Ana Sayfa Blog Sayfa 4137

“Gezegeni koru, Vegan ol!”

Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği, hayvan hakları savunucularını 27 Ekim Pazar günü İstanbul, İzmir ve Ankara’da eş zamanlı olarak hayvan zulmüne karşı kamuoyu oluşturmak için biraraya getirdi.

Ankara Konur Sokak

paylaşmak için tklynz / click for to share

1 Ekim’in Dünya Vejetaryen, 1 Kasım’ın ise Dünya Vegan günü olması hasebi ile içinde bulunduğumuz ayın Vejateryen&Vegan ayı olduğunu belirten hayvan hakları savunucuları İstanbul’da Kadıköy Rıhtım’da, Ankara’da Konur Sokak’ta, İzmir’de Alsancak’ta gerçekleştirdikleri eş zamanlı eylemde, “Daha barışçıl bir dünya için hayvan zulmüne dur demek için meydanlardayız!” mesajını verdiler.

 

İstanbul Kadıköy

“Hayvan Hakları tabağınızda başlar”, “Gezegeni koru, Vegan ol!”, “Et cinayet, Süt eziyet, Vegan ol!”, “Hayvanları seviyorsan onları yeme”, “Hayvan sirklerine hayır”, “Hayvanlar; Yemek, Giymek, Deney yapmak ve Eğlence amaçlı malzeme değildir” dövizlerini her üç şehirde de taşıyan hayvan hakları savunucuları İstanbul, Ankara ve İzmirlilere vegan mutfağından örnekler sunarak et yemeden de sağlıklı beslenmenin mümkün olduğunu gösterdiler.

İzmir Alsancak

Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği’nin eş zamanlı etkinliği sonrası her üç şehirde de okunan basın açıklaması şu şekilde;

“Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği olarak, 1 Ekim Dünya Vejetaryen Günü ve 1 Kasım Dünya Vegan Günü’nü ortak bir paydada birleştirerek üzerinde yaşadığımız gezegeni paylaştığımız hayvan dostlarımızın haklarına dikkat çekmek için bugün üç ilde eşzamanlı bir araya geldik.

Daha barışçıl bir dünya için hayvan zulmüne dur demek için meydanlardayız!

Hayvanların alınıp satılabilen, insanların istedikleri gibi tasarrufta bulunabileceği birer mal olmadığını hatırlatmak için meydanlardayız!

Türcülük, güçlü olan haklıdır ideolojisini destekler. Acıyı insan gibi deneyimleyen, sinir sistemi, gözü ve kulağı olan, doğurarak yavru sahibi olabilen, koşan, yürüyen, uçan, sürünerek uzaklaşabilen, belli ölçüde sosyalleşebilen canlıların insan eliyle katline dur demek için, seçilmiş hayvanlar için meydandayız!

Et endüstrileri his ve duyguları olan canlıları ekonomik değeri olan eşyalara indirger ve böylece menfaat sağlanabilecek herşeyin maksimum düzeyde sömürülmesini desteklemiş olur.

Zekâyı neye göre ölçtüğümüzü ortaya koyana kadar bir türün diğerinden daha zekî olduğunu iddia edemeyiz.

Acı çekme kavramını neye göre ölçtüğümüzü ortaya koyana kadar bir türün diğerinden daha fazla acı çektiğini iddia edemeyiz.

Yaşama hakkını neye göre belirlediğimizi ortaya koyana kadar, bir türün diğerinden daha fazla yaşam hakkı olduğunu iddia edemeyiz.

Bireylerin özgürlüğü de hayvanların özgürlüğünden geçer.

Özgürlük ve sosyal adaletin sadece insanı değil, diğer varlıkları da içine alması gerekir. Hayvanları meta olarak gören ve sistematik olarak zulmeden bir toplum ve uygarlığın, gerçek sosyal adalete kavuşamayacağını biliyoruz. Bu nedenle, bizim çağrımız hayvanlar ve tüm gezegen için adalet ve özgürleşme isteğidir. Bunu ahlaki olduğu kadar çevresel ve sürdürülebilir nedenlerle de istiyoruz.

İnsanın hayvan üzerindeki tahakkümünün sona ermesini savunanları, hayvanların yaşam hakkını kabul edenleri aramıza katılmaya çağırıyoruz!

