtapot Çınar’ın Kollarına Yat

 

Kanımca İstanbul’daki en görkemli anıt ağacımız, yedi kollu bir ahtapotu andırdığı için “Ahtapot Çınar” olarak da adlandırılan yaklaşık 400 yaşlarında bir doğu çınarıdır (Platanus orientalis). 32 m. boyunda, 3.65 m. çapındaki bu çınar Büyükdere-Bahçeköy yolu üzerindeki, İ.Ü. Eğitim ve Araştırma Ormanı olarak bilinen arazinin girişinden 700 m. ilerde sağda yer alır. Dünya çapında bir tabiat anıtı olan ve bir zamanlar Bilezikçi Çiftliği arazisinde kalan Ahtapot Çınar’ın bir kolu 5 Temmuz 1978’de gereksiz yere kesildi. Bu ağacın kalan kollarını sarılıp kucaklamadan, hatta bu kollardan birinin üzerine uzanıp yatmadan bu şehrin, İstanbul’un heybetini “kavramak” pek mümkün değil. Orman Fakültesi’nden izin alın ve sevdiğinizle birlikte gidin görün, kollarına uzanın!

 

2. Gypopolis’te Yırtıcıları İzle

 

Garipçe eski bir Rum köyü. Antik çağdaki adı Gypopolis, yani Akbabalar Şehri. Mitolojik öyküdeki Yason ve Argonatlar kudret ve zenginlik simgesi Altın Post arayışı için çıktıkları uzun yolculuklarında Garipçe’de Kral Phineas’ın Sarayı’nda konaklamışlar. Onurlarına burada verilen ziyafette sofralardaki yiyecekleri akbabalar çalmış. O masaldan bir süre sonra bölgede üreyen akbaba bırakmamışız. Ama her ilkbahar göçü (mart-mayıs) döneminde Garipçe köyünün girişindeki Bağlaraltı mevkiinin bitişiğindeki çayırlığın üzerinden her gün yüzlerce hatta binlerce (aralarında akbabaların da bulunduğu) yırtıcı geçiyor. Şahinler, arı şahinleri, kartallar, atmacalar, doğanlar ve de tabii leylekler. (http://www.netd.com/filmler/belgeseller/sah-kartalin-izinde ) Garipçe’de dalyanların kurulduğu Bağlaraltı mevki, bir zamanlar İstanbul Boğazı’nın en büyük ve en verimli dalyanıydı. Bağlar da, dalyanlar da gitti. 3.Köprü’yle birlikte sırada ormanlar ve çayırlıklar var. Yırtıcıları gözlemleyebileceğiniz çayırlık o dalyanın 500 m. batısında, Garipçe koyunun da 1 km kuzeybatısında, mezarlığın karşısında yer alıyor. Üç vakte kadar dibinden otoyol geçirecekler.

 

3. Kuzey Boğaziçi’nde “Makilerin Gülünü” Gör

 

Kuzey Boğaziçi Önemli Bitki Alanı (ÖBA), İstanbul’un (Anadolu ve Avrupa yakasındaki) kuzey kesimlerinde henüz büyük bir yapılaşma göstermemiş kıyılardaki sarp volkanik kayalar, kumullar ve sazlı bataklık habitatları içeren 16 bin 500 hektarlık bir bölge. Hani “eski İstanbul”u merak eden varsa, boşuna Sultanahmet’te aramasın. En eskisi burada. Bölgede nesli tehlike altında olan 15’i endemik 36 bitki türü var. Bunların kuşkusuz hepsi özel, hepsi güzel. Ama literatürde “Trifolium uniflorum” denilen ve genellikle erozyona uğramış çukurluklarda bahar aylarında (mart-mayıs) çiçek açan maki üçgülü sanki başka bir güzel. Yok eğer mevsim sonbaharsa, bu dönemde Zekeriyaköy-Kilyos arasında ve Belgrat Ormanı civarında, pembe renkli çiçekler açan, yapraklarını kışın da dökmeyen, çalı görünümünde bir bitki olan ağaç fundası (Erica arborea) peşine düşebilirsiniz.

