Ana Sayfa Blog Sayfa 3255

Mukavemet Dergisi’nin ilk sayısı bayilerdeki yerini aldı

Siyaset, bilim, kültür-sanat ve felsefe dergisi Mukavemet yayın hayatına başladı.

Her ay siyasetten ekonomiye, toplumsal mücadeleden felsefeye, sanattan bilime özel dosya konularıyla okuruyla buluşacak olan Mukavemet’in ilk sayısı bayilerdeki yerini aldı.

İlk sayısında ‘korku’ temasını ele alan Mukavemet, gür bir sesle ‘korkuya hayır’ diyerek, “Mukavemet, yüzünü güneşe dönmüş herkesi, birlikte anlamaya, birlikte üretmeye ve birlikte değiştirmeye çağırıyor. Mukavemet’e davet var!” çağrısında bulundu.

Mukavemet’in ilk sayısına katkıda bulunan isimler şöyle:

Adnan Saatçi, Ahmet Altun, Akçay Taşçı, Akif Kara, Ali Bülent Erdem, Alpaslan Tavşancı, Can Atalay, Çise Atalay, Damla Özen, Deniz Kahya, Deniz Özlem Bilgili, Doğan Alpaslan Demir, Ecevit Aktaş, Elif Köksal, Emrah Çetin, Emre Tansu Keten, Ercüment Akdeniz, Esen Acarer Kahya, Fuat Ercan, Gökçe Çataloluk, Hakan Tanıttıran, İsmail Güney Yılmaz, İzlem Aybastı, Kamil Kartal, Kubilay Kartal, Melda Onur, Özcan Dursun, Özgür Karaduman, Özlem Dündar, Özlem Özkan, Özlem Türkmen, Perihan Meşeli, Rıfat Doğan, Serkan Aydın, Süleyman Karan, Taylan Kesanbilici, Tuba Torun, Umut Kocagöz, Vildan Tekin, Yeşim Dinçer, Zehra Firdevsoğlu, Zülfiye Yılmaz

 

(Yeşil Gazete)

Türkiye’nin görme engelli ilk dağcısı: Dağa göz değil, yürek tırmanır

0

Türkiye’nin görme engelli ilk dağcısı ve maraton koşucusu milli sporcu Necdet Turhan, ‘Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve’ projesiyle şu ana kadar 5 kıtada 5 maraton koştu ve 4 dağın zirvesine tırmandı. Turhan, önümüzdeki günlerde ise projenin finalini gerçekleştirmek için Avustralya’ya gidiyor.

1957 yılında Balıkesir‘de doğan Necdet Turhan, bir memur ailesinin en küçük bireyi. Orta ve lise öğrenimini Bursa’da tamamlayan Turhan, 23 yaşında başlayan kornea sorunları nedeniyle görme yeteneğini tümü ile kaybetmiş.

Gazete Karınca’dan Ezgi Gül’e konuşan Turhan, “Gözlerimin artık görmediğine inanamıyordum, fakat yeni yaşamıma alışmak zor olmadı benim için. Her nedense kör olmanın başlangıcındaki ağır yük ezemedi beni” diyor.

Rehabilitasyonun ardından ODTÜ’de üniversite yaşamına başlayan Turhan, dağcılık ve atletizme ise onur üyesi olduğu ODTÜ Dağcılık Kolu’nda başlıyor.

Görme engelli sporcu ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden ise şeref öğrencisi derecesiyle mezun oluyor.

Emekli memur olan Turhan, Bursa’da yaşıyor. Spor çalışmaları dışında görme engellilere gönüllü danışmanlık yapıyor ve sesli bilgisayar eğitimleri veriyor.

“Gönüllü olarak çalışıyorum, engellilere ve engelli ailelerine verebileceğim bütün desteği vermeye hazırım. Benimle internet sitem üzerinden irtibata geçen herkese destek vermek isterim.”

5 kıtada 15 yıllık emek

Türkiye’nin görme engelli ilk dağcısı ve maraton koşucusu, milli sporcu Necdet Turhan 2002 yılında başladığı ‘Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve’ projesi kapsamında Ağrı Dağı, Klimanjero, Month Blanc, ve Colorado-Sherman’a tırmandı; New York, Atina Maratonları, Japonya Dünya Körler Maratonu, Sydney ve Mısır-Luxor Maratonları’nda koştu.

