Ana Sayfa Blog Sayfa 3053

Almanya Yeşilleri Eş Başkanı Cem Özdemir’den Erdoğan’a yanıt

Almanya Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’daki seçimler için yaptığı boykot çağrısına, “O listede olmak bizim için bir şeref kaynağı” yanıtını verdi.

DW Türkçe’den Cengiz Özbek’in haberine göre Almanya’da 24 Eylül’de yapılacak genel seçimler öncesi bu ülkedeki Türk kökenli seçmenlere, “Türkiye düşmanı” olarak tanımladığı Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’e oy vermemeleri için çağrı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Yeşiller Partisi’nin Eş Başkanı Cem Özdemir’den yanıt geldi.

Almanya’nın batısındaki Manheim kasabası yakınlarında düzenlenen bir termik santral karşıtı eylem sırasında DW Türkçe’ye konuşan Özdemir, “Sayın Erdoğan’ın seçim çağrısıyla ilgili sadece şunu söylemek istiyorum. İyi ki varız o listede. Olmasaydık zaten hayal kırıklığına uğramıştım. Yani Yeşiller Partisi’nin, Sayın Erdoğan’ın tavsiye etmediği bir parti olması, bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. O listede olmak bizim için bir şeref kaynağı” dedi.

“Dünyaya bakış açıları çok yakın”

Partisinin seçimlerdeki liste başı adayı Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama tabii şu da dikkati çekiyor. O listede olmayan partiler. Aşırı sağcı, yani buradaki en büyük Müslüman düşmanı, en büyük yabancı ve Türk düşmanı olan AfD partisinin o listede bulunmaması, zaten her şeyi açık bir şekilde gösteriyor. Dünyadaki aşırı milliyetçiler, dünyadaki fanatikler, ister Alman kökenli olsun, ister Türk kökenli olsun, birbirine çok yakın. Yani Türkiye’deki aşırı milliyetçiler, AKP rejimi, MHP rejimi ve buradaki AfD birbirine çok yakınlar dünyaya bakış açılarında.”

Özdemir, “Biz ise buradaki demokratik görüşlü insanlar olarak Türkiye’ye yönelik mesajlarımızda şuna dikkat etmeliyiz. Bizim eleştirimiz Ankara’ya yönelik, Erdoğan rejimine yönelik. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik değil. Oradaki referandumdaki ‘hayır’ oyunu kullanan, aslında çoğunluğu temsil eden ama oradaki hileden ötürü seçimleri kazanamayan insanların biz sonuna kadar yanındayız” diye ekledi.

“Kimi kandırıyorsunuz?”

Alman vatandaşı olan Türklerin zaten büyük çoğunluğunun Almanya’nın bir parçası olduğunu belirten Özdemir, “AK Parti’ye kendisini yakın hissedenler, daha ziyade vatandaş olmayanlar. Dolayısıyla bu tür çağrılar… ‘Bundan sonra sizi seçmeyeceğiz.’ Ya kimi kandırıyorsunuz? Zaten bugüne kadar bizi seçmediniz. Bundan sonra mı seçmeyeceksiniz? Siz bizim seçim hedefimiz değilsiniz. Benim partim, Birlik 90 Partisi hiçbir zaman fanatiklerin partisi olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Dolayısıyla fanatiklerin ‘Sana oy vermeyeceğiz’ tehdidi beni tehdit etmiyor. Benim hedef kitlem fanatikler değil, sağ duyulu insanlar” dedi.

Gabriel’e çağrı: Türkiye’nin listesindeki insanlar önceden uyarılmalı

Özdemir, Alman vatandaşlarının Türkiye’ye yapacakları seyahatlerle ilgili endişesi olduğunu dile getiren Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’e de çağrıda bulundu. Gabriel, geçen hafta Bild gazetesine verdiği demeçte, son dönemde yaşananlardan dolayı Türkiye’ye seyahat konusunun iyi düşünülmesi gerektiğini belirterek, “devletin, vatandaşları adına Türkiye’ye seyahat edip etmeyeceklerinin kararını alamayacağını” ancak bunu şu aralar “gönül rahatlığıyla” da tavsiye edemeyeceklerini söylemişti. Bu konuda bir örnek de veren Gabriel, yıllarca Türkiye’de tatil yapan, aynı oteli tercih eden ve otel sahibiyle arkadaş olan Almanların, otelcinin Gülen yapılanmasına yakın olduğu gerekçesiyle suçlanması durumunda, bir anda şüpheli konumuna düşebileceğine dikkat çekmişti.