 

4. Demirciköy Semalarında Arı kuşlarını Ara

 

 

İstanbul’da hatta Türkiye’de üreyen ve gözlenebilen kuş türleri içinde belki de en renklisi, en güzeli ve en zarifi arı kuşudur (Merops apiaster). Vücudunda gökkuşağının yedi rengi de bulunur. Rumeli Feneri yakınlarındaki Ketenderesi civarında, uygun alanlarda haziran başında ürerler. Kum banyosu yapmalarını, Demirciköy civarında avladıkları arı, sinek ve böcekleri yuvalarındaki yavrularına getirmelerini, olağanüstü hızda kanat çırpışlarını izlemeye doyamazsınız. Hele bir de ışık doğru açıdan geliyorsa, muhteşem bir görsel ziyafete konuk olursunuz. Arı kuşları sürüler halinde gökyüzünde gezerlerken özellikle Temmuz –Ağustos’ta kendilerine özgü ıslıksı ötüşleriyle uzaklardan duyulabilir. İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu (İKGT) üyelerinin rehberliğindeki gezilerde bu güzelliklere mutlaka tanık olmalısınız.

 

5. Garipçe’de Boğaz’a Giren Yelkovanları Say

 

İstanbul Boğazı’nı eşsiz kılan bir başka güzellik de, denizin hemen üzerinden sürüler halinde uçarak güneye inen ya da kuzeye çıkan yelkovanlardır. Yelkovan için İstanbul Boğazı’nın simgesi desek yeridir. Vapurla bir kıyıdan diğerine geçerken bile görürüz ama nerede üredikleri bir muammadır. 4 Şubat 2012’de araştırmacı Dilek Şahin, dört saat içinde İstanbul Boğazı’ndan güneye doğru 73 bin yelkovan kuşunun geçtiğini saptadı. Bu dünya üzerinde o güne kadar bilinen yelkovan popülasyonunun bile üzerinde bir sayıydı. Avrupa kuş gözlem camiasında gözler bir anda İstanbul’a çevrildi. Bu olağanüstü türleri en iyi gözlemleyebileceğimiz yerlerden biri, Garipçe koyunun güney tepesidir. Koydaki restoranın arkasındaki tarihi çeşmenin yanından önce merdivenleri sonra da patikayı kullanarak yukarı tırmanır, tepeye çıkarsanız, kule kalıntısının hemen önünde olağanüstü bir Boğaz manzarası sizi kucaklayıverir. Burada çayırlara sırtınızı verip sevdiğiniz ile elde dürbün Boğaz’ı ve Boğaz’dan geçen yelkovan kuşlarını günün her saati gözleyebilirsiniz. (http://yelkouanshearwater.org/tr/ )

 

6. Lady Montagu’nun Köyünü Bul

 

1717-1718’de Britanya’nın Osmanlı Büyükelçisi olan Edward Wortley Montagu’nun eşi Mary Wortley Montagu, bir sayfiye mekanı olarak bellediği Belgrat Ormanı’na olan sevgisini “burası cennet bahçelerinin tanımına mükemmel şekilde uyuyor” şeklinde dile getiriyordu. Lady Montagu bugün dibinden cehennem geçireceğimiz ormanın içindeki köyde bir dönem yaşamıştı. “Turkish Embassy Letters” isimli kitabında Lady Montagu, oturduğu evden 40 adım mesafedeki çeşmenin başında şarkılar söyleyip dans eden köylü kadınların “su perilerini” andıran güzellikte olduklarını anlatır. O “su perilerini” unutun!. Ama Lady Montagu’nun kaldığı köyün ve köydeki St. Georges kilisesinin bugün definecilerce delik deşik edilmiş yıkıntıları Falih Rıfkı Atay Mesire alanı girişindeki büfe ve çay bahçesinin 300 m kadar güneydoğusunda görülebilir. Tarihi yıkıntıları görmek için çay bahçesinin işletmecisi Arif Ardıç’tan da yardım isteyebilirsiniz. Hazır Belgrat Ormanı’na gelmişken burada ürediği bilinen ve nesli tehlike altında olan alaca sinekkapan ve kara leylek gibi türleri görmeyi de umabilirsiniz. Bunlar olmasa da bir öter ardıç görmeden dönmeyin!

