Ana Sayfa Blog Sayfa 4151

Altın fırsat: Yunanistan’da faşistlerin tasfiyesi kime yarar? – Vangelis Kechriotis

Meşhur film Casablanca, yönetmen Michael Curtiz tarafından 1942’de yani 2. Dünya Savaşı sırasında çekildi. Filmin en klasik diyaloglarından biri, başkarakter Rick ve Fransız polis komiseri arasında geçiyor.

Rick soruyor: Dükkânımı nasıl kapatacaksın? Neye dayanarak? Captain Renault’nun cevabı: “Şok içindeyim, bu dükkânda kumar oynandığını fark etmenin şoku içinde.” Bu arada, bir krupiye Renault’nun ellerine bir sürü para bırakıyor. O alçak sesle teşekkür ediyor. Sonra bağırıyor: “Hemen herkes dışarı.”

Bugün Yunanistan ’da adli bir deprem yaşandı. Altın Şafak’ın lideri ve birçok milletvekili gözaltına alındı. Bu süreç aslında iki hafta önce rap şarkıcısı ve SYRIZA üyesi Pavlos Fyssas’la başladı. Herkesin sorduğu soru aynı. Niye bir senedir, bu partinin kriminal faaliyetleri tolere edildi, niye 31 dosya varken bakanın çekmecesinde, bir operasyon düzenlenmedi, niye sorumlu bakan Dendias, Altın Şafak sempatizanı polisler tarafından gözaltına alınan solcu eylemcilere karşı uygulanan şiddetten bahseden yabancı gazeteyi yalanladı, ki şimdi aynı bakan 8 yüksek rütbeli polis memurunu uzaklaştırma emri verdi?

Üç ihtimal var. Birincisi, iyi niyetli bakarsak, hükümetin bu durumdan, farkında olmakla beraber aynı zamanda rahatsız olduğunu, ama dikkatli davrandığını, toplumda infial yaratmak istemediğini, kanıt topladığını ve artık atağa geçtiğini kabul edebiliriz. Öyle ise, faşist partiden bir grup çok ciddi bir hata yaptı, hükümet de bunu altın bir fırsat olarak değerlendirip düğmeye bastı. İkinci ihtimal, biraz şüpheli davranırsak, bir seneden fazla, yani genel seçimden bu yana, hükümetin muhalefet partisi SYRIZA’nın artan toplumsal etkisine ve göçmenlere karşı Altın Şafak faaliyetlerinden aslında pek rahatsız olmadığını, aksine hiç suya sabuna dokunmadan, her ikisine karşı onu sokakta ve medyada güçlü bir silah olarak kullandığını ve hatta bir sonraki genel seçimlerde muhtemel bir sol başarısına karşı faşistlerle işbirliği yapabileceğini düşündüğünü iddia edebiliriz. Üçüncü ihtimalse biraz farklı, yani hükümetin Altın Şafak’ın faaliyetlerinden faydalandıktan sonra, usta bir hamleyle onu tasfiye etmeyi hedeflediği sonucuna varabiliriz. Bu kesinlikle bir komplo teorisine benziyor ve kanıtlanması imkânsız. Fakat gelin görün ki Pavlos Fyssas’ın öldürülmesinin hemen akabinde yapılan anketlerde Altın Şafak’a destek 2,5 puan düştü. Yani bu olay bir şok yarattı. Sağ hükümet için altın fırsat buydu. Faşistlerin tasfiyesiyle hem geleneksel olarak sağa oy verenlere müthiş bir ‘Devlet ve nizam yerinde, korkmayın’ mesajı veriyor. Aynı zamanda suikastın solda yarattığı infiali, ‘Faşistlere karşı sonunda hükümet harekete geçti’ mesajıyla azaltmayı başarıyor. Bununla beraber Altın Şafak’a oy verenleri, ki çoğu muhafazakâr ve öfkeli insanlar, ‘Onlar teröristtir’ argümanıyla tereddüde düşürüyor. Son olarak,  Avrupa Birliği liderliğini devralmaya hazırlanan Yunanistan, Brüksel’e istikrar ve demokrasi sinyalleri veriyor. Bir taşla dört kuş yani. Dolayısıyla, ne kadar adli görünürse de bu sürecin siyasi olduğundan kuşkumuzun olmaması lazım. Kaldı ki Altın Şafak lideri hükümeti bütün milletvekillerinin istifa edeceği ve genel seçim koşullarının yaratılacağı iddiasıyla tehdit ediyordu son günlerde. Halbuki, gözümüzden kaçmaması gereken bir husus daha var. Yunanistan’da 1974’ten, yani demokrasi sabitlendikten sonra, ilk defa dokunulmazlık ilkesine aykırı olarak, bir partinin milletvekilleri hapse atılıyor. Bu siyasi bir karar da olduğundan, yarın öbür gün, başka bir partiye karşı başka bir formülle kullanılabilir. Aman, faşistler hapse atılmasın demiyorum. Fakat yasaların ne kadar güçlü olduğunu hissedince, onları uygulayan savcılar hem siyasi hem adli bir operasyonun siyasi kriterlerini istedikleri şekilde değiştirebilirler.