Gabriel’in bu sözlerini, tatil için gittiği İspanya’da gözaltına alınan Alman vatandaşı Doğan Akhanlı’nın durumunu da hatırlatarak yorumlayan Özdemir ise şöyle dedi:

“Sayın Gabriel’in bu tür açıklamaları yapması iyi hoş da, bir de daha önce buradaki vatandaşlara ‘Siz listelerdesiniz’ diye haber verilse. Bu listeleri Türkiye bize veriyor ama vatandaşlar haberdar edilmiyor. Bunu mutlaka değiştirmeliyiz. Burada bir görevimiz var, bu insanları korumakla görevliyiz. Dolayısıyla keşke Doğan Akhanlı’ya, diğer vatandaşlara polisimiz istihbaratımız önceden haber verse, ‘Türkiye sizi listeye aldı, dikkatli olun yurt dışına gittiğinizde. Almanya’da emin olabilirsiniz ama başka ülkelerde belki başınıza bir şey gelebilir’ diye.”

“Bence bu mutlaka yapılmalı, bundan böyle Türkiye’den gelen tüm listelerde olan isimlerden insanlar haberdar edilmeli. Hangi kesimden olursa olsunlar. Çünkü Türkiye’den gelen listeler bir hukuk devletinden gelmiyor, polis devletinden geliyor” diyen Özdemir, “Oradaki listelerde bulunan insanlar terörist değil, oradaki listelerde bulunan insanların büyük bir çoğunluğu muhalif görüşlü insanlar. Demokrasiyi, insan haklarını, insani bir devleti temsil eden ya da savunan insanlar” ifadesini kullandı.

 

(DW Türkçe)

Sel mağduru domuzun kurtarılma anındaki sevinci yeniden insanlığı hatırlattı!

Çin’de meydana gelen şiddetli yağışlar hayatı olumsuz yönde etkilerken doğal afetlerden hayvanlar da kendilerine düşen payı alıyor.

Ülkenin güneyindeki Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi’ndeki selde mağdur olan bir domuzun ilk yardım görevlileri tarafından kurtarılma anındaki mutluluğu sosyal medyada gülümseten karelerden biri olarak kayda geçti.

 

(Xinhua, Yeşil Gazete)

Ege’nin efeleri maden sahasına savaş açtı: “Burada doğduk, burayı savunmak istiyoruz!”

Muğla’daki Eskihisar ve Yeşilbağcılar mahallelerini içine alan Yatağan Termik Santrali’nin maden sahası, 2 bin nüfuslu Turgut’a dayandı. Turgutlular, Turgut Yardımlaşma, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği çatısı altında santrale karşı mücadele başlattı.

Serbay Mansuroğlu’nun Birgün’de yayınlanan haberine göre, bir yandan iş makineleri çalışıp kömür için alanı kazıyor, diğer yandan arkeologlar tarihi kalıntıların, çocuk mezarlarının bulunduğu antik kenti ortaya çıkarmak için çalışıyor. Adres Muğla. Yani Fethiye, Marmaris, Bodrum… Ünü dünyaya yayılmış bir kent. Kentin tam ortasında bulunan Yatağan Termik Santrali, yaşamı yok ederek kirli enerji üretmeye devam ediyor. Santralin ihtiyacı olan linyit kömür yakıtı için kazılan alan önce Eskihisar Beldesi, ardından Yeşilbağcılar’ı bitirdi. Şimdi de sırada Turgut mahallesi var.

61 yaşındaki Tayyibe Demirel’in ifadesiyle, “Güzel ülkemin en güzel köşesindeki kentini yok ediyorlar.” Yatağan’da 1982’de kuruluyor santral. O dönem günlük 14 bin tonu aşkın kömür yakıyor. Kapasite arttıkça kömür ihtiyacı artıyor. Bölgede önce kızılçam ormanları etkileniyor. 1984’te Yatağan Orman İşletme Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanlığı’na başvurup 3-60 yaş arasındaki kızılçam ağaçlarının gördüğü zararın tespitinin araştırılmasını talep ediyor.

Hava kirliliği raporu

Türk Tabipleri Birliği, 2000 yılında Yatağan’da Hava Kirliliğinin Değerlendirilmesi Raporu isimli bir rapor hazırlayarak hava kirliliğinin sağlık üzerine etkilerine dikkat çekiyor. Çevre örgütleri ve bölge sakinleri bu süreçte yaşamları için çeşitli mücadeleler veriyor. 2013 yılında santralin kapatılmasını beklerlerken bir yıl sonra 2014 yılında santral maden sahasıyla birlikte özelleştiriliyor. Bereket Enerji, 630 MW’lık kurulu güç için bölgede yaşayanların ‘ölüm çukurları’ dediği maden sahalarını kazmaya devam ediyor.

