Ana Sayfa Blog Sayfa 4194

Redhack, Gökçek’in suyunu kesti

Hacker grubu RedHack, Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin web sitesini hackledi.

Hacker grubu RedHack , Adana Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin web sitesini hackleyerek bilgileri paylaştı.

http://askiportal.adana-aski.gov.tr/default.aspx adresini hackleyerek bilgilere ulaşan RedHack, sisteme giriş kullanıcı adı ve şifresini de “redhack” olarak değiştirdi.

Balbay Silivri’den Sincan Cezaevi’ne nakledilecek

Ergenekon Davası’nda 34 yıl 8 ay hapisle cezalandırılan CHP Milletvekili Mustafa Balbay talebi üzerine Silivri’den Sincan Cezaevi’ne nakledilecek.

Ergenekon Davası’nda 34 yıl 8 ayhapisle cezalandırılan CHP Milletvekili Mustafa Balbay, Sincan Cezaevi’ne nakledilecek.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin davaya ilişkin kararını açıklamasının ardından Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne başvuran Balbay, ikametgahının Ankaraolması, ailesi ve çocuklarının da kendisini daha kolay ziyaret edebilmesi için Sincan Cezaevine naklini istedi. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, Balbay’ın talebini kabul ederek naklini uygun buldu. Yazının Silivri 1 No’lu Cezaevi’nde kalan Balbay’a bildirilmesinin ardından Sincan Cezaevine nakil gerçekleştirilecek. Ancak CHP milletvekili olan Balbay’ın nakil olacağı tarih, can güvenliği nedeniyle açıklanmayacak.

HANGİ SUÇLAMALARLA CEZA ALDI

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Balbay’ı, 765 sayılı TCK’nın 147. maddesine göre ” TürkiyeCumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye eksik teşebbüs” suçundan 16 yıl, “kişisel verileri ele geçirmek” suçundan 7 yıl, “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme” suçundan 9 yıl, “yasaklanan bilgileri temin etmek” suçundan 2 yıl 8 ay olmak üzere, toplam 34 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı.

Seçimler yaklaşırken: Yandaşcell

Sermaye Piyasası Kurulu’ndan yapılan açıklamaya göre kurum Tukcell’e 2 yönetim kurulu üyesi atadı. Atanan isimler Vakıf Emeklilik Genel Müdürü Mehmet Bostan ile AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Bekir Pakdemirli oldu.

Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) Turkcell’e 2 yeni yönetim kurulu üyesi atadığını açıkladı. Atanan isimler Vakıf Emeklilik Genel Müdürü Mehmet Bostan ile Sermaye Piyasası Yatırımcı Derneği üyesi Bekir Pakdemirli oldu.

Kurumdan yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Kurulumuzun 11 Mart 2013 tarih ve 8/271 sayılı kararı uyarınca atanmış olan 3 bağımsız yönetim kurulu üyesine ilaveten, 29.04.2010 tarihli genel kurulda 3 yıl görev yapmak üzere seçilen ve Kurulumuz karar tarihi itibariyle görev süreleri dolmuş ve yerlerine genel kurulca yenileri seçilememiş olan yönetim kurulu üyeliklerine Mehmet Bostan ve Bekir Pakdemirli’nin, Şirket genel kurulunca mevzuata uygun üyeler seçilinceye veya Kurulca başka üyeler atanıncaya kadar görev yapmak üzere Turkcell yönetim kurulu üyesi olarak Kurulumuzca resen atanmalarına karar verilmiştir.”

Turkcell’e atanan yönetim kurulu üyelerinden Bekir Pakdemirli Sermaye Piyasası Yatırımcı Derneği (SPYD) üyeliği yapıyor. Aynı zamanda AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı olan Bekir Pakdemirli 24. dönem milletvekili seçimlerinde İzmir 2. Bölge Milletvekili adayı olmuş ancak seçilememişti. Pakdemirli Haziran 2012’den itibaren AKP İzmir İl Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor. Bekir Pakdemirli eski bakanlardan Ekrem Pakdemirli’nin de oğlu.

Atanan diğer isim Mehmet Bostan ise Vakıf Emeklilik Genel Müdürlük görevini yürütüyor.

Gezi’den esinli ‘Ters Köşe’ sergi

Full Art ödüllü güncel sanatçı Işıl Eğrikavuk, Gezi direnişinden etkilenerek tasarladığı ‘Ters Köşe’ adlı yeni video yerleştirmesiyle Egeran Galeri’de.

