Ana Sayfa Blog Sayfa 3721

Larpılmış bir Hamlet!

Bu hafta sizlere LARP’ı (İng. Live Action Role Playing) tanıtmaya çalışacağım. Türkçesini birebir çevirmeye kalkıp kendimi rezili rüsvan etmek istemiyorum ama oyuncuların, belli öykü örgülerini destekleyecek şekilde önceden yaratılmış karakterleri, gerçek zaman ve mekanda doğaçlama yaparak canlandırdığı bir oyun-tiyatro türü. Aslında bu tarifiyle Türkiye iç siyasetini de tanımlıyor sanki. Lafı dağıtmayalım, Türkiye’de küçük gruplarla 1990’ların sonlarında denenmeye başlayan bu tür, bugün bile, bir ana akım etkinlik türü haline gelmediyse de, aslında; ABD, İngiltere, Kuzey ve Batı Avrupa’dan Avustralya’ya kadar yaygın ve 45 yıllık bir geçmişe sahip.

Eğlenceli öykü, yoğun emek verilen gerçekçi kostümleri, kimi zaman yüzlerce kişiyi aşan kadrolarıyla LARP “partilerine” bir yenisi 6-8 Mart tarihlerinde Danimarka’daki Kronborg Kalesi’nde gerçekleştirildi: “Inside Hamlet” (Tür. Hamlet’in İçinden). Ben de The Atlantic’ten Robinson Meyermar’ın kaleminden özetleyerek, bu güzel performansı sizlerle buluşturmak istedim.

Ola ki hayal ettin: Hisar-ı Elsinore’da Hamlet LARPettin!

Yıllardan 1935, yine bir dünyadayız. Ama öyle bir âlem ki hiç bir zaman Fransız Devrimi vuku bulmamış. Büyük İktisadi Buhran 1920’lerde başlayıp yıllarca sürmüş. Avrupa’daki ezilmiş sınıflar da bunun sonucu olarak Marksizm’e kucak açmış. Kıtanın her yerinde mahrumiyetle boğuşan işçiler ayaklanmış ve Avrupa’nın büyük güç odaklarını birer birer alaşağı etmiş. Geriye tek kalan Kral Claudius’un himayesindeki Hamlet ve çevresindekiler olmuş. Hamlet’in şürekâsından olan sizi de, diğer tüm yakınlarınız gibi Elsinore Şatosu’na saklamışlar. Zira, Prens Fortinbras Kızıllarla işbirliği içinde ve sizi bulması hiç de hayırlı olmayacak… Hapsolduğunuz bu zindanlarda eski rakip ve müttefiklerinizin aralarında diğer ailelerin üyeleriyle birliktesiniz. Yüzden fazla oyuncunun katıldığı bu üç günlük etkileşimli doğaçlamada, ne dalaverelerin dönebileceğinin gerisini, siz hayal edin…

Daha çok Kronborg olarak bilinen Elsinore Şatosu
Daha çok Kronborg olarak bilinen Elsinore Şatosu

İşte “Hamlet’in İçinden” oyunu bu tema ile dönüyor. Bir metin yok. Konuların ve karakterlerin etkileşimli bir dinamikte işlemesini destekleyecek bir üst-tasarım mevcut olsa bile, yaşanan her detay katılımcıların hayal gücüyle sınırlı. Öyle ki, Polonius yine öldürülüyor, Ophelia illa ki canına kıyıyor ve kısmet olursa sonlara doğru Fortinbras ihtişamlı bir girişle oyunu “finale”ye hazırlıyor. Ama bunların haricinde her şey, katılımcı-oyuncuların oyun boyunca gelişen olayları kavrayışına, araştırmacılığına ve uyumlu rol yeteneklerine kalmış. Oyuncular birbirleriyle etki-tepki ilişkisine girebiliyor, birbirlerine tezgâhlar kurabiliyor ve olmazsa olmaz ki, aşk şarabından içebiliyorlar.