Turhan şimdi ise bu projenin finalini gerçekleştirmeye hazırlanıyor:

“5 kıtada 15 yıllık bir emek. 15 yıl inişleriyle, çıkışlarıyla, düşüşleriyle, kalkışlarıyla çok geniş bir zaman dilimi. Bir sürü sorun, hayal kırıklığı yaşamama rağmen her zaman kulvarımda kaldım ve şimdi finale geldik. Herkesin hayatında sıkıntılar, olumsuzluklar olur. Rasyonel tercihlerinden hiçbir zaman caymasınlar, kulvarlarını terk etmesinler. Mutlu sona mutlaka ulaşılacaktır.”

Avustralya’nın en yüksek noktasına tırmanacak

Turhan, finalde Avustralya’nın en yüksek noktası Kosciusko Zirve tırmanışı için antrenörü Nevzat Öntaş ile 27 Şubat – 12 Mart 2017 tarihleri arasında Avustralya’ya gidiyor.

Etkinlik, ABD’de yaşayan Türkiyelilerin 2003 yılında oluşturduğu Bridge to Türkiye (BTF) Derneği tarafından bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında koordine edilip destekleniyor.

“Final dernekle gerçekten çok güzel oluyor. Dernek Amerika’da geniş kitlelere seslenen bir oluşum, Türkiye’deki eğitim çağındaki çocuklara ve görme engellilere destek veriliyor. Sadece bu projeyle 5 görme engelli öğrenciye burs verilecek ve 16 kör okulu için Braille İngilizce öğrenim setleri basılacak.”

‘‘Dağa göz değil yürek tırmanır’’

Necdet Turhan’ın zirvelerde açtığı pankartlar da dikkat çekiyor. Bu pankartlarda “Engeller Aşılmak Sorunlar Çözülmek İçindir”, “Yaşamı Sevmek İçin Yürek Başarmak İçin Emek Gerek”, “Dağa Göz Değil Yürek Tırmanır” yazıyor. Turhan bunlar hakkında ise şunları söylüyor:

“Dağlarda açtığım pankartlar her zaman insanların dikkatini çekti. Kullandığım sloganlar hem yaşam felsefemi hem de 15 yıllık geniş zaman diliminde verdiğim mücadeleyi yansıtan şemsiye sloganlar, markam oldular.”

 

(Gazete Karınca)

“Günde 10 porsiyon meyve sebze ömrü uzatıyor”

Londra’daki Imperial College Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, günde 10 porsiyon sebze ve meyve yemek yılda 7,8 milyon erken ölümün önüne geçebilir.

Araştırmacılar 95 ayrı araştırmadan veri çekerek 2 milyon insanın yeme alışkanlıklarını inceledi.

BBC Türkçe’den James Gallagher’in Uluslararası Epidemoloji Dergisi’nde yayımlanan araştırmadan aktardığı habere göre, sebze ve meyvelerin ömrü uzattığını öne sürüyor.

Yapılan incelemeler yarım muz, bir armut veya üç dört kaşık ıspanak (80 gram) kadar ufak bir porsiyonun bile kanser ve kalp hastalıkları riskini azaltmaya yaradığını kanıtlıyor.

Kanser riskini azaltan sebzeler:

Yeşil sebzeler (Ispanak gibi)
Sarı sebzeler (Biber gibi)
Turpgiller (Karnıbahar gibi)

Kalp hastalıkları ve inme risklerini azaltan sebze meyveler:

Elma
Armut
Turunçgiller
Salata
Yeşil yapraklı sebzeler (Marul gibi)
Turpgiller

Hiç meyve yemeyen kişilerle karşılaştırıldığında:

200 gram meyve sebze yemek kalp ve damar hastalıkları riskini yüzde 13, 800 gram yemek yüzde 28 azaltıyor.
200 gram meyve sebze yemek kanser riskini yüzde 4 azaltırken, 800 gram yemek yüzde 13 azaltıyor.
200 gram meyve sebze yemek erken ölüm riskini yüzde 15, 800 gram yüzde 31 azaltıyor.

Araştırmacılar henüz 800 gramdan fazla meyve ve sebze yemenin daha yararlı olup olmadığını bilmiyorlar.

Ancak birçok insan Dünya Sağlık Örgütü’nün günde 5 porsiyon (400 g) meyve ve sebze yeme önerisine dahi yaklaşamıyor.