Daha da önemlisi, bundan sonra ne olacak? Altın Şafak tasfiye edilse bile, faşist hareketin yükselişini yaratan koşullar ortadan kalkmıyor. Yoksul ve çaresiz insanların, ne kadar geçici olarak korkudan ve şaşkınlıktan bir kenara sıkışsalar da, öfke ve intikam duyguları bitmiyor, çoğu anti-komünist bir ideolojiye sahip oldukları için, sola geçmeleri imkânsız gözüküyor. Yarın, benzer bir anti-demokratik yapı onları cezbedebilir. Peki, bütün bunlar ortadayken, ne diyeceğiz ‘aşırı uç teorisi’ni savunanlara? Hatırlarsınız, geçen sene özellikle seçimlerden önce ama ara sıra sonra da, Yunanistan’da SKAI, MEGA gibi ana TV kanalları ve Kathimerini, Ta Nea gibi en iyi satan gazeteler SYRIZA’ya karşı resmen halkı terörize etmeyi hedefleyen bir kampanya yürütmüştü. Şimdi, inanılması zor bir şekilde hepsi anti-faşist mücadelenin öncüleri oldu. Fakat bilindiği gibi siyasette en başarılı stratejilerden biri rakibinin argümanlarını çalıp, ehlileştirip kendi söylemine entegre etmektir. Yunanistan’da ise şu anda benzer bir durum söz konusu. Anti-faşist hareket büyük bir başarı ele etmiş gözükse de, sol ve halkın mücadelesinin uzak vadede faydası olmayacak gibi görünüyor. Bu kavga aşırı sağ ile ılımlı sağ arasında. Bu ülkede çok iyi bildiğimiz gibi ılımlı muhafazakâr bir siyaset kazanırsa yıllarca iktidarda kalır ve kolay kolay kurtulamazsın.

Vangelis Kechriotis – Radikal

Avusturya’da SPÖ birinci parti

0

Avusturya’da yapılan genel seçimlerde kesin olmayan sonuçlara göre, Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) oyların yüzde 27,1’ini alarak sandıktan birinci çıktı.

İçişleri Bakanı Johanna Mikl-Leitner, ülke genelindeki oyların sayımının ardından yaptığı açıklamada, seçime katılım oranının yüzde 65,9 olduğunu belirtti.

Leitner, kesin olmayan sonuçlara göre, SPÖ’nün yüzde 27,1, Halk Partisi’nin (ÖVP) yüzde 23,8, Özgürlükçüler Partisi’nin (FPÖ) yüzde 21,4, Yeşiller Partisi’nin yüzde 11,5, Team Stronach ekibinin yüzde 5,8 ve NEOS Partisi’nin ise yüzde 4,8 oranında oy aldığını bildirdi.

Leitner, bu sonuçlara mektupla kullanılan oyların dahil olmadığına değinerek, mektupla ve seçmen kartıyla kullanılan oyların perşembe günü sayılarak sonuca ekleneceğini kaydetti.

Sandıktan tek başına iktidara gelecek parti çıkmadığı için SPÖ ile ÖVP arasındaki koalisyon hükümetinin görevine devam etmesi bekleniyor.

Bu arada, aşırı sağ eğilimli FPÖ, yüzde 21,4’lük oy oranı ile “hükümet ortağı olmaya hazır olduğunu” açıkladı.

Ancak 2005 yılında ÖVP’nin FPÖ ile kurduğu koalisyon hükümeti nedeniyle ülkenin Avrupa Birliği tarafından iki yıl süreyle siyasi karantinaya alınmasını unutmayan siyasi partiler, FPÖ ile hükümet kurmaya yanaşmıyor.