Meşhur dijital oyun “World of Warcraft” veya masaüstünde oynanan “Dungeons and Dragons” gibi oyunların gerçek mekân ve zamanda canlandırılması olarak yorumlayabileceğimiz LARP’ın, Kuzey Avrupa akımı ise daha sanatsal bir çizgide seyrediyor. Dünyanın diğer yerdeki örneklerine göre kozların paylaşılıp, kanın gövdeyi götürdüğü hasmane eğilimlerden görece uzaklar. Geleneksel fantezi edebiyatından öteye geçen bu öyküler, uzun soluklu fikir emeği harcanmış arka plan metinleri barındırırken, sanat yönetmenliği titizliğiyle hazırlanmış kostümleriyle farklılaşıyor. “İşin içindeki zanaatkârlık benzersiz”, diyor “The Foundation Stone of Nordic LARP” (Tür. Kuzey Avrupa LARP’ı Temel Taşı) editörleri.

Hamlet’in İçinden’in Elsinore Şatosu’ndaki hazırlanma süreci
Hamlet’in İçinden’in Elsinore Şatosu’ndaki hazırlanma süreci

Kurgu sanatkârlığının bu sofistike örneklerinden birinde, 1980’lerde AIDS ile yaşamanın nasıl bir şey olduğu incelenmek istenmiş. 1982-1984 arasında ABD Milli Tatili’ne isabet eden 4 Temmuz’larda düzenlenen oyunlarda katılımcılar karakterlerine HIV bulaşıp bulaşmayacağını bilmeden oynamış ve sonunda çoğunun rolleri zamanla “oyun-dışı” kalmış. Yani, ölmüş…

“Hamlet’in İçinden”i düzenleyen Odyssé firması bu tarz etkinlikleri tasarlıyor ve hayata geçiriyor. “Biz buna LARP turizmi diyoruz. Bu sayede hiçbir zaman gidemeyeceğin aslında hiç var olmamış dünyalara gidebiliyorsun.”, diyor Yaratıcı Yönetmen Bjarke Pedersen. Danimarka’daki bu kaleyi seçmelerinin nedenini de “Hamlet yapmak için en uygun yer” olarak tanımlıyor.

“Hamlet’in İçinden”, 1930’larda Fransız Devrimi’nin asla yaşanmadığı paralel bir dünyada geçiyor.
“Hamlet’in İçinden”, 1930’larda Fransız Devrimi’nin asla yaşanmadığı paralel bir dünyada geçiyor.

Geleneksel olarak “Hamlet” kararsızlığın zararları üzerinden yorumlanıyor. Hamlet kendi içinde yaşadığı gelgitlerle oyalanırken babasının intikamını almak için çok geç kalıyor. Ama bu yorumun bir LARP oyununda geçerli olması şart değil. Zira katılımcılar, oyunun ilerlemesi esnasında kendi inisiyatiflerini kullanıyorlar.

Bu nedenle Pedersen ve ekibinin alternatif gelişmelere daima hazırlıklı olması lazım: “Hamlet’in Marksist okumasına kafa yorduk. Hamlet, müthiş bir dehaya sahip gösterilirken, yargı sistemini baştan aşağı ele geçiriyor. Hamlet maceracı bir aksiyon insanı oluveriyor…”

Bir LARP yazmak çok zor: çünkü bu tanımı gereği mümkün değil! Odyssé firması, karakterleri, birbiriyle çatışma yaratacak şekilde kurgulamaya özen gösteriyor. Bu sayede öykünün ana olaylarının oluşması mümkün kılınıyor, arzu edilen “krize” ulaşılmış oluyor. Oyunculara konuşmaları veya kavga etmeleri için telkinde bulunulamıyor. Ama kreatif ekip, “ışıklandırma” gibi sahne tekniklerini kullanarak belli sahnelerin gelişimini tetikleyebiliyor. Pedersen’in takımının aşmak zorunda oldukları zorluğu, beş perdelik aksiyon dolu Hamlet gibi bir klasiği, katılımcı bir deneyime dönüştürmek olarak özetleyebiliriz.

***

İşte böyle… İstanbul’da bir LARP etkinliğinden haberdar olursanız, oyun ve oyunculukla ilgileniyor, hiç değilse eğlenmeyi seviyorsanız, düşünmeden katılın! Eh, bir zahmet bize de haber verin… Biz de gelelim, izleyelim, katılalım.