Araştırmacılardan Doktor Dagfinn Aune, “Sebze ve meyve yemenin kolestrol seviyesini ve tansiyonu düşürdüğü, ayrıca damarların ve bağışıklık sisteminin sağlığına yararlı olduğu kanıtlandı. Bunun nedeni sebze ve meyvelerin kompleks yapıda besin maddelerine sahip olması olabilir. Mesela, sebze ve meyvelerde antioksidan var, bu da DNA hasarını azaltarak, kanser riskini azaltıyor” diyor.

BBC’ye konuşan Doktor Aune, araştırma bulgularının kimseyi günde 5 porsiyondan fazla sebze ve meyve yemek zorunda bırakmadığına dikkat çekti.

“Günde 5 porsiyon önerisini yükseltmenin yalnızca sağlığa olan yararlarını düşünmek yetmez, bunun uygulanabilir olup olmadığını da düşünmeliyiz. Araştırmamız günde 5 porsiyon önerisini destekliyor, hatta daha fazla meyve sebze yemenin daha da yararlı olduğunu gösteriyor” dedi.

İngiltere Genel Sağlık baş beslenme uzmanı Doktor Alison Tedstone da, “Günde 5 porsiyonluk bir hedef koymak sağlıklı ve dengeli beslenmenin yapıtaşı, ayrıca birçok hastalığın önüne geçebilmenin uygulanabilir bir formülü. 5 porsiyondan fazla meyve ve sebze yemek iyi bir şey ancak gerçekçi olmayan bir beklenti yaratıyor” dedi.

Araştırmacılar inceledikleri 95 araştırmada yaşam tarzı, egzersiz yapmak gibi sağlığı etkileyen faktörleri hesaba katmadılar; ancak Doktor Aune, sonuçların oldukça sağlam olduğunu söylüyor.

 

(BBC Türkçe)

Anadolu Ajansı: TSK destekli ÖSO, El Bab’ı IŞİD’in elinden aldı

Anadolu Ajansı, TSK destekli Özgür Suriye Ordusu’nun, El Bab ilçe merkezini ele geçirdiğini duyurdu.

El Bab merkezinin tamamını terör örgütü IŞİD’den kurtardığı belirtilirken TSK destekli ÖSO, halihazırda IŞİD’in döşediği mayın ve diğer bomba düzeneklerini temizliyor.

AA’nın haberi şöyle:

Bab’daki harekâtta yer alan ÖSO’nun saha komutanlarından Ahmed el-Şahabi, ”Bab kent merkezinin kontrolü şimdi muhaliflerde. Mayın ve patlayıcılardan dolayı kontrolü bir şekilde ilerliyoruz. Ama kent merkezi artık muhaliflerde” diye konuştu.

TSK ve ÖSO, 24 Ağustos’ta başlayan Fırat Kalkanı Harekatında Azez-Cerablus arasını terör örgütlerinden temizledikten sonra, geçen Aralık ayı başında Bab’a yönelmişti.

Fırat Kalkanı unsurları, ilçe merkezine hızla girmek yerine, teröristlerin direnişini kırmak için Bab’ın çevresini kuşatarak merkeze ilerleme seçmişti. Böylelikle sivil kayıpların önüne geçilmesi amaçlanmıştı.

Fırat Kalkanı’nın 184. günü

Fırat Kalkanı Harekâtı’nın 184. gününde şimdiye kadar bin 900 kilometrekareden fazla alan terör örgütlerinden arındırıldı.

Harekâtın derinliği Türkiye sınırından Suriye içlerine 35 kilometreye ulaştı.

Rektörler, akademisyenleri nasıl ihraç ettiklerini anlattı

Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) akademisyen ihraçları konusunda üniversite yönetimlerini işaret eden açıklamasının ardından, Başbakan Binali Yıldırım dün Ankara’da televizyon, gazete ve haber ajanslarının genel yayın yönetmenlerine ”Maalesef bazı yöneticiler geçmiş hesaplarını görüyor” dedi. Üniversite rektörleri de konuyla ilgili soruları yanıtladı.

Son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversitelerde yapılan akademisyen ihraçlarından sonra özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara’daki üniversitelerde ihraçlara karşı protestolar sürüyor.

İstanbul, Ege, Ankara, Galatasaray, Koç ve Boğaziçi Üniversitesi gibi Türkiye’nin en köklü üniversitelerinde öğrenciler ve meslektaşları atılan diğer akademisyenler, OHAL’de sayısı 5 bine ulaşan akademisyen ihraçlarına tepki gösteriyor.

