Ana Sayfa Blog Sayfa 2581

[Haber-Yorum] Güneşte mahsuplaşma yönetmeliği haftaya yayınlanacak

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) tarafından Konya Ticaret Odası ve Konya Sanayi Odası işbirliği ile Konya’da gerçekleştirilen ‘’Çatılarda Güneş Enerjisi Santrali Uygulama Fırsatları’’ başlıklı seminerin konuşmacıları arasında yer aldı.

Tancan burada yaptığı konuşmada aylık mahsuplaşmaya imkan verecek yönetmelik taslağı üzerindeki çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu ve gelecek hafta yayınlanacağını söyledi.

Abdullah Tancan yeni dönemde elektrik tüketiminin olduğu yerde üretim yapılmasına yani çatılara ağırlık verileceğini ve tüketim noktasında üretimleri teşvik etmek istediklerini kaydetti.

Taslak 31 Ekim 2018’de yayınlanmıştı

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Yürütülebilecek Faaliyetlere İlişkin Yönetmelik’ taslağını 31 Ekim 2018 günü yayınlamış ve taslak 30 Kasım 2018 tarihine kadar kamuoyu görüşüne açık tutulmuştu.

Taslakta lisanssız elektrik üretim sektörünün uzun zamandır talep ettiği aylık mahsuplaşma sisteminin işleyişi yer almış.

Aynı zamanda elektrik depolamaya yönelik faaliyetler de lisanssız elektrik üretim düzenlemelerine ilk defa girmişti.

Mahsuplaşma ile çatınızda elektrik üretimi önündeki bir engel daha kalkıyor

Geçtiğimiz yılın ilk günlerinde Lisanssız Enerji Yönetmeliği’nde bireysel tüketicilerin kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ile ilgili olan kısımda bir düzenleme yapılmış idi. Bu düzenleme ilk aşamada kendi evinin çatısında kendi ihtiyacından daha fazla kapasiteli bir santral kurulmasına izin verdi. Bu da tüketimin fazlasını şebekeye satarak, tüketicilerin de üretici pozisyonunda olmalarına izin verdi. Fakat bu fazla üretim ile tüketim arasındaki farkın nasıl mahsuplaşacağı belirlenmemiş idi. “Anlık mahsuplaşma” gibi özellikle tüketici açısından çok zor olan bir düzenleme hakkında özellikle sektör içinden ve de Elektrik Mühendisleri Odaları acil değişiklik talep etti. Bu mahsuplaşmanın özellikle aylık olarak yapılmasının tüketici açısından önemi vurgulandı ve yeni yatırımların da bu şekilde hızlanacağını ifade edildi. Bakanlık bu konuda da bir adım daha atarak, anlık mahsuplaşma yerine aylık mahsuplaşmaya geçeceğini, Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan’ın ağzından deklere etti. 
Aradaki fark ne dersek. Anlık mahsuplaşma özellikle arz ve talep arasındaki farkın olduğu saatlerde, bireysel tüketici aleyhine bir yapı yaratıyor idi. Bunu aylık düzeye çıkardığımızda, tüketici özellikle daha az tüketmeye ve enerji kullanımını daha çok üretimin olduğu saatlere yayarak, daha yüksek satış geliri elde edebilecek.

Oral Kaya / Troya Çevre Derneği Başkanı

[Haber-Yorum] Brezilya’da nükleer yakıt taşıyan konvoya ateş açıldı

Brezilya’da silahlı kişilerin, nükleer santrale uranyum yakıtı taşıyan kamyonlardan oluşan bir konvoya saldırdığı bildirildi.

Rio de Janeiro kenti yakınlarında meydana gelen olayda, konvoyun, uyuşturucu satıcılarının kontrolünde olan bir yerleşimin yakınından geçtiği açıklandı.

Saldırıyla ilgili açıklama yapan polis, konvoyun emniyetini sağlayan güvenlik güçlerinin ateşe karşılık verdiğini ve çatışma yaşandığını kaydetti.

Rio’ya 145 kilometre mesafedeki Angra dos Reis kentinde yaşanan olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Konvoy, güvenli bir şekilde Angra 2 isimli nükleer santrale ulaştı.