Egeran Galeri, yeni sezonu 5 Eylül’de güncel sanatçı Işıl Eğrikavuk’un ‘Ters Köşe’ başlıklı sergisiyle açıyor. Geçen yıl Türkiye ’nin ilk güncel sanat ödülü Full Art Prize’ı kazanan Eğrikavuk, mayıs sonunda patlak veren hükümet karşıtı gösterilerden etkilenerek tasarladığı yeni video yerleştirmesi ‘Ters Köşe’yi İstanbul ’daki süratli ve kontrol dışı kentsel dönüşümü sorgulayan geçmiş eserlerinin üzerine temellendiriyor.

‘Ters Köşe’ başlığını, kaleci bir tarafı korurken topun diğer taraftan gelmesiyle onu aldatarak yapılan beklenmedik bir şuta referans veren bir futbol teriminden alıyor. ‘Ters Köşe’de ‘Gezi’ başlığı altında birleşen İstanbullu futbol kulüpleri demokrasi adına hep birlikte yürüyerek bu popüler sporu ulusal birliğin ve işbirliğinin sembolü haline getiriyor. Radikal okurlarının ‘Güncel Sanat Kafası’ köşesinden de hatırlayacağı Eğrikavuk, ‘Ters Köşe’de kamusal alan kullanımının ve halkın kültür politikalarına katılımının önemini vurgulayan Gezi Parkı hareketini bir metafora dönüştürüyor.

Yerleştirme futbol stadını andıran bir ortamda sunulan bir video projeksiyonundan oluşuyor. Tribünlerden videoyu izleyen seyirciler, genel hatlarıyla 1990’ların sonunda yarışmacıların ödül kazanmak için penaltı vuruşları yaptığı ‘Gol Şov’ adlı bir yarışma programının katılımcısının hikâyesini dinliyor. Katılımcımız, üniversitede aldığı arkeoloji eğitiminin ardından arkeolog olmayı ummuş bir erkek. İş bulamayınca polis memurluğuna başlayan katılımcı, Gezi protestolarında kendini istemeden de olsa ön sıralarda buluyor. Öyküsünü anlatırken otorite, vazife, medya temsili üzerine şaşırtıcı düşünceler oluşturacak şekilde gerçekle kurgu birbirine karışıyor.

13. İstanbul Bienali’yle eşzamanlı açılacak ‘Ters Köşe’, 5 Ekim’e kadar sürecek.

Mısır’da Cuma namazı sonrası eylem çağrıları

Mısır’da Müslüman Kardeşler yandaşlarına, Cuma namazı sonrasında başkent Kahire’de düzenlenecek gösterilere katılım çağrısı yapıyor.

Hareketin liderleri, yandaşlarına “halk darbeyi devirmek istiyor” sloganıyla yürüyüşler yapılacağını duyurdu.

Buna karşılık, hükümet yanlısı bir grup, ülke çapında mahallelerini ve kiliseleri koruyacaklarını açıkladı.

BBC’nin Kahire’deki muhabiri Bethany Bell, “Mısırlılar, Müslüman Kardeşler’in yeni bir ivme mi yakalayacağını, yoksa ordunun iktidarını daha da güçlendireceğini mi izleyip görecek” diyor.

Çarşamba günü güvenlik güçlerinin ve askerlerin, Kahire’de Müslüman Kardeşler yanlısı protestocuların bulunduğu kamplara yapılan müdahaleyle ortaya çıkan katliamda en az 638 kişi can verdi.

Obama’ya eleştiri

Bu arada Mısır’daki geçici yönetimden ABD Başkanı Barack Obama’nın son açıklamalarına eleştiri geldi.

Yönetimden yapılan açıklamada, Obama’nın sözlerinin gerçekler üzerine kurulmadığı ve silahlı grupları teşvik ettiği belirtildi.

Açıklamada Mısır’ın “terörist eylemlerle yüz yüze olduğu” belirtildi.

Obama, Mısır yönetiminin 3 Haziran’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesinden bu yana devam eden gösterilerin kan dökülerek bastırılmasını eleştirmiş, Amerikan ve Mısır ordularının geleneksel ortak tatbikatını iptal ettiğini duyurmuştu.

Obama açıklamasında, “Siviller sokaklarda ölürken geleneksel işbirliğimiz devam edemez” demişti.