İhraçlara tepki gösteren öğrencilerin üniversiteleri ve hocaları farklı olsa da taşıdıkları döviz aynı: “Hocama Dokunma”

YÖK ise ihraç edilecek akademisyenlerin üniversiteler tarafından belirlendiğini açıklayarak, 6 aydır netlik kazanmayan ‘ihraç listelerinin nasıl hazırlandığı’ tartışmasında üniversite yönetimlerini işaret etti.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan rektörler, akademisyenlerin ihracına karar verirken ‘ilgili istihbarat birimleriyle’ ortak çalışma yürütüldüğünü söylüyor.

Rektörler ayrıca ihraç listelerine ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza atan Barış İçin Akademisyenlerin eklendiğini söylüyor.

Nitekim üniversitesi tarafından OHAL’den önce işten atılan imzacılar dışında, 312 imzacı akademisyen KHK’larla ihraç edildi.

İmzacı akademisyenleri KHK ile ihraç eden üniversitelerin başında, Ankara Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi geliyor.

”Yaptığımız değerlendirmeler şeffaf”

88 ihraçla Ankara Üniversitesi, en fazla imzacı akademisyeni ihraç eden üniversite oldu. Ankara Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş ise, danışmanları aracılığıyla ilettiğimiz röportaj taleplerimize yanıt vermedi.

YÖK’ün ihraçları belirlemede üniversiteleri işaret ettiğini hatırlattığımız Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, “YÖK’e karşı olarak herhangi bir açıklama yapmam söz konusu değil” dedi.

219 akademisyenin ihraç edildiği Gazi Üniversitesi’nde, rektör Prof. Dr. İbrahim Uslan ise “Yaptığımız değerlendirmelerin sonuna kadar şeffaf olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Uslan, Gazi Üniversitesi’nde üç imzacı akademisyenin dışında ihraç edilen diğer akademisyenlerin, Fethullah Gülen cemaatiyle ilişkilerinin tespiti noktasında ‘hükümet tarafından sıralanan’ kriterlerin geçerli olduğunu söylüyor:

“Elbette ki bu süreç komisyonlar ile yürüyor. Elbette itiraz başvuruları yapanlar da oluyor ve bu başvurular farklı komisyonlar tarafından değerlendiriliyor. Yine KHK ile iki kişinin iadesi yapıldı mesela.”

130’dan fazla akademisyenin ihraç edildiği Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kemal Çelebi ise, kamuoyunun akademisyenlerin ihraçlarına yönelik rektörlerden açıklama beklentisi olduğunu kabul etmekle birlikte, “FETÖ’yle ilgili atılanlardan ziyade, bildiriye imza atıp atılanlardan sonra bu konu daha çok gündeme geldi. Fakat zaten Celal Bayar’da o kapsamda olan yok” açıklamasını yapmakla yetindi.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen, üniversiteden yaklaşık 70 akademisyenin ihraç edildiğini fakat “bu konuda özellikle BBC Türkçe’ye görüş vermek istemediğini” belirtti.

Marmara Üniversitesi rektörü: Karar tamamen bize ait

Protestoların hala devam ettiği Marmara Üniversitesi’nde, 7 Şubat’ta ihraç edilen ve tamamı imzacı olan 23 akademisyenlerle birlikte OHAL’de çıkarılan KHK’larla 80’den fazla akademisyen ihraç edildi.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat ile, üniversiteden ihraç edilen akademisyenlerin nasıl belirlendiğini ve değerlendirme sürecinin detaylarını konuştuk.

Arat, imzacı hocaları ihraç etme konusunda tüm inisiyatifin Marmara Üniversitesi’nde olduğunu ve bu konuda rektörlüğün üzerinde herhangi bir baskı olmadığını vurguluyor ve “karar tamamen bize ait” diyor.

KHK’larla akademisyen ihraçları başladığından beri, rektörler kamuoyunda “imzacı akademisyenleri görevden atarak hükümetin ve YÖK’ün gözüne girme” yarışında olmakla suçlanıyor.

Bu suçlamaları ve imzacı akademisyenlerini ihraç etmeyen üniversitelerin de olduğunu hatırlattığımız Arat ise, “Öyle bir gayret içinde olduğumuzu söylemek bence çok yanlış olur. Biz tamamen hukuki süreç içinde bunu değerlendirdik. Diğer üniversitelerin aldığı kararlar kendilerini bağlar” diyor.

Arat ayrıca Marmara’daki imzacı akademisyenlere ihraç edilmemeleri için bildiriden imzalarını çekmelerini söylediklerini ama hiçbir akademisyenin imzasını geri çekmediğini söylüyor.