Sizi düşünmeye davet ediyoruz. Adaletiniz bol olsun!

Vegan & Vejateryenler Derneği Türkiye”

 

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

 

Marmaray tarihi yarımadayı yok mu ediyor

2004 yılında yapımına başlanan Marmaray projesi kapsamında bazı istasyonların açılışı  yapıldı.Marmaray ile İstanbul Boğazı’nın iki yakasındaki Üsküdar ve Sirkeci ise denizin altından, yere batırma tekniğiyle inşa edilen tüp geçitle birbirine bağlanıyor.

TürkiyeAvrupa yakasındaki Kazlıçeşme ve Anadolu yakasındaki Ayrılıkçeşme arasındaki bölümün toplam uzunluğu 13,6 kilometre.Projenin tamamlanmasıyla, hem Anadolu hem de Avrupa yakasındaki banliyö ve metro hatlarıyla entegre edilerek toplam 70 kilometrelik bir ulaşım ağı yaratılması hedefleniyordu. Bu bölümler henüz devreye girmeyecek.

2013’ün Yeşil Atlas’ı geliyor : Bir ağaç neden kutsaldır?

Atlas Dergisi’nin doğa eki Yeşil Atlas’ın 2013 sayısı derginin Kasım sayısı ile birlikte yayında. Yılda bir kere çıkan Yeşil Atlas’ın bu yılki konusu ”bizi besleyen doğa” oldu. Hiç farketmesek de, uğruna çalışmasak da doğal düzen devam ediyor ve insanoğlu karnını doyuruyor, çıplaklığını örtüyor, barınıyor doğanın verdikleriyle. Lakin, insan bu ya, çiğ süt emmiş, yaptığı haksızlıklar da boyu geçti!

İnsan doğayı bilse belki sever, sevse korur, sakınır diye düşünüyoruz. İşte bu bilgi eksikliğini doldurmak için yayınlanıyor Yeşil Atlas.

Yeşil’in içinde topraktan, mantarlara; arılardan yenebilir otlara kadar pek çok konu var. Hepsinin ortak noktası bizi doyuruyor olmaları.

Ve elbette doğaya yaptıklarımız karşısında çaresiz kalacak olan okurun yüreğine su serpmeden bırakmadık. Şehirde dahi kendi gıdamızı yetiştirebileceğimize dikkat çektik, örnekler sunduk.

Bir şey daha fısıldayayım, Yeşil Gazete sayfalarından tanıdığınız Durukan Dudu, Aytaç Timur da yazılarını esirgemedi Yeşil Atlas’tan.

Nasıl edineceğiz bu Yeşil Atlas’ı diye soruyor olmalısınız?!. Kasım ayındaki Atlas Dergisi’nin eki olarak armağanınız olacak. Gelin de sevinmeyin şu işe!

Yeşil Atlas’ın bu yıl ortaya koyduğu bir soru var, cevabını hep birlikte bulmamız, tecrübe etmemiz gerek: Bir ağaç neden kutsaldır?

Buyrun, çıkın işin içinden. Soruyorum gerçekten:

Bir ağaç neden kutsaldır?

 

Haber: Güneşin Aydemir

(Yeşil Gazete)

Çankaya’da Tohum Takas Şenliği

İç Anadolu’nun ilk Tohum Takas Şenliği, Çankaya Belediyesi ev sahipliğinde 25-26 Ekim tarihlerinde yapıldı. Çankaya Belediyesi’nin Ankara’nın en işlek caddelerinden biri olan Ziya Gökalp Caddesi üzerindeki merkezinde gerçekleşen şenlik kapsamında paneller gerçekleşti, standlar kuruldu.

Seferihisar Belediyesi, Doğal Besin ve Bilinçli Beslenme Grubu, Kır Çocukları, Tahtacıörencik Köylüleri, Buğday Derneği, Güneşköy Kooperatifi’nin de katıldığı şenlikte gıda hakkı, yerli tohumların önemi, kırsal kalkınma, küçük üreticinin hakları konularında pek çok konuşma ve tartışma yapıldı.