Federal otoyol polisi sözcüsü José Hélio Macedo, olayla ilgili yaptığı açıklamada, “Ne yazık ki o bölgede böyle saldırılar sık sık yaşanmaya başladı. Böylesine güzel bir turistik bölge suçla anılır durumda.” dedi.

Brezilya’nın nükleer enerji kurumu Eletronuclear’den yapılan değerlendirmede, nükleer yakıtın zırhlı koyteynırlarda taşındığı ve bir risk içermediği duyuruldu. Kurum, taşınan uranyum yakıtının, doğada bulunduğu ölçüde radroaktivite içerdiğini de açıkladı.

Map in Angra

‘Burası hassas bir bölge’

Bu arada konvoya ateş açılması ile başlayan çatışmada, saldırganların, özellikle yakıt taşıyan kamnyonları değil polisleri hedef aldığı düşünülüyor.

Uranyum yakıtı taşıyan kamyonlar bölgeden geçtiği sırada, uyuşturucu şebekelerinin kontrolündeki yerleşimde bir çatışmanın sürdüğü belirtildi.

Nükleer santrallerin bulunduğu Angra dos Reis Belediye Başkanı Fernando Jordão, “Burası hassas bir bölge” diyerek merkezi hükümetten güvenliği artırmasını talep etti.

“Bu olay, nükleer santrallerin yaygın bilinen şekliyle salt operasyon sürecinde meydana gelen kazalarla değil yakıt sevkıyatı süreçlerinde de geri dönüşü olmayacak tehlikelere, yüzyıllarca sürecek radyoaktif kirliliğe  yol açabileceğine ve her aşamada dış tehditlere açık olduğuna dair önemli bir örnektir. Kaldı ki bu olaydakine benzer bir risk, atık sevkıyatı süreçlerinde de bulunmaktadır. Neticede tehlikeye dönüşürse tolere edilmesi imkansız denebilecek radyoaktif  riskler eli silahlı kimselerin istediklerini almak için
başvuracağı araçlar haline gelebilir.  Fakat  düşündürücü olan bu saldırıları yapan  kişilerin kendi yaşamlarını  hiçe sayma noktasında geniş alanda ekosistemsel kirliliğe, çok sayıda canlının  sağlığına ve hayatına mal olabileceğidir. Hükümetlerin, ne kadar korunaklı ortamlar tesis etseler de baş edemeyecekleri bu riskler nedeniyle derhal  nükleer santrallerden  vazgeçmesi gerekir. “

Pınar Demircan / Yeşil Gazete Nükleer temalı içerikler editörü

Borusan Müzik Bursu başvuruları başladı

Borusan Sanat’ın bağlı olduğu Borusan Kocabıyık Vakfı tarafından her yıl yetenekli gençlere verilen ve bugüne kadar 30’dan fazla genç müzisyenin yararlandığı Borusan Müzik Bursu 2019-2020 eğitim yılı başvuruları başladı. Son başvuru tarihi 10 Mayıs 2019.

Burs, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın bir konuk şef yönetiminde verdiği “Özel Konser”den elde edilen gelirle genç müzisyenlerin klasik müzik alanında yüksek lisans eğitimi görmelerine katkıda bulunuyor. Seçici kurulun başvuran öğrenciler arasından başarılı bulduklarının yurt dışında belirlenmiş seçkin okullardan birinde lisansüstü eğitim giderleri karşılanıyor.

(Yeşil Gazete)

Hayy Açık Alan’da yeni sergi: “İyi Saatte Olsunlar”

Hayy Açık Alan, 19 Mart – 20 Nisan 2019 tarihleri arasında Ankaralı Pelesiyer ile İzmirli Darağaç inisiyatiflerini “İyi Saatte Olsunlar” başlıklı sergi ile Piyaleoğlu Han’daki mekânında ağırlıyor.