”Bildiri metninin kendisi bir kriterdi”

Arat’ın aktardıklarına göre, Marmara Üniversitesi bünyesinde Fethullah Gülen yapılanmasıyla ilişiği olanlar ve Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenler için olmak üzere üniversitede iki farklı inceleme komisyonu kuruldu.

Arat, esas olarak Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenlerin ihraç edildiğini ve bildiri metninin değerlendirmede tek kriter olduğunu söylüyor:

“Marmara Üniversitesi olarak imzacı olan arkadaşları listeden seçtik. Yani isim belirlemek için özel bir çaba gösterilmedi. Listede adları açıkça var zaten.

“Bu kişiler için hepsi hukuk profesörlerinden oluşan beş kişilik bir soruşturma kurulu oluşturduk. İmzacıların savunmaları alındı. Kurulun yaptığı soruşturma sonucu karar verildi ve biz de isimleri YÖK’e ilettik.

“Sonuçta ortada bir metin var ve o metin uzman hukukçularımız tarafından içinde suç unsuru olup olmadığı hususunda değerlendirildi. Burada metnin kendisi bir kriterdir. Hukukçu olmadığım için daha detaylı açıklayamam.”

Arat, ilk KHK’larla ihraç edilen 60 akademisyenin ise Fethullah Gülen yapılanmasıyla ilişkili oldukları gerekçesiyle ihraç edildiklerini anlatıyor:

“FETÖ’den dolayı ihraç edilenler için de yine hukukçulardan oluşan farklı bir komisyon kurulmuştu. Bu ihraçlarda kriterler; Bylock kullanımı, Bank Asya havaleleri, cemaatin şirketleriyle bağlantısı olma, cemaatin okullarına çocuklarını gönderme gibi objektif kriterlerdi. Akademisyelere ait bu bilgiler ilgili istihbarat birimlerinden bize aktarıldı.”

”Hükümetimiz nasıl takdir ederse öyle olur”

İhraç edilen akademisyenler, akademik niteliklerinin dört duvarla sınırlı olmadığını ama ‘hukukun işlediği’ birgün üniversitelere geri döneceklerini söylüyor.

Arat’a göre, akademisyenlerin geri dönüp dönemeyeceklerine karar verme yetkisi üniversitelerde değil:

“Akademisyenler hükümetimizin aldığı KHK kararı ile ihraç edildiler. Bu tamamen onların inisiyatifinde. Hükümetimiz bu konuda nasıl takdir ederse öyle olur.”

Arat, üniversite bünyesinde imzacı akademisyenlerin ihraçlarına itirazları için henüz bir başvuru sistemi kurulmadığını anlatıyor:

“Bu hususta disiplin amirimiz YÖK’ün bu noktadaki tavsiyelerini bekliyoruz. Biz kendi başımıza karar veremeyiz. Olay artık bizden çıktı. Burada hükümetimiz ve YÖK’ün çizeceği yol haritasına göre hareket edeceğiz.”

İstanbul Üniversitesi: İşlemler KHK kapsamında yürütüldü

OHAL’de 192 akademisyenin ihraç edildiği İstanbul Üniversitesi’nde de geçen hafta öğrenciler akademide yaşanan ihraçları Beyazıt ana kapısında protesto etti ve altı öğrenci gözaltına alındı.

İstanbul Üniversitesi’nde de öğrenciler, akademisyenlerin sadece muhalif oldukları icin işlerinden atılarak üniversitelerin niteliksizleştirildiğini savunuyor.

Sorularımızı yazılı olarak ilettiğimiz İstanbul Üniversitesi Rektörü Mahmut Ak, bu eleştilere yönelik herhangi bir değerlendirme yapmazken, ihraç işlemlerinin KHK kapsamında yürüdüğünü söyledi:

“667 sayılı KHK’nın ilgili maddelerince ‘terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara’ üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu personelinin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. İstanbul Üniversitesi olarak ilgili kurumlarla gerekli işbirliği yapılarak KHK kapsamında işlemler yürütülmüştür.”

 

(BBC Türkçe)

Altın boynuz, beton boynuza dönecek; Haliç’in büyük kısmı doldurulacak!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen işadamı Fettah Tamince’nin ihalesini aldığı ‘Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’nin yapılması durumunda ‘altın boynuz’ olarak bilinen Haliç’in büyük kısmı doldurulacak.