Obama, olağanüstü halin kaldırılması ve ulusal uzlaşma sürecinin başlaması gerektiğini de söylemişti.

Bu arada BBC Newsnight programına katılan ABD’li Cumhuriyetçi Senatör John McCain, Mursi’nin devrilmesinin bir darbe olduğunu ve buna karşı ABD Başkanı Obama’nın Mısır’a yardımı kesmiş olması gerektiğini belirtti.

BM Güvenlik Konseyi’nde olağanüstü toplantı

Öte yandan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Mısır’da yaşananları görüşmek üzere olağanüstü toplantı gerçekleştirdi.

Toplantı Fransa, İngiltere ve Avustralya’nın talebi üzerine düzenlendi.

Basına kapalı yapılan toplantının ardından Konsey’in dönem sözcüsü, Arjantin’in BM elçisi Maria Cristina Perceval, Konsey’in Mısır hükümeti ve Müslüman Kardeşler’e çağrı yaparak maksimum itidal gösterme ve şiddeti sona erdirme talebini ilettiğini belirtti.

Türkiye ise Mısır Büyükelçisini “istişarelerde bulunmak üzere” Ankara’ya çağırdı.

Mısır’da geçici hükümetin önceki gün erken saatlerde darbe karşıtı protestocuların bulunduğu meydanlara baskın düzenlemeye başlamış, güvenlik güçlerinin saatlerce süren yoğun ve kanlı müdahalesinde yüzlerce kişi can vermiş, binlerce kişi de yaralanmıştı.

Hükümet aynı gün akşama doğru olağanüstü hal ve gece sokağa çıkma yasağı ilan etmişti.

Ancak Müslüman Kardeşler, gösterileri sürdürmekte kararlı olduğunu vurguluyor.

(BBC)

 

Gazeteciler iktidar ve parayı severler – Murat Sabuncu

Kızgınlar hükümete…

Başbakana, bakanlara, danışmanlara….

Baskı var üzerimizde diye…

Haklılar…

Kızgınlar patronlara…

Baskıya dayanamayıp işten çıkartıyorsun…

Ya da baskı varmış gibi insanlara kıyıyorsun diye…

Haklılar…

Hükümet “biz bir şey yapmadık” diyor.

Patronlar çalışanlarına “iktidar istedi ne yapsaydık” diye dert yanıyor.

İktidar da patronlar da suçlu, haksız…

Peki biz gazeteciler çok mu haklıyız?

Gidenlerin arkasından timsah gözyaşı dökeceğimize…

Hangi gazetede, ekranda çalışıyorsa çalışsın…

Hangi görüşte olursa olsun…

Daha ilk günlerde…

Dur, arkadaşıma, fikrine dokunma diyebilseydik…

Tutuklanan gazetecilerin…

Sevmesek bile hiç olmazsa iddianamelerine bir göz atsaydık…

Sadece kendi mahallemize ağlamasaydık…

Bu düzenin yaratılmasına yani “tanrı gazeteci-patron-iktidar” üçlemesine odun taşıyan olmasaydık…

Sadece fikirleri yüzünden işinden edilen arkadaşlarımız giderken susup oturmasaydık…

Zor günlerde herkes kendini ikna edecek bir cevap buldu:

Kimi ekmek parası, kimi tekne rüyası dedi …

Aslında bu işin gerçeği belli…

Gelin itiraf edelim…

Gazeteciler iktidar ve parayı severler…

İktidar derken…

Kendi iktidarları…

Mevcut iktidarlar üzerindeki söz hakları…

Bakan, müsteşar, bürokrat atamaları…

Tavla partilerinde, bakanlık koridorlarında enseye tokat oynaşmaları…

Gelene ağam gidene paşam muhabbetleri…

Köşelerinden “çağdaş insan portresi” tarifleri vermeleri…

Bu tarife uymayanları gammazlamaları…

Kendi arkadaşlarını, ülkenin aydınlarını, sanatçılarını manşetlerden hedef göstermelerini…

Daha çok sayarım ama…

Gazeteci patronuna dedi ki:

Benim iktidar alanım gazetem, ekranım…

Sana onu bazen kullandırırım…

Ama koşulları var tabi…

Yaşat beni krallar gibi…

Gör de göreyim, öl de öleyim…

Bazen gözümü kapatayım…

Senin rakibine bel altı çakayım…

Patron da sevdi bu işi…

Bir koydu bin kazandı…

Üstteki tanrı gazetecileri besledi…

Alttaki çilekeş muhabirleri kazıdı…

İktidar da hoşnuttu…

İster asker ister sivil her iktidar…

Manşetlerle gelinmeyeceğini bilenler bile….