Seçim öncesi gerek SPÖ gerekse ÖVP, aşırı sağ eğilimli ve her fırsatta yabancı karşıtlığını gündeme getiren FPÖ’yle ortaklık yapmayacaklarını açıklamıştı.

SPÖ lideri ve Başbakan Werner Faymann, seçim sonuçlarının açıklandığı TV programında, sandıktan birinci çıkan partinin başkanı olarak hükümeti kurmak üzere ÖVP lideriyle görüşeceğini aktardı.

TV muhabirinin ısrarlı sorusu üzerine Faymann, “Seçim öncesi yaptığı açıklamaların geçerli olduğunu” belirterek, bu kapsamda FPÖ ile koalisyon yapmak istemediğini söyledi.

Sandıktan ikinci çıkan ÖVP’nin lideri Michael Spindelegger ise “SPÖ lideri Faymann’ın yapacağı önerilere göre koalisyon hükümetine karar vereceklerini” ifade etti.

[Seçim 2014] MHP belediye başkan adaylarını açıkladı

MHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Mevlüt Karakaya oldu.

Ankara Spor Salonunda düzenlenen toplantıda MHP’nin belediye başkan adaylarından 252’si açıklandı.

Buna göre, MHP’nin bazı büyükşehir ve il belediye başkan adayları şöyle:

-Adana: Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü
-Ankara: MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya
-Antalya: MYK üyesi Kemal Çevik
-Aydın: TBMM Meclis İdare Amiri Ali Uzunırmak
-Balıkesir: İsmail Ok
-Kocaeli: MYK üyesi Saffet Sancaklı
-Mersin: Burhanettin Kocabaş
-Ordu: Cemal Enginyurt
-Manisa: Cengiz Ergün
-Aksaray: Rıfkı Karabatak
-Bartın: Cemal Akın
-Bayburt: İdris Aydın
-Burdur: Nadir Özcan
-Çankırı: Hakkı Yalçın
-Giresun: Orhan Erzurum
-Gümüşhane: Mustafa Canlı
-Isparta: Yusuf Ziya Günaydın
-Kırklareli: Derya Bulut
-Kilis: Hasan Mısırlıgil
-Kütahya: Alim Işık
-Osmaniye: Kadir Kara

SPD büyük koalisyonu tabanına soracak

0

Alman Sosyal Demokrat Parti, seçimin galibi Hrıstiyan Birlik Partileri ile yapılacak muhtemel koalisyon sözleşmesini parti tabanına oylatma kararı aldı. Steinbrück ise partideki görevlerinden çekildi.

Almanya’da 22 Eylül’de yapılan genel seçimlerden sonra hükümet kurma arayışları sürüyor. Seçimin galibi Hrıstiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında büyük koalisyon oluşturulması, üzerinde en çok durulan seçenekler arasında.

Sosyal Demokrat Parti’nin Berlin’deki Genel Merkezi’nde yapılan toplantıda, federal ve eyalet düzeyindeki parti yöneticilerinin büyük bir çoğunlukla Birlik Partileri ile hükümet kurma konusunda ön görüşmeler yapma kararı aldığı bildirildi.

Toplantıda, Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Hrıstiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile görüşmelerin sonunda yapılacak muhtemel koalisyon sözleşmesinin parti tabanına oylatma kararı alındığı kaydedildi. Oylama durumunda yaklaşık 470 bin SPD üyesi oy kullanacak. Bu uygulama, SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel için riskli bir manevra olarak değerlendiriliyor. Eğer, oylama sonucu “hayır” çıkarsa ve üyeler Birlik Partileri ile koalisyonu reddederse, bunun Gabriel’in otoritesi için bir darbe olacağı ifade ediliyor.

Sigmar Gabriel yaptığı açıklamada, Angela Merkel’in hükümeti kurması gerektiğini belirtti ve Birlik Partileri ile ortak bir hükümet kurma konusunda sonucu açık görüşmeler yapacaklarını dile getirdi.

Hedefin siyasette değişim olduğunu vurgulayan Gabriel, ”Bu tür görüşmeler başarısızlığa uğrarsa erken seçimden de korkmuyoruz” ifadesini kullandı.

Öte yandan, genel seçimlerde SPD’nin başbakan adayı Peer Steinbrück, partideki görevlerinden çekildiğini bildirdi.