Medeniyetler beşiği

Turgut Yardımlaşma, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği altında buluşan yurttaşların başlattığı mücadeleyi görmek için bölgeye giden Mansuroğlu, “Muğla Yatağan Turgut mahallesinin Lagina kutsal alanı nedeniyle uzun zaman Leyne olarak anıldığını, daha sonra burada doğan Turgut Reis’in doğum yeri olması sebebiyle adının Turgut olarak değiştirildiğini, Turgut’un dünyaca ünlü ressam Osman Hamdi Bey’in konağının yanı sıra birçok medeniyete de yakınlığı ile dikkat çektiğini aktarıyor.

Dernek Başkanı Kazım Erol, “Burada doğduk. Kısmen de olsa temiz havası olan buralar kaldı. Burayı savunmak istiyoruz” diyor.

İstanbul’dan kaçıp geldik ama…

Bölge ziyaretine eşlik eden isimlerden Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Üyesi Neşe Yüzak, bölgenin güneş enerjisi üretimi için uygunluğuna dikkat çekiyor. Yüzak, “Sadece Yatağan Termik Santrali değil. Bölgede birçok rant projesi var. Benim çocukluğum İstanbul Beşiktaş’ta geçti. Yıldız Parkı’nda oynayarak geçti o çocukluk yılları. İstanbul’u bitirdiler. Kalkıp buralara geldik. Şimdi de buralar tehdit altında. Artık bu anlayışın sona ermesi gerekiyor” diye belirtiyor.

Radyasyon sınırın üstünde

Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü araştırmaları Yatağan’ın 50 köyünden 34’ünde radyasyon miktarının insan sağlığının kabul edebileceği sınırların çok üzerinde olduğunu tespit etti. Küllerin atıldığı bölgelerdeki yeraltı suları ise normalden 19 kat daha fazla radyasyon içeriyor. Son yıllarda üzeri toprakla örtülen ve ağaçlandırılmaya çalışılan kül dağlarının sulanarak ıslatılmasıyla bir açıdan iyileşme sağlandıysa da, bu kez de küllerin içinde bulunan çeşitli zararlı maddelerin yeraltı sularına karışarak besin zinciri yoluyla hayvan ve insanlara zarar vermesi tehlikesi baş gösterdi.

Tayyibe Demirel

Köstebek gibi altımızı kazmasınlar!

Yöre halkında Tayyibe Demirel ise, “Burada doğdum, burada yaşıyorum. Turgut eskiden beldeydi. Sonra büyükşehir düzenlemesiyle mahalle olduk. Beldemiz uzun yıllar tütüncülükle ayakta kaldı. Ekonomik olarak daha varlıklıydık. Çığrış bağrış burada bir canlılık vardı. Şimdi yaşamaya hakkımız yokmuş gibi davranılıyor. Gençler çekip gitti. Ağırlıkta yaşlılar kaldı. Şimdi son ekonomik kaynaklarımız zeytinliklerimizin olduğu alanı bizden almak istiyorlar. Cennet gibi köyümüz var. Dağ eteğinde bir yerdeyiz. Yaşam alanımızı bize bıraksınlar. Enerji üreteceğiz diye altımızı köstebek gibi kazmasınlar. Enerji lazımsa güneş enerjisi yapsınlar, bize yeter.”diyor.

Birinci derece zarar gören adresler ise şöyle:

1.Turgut

2.Yeşilbağcılar

3.Yeniköy

4.Şahinler

5.Köklük

6.Eskihisar

7.Kapubağ

8.Bozüyük

9.Bağkaya

10.Gökpınar

11.Bahçekaya

12.Paşapınarı

13.Salihpaşalar

14.Kafaca

15.Çaybükü

 

Almanya’nın 2017 Oscar adayı Fatih Akın’ın filmi ‘Solgun’

Alman sinemasının bu yılki Oscar umudu Fatih Akın oldu. Akın’ın “Aus dem Nichts” (Solgun) adlı filmi Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar yarışına gidiyor.

Almanya bu yılki Oscar yarışına Fatih Akın’ın “Aus dem Nichts” (Solgun) adlı filmini gönderiyor. Alman sinemasının ülke dışında temsilciliğini üstlenen “German Films” adlı kurum tarafından seçilen yapım, Yabancı Dilde En İyi Film dalında yarışa katılacak. Film, Neonaziler tarafından düzenlenen bir terör saldırısı ve bu saldırıda Kürt eşini ve oğlunu kaybeden Alman bir kadının hikayesini anlatıyor.