Haliç’in 14 bin 89.23 metrekare olan dolgu alanına, 4 bin 159 metrekare daha ilave edilecek. Haliç kıyısına yat limanı, platform, iskele ve rıhtım yapılacak. Projeye ilişkin imar planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak askıya çıkarıldı. Planlara 21 Mart’a kadar itiraz edilebilecek.

Geçmişi Fatih Sultan Mehmet’e dayanan tersaneler, 2013 yılının Temmuz ayında Haliç Yat Limanı ve Kompleksi için ihaleye çıkarıldı. İhaleyi 1 milyar 346 milyon dolarla Fettah Tamince’ye ait Rixos otelleriyle bilinen Sembol Uluslararası Yatırım ile Ekopark Turizm- Fine Otel’den oluşan konsorsiyum kazandı. İhalede sunulan projenin 4 yılı inşaat, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirileceği belirtildi. 559 yıllık Haliç Tersaneleri, 2014 yılının Ekim ayında boşaltıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2015 yılının Mart ayında 250 dönümlük araziyi, “özel proje alanı” ilan etti.

‘3 Etap’a bölündü

Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın haberine göre, proje 1. etap tarihi sit alanını, 2. etap deniz tarafında kalan alanlar ve 3. etap özel proje alanı dışında kalan zindan arkası mezarlığı ve park alanını olmak üzere 3’e bölündü. Ticaret – turizm alanı, cami, idari tesis alanı gibi fonksiyonları kapsayan 1. etaba ilişkin Taşkızak ve Camialtı Tersaneleri imar planları 3 Mart 2016 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylarak askıya çıkarıldı. Planın 2. etaba ilişkin Taşkızak ve Camialtı Tersaneleri kıyı kesimi imar planları ise önceki gün bakanlık tarafından onaylanarak askıya çıkarıldı.

Davalar sürüyor

İhalenin tamamlanmasından kısa süre sonra Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, kamu yararına ve hukuka açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı aleyhine yürütmenin durdurulması ve projenin iptali için dava açtı. CHP İzleme Komisyonu da projeye karşı dava açtı. İki dava da sürüyor.

Yeni planda neler var?

Plana göre her biri en az 70 yat bağlama kapasiteli 2 adet yat limanı yüzer iskele sistemi kullanılarak yapılacak. Proje kapsamında 2 adet de iskele yapılacak. Haliç kıyısında şu an 14 bin 089 metrekare dolgu alanın olduğu belirtilen planda proje kapsamında da 4 bin 159 metrekare dolgu yapılacağı belirtildi. Böylece proje alanında mevcut ve planlanan dolgu alanlarının toplam büyüklüğü 18 bin 248 metrekare olacak. Projede metrekare açısından alan kullanım dağılımı ise şöyle olacak: Yat limanı: 50 bin 666, iskele: 5 bin 21, rıhtım: 11 bin 971, platform: 952, kızak: 459.

 

(Cumhuriyet)

Almanya’dan resmi davetlerde et yasağı

Almanya schnitzel ve sosisin ülkesi olabilir ama Alman Çevre Bakanlığı’nın yeni hükumet kararı bunları gölgede bırakacak. Bu hafta başında Almanya Çevre Bakanı Barbara Henricks, Çevre Bakanlığının resmi davetlerinde etin yasaklanacağını duyurdu. Henricks bu kararın alınmasının nedeni olarak da et üretiminin çevreye maliyetini öne sürdü.

Endüstriyel hayvancılık küresel iklim değişikliğinin ve çevre tahribatının başlıca nedeni. Sığır gibi besi hayvanları yiyeceklerini sindirirken metan üretiyorlar. Metan çok etkili bir sera gazı, 20 yıllık bir süreçte karbondioksitden 86 kat daha etkili. Küresel olarak besi hayvanları sektörü tüm insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %14.5’ini oluşturuyor. Küresel hayvancılık karbon ayak izini sadece hayvanların ürettiği metan gazı değil, et ürünlerinin üretilmesi, işlenmesi, paketlenmesi, kargolanması ve saklanması için harcanan fosil yakıtlar da oluşturuyor. Endüstriyel hayvancılık aynı zamanda toprak ve su bozumuna da neden oluyor. Büyük tarım arazileri besi hayvanlarının otlanması için temizleniyor. Örneğin dünyanın en büyük sığır üreticilerinden olan Brezilya’da Amazon ormanları bu hayvanların otlaması için kesiliyor, yerlerine sığır çiftlikleri ve sığırların yemesi için soya tarlaları açılıyor.