 

7. Bir Bahar Akşamında Bülbülü Dinle

 

Nedim’in ondan “aşüfte” diye söz etmesine bakmayın siz, “milli” bir kuşumuzdur bülbül. Boğaziçi’ne dökülen derelerin yer aldığı dar vadilerde fundalıkların, bazen de böğürtlen yapraklarının arasına saklanarak öter. Erkek bülbül nisan başında başlayan ötüşüyle ay ortalarına kadar diğer erkekleri püskürtüp kendisine bir egemenlik sahası oluşturur. Nisan ortasından sonra, da bu ötüşünü haziran sonuna kadar sürmek üzere gecelere taşır. “İstanbul’da Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey” kitabına (AÖ, İnkılap, 2008) da girmiş olan bu aktivite için sakin bir mayıs akşamında Rumeli Feneri – Kilyos arasındaki fundalıklarda dolaşın, ya da Demirciköy yakınlarındaki Uzunya koyunu çevreleyen makilik araziye çıkın. Bülbülün ürediği bu fundalıklar daha ne kadar bizimle bilemiyoruz, gidin ve dakikalarca dem çekişine tanık olun. Dinleyin bakalım Osmanlı’da şeyhülislamlara bile gazel yazdırmış olan bülbül öttüğü fundalıklara bizler “Bülbül Deresi Caddesi” adı vermeden önce ne anlatıyor!

 

8. Kum Zambaklarını Kokla

 

İstanbul’un Karadeniz kıyılarında geniş kumullar bulunur. Kilyos-Gümüşdere arasında uzanan kumul tepelerinde sayıları giderek azalan kum zambaklarına (Pancratium maritimum) denk gelirsiniz. Nadir bir tür olan kum gelini (Tournefortia sibirica) ise denize daha yakın nemli kumullarda bulunur ve yazları çiçeklenir. Altısı endemik 15 tehlike altında tür barındıran Kilyos kumullarını çevreleyen fundalıklar, meralar ve asit karakterli ormanlar son yıllarda ciddi bir yapılaşma baskısı altında. 3. Köprü’nün çevre yolu belki de bu türlerin neslini yok edecek. Bakalım Kilyoslular o günden önce kaç kez daha Kum Zambakları Festivali düzenleyebilecekler?

9. Öreke Kayalıklarında Tepeli Karabatakları İzle

 

 

Rumeli Feneri’ndeki Öreke Kayalıklarının eskiden karayla bağlantısı yoktu. Dalgakıranın yapımıyla kayalıklar karayla birleşti. Petrus Gyllius, 16. yüzyıl ortalarında yaptığı gezileri akabinde kaleme aldığı kitabında, kayalıkların tepesine çıkış yolunu tarif ediyordu. Bugün o tarife ihtiyaç yok. Altındaki restoranın merdivenleri sayesinde tepesine çıkabiliyoruz. Kayalıkların tepesinde antik dönemde Pompeus Sütunu adı da verilen ve etrafı koçbaşı kabartmalarla bezeli bir sunak alanı varmış. Sefere çıkacak gemiler kazasız belasız bir yolculuk yapmak için burada kurban keser, adak adarlarmış. Kayalıklar, Karadeniz’den gelen gemiler için de Boğaz’ın girişini bulmada yardımcı olurmuş. Öreke kayalıklarının adı, Boğaz’ın girişini arayan gemicilerin “buldum, buldum (Eureka) nidalarından türüyorsa, hiç şaşırmam. Buradaki mendireğin yapımı bölgedeki tepeli karabatakların (Phalacrocorax aristotelis) üreme sahasını ortadan kaldırdı. Yani geç bulduk, erken kaybettik! Ama bu kayalıkların tepesinden tepeli karabatakların günlük rutin aktivitelerini, Boğaz’a giriş-çıkışlarını ve yuvalarına gidişlerini izlemek ayrı bir keyif. Yuvalar –biz Kuzey İstanbul’u öldürene kadar- Öreke Kayalıklarının kuzeybatısındaki yarlarda.