“Aus dem Nichts” (Solgun) dan bir sahne

Dünya prömiyeri 26 Mayıs’ta Cannes Film Festivali’nde yapılan film, başrol oyuncusu Diane Kruger’e festivalin en iyi kadın oyuncusu ödülünü getirmişti. Film, Almanya’da 8’i Türk 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresi ekseninde son yıllara damgasını vuran skandaldan izler taşıyor.

Fatih Akın’ın filmi aday adayı statüsünde. Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde mücadele edecek son beş yapımı, Oscar ödüllerini dağıtan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi belirliyor. Aday listesi 23 Ocak 2018 tarihinde açıklanacak. Oscar ödül töreni  4 Mart 2018 tarihinde Hollywood’da 90’ıncı kez düzenlenecek.

Almanya geçen yılki Oscar yarışında Maren Ade imzalı “Toni Erdmann” ile favoriler arasında yer alıyordu, ancak altın heykelcik İranlı yönetmen Asgar Ferhadi’nin “Satıcı” adlı filmine gitti. Almanya son olarak 10 yıl önce Florian Henckel von Donnersmarck’ın yazıp yönettiği “Başkalarının Hayatı” ile Oscar kazanmıştı.

Almanya’ya Oscar kazandıran diğer filmler ise 1979 yapımı Volker Schlöndorff filmi “Teneke Trampet” ve 2003’te zafer kazanan Caroline Link imzalı “Afrika’nın Hiçbir Yerinde” olmuştu.

 

(DW Türkçe)

Ankara’dan davet var: Agroekoloji İçin Yerel Dayanışma Ağları ve DBB Buluşması

5-8 Ekim 2017 tarihlerinde, Ankara ve çevresinde, Doğal Besin, Bilinçli Beslenme grubu (DBB) ve Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi’nin (TADYA) ev sahipliğinde, URGENCI Akdeniz Topluluk Destekli Tarım Ağı‘ndan konukların katılacağı etkinliğe davetlisiniz.

“Öğrenme Yolculuğu” adlı bir URGENCI projesi kapsamında, URGENCI ve FAO’dan konuklarla birlikte Fas, Cezayir, Hırvatistan, Fransa, Mısır (Terre et Humanisme), Makedonya, Lübnan, İspanya ve Yunanistan’dan, agroekoloji ve yerel dayanışma ağları konularında çalışan konukların katılımı bekleniyor.

7 Ekim Cumartesi günü Ankara Maltepe’deki Yılmaz Güney sahnesinde gün boyu sürecek olan etkinlik tüm katılımcılara ücretsiz olacak.

Etkinlik programına göre öğleden önce “Agroekoloji için Yerel Dayanışma Ağları Buluşması” gerçekleşecek. Halktan, resmi kuruluşlardan, TDT gruplarından, çiftçi ve üreticilerden gelecek katılımlarla geniş bir gruba ulaşılması hedefleniyor.  Programda ekolojik arazi yönetimi (agroekoloji-permakültür-bütüncül yönetim-doğal tarım vs.), yerel dayanışma ağlarının önemi, TDT ve katılımcı onay sistemlerinin (KOS) anlatımı, küçük ölçekli çiftçiliğin sorunları ve talepleri gibi konuların sunumu olacak. Akdeniz’li konuklar ve Türkiye’de ilgili konularda çalışan kişi ve gruplar için de poster sunumu imkanı olacak. Günün ikinci bölümünde ise DBB Yönelim toplantısı, herkesin katılımına açık şekilde gerçekleşecek.  Gün boyunca DBB ağından üreticilerin tanıtım ve tadım stantları da ziyarete açık olacak.

A2 boyutlu poster sunumu yapmak için:

Etkinlik kapsamında, dahil olunan bir proje veya çalışma ile ilgili poster sunumu yapmak isteyenler Ceyhan Temürcü’ye ulaşabilir. ([email protected], 0533 211 91 08)

Etkinliğe katılım bilgisi Facebook hesabı üzerinden de belirtilebilir.

7 Ekim Cumartesi Programı

Agroekoloji için Yerel Dayanışma Ağları Buluşması

Tematik sunumlar (15’er dakikalık 10 ila 15 sunum)

Poster sunumları ve katılımcılar arası serbest deneyim paylaşımı.

DBB ağından gelen üreticilerin tadım ve tanıtım stantları.