(DW)

Wilson Kipsang Berlin Maratonu’nda dünya rekorunu kırdı

0

Dünyanın en hızlı maratonu olarak anılan ve bu yıl 40. kez düzenlenen Berlin Maratonu, erkeklerde Wilson Kipsang’ın dünya rekoruna sahne oldu.

Bugün koşulan Berlin Maratonu’nu 2:03:25’lük derecesiyle kazanan Kenyalı Wilson Kipsang, yeni dünya rekorunun da sahibi oldu.

Kipsang, Patrick Makau’nun 2011 yılında yine Berlin’de koştuğu 2:03:38’lik rekoru 13 saniye geliştirmeyi başardı. İlk beş sırada Kenyalı sporcuların yer aldığı yarışı, Eliud Kipchoge ikinci, Geoffrey Kipsang üçüncü sırada tamamladı. Eliud Kipchoge’nin 2:04:05’lik derecesi de, tarihin en iyi beşinci zamanı olarak kayıtlara geçti.

Erkeklerde tarihin en iyi beş maraton derecesi:
1) 2:03:25 Wilson Kipsang (Kenya) Berlin 28.09.2013
2) 2:03:38 Patrick Makau (Kenya) Berlin 25.09.2011
3) 2:03:42 Wilson Kipsang Kiprotich (Kenya) Frankfurt 30.10.2011
4) 2:03:59 Haile Gebrselassie (Etiyopya) Berlin 28.09.2008
5) 2:04:05 Eliud Kipchoge (Kenya) Berlin 28.09.2013

Kadınlarda da altın madalya Kenya’ya gitti. Florence Kiplagat 02:21:13 ile parkuru ilk sırada tamamlarken, vatandaşı Sharon Cherop ikinci, ev sahibi ülke adına yarışan Irina Mikitenko üçüncü sırada yer aldı.

(Eurosport)

Uyuşturucu çeteleri Gülsuyu’nda can aldı

Gülsuyu Mahallesi’nde çetelerin saldırısında Halk Cephesi’nden Ferit Gedik ve Gökhan Aktaş, başından vuruldu. Gedik hayatını kaybetti.
Maltepe’ye bağlı Gülsuyu Mahallesi’nde daha önce BDP ve ESP üyelerine saldıran çeteler bu kez Halk Cephesi’ni hedef aldı.

Halk Cephesi’nin akşam saatlerinde yaptığı eyleme saldıran çeteler Hasan Ferit Gedik’i öldürdü.

Dün akşam 20.00 sıralarında uyuşturucu çetelerini protesto eden gruba ateş açılması sonucu Hasan Ferit Gedik (21), Gökhan Aktaş (25), Abdullah Kıyak, Yalçın İleri ve Semiha Ateş yaralandı. Başından silahla vurulduğu iddia edilen Hasan Ferit Gedik, Gökhan Aktaş, Semiha Ateş ve Yalçın İleri Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı.

Gedik, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Hasan Ferit Gedik’in cenazesi otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Diğer yaralılardan Kıyak, Ferit ve Aktaş’ın da durumlarının ağır olduğu öğrenildi.

Gülsuyu’na şafak operasyonu

Polis, sabah saatlerinde Maltepe’de Gülsuyu Mahallesi’nde şafak operasyonu düzenledi. Operasyonda gözaltına alınanlar olduğu belirtildi.

Polis, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla bu sabah Maltepe’de hava destekli operasyon düzenledi. Çevik kuvvetin de destek verdiği operasyonda çok sayıda adrese eşzamanlı operasyon yapıldı.

Operasyonda gözlaltına alınanlar olduğu bildirildi.

(Turnusol)

Demokrasi paketini muhalif basın göremeyecek!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün saat 11.00’de demokrasi paketini açıklayacağı toplantıya muhalif basın davet edilmedi.

Aralarında Özgür Gündem, Evrensel, BirGün, Aydınlık, Sözcü, Sol, Yeniçağ, Ulusal Kanal, IMC TV, Hayat TV ve Halk TV’nin bulunduğu basın kuruluşlarının davet edilmeme gerekçesi ise yer darlığı…

Başbakan bugün bizi demokratikleştirecek

Kürt sorununda ‘çözüm sürecinin’ parçası olarak gündeme gelen ‘Demokratikleşme Paketi’ saat 11:00’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanıyor.