 

10. Gözlerini Al ve Foto-Safariye Çık!

 

Varlığını Gezi Ruhu’na borçlu olan “Zekeriyaköy Forum”, İstanbul’un Kuzey ormanlarındaki tahribatı ve bu tahribattan geriye kalanı belgelemek amacıyla 17 Ağustos 2013 Cumartesi günü ülkedeki tüm amatör ve profesyonel fotoğrafçılara açık bir FOTO-SAFARİ etkinliği organize ediyor. “Geriye Kalan Ormanlar Seni Çağırıyor, Tanık Ol, Fotoğrafını Çek, Belgele” sloganı altında düzenlenen etkinlik için öğlen saat 12:00’de Zekeriyaköy Parkı’nda (anfi) buluşuluyor. Buradan çekim alanlarına transferler sağlanıyor. Etkinlik 14:00-17:00 saatleri arasında. Akşam da açık büfe, slayt gösterisi ve müzik dinletisi var. Makinen olması şart değil, sevdiğini ve gözlerini al gel! Bazı güzellikler hâlâ orada, bağzı çirkinliklerle beraber!

Akdoğan Özkan – www.t24.com.tr

Yedikule Bostanlarında arkeobotani atölyesi

Yedikule Bostanlarında 14 Ağustos Çarşamba günü (yarın) Chantel White ile arkeobotani atölyesi yapılacak.

16:00 – 19:00 saatleri arasında gerçekleşecek Arkeobotani Atölyesinde ele alınacak konular ise şu şekilde;

– Arkeobotani nedir?

– Antik bitkileri nasıl tanımlayabiliriz?

– Günümüz bahçelerinden geçmişe dair neler öğrenebiliriz?

– Tüm bu araştırmaların Yedikule Bostanları ile alakası nedir?

Atölyede ele alınacak konular ise;

– Arkeobotani nedir?

– Antik bitkileri nasıl tanımlayabiliriz?

– Günümüz bahçelerinden geçmişe dair neler öğrenebiliriz?

– Tüm bu araştırmaların Yedikule Bostanları ile alakası nedir?

Arkeobotani Atölyesinin facebook sayfası

(Yeşil Gazete)

Milletvekili adayı 33 yıl önce “pedofili yasal olmalı” dediği için adaylıktan çekildi

0

Almanya‘da 22 Eylül’de yapılacak genel seçimlerde Hür Demokrat Parti’den (FDP) Federal Meclis (Bundestag) adayı olan Dagmar Döring, 33 yıl önce yazdığı pedofili yanlısı bir kitaptan ötürü milletvekilliği adaylığından çekildiğini açıkladı.

Hessen eyaletinin başkenti Wiesbaden’den adaylığını koyan Döring, 1980 yılında çıkan “Günümüzde Pedofili” başlıklı kitabın yazarları arasında yer aldığı ve Döring’in eserde “pedofilinin yasallaştırılmasını” talep ettiği ortaya çıkmıştı.

Dagmar Döring gelişmeler üzerine FDP Wiesbaden teşkilat başkanı Florian Rentsch’a bir mektup yazarak Bundestag üyeliği için adaylıktan çekildiğini açıkladı. Döring’in mektubunda, o dönemdeki görüşlerini bugün bulunduğu nokta açısından onaylamasının mümkün olmadığını ve bunun büyük bir hata olduğunu kabul ettiği bildirildi.

Döring’in, mektubunda ayrıca bir eş ve üç çocuk annesi olarak o döneme ait olgunluktan uzak görüşlerden utanç duyduğunu yazdığı kaydedildi.

(Edebiyat Haber)

 

Sabahattin Ali öyküleri ermeniceye çevrildi

Sabahattin Ali’nin öyküleri ve Hasan Erkek’in ‘Eşik’ adlı oyun kitabı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla Ermeniceye çevrildi.

Agos’tan Zeynep Ekim Elbaşı’nın haberine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘Türk Kültür, Sanat ve Edebiyatı ile ilgili Eserlerin Türkçe Dışındaki Dillerde Yayımlanmasına Destek Projesi’ (TEDA) kapsamında, iki kitap Doğu Ermenicesine çevrildi.