“İyi Saatte Olsunlar” sergisi hem Pelesiyer hem de Darağaç inisiyatiflerinin yaşadıkları yerlerdeki insanlarla yaptıkları sözlü çalışmalarla topladıkları o bölgelere ait mit ve hurafelerden yola çıkılarak oluşturuldu. Papatya Tıraşın’ın mitlerden hareketle yazdığı öykülerden esinle Pelesiyer ve Darağaç üyeleri “İyi Saatte Olsunlar” sergisini hazırladılar. Sergide, mekânı da kurgunun bir parçası haline getiren Pelesiyer ve Darağaç’ın resim, enstalasyon, video, fotoğraf işleri görülebilecek.

Pelesiyer, “Urasa” adlı video-performansı ile sergide yer alıyor. İnsanların pek de gezinmek istemediği ve inançlarına göre, dillendirilmemesi gereken varlıkların dolaştığı mekânlardan biri olan ve Pelesiyer’in ilk üretim yeri Dam’a geri döndürüyor. Burada Urasa eylemini kendilerince gerçekleştiriyorlar. (Urasa hastalığa, cine ve periye karşı okuyup üfleme ayini) Pelesiyer, Papatya Tıraşın’ın “Eski Köyde Bir Akşam Vakti” başlıklı kurgusal metnini Dam’a götürüp sesli bir şekilde okuyarak, boş ve terk edilmiş bir arazide yankılanacak yeni bir söylenceye dönüştürüyor. Dam’ın geçmişindeki kendine ait doğaüstü hikâyelerin üstüne eklemlenen bu metin, Pelesiyer tarafından beş ağızdan eş zamanlı okunarak, boyutlar arası ruhsal bir paradoks yaratıyor. Mekânda yankılanan ve birbiri içine geçen hikâyeler, belki de hikâyelerde yer alan karakterleri arazi katmanları arasına mühürlüyor. Birbiri içerisine geçen sesler, metni bir düğüm haline getirirken bir ayine dönüşüyor.”

Darağaç’tan Ayşegül Doğan “Hatçe” metninden yola çıkarak belgeler ve fotoğraflarla bir ses yerleştirmesi yapıyor. Ali Kanal ise yazıda geçen ölmüş yetimin temsili bir mezarı ve onun kimliği üzerinden bir iş üreterek yazının sonuna sanatçı müdahalesinde bulunuyor. Fatih Altan ise metin içinde geçen akmayan çeşme metaforunu kendi iş üretim disiplininde ortaya koyuyor.  Cem Sonel, “Allah Korusun” ışıklı led tabela yerleştirmesi ile yer alıyor. Cenkhan Aksoy ise “Aksakallı gidince olanlar oldu” adlı mekâna özgü yerleştirmesi izleyici ile buluşuyor. Tuğçe Akay tüm yazılarda yer alan kadın figürlerinden yola çıkarak buluntu fotoğraf arşivinden temsili görüntüleri birleştirerek mekâna bir yerleştirme yapıyor. Sergide Papatya Tıraşın kaleme aldığı metinler de mekâna özgü bir yerleştirme ile sunuluyor.

Darağaç Kimdir?

2016 yılında İzmir’deki sanat üretimleri için alternatif ortamlar arayan genç sanatçıların yoğun diyalog ve tartışmalarıyla gelişen sergiler bütünü Darağaç, adını kent ulaşımının düğüm noktası Halkapınar ve kentlinin sosyal yaşam merkezi Alsancak arasında yer alan, aynı zamanda İzmir’in en eski yerleşim yerlerinden biri olarak bilinen Darağaç Mahallesi’nden alıyor.

Cem Sonel, Ali Kanal, Ayşegül Doğan, Tuğçe Akay, Cenkhan Aksoy ve Fatih Altan’ın organizasyon ekibini oluşturduğu Darağaç, geçici ve uzun soluklu projeler üretmeyi ve sanat alanında yenilikçi iş birlikleri yaratmayı amaçlıyor. Güncel sanat pratiklerini ve mahalle yaşamının dinamiklerini bir araya getirerek birlikte üretmenin farklı perspektiflerini sorgulamayı ve bunları seyircisiyle birlikte deneyimlemeyi hedefliyor.

Pelesiyer Kimdir?