Panellere katılan konuşmacılar arasında İlhan Koçulu, Vehbi Ersöz, Hüseyin Genç gibi üretici temsilcileri, Tayfun Özkaya, İnci Gökmen gibi akademisyenler, Abdullah Aysu, Mustafa Alper Ülgen, Ceyhan Temurcu gibi sivil toplum temsilcileri bulunuyordu.


Tohumculukla ilgili mevzuatın yerli tohum çeşitlerinin üretim ve paylaşımında engeller yarattığı, geleneksel üretim biçimlerinin de tohumlarla birlikte pek çok hukuksal engelle karşılaştığı, küçük üreticinin tohum başta olmak üzere üretimin her aşamasında yaşamını güçlükle devam ettirdiği konularına değinildi. Yerel gıda üretim – kullanım zincirlerinin kurulmasının ekolojik, ekonomik ve sosyal önemine dikkat çekildi.

Ankara halkının yoğun ilgi gösterdiği şenlikte çocukların ve halk oyunları gruplarının katıldığı gösteriler de gerçekleşti.

 

Haber: Güneşin Aydemir

(Yeşil Gazete)

Kendi vizyon filmlerinizi yaratmak “Başka Sinema” ile mümkün!

Günümüz sinema anlayışının ticari beklentiler üzerinden şekillendiği ve sinemaseverleri  avmlere hapseden tutumlarına alternatif olarak Başka Sinema adlı yeni oluşum vizyona girme ya da vizyonda kalma şansı bulamamış yapımları izleyicilerle buluşturmayı hedefliyor.

İlk Gösterim  1 Kasım’da

Radikal’den Şenay Aydemir’in  proje direktörü İmre Tezel ile yaptığı röportajda aktarıldığına göre M3 Film yeni bir dağıtım modelini müjdeleyen ‘Başka Sinema adlı projesi Kariyo&Ababay Vakfı’nın desteğiyle hayata geçiriyor. Kartel haline dönen vizyonda yer bulma çabası yerine hem sinema emekçilerinin yapımlarını izleyicilerle buluşmasına imkan veren Başka Sinema oluşumu alternatif bir film Dağıtım ağının oluşması için önemli bir adım.

İlk gösterimlerin 1 Kasım’da gerçekleşeceği “Başka Sinema” projesi gösterime giren filmlerin 1 ay boyunca vizyonda kalmasını ve farklı gün ve saatlerde gösterimini sağlayarak sinemaseverlerin filmleri kaçırma olasılıklarını en aza indirmeyi hedefliyor.

Başka Sinema oluşumu kapsamında ilk gösterime girecek film ise İstanbul Film Festivalinde Altın Lale ödülünü kazanan ve sinema dağıtım karteline dur demek için filmini vizyondan çeken yönetmen Onur Ünlü’nün ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ filmiyle başlayacak.

Kasım ayı boyunca sinemaseverlerin izleme şansı bulacağı diğer filmler; yılın en çok konuşulan filmlerinden ‘Frances Ha’, Altın Palmiyeli ‘Mavi En Sıcak Renktir’, prömiyerini Berlin’de yapan ‘Hayat Boyu’ ve Neil Jordan imzalı ‘Bir Vampir Hikâyesi’…

Başka Sinema film gösterimleri başlangıç için İstanbul ve Ankara’da sinemaseverlerle buluşacak. [Beyoğlu Beyoğlu, Altınuzade Capitol, Kadıköy Rexx, Ankara Büyülü Fener] Başka Sinema yetkilileri farklı şehirlerde film gösterimleri yapmak için çalışmaları sürdürüyor.

Başka Sinema alternatif film dağıtım ve gösterim ağından haberdar olmak için;

baskasinema.com

facebook.com/baskasinema

twitter.com/Baska_Sinema

foursquare.com/baska_sinema

pinterest.com/baskasinema

youtube.com/baskasinema

“Başka Sinema” Projesinde Gösterilecek Yapımlar..