Hasan Erkek’in Meline Anumyan tarafından çevrilen ‘Eşik’ adlı kitabı, Ermenistan Yayıncılar Milli Derneği Yayınevi aracılığıyla, Sabahattin Ali’nin Khoren Martirosyan tarafından çevrilen ‘Öyküler’ kitabı ise Grakan Hayrenik CJSC aracılığıyla Ermenistanlı okurla buluştu. Proje kapsamında, Türkçe kaleme alınmış iki kitabın daha Ermeniceye çevrilmesi planlanıyor.

TEDA projesi ile Orhan Pamuk, Perihan Mağden, Orhan Kemal, Adalet Ağaoğlu, Elif Şafak, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tahsin Yücel ve daha birçok yazarın kitapları Çince, İngilizce, Almanca, Yunanca, Bulgarca, Japonca, Urduca, Arapça, Tamilce, Farsça, Lehçe, Sırpça, Boşnakça gibi dillere kazandırıldı.

1948 yılında öldürülen gazeteci-yazar Sabahattin Ali’nin Doğu Ermenicesine çevrilen öyküleri arasında ‘Sırça Köşk’, ‘Arabalar Beş Kuruşa’, ‘Düşman’ ve ‘Beyaz Bir Gemi’ de bulunuyor.

(Agos)

 

Arsenal’e sakatlık şoku

0

Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki rakibi Arsenal, yıldız oyuncusunun sakatlığıyla şok oldu.

Tecrübeli teknik direktör Arsene Wenger’in en fazla güvendiği isimlerin başında gelen yıldız futbolcu Theo Walcott’un İskoçya ile hazırlık maçında karşı karşıya gelecek İngiltere milli takımının kampında sakatlandığı belirtildi.

Milli takımın antrenmanı sırasında ayak bileğinden sakatlanan genç yıldızın çalışmayı yarıda bıraktığı ifade edildi.

Milli takım teknik direktörü Roy Hodgson sakatlıkla ilgili yaptığı açıklamada, “Walcott antrenmanın son bölümünde sert bir darbe aldı fakat iyi olacağına inanıyoruz” derken Wenger’in Şampiyonlar Ligi’nde oynanacak Fenerbahçe maçında futbolcuyu oynatmayabileceği ifade edildi.

Kadınlar 400 metre yarışmasında Ohuruogu’dan müthiş son

0

Moskova’da düzenlenen Atletizm Dünya Şampiyonası’nda kadınlar 400 metree zafer Christine Ohuruogu’nun oldu.

Dünya Şampiyonası’nın üçüncü günün akşam seansında koşulan 400 metre kadınlar yarışına Britanyalı atlet Christine Ohuruogu damga vurdu. Son 100 metrede yaptığı atakla zafere ulaşan 28 yaşındaki atlet 49.404 ile Britanya rekorunu da kırmış oldu.

İkinclik ise saniyeninen binde dördü geride kalan Botswanal Amantle Montsho’ya 49.408 ile giderken Rus atlet Antonina Krivoshapka 49.78 ile podyumu tamamlayan isim oldu.

0.04 saniyelik fark Dünya Şampiyonas’ı tarihindeki şampiyonu belirleyen en küçük fark oldu.

Orson Welles’in kayıp filmi bulundu

Efsane aktör ve yönetmen Orson Welles’in 75 yıl önce çektiği ve evinde yandığı düşünülen kayıp filmi gün yüzüne çıktı. Film, 9 Ekim’de İtalya’da bir festivalde gösterime girecek.

ABD’li aktör ve oyuncu Orson Welles’e ait yayınlanmamış bir film bulundu.

Welles’in 1941’de çektiği ses getiren filmi ‘Citizen Kane’den 3 yıl önce çektiği düşünülen ‘Too Much Johnson’ İtalya’da bir gemi hangarında ortaya çıktı. Filmin, Welles’in Madrid’deki evinde çıkan yangında yandığı düşünülüyordu.

Ulusal Film Koruma Direktörü Annette Melville, filmin neredeyse çöpe gideceğini ancak çalışanların özel bir şey bulduklarını fark ettiğini açıkladı. Film, İtalya’nın kuzeydoğusunda bulunan Pordenone bölgesindeki ünlü sessiz film festivalinde 9 Ekim’de seyirciyle buluşacak.