Pelesiyer, Ali Şentürk, Alper Aydın, Hüseyin Arıcı, Mert Acar ve Sultan Burcu Demir’in bünyesinde bulunduğu 2012 yılında Ankara’da kurulmuş bir sanat projesidir. Katılımcılarını kendi sanat anlayışlarından ya da çalıştıkları konulardan ayırır ve onları seçtiği bir mekânda, sil baştan yeni bir üretime yönlendirir. Sanatla ilgilenen herkesin katılabileceği Pelesiyer, sanatçıları bağımsız bir mekânda yalnız bırakır ve o ana kadar yaptığı işleri unutup yeni bir iş yapmasını ister. Katılımcılarına seçilen mekânda yeni bir oyun alanı açar.

Pelesiyer ufak ilçe ve köylerde yaşayan insanların gündelik hayatta kullanmaktan çekindiği bir kelimedir. Özellikle insanların çok gezinmek istemediği ve inançlarına göre, dillendirilmemesi gereken varlıkların dolaştığı mekânlar için kullanılır. Üretim mekânları da bu kelimenin anlamına uygun bir şekilde seçilmektedir. Pelesiyer’de yer alan sanatçılar, salt bulundukları mekânın büyüsüne kapılmaz aynı zamanda yarattıkları bu oyun alanında var olan kaygılarından uzaklaşarak işlerini üretmeye odaklanırlar.

(Yeşil Gazete)

İFSAK’ta Cengiz Akduman ile ‘Panatolia’ kitabı üzerine söyleşi

21 Mart Perşembe Günü, İFSAK’ta Cengiz Akduman’ın yeni kitabı ‘Panatolia’ üzerine bir söyleşi gerçekleştirilecek.

“80 ‘li yılların başında Panoramik fotoğraf ile tanıştım. İlk başta Panoramik kameraya çok ısınmasam da, Çek fotoğrafçı Josef Sudek’in \’Panoramik Prag\’ kitabını görünce elimde çok işlevsel bir makinanın olduğunu anladım ve 90 yıllardan günümüze fotoğraf çekimlerimde çantamdan eksik olmadı.

Daha önce çeşitli projelerde Panoramik fotoğraflarım yer alsa da, ilk kez \’Panatolıa\’ adı altında, Türkiye’de çekilmiş fotoğraflardan oluşan daha geniş kapsamlı bir proje geliştirmenin mutluluğunu yaşıyorum”.

Söyleşi İFSAK Nurettin Erkılıç Gösteri Salonu’nda 19.30’da başlayacak.

(Yeşil Gazete)

La Scala’da oylama: Suudi Veliaht Prensi ile 15 milyon euroluk anlaşma reddedildi

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın 15 milyon euro karşılığı yönetim kurulu üyeliği satın alma girişimini ilkin olumlu karşılayan La Scala Opera Evi, insan haklarıyla ilgili tepkilerin hedefi olunca tavır değiştirdi. İtalyan opera geleneğiyle özdeş kurumda yapılan oylamada Suud’a üyelik anlaşması geri çevrildi.

İtalya’nın Milano kentindeki La Scala Opera Evi’nin yönetim kurulu oylamaya giderek 15 milyon euroluk Suudi Kültür Bakanı Bedr bin Ferhan’a 5 yıllık üyelik anlaşmasını reddetti. Oylama kapsamında Suudi kraliyetinden alınan 3.1 milyon euroluk ilk taksitin geri ödenmesine de karar verildi.

La Scala’nın yönetim kurulu başkanlığını da yürüten Milano Belediye Başkanı Giuseppe Sala, emanet hesaptaki Suudi parasının geri gönderilmesi yönünde oybirliğiyle karar verildiğini açıkladı.

Merkez sol siyasetçi Sala, şimdiki halde Suudi kraliyetiyle böyle bir yola girmenin imkânı bulunmadığını belirterek ekledi: “Çok kötü idare edilen bir iş oldu. Büyük bir karmaşa yaşandı ve bundan herkes sorumlu.”

İstifa çağrıları

Başta Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın teklifini kimseye sorup danışmadan kabul etmiş olan La Scala’nın Avusturyalı CEO’su ve sanat direktörü Alexander Pereira’ya istifa etmesi yönünde çağrılar var.

Pereira ise gelecek yıl sözleşmesi bitene dek görevinin başında kalmakta ısrarlı.