Sanatla ve barışla kalın…

Kaynak: http://www.theatlantic.com/entertainment/archive/2015/03/perchance-to-dream-larping-hamlet-at-the-real-castle-elsinore/387025/

Ek Bilgiler:
http://en.wikipedia.org/wiki/Live_action_role-playing_game
http://www.insidehamlet.com/

Şota, futbolcularına fair play adına “gol yeme” talimatı verdi ve istifa etti

Türkiye Süleyman Seba Süper Lig’in 24. haftasında oynanan Torku Konyaspor-Kasımpaşa maçında daha önce Türkiye liglerinde benzeri görülmemiş bir fair play durumu yaşandı.

72.şota arvaledze.yeşil gazete

Kasımpaşa Teknik Direktörü Şota Arveladze, kendi oyuncusu Ryan Babel sakatlık geçirirken topun dışarı atılmasını bekleyen Torku Konyaspor’a gol atan futbolcusu Donk’un centilmenlik dışı hareketini tersine çevirdi ve oyuncularına, “Torku Konyaspor’un gol atmasını engellemek için sakın defans yapmayın ve gol atmalarına engel olmayın” talimatını verdi.

Bunun üzerine Torku Konyaspor futbolcusu Hasan Kabze, kendisine yolu açan rakip takım futbolcuları arasından geçerek takımına 1-1’lik beraberliği getiren golü kaydetti.

https://youtu.be/N3kDlg3piAA

Maçın sonunda Torku Konyaspor rakibini 2-1 mağlup ederken Kasımpaşa teknik direktörü Şota, Lig TV mikrofonlarına, Olayı fazla konuşmak istemiyorum. Benim yerimde herkes aynı şeyi yapardı. Kasımpaşa’nın hocası olarak bu kararı verdim. Hem de bize yakışan budur. Maç sonu arkadaşlarla konuştum ve istifa ettiğimi açıkladım. Kulüpte çalışan herkese teşekkür ediyorum. Bütün arkadaşlarıma bundan sonra başarılar diliyorum” dedikten sonra istifasını sundu.

(Yeşil Gazete)

Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, “Ermeni soykırımını tanıyın”

Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, Alman hükümetini ‘Ermeni soykırımını tanımaya’ çağırdı.

Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, Alman hükümetinden “100 yıl önce Osmanlı topraklarında Ermenilere soykırım yapıldığını” tanımasını istedi. Ermenistan’ın başkenti Erivan’ı ziyaret eden Özdemir, “Soykırımın 100’üncü yılında, bu terimi saklamamanın zamanı artık gelmiştir” diye konuştu.

53.yeşiller partisi, cem özdemir, yeşil gazete

Özdemir, “Alman hükümetinin 1915 – 1916 yıllarında işlenen bu kanlı suçlara uygun olmayan bir dil kullanmasından üzüntü duyduğunu” da ifade etti.

Fransa ve İsviçre’nin yanı sıra çeşitli ülke parlamentoları ve uluslararası kuruluşlar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin tehcirini ve öldürülmesini ‘soykırım’ olarak nitelendiriyor. O dönemde farklı kaynaklara göre 200 bin ila 1,5 milyon Ermeni’nin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

Almanya Anayasa Mahkemesi’nden başörtüsü kararı

Almanya Anayasa Mahkemesi, okullarda tüm öğretmenleri kapsayan bir başörtüsü yasağının din özgürlüğü ile bağdaşmadığına hükmetti.

52.almanya anayasa mahkemesi başörtüsü kararı, yeşil gazete

Karlsruhe’de bulunan mahkeme, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinden yapılan iki başvuruda başörtüsü yasağının ‘anayasaya uygun olarak sınırlandırılmasına’ hükmetti. Kararda tarafsızlık ve okul barışı açısından soyut bir tehdidin başörtüsü yasağına gerekçe oluşturmadığı, yasak için başörtüsünden yola çıkarak ‘yeterli derecede somut bir tehdit’ oluşması gerektiği belirtildi.