Almanya’nın yeni politikası siyasi rakiplerinden de eleştiri aldı. Yasağın arkasındaki kadın, Henricks, Sosyal Demokratların üyesi. Angela Merkel’in partisi olan Hristiyan Demokratlar ise bu et yasağının insanların seçim haklarını ihlal ettiğini öne sürüyor.

Sosyal Demokratlar ise Çevre Bakanlığı’nın sorumluluğunun ülke için sürdürülebilirlik örnekleri teşkil etmesi olduğunu söyledi. Çevre Bakanlığı “Kimseye ne yemesi gerektiğini söylemiyoruz, ama iklim koruma için iyi bir örnek oluşturmak istiyoruz. Vejetaryen yemek, etobur beslenmeye göre çok daha iklim dostu” açıklamasını yaptı.

 

(Yeşil Gazete, Thinkprogress)

İsveç’in gündemi: Çalışanlara mesai saatleri içinde seks olanağı önerisi

İsveç’in Övertorneå Belediyesi’nin sosyal demokrat meclis üyesi Per-Erik Muskos seksin sağlıklı yaşam faktörlerinden biri olduğunu gerekçe göstererek ‘Personele çalışma saatleri içinde seks yapma olanağı’ tanınmasını isteyen meclis önergesi sundu.

Meclis Üyesi Per-Erik Muskos önergesinde belediye nüfusunun ve doğum oranının azalmasına dikkat çekerek ‘‘Çocuk doğumları özendirilmelidir. Ayrıca seks mükemmel bir jimnastik şekli olduğu gibi, insan mutluluğu üzerindeki olumlu etkileri de bilimsel olarak belgelenmiştir. Böylece belediye bir taşla iki kuş vurmuş olur. Bu nedenle belediye, personelini sağlıklı yaşam saatinde eve giderek partneriyle seks yapmaya teşvik etmelidir’’ dedi.

Belediye meclis üyesi küçük çocuklu ailelerinin daha fazla çocuk istiyorlarsa, birbirlerine daha fazla zaman ayırarak daha fazla seks yapmalarını isteyip evli olmayan personelin de ‘ücretli seks saatinden’ yararlanması gerektiğini söyledi.
Muskos’un önergesi meclis üyeleri arasında gülüşmelere neden olurken Per-Erik Muskos konunun şaka yapılacak yanının da olmasına karşın kendisinin ciddi olduğunu belirtti.

 

(Ajanslar, Yeşil Gazete, TheLocal)

Albayrak: Bir bakmışsınız 10 sene sonra enerji ihraç etmeye başlamış bir ülke olmuşuz!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Enerji Uzmanları Derneği tarafından düzenlenen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) 15. Kuruluş Yıldönümü programında konuştu. Albayrak, Türkiye’nin enerji konusunda ithalatının düştüğünü, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verdiklerini belirterek, “Bir bakmışsınız 10 sene sonra enerji ihraç etmeye başlamış bir ülke olmuşuz” şeklinde konuştu.

 

15 yılda EPDK’nın önemli bir mesafe kaydettiğini ifade eden Albayrak, Türkiye’nin ‘büyüme ve başarı’ hikayesinde enerjinin dinamo etkisi oluşturduğunu ileri sürdü.

Albayrak, bakanlık olarak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına önem verdiklerini hatırlatarak, “Yılda ortalama 50 milyar dolar enerji ve maden ithalatına veren bir ülkeden, bir bakmışsınız 10 sene sonra enerji ihraç etmeye başlamış bir ülke olmuşuz. Türkiye olarak enerjiyi daha kaliteli ve ucuz şekilde topluma kazandırma, ulaştırma hedefimiz var. Bunun ötesinde büyük Türkiye’nin artık bölgesel ve küresel noktada önemli bir ham madde olan enerjide, büyük resimde, söz söyleyen bir oyuncu olması gerekiyor. Bunu inşa etmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.

Albayrak, yerli kaynakların enerji üretimindeki payını artırılacağını belirterek, “Önümüzdeki 10 yılda elektrik üretiminde yerli kaynakların payını en az üçte ikiye çıkarmamız lazım. Bu yıl bu oranı yüzde 50’nin üzerine taşımalıyız. Hep birlikte omuz omuza çalışacağız.” dedi.