Yazılı ve görsel basının yayın yönetmenleri ve temsilcilerinin bir kısmının davet edildiği Başbakanlık Yeni Bina’daki basın toplantısı, İngilizce ve Arapçaya simültane çevrilecek.

İçeriği uzun süredir ısrarla kamuoyu ile paylaşılmayan paket, Başbakan Erdoğan tarafından “Birçok kesimi şaşırtacak ve memnun edecek” diye nitelendiriliyor.

Yine Başbakan’ın “Her kesimini ilgilendiren düzenlemelerle Türkiye’yi ağırlıklarından kurtaracak” diye özetlediği paketin, salt çözüm süreciyle ilişkili olmadığını vurgulamak için özellikle 30 Eylül’de açıklandığı belirtiliyor.

Başbakan Erdoğan, 63 maddelik “2023 Siyasi Vizyon Belgesi”ni de kamuoyuna partisinin kongresinde geçen yıl 30 Eylül’de duyurmuştu.

 

 

Yeni eleman Mancini

0

Fatih Terim ile yollarını ayıran Galatasaray’ın,teknik direktörlük için görüşmek üzere davet ettiği Roberto Mancini, bugün İstanbul’a geldi.

Galatasaray yönetimi İtalyan teknik adamla yıllık 4.5 milyon euro karşılığında 2+1 yıllık anlaşma sağladı.

Özel uçakla geldi

Özel uçakla Sabiha Gökçen Havalimanı’na akşam saatlerinde gelen Mancini’yi kulüp direktörü Bülent Tulun ile idari menajer Cenk Ergün karşıladı. Mancini’nin, Başkan Ünal Aysal ile görüşmek üzere Les Ottomans Hotel’e hareket ettiği öğrenildi.

 

İnternet öldü, Yaşasın Meshnet! – Kozan Demircan

Türkiye’de “Meshnet” olsa, yani bir kişi uydudan internete çıkıp modemi ile internet erişimini mahalleye tıpkı ABD’nin mahalle radyoları gibi ücretsiz dağıtsa fena mı olurdu? Bireysel İnternet için merkezi telekom şebekesine ne gerek var?

Meshnet bilgisayar adresinizi gizleyerek devletlerin ve şirketlerin internette hangi siteye girdiğinizi görmesini engelliyor. İstihbarat örgütlerinin, Google veya Bing gibi web arama motorlarının e-postalarınızı ve sohbet mesajlarınızı okumasını önlüyor. Meshnet’e gerçek kimliğinizi cümle aleme ilan etmeden “anonim olarak” giriyor ve fişlenmekten kurtuluyorsunuz.

Amerika’dan Gana’ya ve iflas etmiş Yunanistan’a kadar birçok ülkede meshnet kullanıcıları internete böyle giriyorlar. Meshnet telekom şirketlerini ve internet şebekesini aradan çıkarıyor. İnternette verileriniz bilgisayardan bilgisayara aktarılıyor. Bilgisayarınız plajdaki milyarlarca kum tanesinden biri oluyor ve böylece internete girdiğinizde sizi takip etmek zorlaşıyor. Yine de tam güvenli meshet için VPN ve şifreleme kullanmak gerekiyor.

Ücretsiz özgür internetin adı “meshnet”

ABD’de Maryland ve Seattle’dan,  iflas etmiş AB ülkesi Yunanistan’ın başkenti Atina’ya kadar dünyanın dört bir yanında insanlar hızla interneti terk ederek “meshnet”e geçiyor.

Meshnet ya da Türkçe adı ile “Ağ Örgüsü” sıradan kullanıcıların, bizzat biz bireylerin kurduğu kişisel kablosuz internet ağlarından oluşuyor. Pratikte, bir kişi uydu internet şirketine para ödeyerek uydudan internete çıkıyor. Daha sonra geniş bant internet erişimini mahalleye ücretsiz dağıtıyor. Siz de karşı komşunuzun modemi ile internete girmiş oluyorsunuz. Bunun için Türk Telekom, Superonline gibi bir şebeke kullanmıyorsunuz.

Meshnet merkezi telekom şebekesini, devletin ve şirketlerin tek noktadan denetlediği telefon santrallerini kullanmıyor. İnternette siteden siteye gezinirken bunu mahalledeki komşu bilgisayarlara bağlanarak yapıyorsunuz. Verileriniz kablolardan, telefon santralinden geçmiyor. Bilgisayardan bilgisayara aktarılarak internete geziyor.