 

Cebelitarık’ta gerginlik

6,8 kilometrekare yüzölçüme sahip bir kara parçasının egemenliği için 300 yıldır dinmeyen siyasi gerilim, balıkçıların kavgasıyla yeniden alevlendi. Londra, bölgeye 4 savaş gemisi yolladı.

İspanyol gümrük görevlilerinin İspanya’ya giriş yapan her aracı ayrıntılı bir aramaya tabi tutması, Cebelitarık’ta büyük tepkiye neden oldu. Araç kuyrukları kilometrelerce uzadı. Madrit, uygulamaya gerekçe olarak artan sigara kaçakçılığını gösteriyor. İngiltere ise artan kontrollere Cebelitarık açıklarına beton bloklar bırakılmasının neden olduğunu ileri sürüyor. Beton bloklar, İspanyol balıkçıların Cebelitarık açıklarında avlanmalarını engelliyor.

İspanya Dışişleri Bakanlığı alınan önlemlerin Schengen sınırları yönetmeliğine uygun olduğunu açıkladı. İngiltere ve Cebelitarık, Schengen bölgesine dahil değil.

Tarafların gerginliği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ya da Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na taşıma seçeneklerini değerlendirdikleri bildirildi.

İngiltere Başbakanı David Cameron adına yapılan yazılı açıklamada, “İspanya’nın hafta sonunda sınır kontrollerine devam etmesinden hâyâl kırıklığı duyulduğu” belirtildi. Sınır kontrollerinin “orantısız ve siyasi amaçlı” şeklinde nitelendirildiği, buna karşı atılacak olası hukuki adımların gözden geçirildiği belirtildi.

İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ‘HMS Westminster’ fırkateyninin 1 hafta içinde Cebelitarık’ta olacağı belirtildi. Üç İngiliz savaş gemisinin daha bölgeye yollandığı, gemilerin daha önceden planlanmış bir tatbikata katılacakları kaydedildi.

Vatandaşlarımız baskı altında

İngiltere’nin Avrupa Birliği Bakanı David Lidington, ‘The Sun’ gazetesine yazdığı bir makalede Cebelitarık gerginliğine değindi. Lidington, “İngiltere ve İspanya birbirine saygı duyuyor. Ama bu gerçek, Cebelitarık’taki vatandaşlarımız tehdit edildiği ya da baskı gördüğünde bunu görmezden gelmemizi gerektirmez” dedi.

İspanyol basını ise ‘HMS Westminster’ fırkateyninin Cebelitarık’a gönderilmesini ‘korkutma çabası’ olarak tanımladı.

6,8 kilometrekare yüzölçüme sahip Cebelitarık, 1713 tarihli Utrecht Antlaşması ile İngiltere’ye bağlandı. İngiltere’nin egemenliğini tanımayan İspanya, Cebelitarık’ın iadesini talep ediyor. İngiltere, iade için Cebelitarık halkının onayını şart koşuyor. Ancak yaklaşık 30 bin kişilik nüfus, ağırlıkla Londra yanlısı bir tavır sergiliyor.

(DW)

Yozgat Blues, San Sebastian’da

Mahmut Fazıl Coşkun’un ‘Yozgat Blues’ isimli filmi Eylül ayında düzenlenecek San Sebastian Film Festivali’nin ‘New Directors’ bölümünde yarışacak.

Mahmut Fazıl Coşkun’un ‘Yozgat Blues’ isimli filmi 20-28 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek San Sebastian Film Festivali’nin ‘New Directors’ (Yeni Yönetmenler) bölümünde yarışacak. İlk ya da ikinci filmini çekecek yönetmenlerin filmlerinin yarıştığı bu bölümde, Türkiye ’nin yanı sıra Amerika, İsrail , Fransa , Litvanya, Kosta Rica, Yunanistan, Meksika, Cin, Irlanda, Ukrayna, Romanya, Hollanda ve Belçika’dan genç yönetmenlerin filmleri yer alacak. Birincilik ödülünün 50 bin dolar olduğu yarışmaya katılacak olan ‘Yozgat Blues’, uzun yıllar İstanbul ’da sahne alan bir şarkıcının gelen teklif üzerine birlikte çalıştığı genç solistini de alarak Yozgat’a yaptığı yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuk her ikisi için de kendi içlerine ve geçmişlerine doğru bir yolculuğun kapılarını açıyor.