Gün geldi…

Manşetlerle kalınır belki hesabına girdi…

İşler hep tıkırında gitmez ya…

İktidar istedikçe istedi…

Yapılan her haberi az her manşeti komplo her demokratik itirazı kendine ihanet saydı…

Döndü gazete patronuna kızdı…

Onun kaybedecek iktidarı vardı…

Gazete patronu döndü gazeteciye saydırdı…

Onun kaybedecek ihalesi, üzerine gelecek vergi kontrolü korkusu vardı…

Gazeteci…

Bir kere patronu sokmuştu mahremine…

Yazı işlerine…

Git desen gitmez…

Başladı mı atmalar, atarken bahane aramalar, arkadaşı arkadaşa kırdırmalar….

Şimdi diyoruz ki…

Ama iktidar ama patron…

E sen kardeşim, e ben…

Yazı işleri masalarında, televizyon ekranlarında, niye gür çıkmadı sesimiz?

Niye bu oyunun bir parçası olduk?

Neden arkadaşımız giderken; onun masasının, onun mevkisinin, onun köşesinin hesabını yaptık?

Teker teker gidiyor gazeteciler…

Daha önce başkaları giderken sustukları için küçük bir kısmı hariç onlar için de sesini çıkaran pek yok.

Peki bitti mi her şey?

Hayır daha yeni başlıyor…

Özeleştirilerimizi yapıp;

Habere, yazıya, arkadaşımıza sahip çıkma zamanı…

Bu basit bir slogan değil…

Medya geleceğinin olmazsa olmazı…

Çünkü artık okur-izleyen akıllı…

Kandırıldığını anladığı anda bırakıp gidiyor seni…

Daha da gelmiyor geri…

Ve artık internet, sosyal medya her yer birer yazı-konuşma alanı…

Buralardan çıkan sesi susturmak mümkün değil…

Gazeteciler iktidar ve parayı severler…

Ama ister iktidar sevmesin ister paraları olmasın yeni gazeteciler…

Ne iktidarın ne muhalefetin sesi…

Ne işadamının ne örgütlerin sözcüsü…

Ne hakaretin ne hedef göstermenin örneği…

Olmadan da…

Gazetecilik yapılacağını gösterecekler…

NOT: Her hal ve şartta sadece mesleğini yapmış…Kimsenin piyonu olmamış…Doğruların peşinde koşup, arkadaşına, doğruya sahip çıkmış..Hatta bu yolda canını vermiş küçük bir grup gazeteci meslektaşı yukarıdaki satırlardan ayırıyorum. Bir karikatür çizdim ben… İsteyen kendini istediği yere koysun…

Murat Sabuncu – www.t24.com.tr

Doçent’den “Gezi”ye dair ahretlik sorular

Ankara Üniversitesi’nde Doç. Dr. Ömer Arbek’in hazırladığı ve Gezi Direnişine tencere-tava çalan komşular nedeniyle başarısız olan bir öğrencinin komşularını nasıl dava edebileceğine dair bir soru da barındıran bütünleme sınavı kamuoyunun tepkisini çekti.

soL Haber Portalı’nın haberine göre,Gezi Parkı Direnişi’yle ilgili hazırladığı sorularla dikkat çeken Arbek, hazırladığı bir soruda komşuları tencere-tava çalınca sınavına hazırlanamayan bir öğrencinin yaşadığı sorunlardan bahsederken, diğer bir soruda ise ağaçların söküldüğü hayali bir eylemi konu alarak, bu eylemi yapan derneklerin binalarından molotof kokteylleri çıktığını ifade ediyor.

(soL Haber Portalı, T24)

 

Eşcinsel olduğu için babası tarafından öldürülen R.Ç.’nin davası Aralık ayına ertelendi

Diyarbakır’da eşcinsel olduğu için öldürülen R.Ç. davasının yedinci duruşmasında hala savcı mütalaası bekleniyor. Dava, sanıkların tutukluluk kararının devamıyla 5 Aralık’a ertelendi.