Yozgat Blues (Mahmut Fazıl Coşkun)

Jeune et Jolie (François Ozon)

Le Passe (Asghar Farhadi)

İnside Llewyn Davis  (Coen Kardeşler)

Only Lovers Left Alive (Jim Jarmusch)

Le Capital (Costa- Gavras)

Mavi Dalga  (Zeynep Dadak- Merve Kayan)

(Radikal)

İstanbul’a veda ederken – Ayşe Dirikman

 

Çıralı’da kaldığımız pansiyonda  güneşli bir güne uyanıyoruz yine. Portakal ağaçlarının arasında nefis kahvaltımız hazır. Tavuklardan taze yumurtalar pişmiş, bahçenin portakalları reçel olup tabağa konmuş, zeytinleri yeşilli siyahlı parıldıyor, taptaze kokulu tereyağı sapsarı, çayın rengi buranın suyundan mıdır nedir berrak bir kırmızı, tadı ise şahane. Hele ki yufka ekmekler! Anlatılmaz tadılır ancak… Doyuyoruz gerçi ama kendimizi durduramıyoruz. Hem etrafın mis kokularını içimize çekiyoruz hem de damaklarımız şenleniyor. Daha ne olsun? Cennetteyiz galiba.

 

Çay çay üstüne derken bu şölen kahvaltı bir son buluyor ve odun kesen çocuğun yaşadığı eve yollanıyoruz Ali amcayla. Evin sahibi biraz çatık ve bol kaşlı, tombul yanaklı, sevimli bir adam. Karısı, Nuri İyem tablosundan fırlamış gibi uzunca yüzlü, boyu da uzunca bir kadın. Kızları Hülya orta boylu, yeşil gözlü, tatlı bir köylü güzeli, henüz  17 yaşında. Çay ikramı ile birlikte giriş konuşmalarından sonra konuyu açıyoruz.  Evet, evlerini kiralamaya niyetliler. Konuşma gayet olumlu ilerliyor, sonunda beş yıllığına evlerini kiralamak konusunda anlaşıyoruz. Ne güzel!

 

Fakat ev sahibimiz bize diyor ki: “ Sadece restoran olarak para kazanamazsınız, pansiyona dönüştürürseniz evi daha iyi olur.” “Tamam” diyoruz, neden olmasın?

 

Meğer bizden önce evi pansiyona dönüştürmek üzere kiralamak isteyen başkaları olmuş fakat “ne doktorlar, mühendisler istediydi de vermediydik kızımızı” hesabı bize kısmetmiş bu güzel yer. Ne heyecanlı!

 

Ve yine meğer ev sahibi bütün planlarını hazırlamışmış. Evde duş-tuvalet yok, mutfak yok, ocaklı bir oda var, orada pişiyor yemekler, ekmekler. Evin önünde de iki tane oda yapmak üzere subasmanı hazır. Yanına mutfak eklenecek, uzun koridor da bölünüp duş-tuvalet yapılacak. Kader ağlarını yine örüyor!

 

Televizyon açık, biz tüm bu sohbetleri yaparken birden haberlerin  yayınlandığına uyanıyoruz: “Uğur Mumcu öldürüldü!” Aman allahım! Gözlerimizden yaşlar dökülüyor, duyduğumuza inanamıyoruz. Ev sahipleri neden ağladığımıza bir anlam veremiyorlar o an. Sevinçle hüzün birbirine karışıyor, allak bullak bir halde el sıkışarak oradan ayrılıyoruz.

 

Pansiyona dönüp müjdeli haberi veriyoruz. Sonrasında planlar yapmaya başlıyoruz hemen. Bodrum’daki eşyalar toplanacak, pansiyon yapmak üzere yeni eşyalar alınacak, listeler, listeler, listeler… Elimizdeki para yeter mi, yetmez mi, nasıl olacak inşaat işleri?

 

Tüm bunlar kafamızda dönüp dururken, akşam yine soğuk odamızdaki birbirinden ayrı yataklarımızda yatarken konuşuyoruz Selahattin’le. Sessizlik oluyor bir süre. Düşünüyorum; köylük yere geleceğiz ve hala evli değiliz. En sonunda Selahattin’e şöyle diyorum: “Biz galiba evlensek iyi olacak.” “Evet” diyor Selahattin doğaçlama evlenme teklifime, “ben de öyle düşünmüştüm” diye ekliyor. E hadi bakalım hayırlısı.

 

İstanbul’a dönüyoruz; bu kez çantalarımızda hayallerimizle, umutlarımızla. Ailelere, arkadaşlara mutlu haberleri veriyoruz.