“Yıllardır aynı yemeği pişiriyorlar”

Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye yılda 50 milyar doları dışarı para verirken artık daha az vermeye başladığında bu birilerini üzecek, sinirlendirecek. Birilerini farklı yolları denemeye itecek. E görüyoruz yıllardır. Enerji de olduğu gibi tüm Türkiye’de bu böyle. Son 3-4 yıldır bunu yaşamıyor muyuz? Arkasında malum ülkelerin olduğu terör örgütleri üzerinden, işte PKK’sı, FETÖ’sü, Gezi’den beri yaşamıyor muyuz, 17-25’te yaşamıyor muyuz? Akıl akıl peşime takıl. Bu söyleme takılanları da görüyoruz yani. Heybede neler var. O patlayacak, bu patlayacak. Lafa bakıyoruz, ciddiye almıyoruz, almayacağız. Yıllardır aynı yemeği pişiriyorlar. E aynı yemeği pişirirsen aynı oyu alırsın, aynı duruşu alırsın, aynı siyaseten yok olmaya mahkûm olursun, gün gelir seni halk kazıyarak tasfiye eder. Seçmenin tasfiye eder. Parti teşkilatın tasfiye eder. Zannediyorum referandumdan sonraki süreçte Türk siyasetinde de bir dönüşüm olacaktır. Çünkü bu hezeyanlarla terör örgütlerinin söylemciliğine yeltenenler Türk siyasetinde yok olmaya yüz tutacaklardır. Lafa bakacağız, söylenene bakacağız sonra işimize bakacağız. Onun için tek hedefimiz var. Büyük Türkiye’ye bir tuğla, bir taş daha nasıl koyarız? Bu noktada Türkiye için, 80 milyon için daha fazla üretmeye, daha fazla büyümeye ve gelişmeye nasıl katkı yaparız? Yıllarca bu statükonun temsilcisi olmuş, yurt dışında terör örgütlerini beslemiş, fon vermiş, kaynak olmuş ve onların siyasi söylem ve uzantılarını repete etmiş insanların söylemine değil, halkın söylemine kulak vereceğiz ve daha çok çalışacağız.”

 

(Yeşil Gazete, Ajanslar)

Doğa Koruma Müdürlüğü dağ keçisi katlini turizm başarısı olarak duyurdu

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Niğde Şubesi, sosyal medya hesabında, milyarder bir iş adamının av görüntülerini övgü dolu sözlerle paylaştı. Müdürlüğün paylaşımında “Dünyanın dolar milyarderi Niğde’yi dünya basınına taşıdı” başlığı kullanıldı.

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün paylaşımında, dünyanın en büyük mermi ve fişek üreticilerinden biri olan Hornady’nin sahibi Jason Hornady’nin Niğde’ye gelip hayvanları öldürmesinden övgü ile söz ediliyor.

Kırmızı Tilki’de yer alan habere göre, Hornady’nin katlettiği bir dağ keçisi ile çekilmiş fotoğrafının da yer aldığı paylaşımda ülkenin en önemli doğal varlıklarının para karşılığı zengin yabancılara öldürtülmesi sanki bir turizm başarısı imiş gibi anlatılıyor.

Niğde Doğa Koruma Müdürlüğünün Facebook hesabında yer verilen skandal sözler şöyle :

“Dolar milyarderi, Niğde’yi dünya basınına taşıdı”

Dünyanın en büyük mermi ve fişek üreticilerinden kabul edilen Hornady Manufacturing Company’nin dolar milyarderi sahibi Jason Hornady, av turizmi kapsamında Niğde’yi ziyaret etmişti.

Dünyanın ünlü mermi yapımcısı Jason Hornady’nin Türkiye’de Niğde Çamardı Demirkazık Yaban Hayatı Sahasında Av Turizmi kapsamında avladığının iletildiği haberin devamında, “Dünyanın en büyük kurşun ve parlama üreticisi Hornady Manufacturing Company’nin dolar milyarderi sahibi Jason Hornady, av turizminin bir parçası olarak Türkiye’nin Niğde ili Çamardı ilçesini ziyaret etti. Toros Altay tur şirketi ile av turizminin bir parçası olarak Türkiye’ye gelen Jason Hornady, ziyaretini tamamladı ve ulusal avcılık ve doğa dergisi Avfest Dergisine özel röportaj verdi. Verdiği röportajda Niğde ilinden ve Niğde şube Müdürlüğünden memnuniyetlerini belirtmişlerdir.”

 

(Kırmız Tilki)