Diyarbakır’da eşcinsel olduğu için 17 yaşında öldürülen R.Ç.’nin babasının ve iki amcasının ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasıyla tutuklu yargılandığı davanın yedinci celsesinde sanıkların tutukluluğunun devamına karar verildi. Son iki duruşması geçici mahkeme heyetiyle görülen davanın bir sonraki duruşması 5 Aralık’ta.

17 yaşındaki R.Ç, 2012 Temmuz ayında Diyarbakır’da eşcinsel olduğu için babası ve amcaları tarafından öldürülmüş. 28 Haziran 2013’de görülen bir önceki duruşmada sanık avukatı “Hiçbir baba oğlunu öldürmek istemez, olay kazadan ibarettir” diyerek müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmişti. Diğer sanıklar da tahliyelerini istemişlerdi.

24 Mayıs’ta görülen duruşmada ise sanık baba “R.Ç.’yi ben öldürdüm” diyerek suçunu itiraf etmişti. Oğluyla tartıştıklarını, R.Ç.’nin kendisine vurması üzerine ruhsatlı silahının dipçiği ile R.Ç.’ye vurduğunu, o sırada silahın ateş aldığını ve ölen oğlunu da yola bıraktığını söylemişti.

SPoD’un müdahil olduğu davayı dernek adına takip eden avukat Fırat Söyle, “Duruşma normalde daha sık görülüyordu. İlk defa araya bu kadar uzun zaman girdi” dedi.

Söyle, davanın nasıl ilerleyeceğine dair öngörülerini de paylaştı: “5 Aralık’taki davada savcı mütalaasını verecek. Savcı hala mütalaasını vermiş değil çünkü bir önceki mütalaadan vazgeçildi. Son üç duruşmadır yeni mütalaanın sunulmasını bekliyoruz. Aralık’taki duruşmada mütalaa verilecek ve muhtemelen duruşma bir kez daha ertelenip 2014’ün Şubat ya da Mart ayında mahkeme kararını açıklayacak.”

(Bianet)

50. Altın Portkakal Film Festivali jürisinde dev bir isim, Eleni Karaindrou

Karandriou, Théo Angelopoulos'un "Sonsuzluk ve Bir Gün"( Mia aioniotita kai mia mera) filminin de müziklerine imza atmıştı

Yunan besteci ve piyanist Eleni Karaindrou, 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal jürisinde görev yapacak.

50. Altın Portakal’ın Jüri başkanlığını Türkan Şoray’ın üstlendiği  50. Altın Portakal Film Festivalinin Ulusal Filmler Yarışması Jürisinde dünya çapında ün kazanmış bir müzik insanı da görev alacak. Bestelediği film ve tiyatro müzikleriyle dünya çapında tanınan Yunan besteci ve piyanist Eleni Karandrou, Altın Portkal jürisinde.

Yönetmen Théo Angelopoulos ile uzun yıllar birlikte çalışan ve Türkiye’de Sonsuzluk ve Bir Gün (Mia aioniotita kai mia mera), Ağlayan Çayır (Trilogia I: To Livadi pou dakryzei) ve Ulis’in Bakışı (To Vlemma tou Odyssea) gibi pek çok filme hazırladığı müziklerle geniş bir hayran kitlesine sahip olan Karaindrou, Altın Portakal’ın büyük jürisinde yer almanın kendisi için mutluluk verici olduğunu söyledi.

20 film, 35 tiyatro oyunu ve 12 televizyon dizisi için müzik besteleyen Eleni Karaindrou, 20 uluslararası müzik ödülünün yanı sıra, 1982 yılında Selanik Film Festivali’nde (Hristoforos Hristoforis’in Roza filminin müziğiyle) en iyi müzik ödülünü almış ve 1992 yılında Europa Cinema’nın Premio Fellini ödülüne değer görülmüştü.

(Beyaz Perde.com)

 

Toplumsal Diyaloğun sürdürülebilirliği: Katılımcı süreçleri kolaylaştırıcılık eğitimi

Baraka, 30 Ağustos – 1 Eylül tarihleri arasında Taksim’de üç gün sürecek bir eğitim düzenliyor: “Katılımcı Süreçleri Kolaylaştırıcılık Eğitimi”