DBB Yönelim Toplantısı (herkese açık)

 

(Yeşil Gazete)

Arakan’da katliam: Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 2 bin kişi öldürüldü!

Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar’da Müslümanların çoğunlukta olduğu Arakan’daki çatışmalar yeniden alevlendi. Canotta Philadelphia 76ers Burma hükümetine bağlı silahlı güçler ile Budist rahipler tarafından Arakan’daki Müslümanlara karşı başlatılan katliamda ölü sayısı artıyor. Avrupa Rohingya Konseyi Sözcüsü Dr. Anita Schug, Myanmar’ın Arakan eyaletinde son 3 günde ordu mensuplarının yaptıkları saldırılarda 2 ila 3 bin arası Müslüman’ın katledildiğini açıkladı. Zapatillas ZX 700 Soykırım ile karşı karşıyayız Sözcü Schug “Arakan’da son günlerde Müslümanlara karşı ordu mensuplarının yaptığı katliamlar 2012 ve geçen yıl ekim ayında yaşananlardan kat kat daha fazla. Durum hiç bu kadar kötü olmamıştı. Olivier Vernon Arakan’da yaşanılan yavaşlatılmış bir soykırım ile karşı karşıyayız.” dedi. Nike SB Paul Rodriguez 9 Arakan’daki çatışmalar nedeniyle binlerce kişi kaçarak Bangladeş sınırına yığıldı. Bangladeş polisi ise, sınırı geçmek isteyen Arakanlı Müslümanları geri çeviriyor. İşkenceye uğruyorlar Ara bölgede sıkışıp kalan Arakanlı Müslümanlar, işkenceye uğradıklarını, gençlerin Myanmar ordusu tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Myanmar ordusu ise bölgedeki silahlı militanlara yönelik operasyon yaptığını iddia ediyor. adidas 2017 pas cher Silahlı grupların geçtiğimiz Cuma günü 30 karakola saldırması sonrası bölgede çatışmalar yeniden alevlenmişti. new balance 1500 homme beige Arakan’da 1 milyondan fazla Rohingyalı Müslüman yaşıyor. Nüfusun çoğunluğunun Budist olduğu Myanmar’daki Müslümanlar, vatandaşlık da dahil olmak üzere birçok temel hakka sahip değil. BM: Etnik temizlik yapılıyor Myanmar’ı Arakan Müslümanlarına etnik temizlik yapmakla suçlayan Birleşmiş Milletler bölgede yaşananları aydınlığa kavuşturmak üzere kendi araştırma komisyonunu görevlendirmiş ancak Myanmar hükümeti komisyon üyelerinin bölgeye erişimini engellemişti. Scarpe Adidas Online BM’nin eski Genel Sekreteri Kofi Annan öncülüğünde Suu Çii’nin desteğiyle oluşturulan Arakan Danışma Komisyonunun hükümete sunduğu tavsiye raporu kısa süre önce kamuoyuna açıklanmıştı.

ABD Müslüman Organizasyonları Konseyi (USCMO) Genel Sekreteri Usame Cemal, Myanmar’ın Arakan eyaletinde Müslümanlara yönelik devam eden katliamların durdurulması için ABD yönetimini göreve çağırdı ve “Myanmar gibi bir devlet böylesi bir vahşet ve insanlık suçundan kurtulabilirse dünyanın hangi noktasında kim kendisini güvende hissedebilir?” ifadesini kullandı. Maglie San Antonio Spurs ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, Myanmar’da, hükümetin önceki gün çıkardığı “vur emri” üzerine silahlı güçler ve Budist rahipler tarafından Müslümanlara karşı yeniden tırmandırılan katliamların kınandığı vurgulandı. Maglie Oklahoma City Thunder Papa Francesco da Pazar ayininde Arakanlı Müslümanlara destek mesajı gönderdi.

Kaos GL’den LGBTİ mültecilere yönelik cinsel sağlık eğitimi

Kaos GL, Eskişehir’de LGBTİ mültecilere yönelik iki günlük bir eğitim düzenledi. Yaklaşık 60 LGBTİ mültecinin katıldığı eğitim, 26-27 Ağustos tarihlerinde gerçekleşti. Denizli, Yalova ve İstanbul’dan sonra Eskişehir’de düzenlenen eğitime Dr. Cavidan Soykan, stajyer Dr. Fidan Şenova, Pınar Büyüktaş, Simin Yalçıntaş ve Deniz Zenan Şapka eğitimciler olarak katıldılar. Eğitimcilerin Türkçe sunumlarını Mahbubeh Muqadam Farsça’ya çevirdi. Kaos GL’den Avukat Hayriye Kara, Kaos GL’yi tanıtarak Kaos GL’nin mültecilik alanıyla olan ilişkisini anlattı. Ardından sunumlara geçildi.