Almanya’nın en yüksek yargı mercii olan Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili kararını cuma günü açıklamaya hazırlanıyordu. Ancak Die Tageszeitung’un haberine göre bilgisayarlarda yaşanan bir hata üzerine karar metni dün internete yansıdı. Anayasa Mahkemesi basın açıklamasının kendilerinden kaynaklanan bir hata nedeniyle kısa bir süreliğine internet sayfasında yer aldığını doğruladı.

Anayasa Mahkemesi 2003 yılında Stuttgartlı öğretmen Fereshta Ludin davasında, yasal temeli olduğu takdirde tedbir olarak başörtüsü yasağı getirilebileceğine hükmetmişti. Bu karar üzerine birçok eyalet yönetimi eğitim yasalarına başörtüsü yasağı koymuştu.

(DW Türkçe)

İzlanda AB üyeliğinden vazgeçti

320 bin nüfuslu bir ada devleti olan İzlanda, 6 yıl önce yaptığı Avrupa Birliği üyelik başvurusunu geri çekti.

İzlanda Dışişleri Bakanı Gunnar Sveinsson, hükümetin bu kararını, ülkesini ziyaret eden AB Dönem Başkanı Litvanya’nın Dışişleri Bakanı Edgars Rinkevics’e bir mektup vererek resmileştirdi.

51.izlanda.ab üyeliğinden vazgeçti.yeşil gazete

İzlanda Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Hükümet, İzlanda’yı artık aday ülke olarak görmemektedir ve bundan sonra AB’den bu karara uygun davranmasını talep etmektedir. Buna ilaveten yeni politikanın, önceki hükümetin AB katılım müzakerelerinde verdiği taahhütleri hükümsüz kıldığını vurgulamaktadır” ifadesi kullanıldı.

AB üyeliğine 16 Temmuz 2009’da başvuran İzlanda, katılım müzakerelerine 1 yıl sonra başlasa da 2013 yılında yapılan genel seçimlerde AB üyeliğine karşı çıkan sağ yelpazeden Bağımsızlık Partisi ve İlerleme Partisi’nin koalisyon kurup iktidara gelmesiyle tablo değişti. Brüksel’in, 13 Eylül 2013’te AB üyelik müzakerelerini askıya alan İzlanda’yı bu kararından döndürme çabaları sonuçsuz kaldı.

Avrupa Serbest Ticaret Birliği, Avrupa Ekonomik Alanı ve Schengen Bölgesi’ne dahil olan İzlanda, AB ile müzakerelerde en büyük anlaşmazlığı balıkçılık konusunda yaşadı. AB yetkilileri, aşırı avlanmakla suçladıkları İzlanda’dan sıkı kotalar kabul etmesini isterken, İzlanda balıkçılık konusunda daha tecrübeli olduğunu ve AB’nin kendi uygulamalarını esas alması gerektiğini savunuyordu.

(Al Jazeera)

Hekimler yarın Bayramı’nda grevde

Çalışma koşullarından ve saatlerinden şikâyet eden hekimler yarın ülke genelinde iş bırakacak. Eylem duyurusu için hazırlanan filmde koşulların zorluğu, ‘konuşmak zorunda kalan pandomim’le anlatıldı…

50.türk tabipler birliği 14 mart grev.yeşil gazete

14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla, çalışma şartları ile ilgili taleplerini bir kez daha dile getiren Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) bağlı hekimler, yarın grev yapacak. 14 Mart Tıp Bayramı’nda ise aile sağlığı merkezleri “nöbet direnişi” gerçekleştirecek. TTB, grev kararının ardından hazırladığı pandomim videosuyla yetkililere seslendi.

Milliyet Gazetesi’nden Ayşegül Kahvecioğlu’nun haberine göre grev ile ilgili hazırlanan 3 dakikalık kısa filmde, pandomim sanatıyla hekimlerin yaptıkları iş ve yaşadıkları zorluklar anlatılırken, “Polikliniklerde günde 100-150 hasta bakıyoruz. Acil servislerde 12 saat kesintisiz çalışıyor, 500 hasta bakıyoruz. 7 gün 24 saat icap nöbeti tutuyoruz. Mesai saatlerimiz belirsiz. Nöbetlerimiz kesintisiz 36 saat. Bir yandan performans/ciro, bir yandan şiddet tehdidi altındayız. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz” ifadeleri kullanılıyor. Film, pandomim sanatçısının, “Ben bile dile geldim. Böyle sağlık hizmeti olmaz” sözleriyle son buluyor.