Meshnet, kulaktan kulağa internet

Sistem Torrent siteleri gibi işliyor: İnternet bilgilerinizin bir kısmı uyduya bir bilgisayardan çıkarken, gezinme bilgilerinizin diğer kısmı ise başka bir bilgisayardan uyduya çıkıyor. İnternete biraz komşunuzdan, biraz köşedeki bakkal amcadan bağlanıyorsunuz. Böylece internette milyonlarca bilgisayar arasında gizlenerek bir nevi görünmez oluyorsunuz.

Bu şekilde beyin hücrelerimizin, nöronların kurduğu sinir ağlarını anımsatan meshnet, kullanıcıyı “dağıtık” yapısı ile interneti şirketler ve devletlerin tekelinden kurtarıyor. Meshnet özgür ve sansürsüz internet, bilgiye özgürce ücretsiz erişim anlamına geliyor. Meshnet klasik IP adresi kullanmadığı için, Torrent sitelerinde olduğu gibi sahte kullanıcı olarak sisteme girip film indiren insanları IP adreslerinden takip etmek pek mümkün olmuyor. Meshnet’in tek bir merkezi sunucusu, günlük (log) kaydı yok.

Bugün siz de meshnet kullanıyorsunuz

Dairenizdeki modemle sağladığınız internet erişimini apartmandaki komşularınızla paylaştığınız zaman ya da amcanız evinize gelip Android telefonunu odanızdaki Wi-Fi modem ile internete bağladığında, aslında siz de bir tür meshnet sistemi kurmuş oluyorsunuz.

TTNET gibi servis sağlayıcılar kullanıcı sözleşmesine “Benden aldığın internet erişimini hane dışında, örneğin karşı sokaktaki komşunla paylaşamazsın” gibi yasal içeriği tartışmalı maddeler koyuyor. Ancak, TC yasalarında interneti başkalarıyla ücretsiz paylaşmanızı engelleyen bir madde yok. Meshnete elinizdeki telefonu arkadaşınızın evindeki modeme bağlar gibi Wi-Fi bağlantısı ile giriyorsunuz

Süper Wi-Fi ve meshnet

Bugün, dünyanın yoksul bölgelerinde 100 km menzilli Süper Wi-Fi modemlerin kullanılması planlanıyor. Evimizdeki modemlerin menzili sokaklarda genellikle 1 kilometreyi aşmıyor, ama Süper Wi-Fi yüksek bir tepeden üç ayrı vadideki onlarca yoksul köye tek antenle internet erişimi sağlayabiliyor (IEEE 802.22 standardı köylere 100 kilometre uzaktan 22 Mbps bağlantı hızı sağlıyor. Sahi biz 16 Mbps ADSL veya 3G’ye kotalı ya da adil kullanım kotalı (!) olarak ne kadar ödüyoruz?).

Süper Wi-Fi bugün İstanbul’da olsaydı, cep telefonu baz istasyonlarının yaydığı manyetik alanların kanser yapma riskini de azaltmış olacaktık. Sadece tek bir geniş bant Süper Wi-Fi baz istasyonu ile, Bağdat Caddesi’ndeki Kızıltoprak-Bostancı hattına ses ve internet hizmeti vermek mümkün olacaktı. Çatılarımız da mimari yapıların, şehrin güzelliğini bozan baz istasyonu işgali altında olmayacaktı.

Meshnet’in en büyük avantajlarından biri bu: Evden eve, sokaktan sokağa yayın yapmak için baz istasyonuna gerek yok. Üniversite kampüslerinde kullanılan ve orta halli birkaç hayırsever vatandaşın satın alabileceği kadar hesaplı fiyatlarla sanayi tipi “uzak kablosuz erişim noktaları” kurabilir ve bir sunucudan yararlanarak interneti bütün mahalleye dağıtabilirsiniz. Bu sunucuya bağlanacak olan sıradan kullanıcının yapacağı tek harcama modem satın almak olacaktır. Pardon, siz zaten modem kullanıyorsunuz.