“Türkiye’de yaşayan mülteciler, hastanede kötü muamele ile karşılaşırsa İl Sağlık Müdürlüğü’ndeki Hasta Hakları Merkezi’ne başvurabilir”

Koray Arkadaş’ın KAOS GL’den yayınlanan haberine göre, eğitimin ilk günü Dr. Cavidan Soykan’ın “yasal haklar” sunumuyla başladı. Mültecilerin haklarından Türkiye’deki sığınma sistemine kadar kapsamlı bir sunum yapan Soykan şunları söyledi: “İlk kayıt sırasında birtakım yükümlülükleriniz var. Bunlar kimlik bilgilerinizi paylaşmanız ile başlıyor. Yanlış bilgiler verirseniz süreç içerisinde bazı problemler yaşayabilirsiniz. Aktarımlarınızın gerçeğe en yakın ve tutarlı olması gerekiyor. Çünkü kanunda ‘başvurunun geri çekilmiş sayılması’ hükmü mevcut. Çelişkili ve yanlış ifadeler sizin uluslararası korumadan faydalanmanıza engel olabilir.”

2016’da çıkan yönetmelikle birlikte mültecilerin uluslararası korumaya başvuru yaptıktan altı ay sonra çalışma izni için başvurabileceklerini ancak hükümetin ‘ucuz iş gücü sağlama’ politikasından dolayı çoğu işverenin bu başvurulara sıcak bakmadığını belirten Soykan “Hastanede veya eczanede kötü muamele ile karşılaşırsanız yaşadığınız şehirde İl Sağlık Müdürlüğü’ndeki Hasta Hakları Merkezi’ne başvurabilirsiniz” hatırlatmalarında bulundu.

“Hem trans hem de na-trans kadınların ayda bir defa meme muayenesi olması gerekir”

İkinci sunumda stajyer Dr. Fidan Şenova cinsel sağlıktan bahsetti. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara, korunma yollarına, muayene yöntemlerine değinen Şenova, vajina ile anüs birbirine çok yakın olduğu için vajinası olan bireylerin hastalıklara yakalanma ihtimalinin daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Şenova “HIV’den korunmanın en iyi yolu prezervatif kullanmak. HPV deri temasıyla bulaştığı için prezervatif yeterince koruma sağlamayabilir. Bu yüzden HPV’nin kanser yapan türlerine karşı HPV aşısı olmak en doğrusu” ifadelerini kullandı.

Şenova, meme muayenesinin önemine dikkat çekti: “Hem trans hem de na-trans kadınların ayda bir defa meme muayenesi olması gerekir. Bu muayeneyi kendiniz yapabilirsiniz. Testisi olanlar kendi kendine testis muayenesi yapabilir. Memenizde geçen aya göre bir değişiklik, bir kitle veya testisinizde bir boyut değişikliği fark ederseniz mutlaka doktora gidin.”

“Karşılıklı onaya dayanan bir cinsellik yaşamak herkesin hakkıdır”

İlk günün son oturumunda Pınar Büyüktaş söz aldı. Cinselliğin tanımına, güvenli cinselliğe, toplumdaki mitlere vurgu yapan Büyüktaş  “Bütün hazlar, korkular beyinde başlıyor. Bu yüzden fiziksel uyarılma olmasa bile cinsel haz yaşayabiliriz” cümleleriyle sunumuna başladı.

“İnsanlara bariyer koymamız güvenli cinsellik için önemli bir ayrıntı. Korunmasız cinsel ilişkiye ‘hayır’ demek sizin hakkınız. Karşılıklı onaya dayanan bir cinsellik yaşamak herkesin hakkıdır. Cinsel hayatınızda zorlandığınızı hissediyorsanız, bu zorlukları paylaşmaktan çekinmeyin” diyen Büyüktaş, cinselliğini ön planda tutan kadınların damgalandığı, erkeklerin sırtının sıvazlandığı bir toplumda ne kadar eşit bir konumdan söz edebiliriz sorusunu katılımcılara yöneltti.

“Mülteci kabulü alınmadığı takdirde istediğiniz zaman ret kararına itiraz edebilirsiniz”

Eğitimin ikinci gününde BMMYK çalışanı Avukat Simin Yalçıntaş Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin ilkelerini, çalışma yöntemlerini, önceliklerini anlattı. Yalçıntaş, “En çok dikkat ettiğimiz ilkemiz gizlilik. Bilgilerinizin ve hikayelerinizin gizli olacağını bilerek bize geliyorsunuz. Biz de buna riayet etmeye çalışıyoruz” cümleleriyle konuşmasına başladı.