Eğitim dili ingilizce ama türkçe çeviri imkanı da sağlanıyor. Facebook sayfasında üç günlük eğitim sürecince katılımcıların programın tamamında hazır bulunması koşulu olduğu belirtilmiş. Filiz Telek, Chris Corrigan, Tatiana Glad, Lara Toensman, Bora Sarı, Yeliz Mert ve Deniz Üçok tarafından verlecek eğitimin ücreti ise katılımcıların gönlünden ne koparsa tarzı ile belirlenecek. Eğitim duyurusunda bu durumu şekilde ifade ediyor Baraka ekibi, “Asıl olarak sizi bütçeniz ve şükran duygunuz rehberliğinde bir miktarı armağan etmeye davet ediyoruz. Katkı payınızı belirlerken kalbinizin sesini dinlemenizi öneriyoruz”

Filiz Telek

Biz de eğitimin içeriği hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve Yeşil Gazete okurlarını bilgilendirmek için Baraka’dan Filiz Telek’e, “Baraka nedir, ne zaman kuruldu?”, “Katılımcı Süreçleri Kolaylaştırıcılık Eğitimi” ne demektir, eğitimden amaçlanan nedir?” sorularını yönelttik.

Eğitim duyurusunda bir gezgin, ortak akıl/kalp kolaylaştırıcısı, yeryüzü aktivisti ve topluluk örgütleyicisi olarak tanımlanan aynı zamanda Cesur Yeni Dünya projesi ile kendini ve dünyayı dönüştüren kişi ve toplulukların ilham verici hikayelerini aktaran Filiz Telek, “Katılımcı Süreçleri Kolaylaştırıcılık Eğitimi”ni düzenleyen Baraka’nın 1 ay önce oluştuğunu, kendilerinin bir kurum ya da stk olmadıklarını, insiyatif olarak tanımlanabileceklerini belirtiyor.

Gezi Direnişi’nde birbirine taban tabana zıt insanların bir arada yaşama pratiğini deneyimlediklerini, normal koşullarda bir araya gelip ortak hareket etmesi asla düşünülemeyecek kişi ve grupların aynı amaç etrafında kenetlendiklerinde ortaya çıkan dayanışma ruhunun herkesi umutlandırdığını ifade eden Telek, “Bu dayanışma ve işbirliği ruhunun ve çok bileşenli diyaloğun günlük hayat içinde de sürebilmesi için belli beceriler kazandırmak üzere bir eğitim düzenliyoruz. Eğitimde dinleme, diyalog, iletişim ve organize olma becerilerinin kazandırılması amaçlanıyor.” diyor.

Katılımcı süreçleri kolaylaştırıcılık eğitimi’nde gruplar ile birlikte çalışmalar yapıldığını kaydeden ve eğitime her kesimden insanları çeşitliliği sağlamak açısından beklediklerini belirten Filiz Telek, bir şirketin veya bir park forumunun ya da bir okulun bu eğitimi aldıktan sonra kendi konuları ile ilgili süreçleri yönetme becerisi kazandıklarını, Park Forumları örneğinden gidersek forum sırasında bir karara varıldığında o karar doğrultusunda ilerlemek için ne yapılması gerektiği ile ilgili çalışmaların bu eğitimi almış kişiler tarafından daha organize bir şekilde yürütülebileceğini belirtiyor

Bu eğitimde, kollektif süreçlerin kolaylaştırıcılığının sağlanmasının amaçlandığını belirten Telek, “Eğitimde topluluğun bir yerden bir yere gitmesi için teknikler ve teoriler sunacağız. Kollektifler, dinamikler nasıl işler? Kendiliğinden organize olmak nasıl sağlanır? Lidersiz, hiyerarşik olmayan, herkesin katılımcı olabileceği süreçlerde başarılı olmanın yolları nelerdir? sorularının yanıtları bulunacak bu eğitimde” şeklinde konuşuyor.

Eyleme geçme odaklı tasarlanmış bir eğitim programının bulunduğu “Katılımcı Süreçleri Kolaylaştırıcılık Eğitimi”nde eğitime iştirak edenlere hayalini kurdukları projelere başlayabilme ve benzer pratikleri paylaştıkları bir toplulukla eğitimden ayrılma olanağını verilecek. Eğitimde Açık Alan (Teknolojisi), Dünya Kafe, Konuşma Çemberi, ProAction Kafe, U Teorisi, Kaordik Tasarım gibi teknikler ve eğitim metodları kullanılacak.

Eğitim ile ilgili bilgileri ve güncellemeleri facebook sayfasından takip edebilirsiniz.

Eğitime katılım için Baraka’nın web sitesindeki kayıt formunun doldurulup [email protected] adresine gönderilmesi yeterli.

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)