Bu sözlerin ardından TTB’nin talepleri şöyle sıralanıyor:

“Yetkilileri ‘çağdaş köleliğe’ son vermeye çağırıyoruz. Çalışırken ve emeklilikte insanca yaşanacak bir gelir talep ediyoruz. Söz verildiği halde verilmeyen zammı talep ediyoruz. Tıp ve sağlık eğitiminde niteliğin öncelenmesini talep ediyoruz. Yurttaşlarımıza eşit, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık hizmeti talep ediyoruz. 13 Mart 2015 Cuma günü dayanışma içinde g(ö)revde olacağımızı, acil sağlık hizmeti dışında sağlık hizmeti sunmayacağımızı yetkililere ve kamuoyuna duyuruyoruz.”

(Milliyet)

Pera Film’de “Tuhaf Filmler” seçkisi görücüye çıktı

Bu yıl altıncı kez düzenlenecek olan Pera Film’in, Centre Pompidou Film Bölümü ile hayata geçirdiği “Tuhaf Filmler“in (Hors Pistes İstanbul) gösterimleri başladı.

48.Sanatçı Hayata Karşı Tuhaf Filmler.yeşil gazete

12 Mart – 1 Nisan arasında devam edecek olan programda “Sanatçı Hayata Karşı” teması altında birbirinden tuhaf yapımlar seyircisi ile buluşacak.

Tuhaf Filmler’de bu sene, Fransız ve ABD’li sanatçılar Narimane Mari, Frank Smith, Gurwann Tran Van Gie, Isabelle Prim, Shanti Masud, Marie Losier, Jonathan Caouette ve Cecile Paris’in film ve videoları gösterilecek.

49.Sanatçı Hayata Karşı Tuhaf Filmler.yeşil gazete

2008’den beri düzenlenen Tuhaf Filmler’in ilk konuğu Perşembe akşamı saat 19:00’da gösterilen Gurwann Tran Van Gie’nin “Dürüst Bir Deneyim” adlı filmi oldu. Film gösteriminin sonra yönetmen Gurwann Tran Van Gie ile bir söyleşi gerçekleştirildi.

Seçki ile ilgili ayrıntılı bilgi için: peramuzesi.org.tr/

(Beyaz Perde)

 

Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı ödülü Hasan Cemal’in

Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı’nın her yıl verdiği Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü bu yıl Hasan Cemal’in oldu.

T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün Başkanı Hasan Cemal, “46 yıllık gazetecilik kariyeri boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba” nedeniyle verilen Harvard Üniversitesi Nieman Vakfı Gazetecilikte Louis Lyons Vicdan ve Dürüstlük Ödülü’nü Boston’da aldı.

47.hasan cemal,Nieman ödülü, yeşil gazete

Ödül’in, meslekte kırk altı yılı tamamlayan T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün kurucu başkanı Hasan Cemal’e, kariyeri boyunca basının özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle verildiği açıklandı.

Tören sırasında bir konuşma yapan Hasan Cemal, “Bizi, aybaşlarındaki maaşın dolgunluğundan çok kamuoyunda getirdiğimiz ses motive eder.Ve motivasyon deyince de, kendi mesleğimizin duayenlerince -ve bu çerçevede Nieman Fellows tarafından- kabul görmek bir gazeteci için gerçekten heyecan vericidir. Bu nedenle konuşmama, hepinize bu ödülden dolayı çok teşekkür ederek başlamak istiyorum, çünkü bu ödül benim için çok anlamlı” diye konuştu.

George Orwell’ın, “Özgürlük başkalarının duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilmektir.” sözünü anımsatan Cemal, “Hiç kuşkunuz olmasın.Türkiye’de bugün hâlâ böyle bir özgürlüğe sahip çıkan, böyle bir özgürlük anlayışını güçlendirmek isteyen meslektaşlarım var. Şimdi isterseniz biraz onlardan, biraz Türkiye’den, gazetecilik kariyerimi yaptığım memleketimden söz edeyim.

