Ana Sayfa Blog Sayfa 2494

Bodrum’da sığınmacı teknesi battı: 12 kişi öldü, beş kayıp

Bodrum açıklarında sığınmacı teknesi battı. 12 kişi hayatını kaybetti, 31 kişi kurtarıldı, teknede bulunduğu belirtilen beş kişi aranıyor.

Muğla’nın Bodrum ilçesi açıklarında sığınmacı taşıyan bir tekne battı. 31 kişi kurtarılırken 12 kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Beş kişi ise halen aranıyor. Bodrum Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ait bot bugün saat 07.20 sıralarında, Turgutreis açıklarındaki Hüseyin Burnu önlerinde içinde sığınmacıların bulunduğu bir teknenin battığını belirledi. Takviye olarak iki bot, bir S dalış timi ve bir helikopter sevk edildi.

Suda bitkin haldeki 31 sığınmacı kurtarıldı. Sığınmacıların ifadelerinden teknede yaklaşık 40 kişinin olduğu tespit edildi. Bunun üzerine kayıp olduğu ileri sürülen diğer beş sığınmacı için denizden ve havadan arama kurtarma çalışması başlatıldı.

işsiz sayısı 1 milyon 334 bin kişi arttı

İşsizlik oranı mart ayında yüzde 14,1 olarak gerçekleşti. Genç işsizlik oranı ise yüzde 25.2 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Mart 2019 işsizlik verilerini açıkladı. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı mart ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 334 bin kişi artarak 4 milyon 544 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 4 puanlık artış ile yüzde 14,1 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 4,2 puanlık artışla yüzde 16,1 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 7,5 puanlık artışla yüzde 25,2 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 4 puanlık artışla yüzde 14,3 olarak gerçekleşti.

İstihdam edilenlerin sayısı düştü

İstihdam edilenlerin sayısı 2019 yılı mart döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 704 bin kişi azalarak 27 milyon 795 bin kişi, istihdam oranı ise 1,7 puanlık azalışla yüzde 45,4 oldu.

Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 240 bin, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 464 bin kişi azaldı.

İstihdam edilenlerin yüzde 17,3’ü tarım, yüzde 19,7’si sanayi, yüzde 5,5’i inşaat, yüzde 57,4’ü ise hizmet sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,4 puan, inşaat sektörünün payı 1,8 puan azalırken, hizmet sektörünün payı 2,1 puan arttı. Sanayi sektörünün istihdam edilenler içindeki payı ise değişim göstermedi.

İşgücü 2019 yılı mart döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 630 bin kişi artarak 32 milyon 339 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,5 puanlık artışla  yüzde 52,9 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,1 puanlık azalışla yüzde 71,7, kadınlarda ise 1 puanlık artışla yüzde 34,4 olarak gerçekleşti.

Kayıtdışı oranı yüzde 34

Mart 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,5 puan artarak yüzde 33,9 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puan artarak yüzde 23,1 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı yüzde 46

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 72 bin kişi artarak 28 milyon 146 bin kişi olarak tahmin edildi. İstihdam oranı 0,1 puan artarak yüzde 46,0 oldu. Mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 68 bin kişi artarak 4 milyon 487 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı 0,1 puan artarak yüzde 13,7 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı 0,1 puan artarak yüzde 53,3 olarak gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, tarım sektöründe 5 bin, inşaat sektöründe 53 bin kişi azalırken, sanayi sektöründe 94 bin, hizmet sektöründe 37 bin kişi arttı.

 

Fransa’da her üç evsiz kadından biri günlük tecavüze uğruyor

Kadınların tanıklıkları ve Evsizler Vakfı’nın verilerini içeren FranceInfo’nun haberine göre, Fransa’da sokakta yaşayan kadınlar, tecavüz ve şiddete karşı savunmasız.

 FranceInfo haber kanalı geçtiğimiz hafta sokakta yaşayan kadınların uğradığı tecavüz ve cinsel saldırıları konu alan bir dosya yayınladı. Yeni Özgür Politika’dan Selma Akkaya’nın Türkçeleştirdiği dosya haber, evsiz ve sokakta yaşayan kadınların tanıklıklarını ve Evsizler Vakfı’nın verilerini ışığında, Fransa’da her üç evsiz kadından birinin günlük olarak tecavüze uğradığını gözler önüne seriyor.

Toplumun görünmeyenleri

2007 yılından bu yana sokakta yaşayan bir kadın olan Martine muhabire şunları anlatıyor: “Toplumun görünmeyenleriyiz. Sokakta yaşadığımız için vücudumuz sanki dokunulabilir. Bunun için erkeklerin gözünde sokakta hazır bekleyen objeler gibiyiz. Elli yaşındayım. 10 yıldır sokakta yaşıyorum. Yaşadığım her saldırı ve tecavüzü beynimde normalleştirdim. Günümün bir parçası oldu. Olup bitenleri anlatmam bu nedenle artık zor olmuyor. Hatırlamadıklarım da vardır ama sayısız kez tecavüze uğradım.”