İlk kez bu yıl İstanbul Film Festivali’nde gösterilen yapım, Ercan Kesal’a ‘en iyi erkek oyuncu’ ödülünü kazandırmıştı.

Mahmut Fazıl Coşkun’un ilk filmi ‘Uzak İhtimal’ ise bir çok ulusal ve uluslar arası festivalden ödülle dönmüştü.

Polise 400 bin biber gazı, 43 TOMA, 12 Akrep

12 milyon lirası örtülü ödenekten karşılanacak para ile Emniyet’e 400 bin biber gazı ile 43 TOMA, ve 12 Akrep alınacak.

Hükümet, polise yeni “destanlar yazdırmak” için harekete geçti. Gezi Parkı protestolarının ardından hükümet, emniyet teşkilatının mühimmat ve teçhizatının yenilenmesi amacıyla 44 milyon liralık özel ödenek tahsis etti.

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), iki ayrı kaynaktan tahsis edilen özel ödenekle yeni TOMA, Shortland, zırhlı otobüs ve biber gazı alımını planladı. Alımlarla ilgili ihale süreci başlatıldı.

Milliyet gazetesinden Tolga Şardan’ın haberine göre; İstanbul’da başlayan ve özellikle büyük kentlerde yoğunlaşan Gezi Parkı protestolarında olaylara müdahale araçları ile göstericilerin dağılmasında kullanılan biber gazı stoklarında azalma görülen emniyet teşkilatının söz konusu eksikliklerinin giderilmesi için hükümet devreye girdi. 80 kentte yaşanan olaylar sonrasında polisin gösterdiği harekat tarzını kutlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Emniyet Genel Müdürlüğü’ne “acil ihtiyaçların giderilmesi” kapsamında 44 milyon liralık ek ödenek gönderildi.

12 MİLYON TL ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN ALINDI

Ödeneğin 32 milyon liralık kısmı Kalkınma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’ndan, 12 milyon liralık kısmı ise Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nden gönderildi. Ödeneğin gelmesiyle birlikte EGM’de, özellikle sokak olaylarına müdahale edilmesini sağlayacak teknik teçhizat ve mühimmat alımına karar verildi. Bu çerçevede; EGM, ilk aşamada 43 TOMA, 12 Shortland (Akrep), personel taşımak için zırhlı otobüs, kask, kalkan ve cop alacak. Gezi Parkı olayları sonrasında Çevik Kuvvet’e dağıtılan para taltiflerin de bu bütçeden karşılandığı öğrenildi. Bu ihtiyaçlar, bütçeden gönderilen 32 milyon liralık ödenekten karşılanacak. Yapılan planlamada, Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nden yaklaşık 400 bin adet biber gazı alınması öngörüldü.

Bu alımların dışında, Emniyet Günül Müdürlüğü’nün kendi bütçe olanakları kapsamında 2013 için 60 TOMA alımı yaptığı ve bu TOMA’ların Eylül’den itibaren ihtiyaç planlaması yapılan kentlere gönderileceği öğrenildi. İstanbul ve Ankara’nın yanısıra Doğu ve Güneydoğu kentlerine gönderileceği kaydedildi.

BREZİLYA’DAN BİBER GAZI

Bu arada, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün stoklarını artırmak amacıyla alımını planladığı biber gazlarının büyük bölümünü Güney Kore ve Brezilya’dan gerçekleştireceği öğrenildi. Bu çerçevede, Gezi Parkı olayları sırasında sivil toplum örgütlerinin Güney Kore’nin Ankara’daki büyükelçiliğini elektronik posta yağmuruna tuttuğu ortaya çıktı. Elektronik postalarla Türkiye’ye biber gazı satılmasını protesto etmesi üzerine Güney Kore’nin önce satışı yapmak istemediği ancak, daha sonra yapılan görüşmelerin ardından biber gazı alımının gerçekleştirildiği kaydedildi.