 

Pansiyonda toplam altı oda olacak, birinde biz kalacağız, bir duş-tuvalet evin içine, bir tane de mutfağın hemen arkasına yapılacak, mutfak tamamen sıfırdan inşa edilecek. Yatak sayısı on olacağına göre çarşaf, yastık kılıfı, pike ve battaniye almak lazım. Yastıklar, masa-sandalyeler, duş-tuvaletlerin klozetleri, lavaboları, mutfak evyesi, tuvalet fırçasından bataryalarına kadar pek çok şey var alınacak. Mutfak ayrı bir kalem. Allahtan Bodrum için çoğu malzemeyi almıştık. Biraz daha eksik gedik listesi yapıyoruz. Paramız ucu ucuna yetecek gibi görünüyor. Dostlar sağolsun borç veriyorlar, “kazanınca ödersiniz” diyorlar.

 

Çok eşyamız yok ama bolca kitabımız, plaklarımız, değerli aile yadigârlarımız var. Onları sığdırabilmek için yatakları sandık şeklinde yaptırmaya karar veriyoruz. Öyle şanslıyız ki evlilik işlemleri için Kadıköy’de nüfus müdürlüğünü ararken bir marangoza rast geliyoruz. Hemen anlıyor derdimizi, pek de güzel yapıyor yataklarımızı. Her şey kolayca halloluyor, aradığımız her şeyi de uygun fiyata buluyoruz. Evren pansiyoncu olmamızı destekliyor galiba.

 

1993 yılının Ocak ayının 29’unda, işlerimizin yoğunluğu arasında, Kadıköy Nüfus Müdürlüğü’ndeyiz. Doğum ve ölüm işlemlerinin aynı anda yapıldığı o dairede bizimle ilgilenen memur içeri girip cüppesini giyiyor ve Selahattin’in kızkardeşi ile şimdi eşi olan arkadaşımızın şahitliğinde nikâhımızı kıyıyor. Olayı videoya çekiyoruz. Sonrasında ailelerimizi evimize davet edip onlara seyrettiriyoruz.

 

Yaşasın! Evlendik işte, hem de yeni bir iş kurmak üzere hazırlanırken. Çifte sevinç ve heyecan var herkeste. İyi dilekler göklere ulaşıyor, herkes yardım için seferber oluyor ve biz, sonunda sevgili şehrimizi, İstanbul’u arkamızda bırakıp yeni bir yerde hayat kurmaya doğru ilerliyoruz.

 

Yine yuvarlak masa sohbetleri, yine arkadaşlarla toplaşmalar… Gündemde bu kez yeni bir isim arayışı var. Bir arkadaşımız diyor ki: “Benim dükkânın adı Fauna, sizinki de Flora olsun.” Ne iyi fikir! Pek seviyoruz bu ismi. Ve o akşam isme karar veriliyor iç huzuruyla: “Flora Pansiyon”. Böylelikle Roma mitolojisinde çiçeklerin ve bereketin tanrıçası da hayatımızın orta yerindeki tahtına kuruluyor. Hoş gelsin, safalar getirsin, yolu açık olsun..

 

Ayşe Dirikman – http://www.hthayat.com


Yeşiller ve Sol peşini bırakmamıştı: Gaziemir’deki çevre kirliliğine 5.7 milyon TL ceza

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gaziemir’de radyoaktif atıkları toprağa gömüldüğü ileri sürülen eski kurşun geri kazanım fabrikasına 5,7 milyon liralık ceza kesti.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, Gaziemir’de radyoaktif atıkları toprağa gömüldüğü ileri sürülen eski kurşun geri kazanım fabrikasına 5,7 milyon liralık ceza kesildiğini, bunun Türkiye’de verilmiş en yüksek çevre cezası olduğunu bildirdi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eşsözcüsü Arif Ali Cangı, işleme konmama kararının bozulması ve sorumlu kamu görevlileri hakkında soruşturma açılması talebiyle Danıştay 1. Daire Başkanlığı’na ve İzmir Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurmuştu.