Bir gazetecinin 1 tweet nedeniyle gözaltına alındığı, cep telefonuna, bilgisayarına el konulduğu ve hakkında tam 5 yıl hapis istendiği bir ülkeden geliyorum. Bir başbakanın sosyal medyayı baş belası ilan ettiği bir ülkeden geliyorum. Twitter’ın, YouTube’un siyasal iktidar talimatıyla yasaklandığı bir ülkeden geliyorum. Bir başbakanın telefon talimatıyla haber attırdığı, gazeteci attırdığı, televizyon programı sansürlettiği, hatta televizyon tartışma programlarına kimin çıkıp kimin çıkmayacağına karıştığı bir ülkeden geliyorum.

Bir başbakanın telefonda, bir yazıdan dolayı bir gazete patronunu ağlatıncaya kadar azarlayabildiği bir ülkeden geliyorum. Bu patron benim patronumdu. Servetini gazete kâğıdından, gazetecilikten değil, devletle iş ilişkilerinden yapmıştı. Bu yüzden olacak, başbakan tarafından azarlandığında, sesini çıkaramadı. Ve başbakanın bu gazete patronunu ağlatıncaya kadar azarlamasının nedeni ise benim yazmış olduğum bir yazıydı” diyerek Türkiye’de basın özgürlüğünün geldiği aşamayı aktardı.

 

 

Buldan, İmralı için “Heyet var” dedi, Akdoğan yalanladı

HDP Grup Başkan Vekili aralarında akil insanlar heyetinden bölge başkanlarının da olduğu 16 kişinin İmralı’ya gideceğini belirtirken, Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Buldan’ın sözlerinin doğru olmadığını söyledi.

 

54.imralı heyeti

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’le birlikte Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la görüştü.

Görüşme sonrası açıklama yapan Buldan, 16 kişilik izleme kurulunun İmralı Adası’na giderek PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşeceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Akdoğan ise görüşmeye atfen yapılan açıklamaların sürecin ciddiyetiyle bağdaşmadığını söyledi.

İzleme kurulunun İmralı’ya ne zaman gideceğinin henüz netleşmediğini belirten Buldan, ama kendilerinin bu haftasonu adaya gideceğinin netleştiğini ifade ederek 16 kişilik izleme kurulunda yedi kişinin akil insanlar heyeti bölge başkanları olacağını belirtti.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada bahsedilen isimlerin gerçek olmadığını belirtti.

“Bazı basın organlarında 16 kişilik izleme heyeti kurulduğu belirtilerek isim listeleri yayınlanmaktadır. Bunlar külliyen yalan ve uydurmadır. Meclis’te gerçekleşen sıradan bir görüşmeye atfen spekülasyonlara yol açacak açıklamalar yapılması sürecin ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır.” diye yazdı.

(bianet)

 

Sinop’ta nükleer karşıtı panel

Sinop Nükleer karşıtı Platform (NKP) tarafından gerçekleştirilen “Sinop Fukoşima olmasın. Nükleer maceraya neden hayır diyoruz” başlıklı panele konuşan NKP yürütme kurulu üyesi Fuat Aydın ve nükleer karşıtı bilim insanı Nejdet Pamir katıldı.

45.nükleer karşıtı panel sinop, yeşil gazete

Fuat Aydın konuşmasında, “Brüksel yakınlarındaki Linz şehrinde kurulu nükleer santralden örnekler vererek, “Yetkililer, nükleerle elde edilen enerjinin pahalı olduğunu, arızaların büyük felaketlere yol açtığını, santralin ömrü dolduğunda söküm masraflarının da kurulması kadar pahalı olduğunu gizleyemedi” dedi.

Necdet Pamir de, “ Fukuşima felaketinin ardından, Japonya nükleerden vazgeçti ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldi, gelişmiş Avrupa ülkeleri nükleerden çark etti” dedi. Pamir ayrıca, Sinop’ta kurulmak istenen santralın balıkçılığa büyük zararlar vereceğini de sözlerine ekledi.

(Evrensel)