İtalyan kültürünün en önemli simgelerinden La Scala’ya Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda ‘kıtır kıtır kesilip fırında yakılması’ emrini verdiğine dair raporlarla anılan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın el atmasına izin verilmesi, Çizme’de infial yaratmıştı. ‘En değerli kültür kurumunun en ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu zalim bir rejimin nakit parasını kabul edemeyeceğine’ dair seslerini yükseltenler arasında La Scala’nın bazı yönetim kurumu üyeleri de vardı.

Konservatuvar da açılacaktı

Suudi Veliaht Prensi, Kaşıkçı cinayetiyle bozulan imajını dünyanın en prestijli spor, sanat ve diğer kültürel kurumlarında söz sahibi olarak düzeltme çabasında. Geçmişte Salzburg Festivali ve Zürih Opera Evi’nin artistik direktörlüğünü yapmış Pereira, 2014-15 sezonunda gelmesinden beri sponsorların özel fonlarından milyonlarca euro akmasını sağladığı La Scala’da en üst düzey sanat faaliyetlerinin sürebilmesi için Veliaht Prens’in ‘kanlı’ parasını kabul etmek gerektiği görüşündeydi. Anlaşma kapsamında Riyad’da La Scala Akademisi’nin yönetiminde müzik ve dans konservatuarı açılması planlanıyordu.

‘Başka ülkelerin parasında sorun yok’

Anlaşmaya karşı çıkan koalisyon hükumetinin aşırı sağcı ortağı ve Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, “La Scala özgür ve bağımsız kalmalı, Suudilerle bağlantısı olmamalı.  Diğer ülkeler yatırım yapmak isterse başka mesele. İsviçreliler para koyarsa sorun olmaz” dedi.

Suudi parasının geri çevrilmesini, eski Başbakan Silvio Berlusconi’nin partisi Forza Italia da memnuniyetle karşıladı.

(Sputniknews)

Connectitcut’un ilk açık lezbiyen ‘çocuk valisi’, büyüyünce ABD Başkanı olmak istiyor

ABD‘nin Connecticut eyaletindeki beşinci sınıf öğrencileri arasında yapılan seçimlerde eyaletin ilk açık lezbiyen çocuk valisi seçilen 11 yaşındaki Ella Briggs, yemin töreninde ülkenin ilk lezbiyen başkanı olmak istediğini söyledi:

Bu büyük eyaletin dört bir yanında öğrencilerle ve yetişkinlerle önemli görüşmeler yapmaya başlıyorum. LGBTİ+ topluluğundan olanlar da dahil olmak üzere kabul etmenin ve saygı duymanın anlam ve önemi üzerine konuşacağız.

Bununla birlikte Briggs’in bazı sınıf arkadaşları yemin törenine katılmayı reddetti, bazı aileler de çocuklarının katılımına izin vermedi. Ancak bu durum Briggs’in heyecan ve umudunu kırmışa benzemiyor.  Sınıf arkadaşlarımın çoğu geldiği için çok mutlu olduğunu söyleyen Briggs şöyle söylüyor:

Bazı çekilen arkadaşlar oldu ama bu konuda yapacak bir şey yok. Bu durumu çekemeyenler kendileri bilir. Ama beni kabul eden insanlarla dolu bir salonda olmak, paha biçilmez. Gerçekten harika bir his.

 

İYİ Parti’den seçim klibi: ‘Herkes için var mı kelepçen?’

İYİ Parti, yerel seçim çalışmaları kapsamında yeni bir klip hazırladı. Klipte yürüyüşe katıldığı için veya sosyal medya paylaşımları nedeniyle sorgulanan gençler işlendi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasında gerçekleşen ‘hapishane’ polemiği, uzun süre kamuoyunun gündeminde kalmıştı.

Yerel seçime iki haftadan az bir süre kala İYİ Parti, resmi sosyal medya hesaplarından yeni bir klip paylaştı.

‘Daha yeni başlıyorum’ isimli klipte yürüyüşe katıldığı için veya sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar nedeniyle sorgulanan gençler işlendi.

Klibe çekilen şarkının sözleri şöyle:

“Gel otur bir konuşalım.

Bak bu kez ben de sakinim.

Elini görünür bir yere koy.

