Dış Köşe

Altın fırsat: Yunanistan’da faşistlerin tasfiyesi kime yarar? – Vangelis Kechriotis

0

Meşhur film Casablanca, yönetmen Michael Curtiz tarafından 1942’de yani 2. Dünya Savaşı sırasında çekildi. Filmin en klasik diyaloglarından biri, başkarakter Rick ve Fransız polis komiseri arasında geçiyor.

Rick soruyor: Dükkânımı nasıl kapatacaksın? Neye dayanarak? Captain Renault’nun cevabı: “Şok içindeyim, bu dükkânda kumar oynandığını fark etmenin şoku içinde.” Bu arada, bir krupiye Renault’nun ellerine bir sürü para bırakıyor. O alçak sesle teşekkür ediyor. Sonra bağırıyor: “Hemen herkes dışarı.”

Bugün Yunanistan ’da adli bir deprem yaşandı. Altın Şafak’ın lideri ve birçok milletvekili gözaltına alındı. Bu süreç aslında iki hafta önce rap şarkıcısı ve SYRIZA üyesi Pavlos Fyssas’la başladı. Herkesin sorduğu soru aynı. Niye bir senedir, bu partinin kriminal faaliyetleri tolere edildi, niye 31 dosya varken bakanın çekmecesinde, bir operasyon düzenlenmedi, niye sorumlu bakan Dendias, Altın Şafak sempatizanı polisler tarafından gözaltına alınan solcu eylemcilere karşı uygulanan şiddetten bahseden yabancı gazeteyi yalanladı, ki şimdi aynı bakan 8 yüksek rütbeli polis memurunu uzaklaştırma emri verdi?

Üç ihtimal var. Birincisi, iyi niyetli bakarsak, hükümetin bu durumdan, farkında olmakla beraber aynı zamanda rahatsız olduğunu, ama dikkatli davrandığını, toplumda infial yaratmak istemediğini, kanıt topladığını ve artık atağa geçtiğini kabul edebiliriz. Öyle ise, faşist partiden bir grup çok ciddi bir hata yaptı, hükümet de bunu altın bir fırsat olarak değerlendirip düğmeye bastı. İkinci ihtimal, biraz şüpheli davranırsak, bir seneden fazla, yani genel seçimden bu yana, hükümetin muhalefet partisi SYRIZA’nın artan toplumsal etkisine ve göçmenlere karşı Altın Şafak faaliyetlerinden aslında pek rahatsız olmadığını, aksine hiç suya sabuna dokunmadan, her ikisine karşı onu sokakta ve medyada güçlü bir silah olarak kullandığını ve hatta bir sonraki genel seçimlerde muhtemel bir sol başarısına karşı faşistlerle işbirliği yapabileceğini düşündüğünü iddia edebiliriz. Üçüncü ihtimalse biraz farklı, yani hükümetin Altın Şafak’ın faaliyetlerinden faydalandıktan sonra, usta bir hamleyle onu tasfiye etmeyi hedeflediği sonucuna varabiliriz. Bu kesinlikle bir komplo teorisine benziyor ve kanıtlanması imkânsız. Fakat gelin görün ki Pavlos Fyssas’ın öldürülmesinin hemen akabinde yapılan anketlerde Altın Şafak’a destek 2,5 puan düştü. Yani bu olay bir şok yarattı. Sağ hükümet için altın fırsat buydu. Faşistlerin tasfiyesiyle hem geleneksel olarak sağa oy verenlere müthiş bir ‘Devlet ve nizam yerinde, korkmayın’ mesajı veriyor. Aynı zamanda suikastın solda yarattığı infiali, ‘Faşistlere karşı sonunda hükümet harekete geçti’ mesajıyla azaltmayı başarıyor. Bununla beraber Altın Şafak’a oy verenleri, ki çoğu muhafazakâr ve öfkeli insanlar, ‘Onlar teröristtir’ argümanıyla tereddüde düşürüyor. Son olarak,  Avrupa Birliği liderliğini devralmaya hazırlanan Yunanistan, Brüksel’e istikrar ve demokrasi sinyalleri veriyor. Bir taşla dört kuş yani. Dolayısıyla, ne kadar adli görünürse de bu sürecin siyasi olduğundan kuşkumuzun olmaması lazım. Kaldı ki Altın Şafak lideri hükümeti bütün milletvekillerinin istifa edeceği ve genel seçim koşullarının yaratılacağı iddiasıyla tehdit ediyordu son günlerde. Halbuki, gözümüzden kaçmaması gereken bir husus daha var. Yunanistan’da 1974’ten, yani demokrasi sabitlendikten sonra, ilk defa dokunulmazlık ilkesine aykırı olarak, bir partinin milletvekilleri hapse atılıyor. Bu siyasi bir karar da olduğundan, yarın öbür gün, başka bir partiye karşı başka bir formülle kullanılabilir. Aman, faşistler hapse atılmasın demiyorum. Fakat yasaların ne kadar güçlü olduğunu hissedince, onları uygulayan savcılar hem siyasi hem adli bir operasyonun siyasi kriterlerini istedikleri şekilde değiştirebilirler.

Daha da önemlisi, bundan sonra ne olacak? Altın Şafak tasfiye edilse bile, faşist hareketin yükselişini yaratan koşullar ortadan kalkmıyor. Yoksul ve çaresiz insanların, ne kadar geçici olarak korkudan ve şaşkınlıktan bir kenara sıkışsalar da, öfke ve intikam duyguları bitmiyor, çoğu anti-komünist bir ideolojiye sahip oldukları için, sola geçmeleri imkânsız gözüküyor. Yarın, benzer bir anti-demokratik yapı onları cezbedebilir. Peki, bütün bunlar ortadayken, ne diyeceğiz ‘aşırı uç teorisi’ni savunanlara? Hatırlarsınız, geçen sene özellikle seçimlerden önce ama ara sıra sonra da, Yunanistan’da SKAI, MEGA gibi ana TV kanalları ve Kathimerini, Ta Nea gibi en iyi satan gazeteler SYRIZA’ya karşı resmen halkı terörize etmeyi hedefleyen bir kampanya yürütmüştü. Şimdi, inanılması zor bir şekilde hepsi anti-faşist mücadelenin öncüleri oldu. Fakat bilindiği gibi siyasette en başarılı stratejilerden biri rakibinin argümanlarını çalıp, ehlileştirip kendi söylemine entegre etmektir. Yunanistan’da ise şu anda benzer bir durum söz konusu. Anti-faşist hareket büyük bir başarı ele etmiş gözükse de, sol ve halkın mücadelesinin uzak vadede faydası olmayacak gibi görünüyor. Bu kavga aşırı sağ ile ılımlı sağ arasında. Bu ülkede çok iyi bildiğimiz gibi ılımlı muhafazakâr bir siyaset kazanırsa yıllarca iktidarda kalır ve kolay kolay kurtulamazsın.

Vangelis Kechriotis – Radikal

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.