( www.turnusol.biz )

Kurşunlu Köyü’nde madene karşı açlık grevi

Bayramiç’in Kurşunlu köyünde açılması planlanan feldspat madeni köylülerin tepkisini çekmeye devam ediyor. Kurşunlu Köyü’nde çadır kurma eylemi başlatan köy sakinleri, “Çadırını al, gel” kampanyası başlattı. Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğü, sigortasız ve ehliyetsiz işçi çalıştırdığı gerekçesi ile savcılığa şikayet edilirken, köylerindeki doğa talanı tepki gösteren bir köylü açlık grevine başlayarak, 7 Kasım tarihine kadar sorun çözülmezse kendini yakacağını duyurdu.

Zafer Madenciliğe ait olduğu öğrenilen, Bayramiç Kurşunlu’daki feldspat madeni çalışmaları köylüyü hem tedirgin ediyor, hem de tepkisini çekiyor. Geçtiğimiz günlerde köylerinin yaklaşık 100 metre yakınındaki ağaçların kesilmeye başlaması ile tepkilerini dile getirmeye başlayan kent gündemine gelen, madenciye karşı “duran köy” eylemi ile ulusal medyanın ilgi odağı olan köy halkı direnmeye devam ediyor. Heyelan bölgesindeki ağaçların kesilmesine tepki gösteren köy halkı, hayati tehlikelerinin olduğunu belirtmiş, yaşadıkları doğal yaşam alanlarının madencilik faaliyeti ile yok edilmesine izin verilmemesini istemişlerdi. Kurşunlu halkı, şimdi köyün birçok noktasına pankart asarak, madenciliğe karşı direnmeye devam ediyor. Hafta sonu da Kurşunlu halkı için oldukça yoğun geçti. Savcılığa şikayette bulunan köy halkı, çadır kurma eylemi ve açlık grevi başlattı. Seslerini tüm yurda duyurmak ve madenciliğe karşı mücadelelerine destek aramak için çalışmalarını sürdürüyor.

Daniş nerede?
Bayramiç Orman İşletmesi’nin yol açımı için işaretlenmiş 760 ağacın, maden sahası için de yaklaşık 3 bin ağacın kesileceğini beyan ettiğini dile getiren Kurşunlu halkı, bu kararların altında Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun imzasının olduğunu söylediler. AKP’nin Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş’in “Bayramiç’te bir dal bile kesilmesine izin vermeyiz” açıklamasını hatırlatarak, AKP’li vekilin Bayramiç’e sahip çıkmasını istediler. “Sayın vekil bir dal kestirmem diyor ama bizim ağaçlarımız madencilik için katlediliyor” dediler.
“Çadırını al, Kurşunlu’ya gel”
Kurşunlulular, başta sosyal medyada, facebook ve twiter isimli sosyal paylaşım sitelerinden bir kampanyaya başladı. “Kaz Dağları’nda Kurşunlu Köyü’nde çadır kampı kampanyasına başlıyoruz. Köy ekmeği, peynir, köyde üretilen erzaklar bizden, çadırını al gel” içeriği ile başlayan kampanya için ilk çadır hafta sonu kuruldu. Yurt genelindeki bütün çevre gönüllüsü aktivistlerin davet edilmeye başlandığı kampanyanın ileriki günlerde adından sıkça söz ettireceği tahmin ediliyor.
Suç duyurusunda bulunuldu
Kurşunlu Muhtarı Muharrem Gürel, geçtiğimiz Cuma günü Bayramiç Cumhuriyet Savcılığı’na giderek Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğü hakkında suç duyurusunda bulundu. Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğü tarafından Killik Tepe mevkiinde ağaç kesim işinde ehliyetsiz ve sigortasız işçilerin çalıştırıldığına şikâyette bulunan Kurşunlu köyü muhtarı Muharrem Gürel, “Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğü tarafından ağaç kesim işinde ehliyetsiz ve sigortasız işçilerin çalıştırıldığına dair elimize gelen video cdsini vererek suç duyurusunda bulunduk” dedi. Günel dilekçesinde “Bayramiç Savcılık Makamına. Çanakkale ili Bayramiç ilçesi Kurşunlu köyü Killik Tepe mevkiinde açılmak istenilen maden ocağı için yol açma çalışması nedeniyle, Bayramiç Orman İşletmesi tarafından yapılan ağaç kesim işinde ehliyetsiz ve sigortasız işçilerin çalıştırıldığına dair elimize ulaşan video cd’sini makamınıza iletiyoruz. gereğinin yapılmasını arz ederiz. Kurşunlu Köyü muhtarlığı” ifadelerini kullandı.
Yaşamı ve doğası için açlık grevinde