Tüm oyunlarına hakimim.

Bir nefeste çaldın.

Tüm emekleri şahidim.

Ama zilin sesini duydun.

Bak ikinci raund başladı.

Sen deliye çattın oğlum.

Anlatsın arkadaşların.

Tozumu silktim, dişimi sıktım.

Yine çatıldı kaşlarım.

Herkes için var mı kelepçen?

Hesap eder misin?

Yalan sıkan silahların da.

Bir gün biter mermisi.

Direndiğin ben değilim uyan.

Hayatın ta kendisi.

Ben hala yürüyorum.

Bak karşındayım.

İnadına büyüyorum.

Yolun başındayım.

Sakin ol efendi ol.

Gözümde yok ne sağ ne sol.

Benim derdim yarınım.

Geçmişe de sana da yol.

Ne bitmez zehirmiş içindeki.

Düşümden defol.

Bizde sabır çok aslan kahvaltıda yumruk yeriz.

Şimdi hala bıkmadıysan gel yine korkut beni.

Benim derdim hayatım, senin gibi koltuk değil.

Nefretle açtığın delikleri sevgimle tıkıyorum.

Korkuyla ördüğün duvarı dans ederek yıkıyorum.

Sen asansörle inerken ben merdivenden çıkıyorum.

Ben hala yürüyorum.

Bak karşındayım.

İnadına büyüyorum.

Yolun başındayım.”

(Sputnik)

Mehmet Güreli ve Kalben Babylon’da

Popüler müzik tarihimizin anıt isimleri ile yeni kuşağın gelecek vaadeden sanatçılarını aynı sahnede buluşturan “Kökler ve Filizler” serisinin dördüncüsünde; üretkenliği ve çok yönlü sanatçı kişiliğiyle besteci ve söz yazarı Mehmet Güreli ve özgün sesi, gitarı ve içten şarkı sözleriyle Kalben, “Kendine Has” konserleri kapsamında 20 Mart akşamı Babylon’da sahne alıyorlar.

Sadece son elli yıldan bugüne bakıldığında bile gözlemlenebilecek türler arası etkileşim, popüler müzik tarihinde yer edinmiş kendine has denemeler ve onlarca anıt isim ile bu coğrafyanın müzikal köklerinin çok derinlere uzandığı artık tüm dünyada kabul gören bir gerçek konumunda. Aynı coğrafyada dijital çağ ile birlikte hızlanan, her şeyden anında haberdar olan ve tarifsiz bir hızla üreten “yeni nesil” isimlerin sayısı da her gün artıyor. “Kökler ve Filizler” serisi, artistic ideas ve Median Müzik Edisyon iş birliği ile popüler müzik tarihimizin anıt isimleri ile yeni kuşağın gelecek vaadeden sanatçılarını aynı sahnede buluşturuyor.

Mehmet Güreli

Yazar, müzisyen, ressam ve yönetmen Mehmet Güreli; ilk öykülerini “Sıcak Bir Göz” adıyla 1985 yılında yayımladı. 1988 senesinde yayımladığı ilk albümü “Vapurlar/Blues”un ardından; beste ve söz yazarlığı konusundaki ustalığını sunduğu “Cihangir’de Bir Gece”, “Yağmur”, “Odamda Yolculuk” ve “İplerin Kopuşu” albümlerini dinleyicileriyle paylaştı. On dokuz resim sergisi açan Güreli; sanat hayatı boyunca “İkinci Bahar”, “Gönül Yarası”, “Gişe Memuru” ve “Av Mevsimi” gibi filmlerde de rol aldı. Son albümü “Zamboni Sokağı”nı 2017’de paylaşan çok yönlü sanatçı; aynı sene Salah Birsel’in aynı isimli romanından uyarlanan “Dört Köşeli Üçgen” filminin de yönetmenliğini yaptı.