Meshnet artı güvenilir bir VPN hizmeti: En güvenli çözüm

“Seattle Meshnet” projesinin liderlerinden Dan Ryan, meshnet sisteminin merkezi telefon dinleme ve internet takip sistemlerini bir anlamda devre dışı bıraktığını söylüyor. Sonuçta devletlerin PRISM, Phorm, TrapWire, FinFisher gibi dinleme sistemleri kurduğu telekom şebekesini kullanmıyorsunuz. Bu yüzden sizi takip etmeleri büyük ölçüde zorlaşıyor. Buna bir de güvenli VPN hizmetini eklerseniz gerçekten görünmez oluyorsunuz.

Zaten internet gözetleme sistemleri genellikle “şifre kırarak” değil, telekom şirketlerine “gizlice kaynak yaparak” çalışıyor. Siz uydu modem kullanan arkadaşınıza anonim olarak bağlanınca, uydu hizmeti veren telekom şirketiyle anlaşarak sizi görmek ve gözetlemek de imkansız hale geliyor. Bu güçlüğü aşmak için özel dinleme araçlarının kapınıza park etmesi gerekiyor. Devletler bunu ancak birkaç önemli kişi için yapabilir. Sıradan vatandaş için değil.

Meshnet standart bir mahalle radyosu gibi kendi kanallarıyla yayın yapıyor. Meshnet’i kuran hackerlar, ticari internet bağlantıları ve telekom şebekesi yerine, kendi kontrol ettikleri sinyallerle internete giriyor. Meshnet üzerindeki her bir sinyal aktarma düğümü aslında basit bir anten (uzak erişim noktası, modem ve/veya router) ve bilgisayardan oluşuyor. Her bilgisayar internet sinyalini kulaktan kulağa konuşur gibi yakındaki bilgisayarlara aktarıyor.

Mahallenin internet radyosu

Maryland Üniversitesi’nde okuyan Alexander Bauer’ın hayali, yıl sonunda üniversitenin kampüsünü bir bütün halinde telekom şebekesinden çıkarıp meshnet ile internete bağlamak. Üniversite standart internet erişimini koruyacak, ama meshnet sayesinde öğrenciler telekom şirketlerinin “yardımı” olmadan kendi alternatif anonim internet ortamlarını yaratmış olacaklar. Bunun için bir de kendilerini gözetleyen şirketlere “abonelik ücreti” adı altında para vermeyecekler!

Meshnet’in bir diğer örneği İspanya’nın Katalonya özerk bölgesinde hayata geçirildi. “Guifi.net”in hikayesi de ilginç: Adı defalarca dinleme ve güvenlik açığı skandallarına karışan Oracle şirketinin eski çalışanı Ramon Roca, 2000’lerin başında çiftliğinde hem kendi elektriğini üretmek hem de kendi internetine girmek istedi ve meshnet sistemine geçti.

Şimdi Roca’nın meshnet ağı Guifi.net, 21 binden fazla kablosuz erişim noktası ile Katalonya’nın neredeyse tamamına hizmet veriyor. Guifi.net internette bağımsız web sitelerini barındırmak için sunucu ve video konferans hizmetleri sunuyor, internetten üzerinden radyo yayınları yapıyor.

Haydi interneti kestiniz, meshneti nasıl keseceksiniz?

Mısır’daki Arap Baharından Suriye’ye kadar çıkan bütün toplumsal olaylarda görüyoruz ki, halkın gösterilerle sıkıştırdığı politikacıların ilk işi interneti kesmek oluyor. Peki, Türkiye’de meshnet kurulursa nasıl kesecekler?

Meshnet Türkiye’nin yoksul bölgelerini şehirlerle birleştiren bağımsız bir iletişim ağı olmaya aday ve meshnetin potansiyeli çok büyük. Örneğin Guifi.net yakında hastaneleri ve belediye binalarını İspanya telekom şebekesinden tümüyle bağımsız olarak döşenen özel fiber optik hatlarla birbirine bağlayacak.

İspanya’da belediyeler bizdeki gibi iktidar partisinin büyükşehir belediyelerinin kontrolünde değil tabii. Avrupa Birliği’ndeki belediyeler genellikle son derece yerel ve özerk oluşumlar. Bu noktada meshnetin merkezi olmayan, dağıtık, özgür yapısının aynı zamanda temsili demokrasinin yerine geçecek olan “doğrudan internet demokrasisinin” önünü açtığına da görebiliyoruz. Bu yaz sonunda Katalonya’nın Gurb kasabasındaki Devlet Hastanesi’nin bile Guifi meshnetine bağlanmış olması bunun en somut kanıtı.