Öte yandan köy sakinlerinden Bülent Behçet Özüren isimli vatandaş, çadır kurarak açlık grevi eylemine başladı.  Sürekli kurduğu çadırda kalan ve açlık grevine başlayan Özüren, “Kamuoyunun dikkatine” başlıklı bir mektup kaleme alarak herkesi Kurşunlu halkı ile dayanışmaya çağırdı. Özüren, mektubunda “Kamuoyu’nun dikkatine. Çanakkale ili Bayramiç ilçesi Kurşunlu köyü Killik Tepe mevkiinde Anayasa’nın bizlere hak tanıdığı sağlıklı, temiz bir çevrede huzurlu yaşama hakkımızı geri istiyoruz. Bu hakkımızı geri kazanabilmek adına başlattığım açlık grevinin 3’üncü günündeyim. Köyümüzün tam ortasında maden ocağı kurularak, parçalanan kayaların gürültüsü ve havaya dağılan bembeyaz toz bulutunun içinde bizleri yaşamaya mahkum eden ve ‘ÇED (çevresel etki değerlendirmesi) gerekli değildir’ diyerek, ‘çevrede etkilenecek varlık yoktur’ kararı verip 3 bin ağacın kesilmesini emreden, bizim adımıza bizi temsil eden yöneticilerimizden birisi, bizi muhatap alıp derdimize çare bulmak amacıyla köyümüze gelmezse; 7 Kasım tarihinde maden ocağına izin verilen alanda kendimi yakarak sesimizi duyurmaya çalışacağımı kamuoyuna saygılarımla duyururum” dedi.

(Çanakkale Olay)

Mahkeme heyeti Ethem’in katilinin tutuklanma talebini reddetti

Haziran Direnişi sırasında öldürülen Ethem Sarısülük’ün katili polis Ahmet Şahbaz duruşmaya gelmedi. Duruşmayı çok sayıda kişi izlerken, salonda ve çevresinde sanık olmamasına rağmen jandarma ablukası var. Mahkeme heyeti katilin tutuklanma talebini reddetti.
Gezi direnişi esnasında Ethem Sarısülük’ü başından vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz’ın yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Duruşma kısa süre önce başlarken, duruşma salonu jandarma ablukasına alındı. Duruşma öncesinde ise salonda köpekle bomba araması yapıldı. Duruşmaya Ethem’in ailesi ve aileyi temsilen 100’ü aşkın avukatla sanık avukatları katıldı. Salon hınca hınç dolarken, yüzlerce kişi adliye binasına alınmadı. Mahkeme heyeti kimlik tespiti ile duruşmaya başlarken, polis Ahmet Şahbaz’ın tayin ile gönderildiği Urfa’dan gelmediği açıklandı.

KATİL DURUŞMAYA GELMEDİ
Polis tarafından katledilen Ethem Sarısülük davası sanıksız yapılmak isteniyor. Önceki duruşma perukla duruşmaya gelen sanık polis Ahmet Şahbaz bu duruşmaya katılmadı. Polis avukatları müvekkilleri için Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla ifade talebinde bulundu.

‘MAHKEME TUTUKLAMAKTAN ÇEKİNİYOR’
Sarısülük ailesinin avukatlarından Kazım Bayraktar, siyasi iktidar, polis ve yargı işbirliğinin söz konusu olduğunu söyledi. “Katil sanık emniyet ve savcının koruması altına alındı” diyen Bayraktar, Başbakan Erdoğan’ın “Ben polisimi yedirtmem. Polis destan yazdı” sözlerini hatırlatarak mahkemeninin tutuklama kararı vermekten çekindiğini söyledi.

‘HUKUKTA GİZLİ SANIK YOK’
“Hukuk sisteminde gizli tanık var ama gizli sanık yok diyen” Bayraktar önceki duruşmada yüzünü kimliğini gizleyerek gelen sanığın suç işlediğini belirtti. Sanığın yakalama kararı verilerek duruşmaya getirilmesini talep eden Bayraktar ve SEGBİS sisteminin en alt sınrı 5 yıl olan cezalardan dolayı CMK 196 ve AİHS 6. maddesine aykırı olduğunu belirtti.