Kalben

Müzik hakkında düşünmeye 8 yaşındayken annesinin aldığı klavyeyle başlayan ve 14 yaşında ilk gitarını alan Kalben; içinden gelen şarkıları kendince, kendi sözleriyle söylüyor. 2014’te Sofar Sounds İstanbul kapsamında konser veren Kalben’in “Sadece” performansı, dünyada en çok izlenen Sofar Sounds videoları arasında yer alarak büyük bir başarıya imza attı. 2016 senesinde kendi ismini taşıyan ilk albümünü dinleyiciyle paylaşan Kalben, kısa süre içerisinde kendine has bir dinleyici kitlesi edindi. Aynı zamanda yazarlık yapan Kalben’in “Lulu’nun Maceraları” adında yayınlanmış bir çocuk kitabı serisi de var. Folk, Indie, klasik müzik ve arabesk gibi farklı türlerden beslenen Kalben, 2018 yılında paylaştığı ikinci albümü “Sonsuza Kadar” ile Türkiye listelerinde en çok dinlenenler arasında yer almaya devam ediyor.

(Yeşil Gazete)

Odun Pazarı Modern Müze (OMM) Eskişehir’de açılıyor

İş insanı ve ​koleksiyoner ​Erol Tabanca​’nın kurucusu olduğu Odunpazarı Modern Müze (OMM), Türkiye ve dünyadan sanatçıların modern ve çağdaş̧ eserlerinden oluşan dinamik sergi programı ve kültürler ve disiplinlerarası diyaloğu desteklemeye yönelik iş birlikleri ile Eskişehir ve Türkiye’de modern ve çağdaş için yeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Müzenin tasarımı ise, dünyaca ünlü̈ Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma and Associates’ın (KKAA) imzasını taşıyor.

Müzenin ilk sergisi, Haziran’da Haldun Dostoğlu küratörlüğünde gerçekleşecek. Açılış̧ sergisinde, 1950’lerden günümüzde Türkiye çağdaş sanatının önemli temsilcilerinin eserlerinden oluşan ​Erol Tabanca Koleksiyonu​’ndan özel bir seçki sunulacak. 60’ın üzerinde sanatçının yaklaşık 200 eserinin görülebileceği sergide yer alacak sanatçılar arasında ​Bedri Rahmi Eyüboğlu​, ​Canan Tolon​, ​Erol Akyavaş​, ​İlhan Koman​, ​Ramazan Bayrakoğlu​, ​Sinan Demirtaş​ ve ​Tayfun Erdoğmuş bulunuyor.

Müzenin açılısında ayrıca bambuyu adeta dantel gibi işleyerek oluşturduğu büyük ölçekli enstalasyonlarıyla tanınan, dünyaca ünlü̈ Japon sanatçı ​Tanabe Chikuunsai IV tarafından OMM’un dokusuna uygun olarak üretilecek yerleştirme ​özel bir performans ile tamamlanacak. Müze mimarisi ile iç içe geçen bu özel enstalasyonda örme bambu tekniği kullanılacak.

OMM’a gelen ziyaretçileri, tüm dünyanın tasarımlarını ilgiyle takip ettiği ünlü̈ Japon mimarlık ofisi ​Kengo Kuma and Associates​’ın (KKAA) imzasını taşıyan, Odunpazarı sivil mimarisi, Osmanlı kubbe mimarisi ve geleneksel Japon mimarisindeki ögelerden aldığı referanslarla tasarladığı 4500 m2’lik çağdaş̧ bir sanat alanı bekliyor. ​Farklı büyüklüklerdeki sergileme alanlarının yanı sıra​ kafe, müze dükkânı ve atölye alanları da müzenin dinamik yapısını yansıtıyor. Odunpazarı’nın tarihi dokusuna gönderme yapan ahşap yapı sistemi ve etkileyici mimarisi ile gündüz olduğu kadar gece de semte hayat verecek müze binasının bu bölgenin odak noktası, sembolü̈ ve aynı zamanda kamusal bir toplanma merkezi olması öngörülüyor.

Gün ışığını içeri alarak üç̧ kata yayılan sergi ve ziyaretçilerin kullanımına açık ortak alanları ile ilham veren bir müze deneyimi yaşatmayı amaçlayan OMM, geniş̧ giriş̧ katıyla bölgenin tarihi dokusunu yansıtırken üst katlara doğru daralan tasarımıyla sanatseverleri aynı zamanda mimari bir yolculuğa çıkarmayı hedefliyor.

(Yeşil Gazete)