LGBTİ mültecileri hassas bir grup olarak değerlendirdiklerini belirten Yalçıntaş “Türkiye’de çıkabilecek sorunların farkındayız. Kayıt olduğunuz andan itibaren durumunuzu takibe alıyoruz” ifadelerini kullandı. Yalçıntaş konuşmasında, çalışma izni konusunda hükümetle birlikte ortak çalışmalarının olduğunu, mülteci kabulü alınmadığı takdirde mültecilerin ret kararına istediği zaman itiraz edebileceğine dikkat çekti.

“Üreme yeteneğinden yoksun bırakılan trans kadınlar sperm dondurabilirler”

Eğitimin son oturumunda Deniz Zenan Şapka trans geçiş sürecinin hukuki, hastane ve sosyal süreçlerini ayrı ayrı açıkladı. Şapka, “Üreme yeteneğinizden yoksun bırakıldığınız için çözüm olarak trans kadınlar sperm dondurabilirler. Trans erkekler ise embriyo veya yumurtalıklarının bir kısmını dondurabiliyor” hatırlatmaları ile sunumuna başladı.

Şapka, cinsiyet geçiş sürecinde alınan hormonların fizyolojik değerlerin üzerinde kullanılmaması gerektiğine dikkat çekerek hedef değerlerde kalmanın önemine vurgu yaptı.

“Sigara içmek hem östrojenle hem de testosteron ile ilişkiye girer. Özellikle östrojene çok fazla zarar verir” ifadelerinin ardından Şapka, cinsiyet geçiş sürecinde sigara kullanılmamasını tavsiye etti.

Bütün oturumların sonunda LGBTİ mültecilerin soruları eğitimciler tarafından cevaplandı.

Eğitim, Kaos GL’nin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMY) ile birlikte yürüttüğü “LGBTİ Mültecilerin İnsan Haklarını Geliştirmek” projesi kapsamında düzenlendi.

 

(Kaos GL)

 

 

Sanat Evi Tiyatro Topluluğu’nun ilk oyununa davetlisiniz: Mutköy

2016’da Çanakkale Biga’da tohumları atılan Sanat Evi Tiyatro Topluluğu ilk ürününü vermeye hazırlanıyor. Hikâyenin ekip tarafından kurgulandığı, senaryosunu Murat Gülcen’in yazdığı, aynı zamanda da yönettiği “Mutköy”, renklerin ve müziğin yol olduğu bir köyde herkes mutsuzluk içinde yaşarken köye yeni gelen ailenin köy halkında yeniden uyandırdığı umudu anlatıyor. Ekibin genel provaları Hacıköy’ün eski okul bahçesinde gerçekleşiyor. Mutköy’de Ömer Tirendez oyuncu koçluğundan, Bilge Derdiyok genel koordinasyon ve sahne arkasının görüntülenmesinden sorumlu. Daha önce Yeşil Gazete’ye “Biga’da Sanat Evi ile başlayıp Ekolojik film günü ile devam eden bir ekoloji masalı” yazısı ile konuk olan Gökçe Coşkun, heyecanını şu sözlerle dile getiriyor: “Provalarımızı köyün eski okul bahçesinde yapıyoruz, ben evimden okul bahçesine doğru yürürken bisikletlerinin üstündeki çocuklar “Gökçe Ablaaa” diye bağırarak beni karşılıyorlar. Etrafımı sardıkları zaman kendimi bir ışık hüzmesinin içinde gibi hissediyorum; onlar yanımdayken hiçbir şeyden korkmuyorum ve endişe duymuyorum. Onlarla bu yolu birlikte yürüdüğüm için, birlikte tiyatro yaptığımız için, benim yazdığım şarkıları ezberleyip ben söylemeye başladığımda bana eşlik ettikleri için, bana gülümsedikleri için, bana güvendikleri için, yanımda ağladıkları ve dertlerini benimle paylaştıkları için ve onlara sarılabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. “Şükran” kelimesini çok kullanmamakla beraber son zamanlarda anlamını içimde hissediyorum; en çok da çocukların, hayvanların ve meyve ağaçlarının yakınındayken.” Mutköy adlı oyun 20 Eylül Çarşamba günü saat 20.00’da uygun hava koşulları olduğu takdirde Hacıköy Eski Okul Bahçesi’nde, yağış olduğu takdirde de Ada Bilgi Evi’nde sahnelenecek. Naime Sürenkök, Gökçe Coşkun, Bilge Derdiyok, Ömer Tirendez ve Murat Gülcen bu özel günlerinde sizlerin desteğini bekliyor.