Ağ tarafsızlığı

Bugün internetin Türkiye’de ve dünyada pahalı olmasının en önemli nedenlerinden biri ağ tarafsızlığının olmamasıdır (network neutrality). Örneğin Türkiye’de internet ve telefon şebekesinin büyük kısmı Türk Telekom’un kontrolünde bulunuyor: Superonline gibi şirketler ve operatörler Türk Telekom şebekesini kullanmak için devlete büyük paralar ödüyor. Bunun parasını da yüksek internet ücret tarifesiyle biz abonelerden çıkarıyorlar.

Türk Telekom hem ülkemizin telekomünikasyon şebekesine sahip, hem de yine kendi internet şirketi olan TTNET’i işleterek internet sektöründeki Superonline gibi firmalarla haksız rekabet ediyor. Bu sakat yapı firmalar arasındaki rekabeti kızıştırıyor. Bir firmanın şebekesinden başka bir internet firmasının trafiği geçerse doğal olarak kendi trafiğine öncelik veriyor ve diğer firmanın trafiğini yavaşlatıyor. Türk Telekom ayrıca “arabağlantı ücreti” alarak internetin pahalı olmasına neden oluyor.

Meshnette ise “ağ tarafsızlığı” var. Altyapısı güçlü bir meshnetten internete girerseniz, kimse sizin internet hızınızı yavaşlatmaz. Akşam herkesin internete girdiği yoğun saatlerde YouTube videolarınız takılmaz veya online video oyunu oynarken senkron hatası, oyundan kopma (disconnect) veya gecikme (lag) yaşamazsınız. Tüm dünya meshnet kullanıyor olsaydı, herkesin internetten sabit yüksek hızlarda “Torrent film dosyaları” indirmesi bile sorun olmazdı (yeterli altyapı olduğu sürece).

Süper düşük maliyet

Bugün vatandaşın vergileriyle döşenen Türk Telekom şebekesinin, bütün ülkeyi kaplayan internet ağının maliyeti nedir? Kaç milyar dolar? Peki, bütün Türkiye’yi kaplayacak meshnetin kişi başı maliyeti nedir? Hemen herkes için bir modem ve router kadar; işte o kadar!

Çünkü meshnet, özellikle kablosuz meshnet tek tek modemlerden oluşuyor. Kablosuz meshnet için şehir trafiğini altüst ederek ya da doğayı tahrip ederek çukur kazıp yola kablo döşemiyorsunuz. Kullanıcılar evindeki modemi birkaç basit ayarla birbirine bağlıyor. İnternet kullanıcılarının evinde modem olduğuna göre pratikte meshnet neredeyse bedavaya geliyor.

Halkımıza, şehirlerimiz ve köylerimize yüksek hızlı istikrarlı internet erişimi sağlamak için birkaç gönüllü startup girişimci çıksa ve telekom şebekesinden bağımsız fiber optik kablo döşese bu iş biter ama bizde zor. Bizde Superonline’ın İstanbul’a kablo döşemesi için bile fahiş paralar istiyorlar. Hatta Superonline parayı ödemeyi kabul etse dahi bakanlık belediyelere baskı yapıyor ve kazı izni vermiyor. Oysa TTNET her yeri bedavaya kazıyor ve istediği hattı döşüyor. İşte Türkiye’deki durum bu.

Meshnet ile sadece kazı parasından ne kadar tasarruf edebileceğimizi bir düşünün. Sonra da diyoruz ki internet ucuz veya ücretsiz olsun. Bu şartlar altında nasıl olacak? Elbette meshnetle olacak.

ODTÜ’ye ve diğer üniversitelere meshnet kursak?

Meshnet bilginin, örneğin e-kitap, film, müzik albümü, çizgi roman gibi dijital içeriğin son kullanıcıya ücretsiz ya da uygun maliyetlerle ulaşmasında gelecek vaat ediyor. İnsanlar fakir Gana’da yaptılar, iflas eden Yunanlılar Atina’da yaptılar.9 Amerikalılar hem fiziksel hem sanal meshnet geliştirdi ve üniversiteleri ücretsiz olarak güvenle birbirine bağlıyorlar. Biz çok zenginiz ya, telefona ve internete illa para vereceğiz.

Kozan Demircan – Korsan Parti Hareketi