Avukatların önüne dizilen çok sayıda jandarmanın çekilmesi talebi avukatlar tarafından sık sık dile getirilirken, mahkeme ancak uzun ısrarlar sonucu jandarmayı salon dışına çıakrdı.

ETHEM’İN ANNESİ: KORKMA BİR ŞEY YAPMAYACAĞIM
Mahkeme başkanının “Birkaç tanesi kalsın demesi” üzerine, Ethem’in annesi, “Ben Ethem’in annesiyim. Korkma ben bir şey yapmayacağım. Sana hiçbir şey olmaz” diyerek tepki gösterdi.

Avukatların iddianamenin de okunmadığını hatırlatması üzerine mahkeme başkanı, sanık olmadan iddianameyi okutmaya karar verdi. Avukatların “Ama sanık yok” diye itirazı üzerine ise başkan, “İddianameyi okuyalım sanık var mı yok mu sonra bakalım” dedi. Ancak avukatların tepkisi üzerine karardan vazgeçildi.

KATİLİ YİNE TUTUKLAMADILAR
Savcı SEGBİS sisteminin uygulanmasında yasal bir engel olmadığını iddia ederek, sonraki celselerde gerekli olursa sanığın hazır olabileceğini istedi. Tutuklama talebinin reddedilmesine karar verilmesini istedi.

Mahkeme heyeti savcının talebini kabul ederek, Ethem’in katili polis Ahmet Şahbaz’ın tutuklanmamasına karar verdi.

YÜZLERCE KİŞİ ADLİYEYE YÜRÜDÜ
Adliye binasının dışında da yüzlerce polisin yer aldığı bir polis kordonu oluşturuldu. Davayı takip etmek ve adalet talebini dile getirmek için çok sayıda kentten Ankara’ya giden yüzlerce kişi sabah saatlerinde buluştukları Kızılay’dan Ankara Adliyesi önüne yürüyüş yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, CHP Milletvekili Aylin Nazlı Aka ve Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık da adliye önüne geldi. Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri adına adliye önünde bir basın açıklaması yapılırken, BES üyesi adliye çalışanları “Ethem yaşıyor, adalet öldü” yazılı döviz taşıyarak dışarı çıktı. Ethem Sarısülük için saygı duruşu yapan kitlenin adliye önünde sloganlarla bekleyişi sürüyor.

Suudi kadınlar pes etmiyor

Suudi Arabistan’da yetkililerin uyarılarına rağmen kadınlar direksiyon başına geçerek, otomobil kullanma yasağını protesto etti. En az 14 kadının gözaltına alındığı bildiriliyor.

uudi Arabistan’da, kadın aktivistlerin başlattığı “Woman2Drive” kampanyası kapsamında, yetkililerin tüm caydırıcı uyarılarına karşın en az 60 kadın direksiyon başına geçti. Kampanyayı destekleyen bazı kadınlar otomobil kullandıkları anları kameraya çekerek, internet üzerinden paylaştı. Direksiyon başına geçen kadınlardan 14’ünün gözaltına alındığı bildirildi.

Kampanya kapsamında, kadınlar geçen cumartesi direksiyon başına geçmeye çağrıldı. İçişleri bakanlığının uyarılarına rağmen, her ne kadar istenilen katılım düzeyine ulaşılamasa da, en az 60 kadının direksiyon başına geçtiği bildirildi. Yetkililer, sadece otomobil kullanan kadınların değil, kampanyayı internet üzerinden destekleyenlerin de cezalandırılacağını açıklamıştı.

“Woman2Drive”, Twitter üzerinden, kampanyanın bitmediğini ve yasak kaldırılana kadar devam edeceklerini duyurdu.

Suudi Arabistan’da kadınların otomobil kullanmasını yasaklayan bir yasa bulunmuyor. Ancak kadınlara ehliyet verilmiyor. Benzer bir protesto, 1991 ve 2011 yıllarında da gerçekleştirilmişti.

(DW)