Ne zaman ve kimler tarafından kuruldu? Sanat Evi Şubat 2016’da Naime Sürenkök ve Gökçe Coşkun’un Hacıköy’ün çocukları ve gençleriyle eski okul bahçesinde buluşup “bundan sonra düzenli olarak buluşalım ve birlikte şarkılar söyleyip oyunlar oynayalım” fikri ile ortaya çıktı. Haziran 2016’da ise Sanat Evi üyeleri, köyün sakinlerinden Fikriye Güngör ve Ayhan Güngör’ün de katkılarıyla eski bir köy bakkalını düzenlediler ve kapısı hep açık olan, bütün çocukların istediği zaman girebildiği, duvarlarını çocukların boyadığı, kütüphanesi ve projektör makinesi olan ve içinde yaratıcı fikirlerin ortaya çıktığı bir yer haline getirdiler.

İrtibat: Gökçe Coşkun 0536 845 70 77

Ulaşım: Hacıköy” sapağı Bandırma’dan Biga’ya doğru giderken sol tarafınızda kalıyor; “Sinekçi” köyünden sonra sapağı kaçırmamak adına biraz yavaşlayabilirsiniz :) Biga’dan Bandırma’ya doğru giderken ise “Bahçeli” sapağından hemen sonra sağ tarafınızda “Hacıköy” tabelasını göreceksiniz.

Ada Bilgi Evi: Ada Mahallesi Hoca Fahrettin Sok.

 

Haber: Merve Damcı

(Yeşil Gazete)

12 bin yıllık Hasankeyf’e döşenen dinamitler yeni tahribata yol açacak!

Hasankeyf’te dinamitlerle ve iş makineleriyle yıkım sürerken 3 gündür kayalara dinamit yerleştiriliyor.  12 bin yıllık tarih parçalanarak yok edilirken duruma tepkiler ise çığ gibi büyüyor.

Özgürlükçü Demokrasi’nin haberine göre, Ilısu Barajı altında bırakılacak olan 12 bin yıllık Hasankeyf 14 Ağustos günü Devlet Su İşleri (DSİ), kaymakamlık ve özel firma eliyle başlatılan “Dolgu ve Güçlendirme Projesi” nedeniyle kayalar yerinden sökülmeye başladı. Mağaralara taşlardan dolgu yapılırken, devasa kayalar antik liman yapılacağı gerekçesiyle dinamitlerle parçalanırken tepkilerde sürüyor.

 

(Gazete Duvar)

 

 

 

Özgürlüğe koşar adım: Yavru caretta carettalar denizle buluştu

Kuşadası’nda tam anlamıyla caretta caretta seferberliği yaşanıyor. Son üç gün içinde Kuşadası sahillerinde yumurtalarından çıkan 51 caretta caretta yavrusunun denizle buluşması tamamlandı. Türkiye’de deniz kaplumbağası yuvalama bölgeleri dışında kalmasına rağmen son yıllarda caretta carettaların yumurtlamak için tercih ettiği Kuşadası’ndaki yavruların denizle buluşması çevre sakinleri ile yerli ve yabancı turistlerin de büyük ilgisini çekti.  Yavru caretta carettaların denizle buluşması sırasında Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) tarafından yoğun önlem alındı. Kuşadası EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, yaklaşık 2 ay önce Kadı Kalesi önünde karaya çıkıp, zemin uygun olmadığı için yuva yapacak yer bulamadan denize dönen kaplumbağanın Sevgi Plajı Sahili’ne yumurta bıraktığını belirterek, “Kaplumbağanın, yumurtalarını yakınlarda uygun bir alana bırakacağını tahmin etmiştik.

Yaklaşık 50 gün sonra Sevgi Plajı önünden bir ihbar geldi. Sevgi Plajı’nda yumurtalardan ilk iki gün çıkan 34 yavruyla birlikte toplam 51 kaplumbağanın denizle buluşturulması sağlandı” dedi. Yuvadaki yumurta kabukları,  döllenmemiş yumurtalar, ölü embriyolar ve ölü yavru sayılarının tespit edilerek, yuvanın ölçümlerinin kayıt altına alındığını söyleyen Sürücü, yuvadan çıkan yavruların 25- 30 yıl sonra Kuşadası için potansiyel anne ve babalar olacağını tahmin ettiklerini söyledi.