‘Devlet görmezden geliyor’

Dosya haber kapsamında konuşan Entourage Derneği Başkanı Agnès Lecordier, ciddi bir istatistik veri olmasa da Fransa’da sokakta yaşayan her üç kadından birinin günlük tecavüze uğradığını ifade ediyor. “Devletin bu kadınları korumak için hiçbir önlemi yok. Sokakta yaşayan kadınlar cinsel saldırı ve tecavüze karşı çok savunmasızdır. Bu konuda hiçbir çalışma bulunmuyor. Bu kadınlar her insanı artık potansiyel bir saldırgan olarak görüyor” diyen Lecordier, kadınların yaşadıkları karşısında sığınacakları hiçbir kurumsal yapının olmadığını ifade ediyor.

Ruhlarındaki yaralara güç yetmiyor

Paris’te faaliyet yürüten acil sağlık yardım ekiplerine ait barınağın başkanı Quentin Le Maguer ise “Sokakta yaşayan tüm kadınlar bu tür şiddetle karşı karşıya kaldı. Bu durumda olduğunu anladığımız kadınları ancak bir süre barınakta tutup fiziki yaraları varsa tedavi ediyoruz ve yeniden sokağa dönüyorlar. Ama onların ruhlarında açılan yaraları görmeye gücümüz yetmiyor” diyor.

Herkes saldırgan olabilir!

Sayısız kez tecavüze uğrayan Martine, kendisine tecavüz eden insanların profillerini çizerken, “İki çocuk babası olup önümden her gün çocuklarını okula almaya giden bir baba, 15 yaşındaki Ukraynalı bir çocuk, 22 yaşındaki bir genç… Bu nedenle her insanın artık saldırgan olduğunu düşünüyorum” diyor.

10 yıldır sokakta kalan Martine’e, neden sokakta yaşamak durumunda kaldığı sorulduğunda, “Babama sorun. O çocukluğumda bana yaptıklarını anlatsın” diye yanıtlıyor. Adını vermeyen bir başka evsiz kadın ise “17 yıldır sokakta 70 kez tecavüz gördüm” diyor.

Dosyayı hazırlayan FranceInfo’dan Anne Lorient, erkekler için evsiz kadınların  ücretsiz cinsel ihtiyaçları karşılayan savunmasız kadınlar olarak görüldüğünün altını çiziyor.

 

Denizli’de hedef, seragazı emisyonlarında yüzde 21 azaltım

Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin, iklim değişikliğine karşı iki yıl önce başlattığı “İklim Hareketi İçin Değişime Güç Ver” projesi tamamlandı. İklim planına göre, 2030 itibarıyla Denizli’deki seragazı salımları yüzde %21 azaltılacak.

İklim değişikliği konusunda çalışmalar yürüten Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşık iki yıl önce Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın koordinatörlüğündeki “Türkiye’de İklim Değişikliği Alanında Kapasitenin Geliştirilmesi Hibe Programı” kapsamında başlattığı “İklim Hareketi İçin Değişime Güç Ver Projesi” tamamlandı.

Kapanış konferansında Denizli Seragazı Envanteri ve İklim Eylem Planı ile ilgili konuşan Bölgesel Çevre Merkezi-REC Türkiye Direktörü Rifat Ünal Sayman, planın küresel, ulusal, bölgesel ve yerel çabaların bir sonucu olarak hazırlandığına dikkat çekti. Sayman, “Başarılı bir süreç yürütüldü ve 10’a yakın çalıştay yapıldı. Liselerde, etüt salonlarında ve Pamukkale Üniversitesi’nde farkındalık etkinlikleri, anketler yapıldı. Bu kapanış toplantısı, yeni bir başlangıç. Umuyorum bundan sonraki süreçte bu eylem planının uygulanmasında Denizli bu konudaki hem öncülüğünü hem de iklim değişiklindeki hazırlığını artırmış olur” diye konuştu.

7’den 70’e eğitimler verildi

Belediye Meclis Başkanvekili Ali Değirmenci ise  Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin iklim değişikliği eylem planı konusunda öncülük yaptığını kaydederek şunları söyledi: “Öncelikle Türkiye’nin en yeşil şehirlerinden bir tanesiyiz ve en temiz şehir ödülü alan şehirlerden bir tanesiyiz. %49’umuz ormanlarla kaplı. Her yıl binlerce ağacı toprakla buluşturuyoruz. Büyükşehir olduktan sonra şehrimizin tamamındaki atık suları arıtmak gibi bir hedef koyduk. İstiyoruz ki bir damla arıtılmamış su doğaya salınmasın. Katı atık tesislerimizle birlikte çöplerin vahşi depolanmasının önüne geçiyoruz. Bugün Denizli’de her evde insanlar geridönüşümlü atıklarını mavi poşete, evsel atıklarını siyah poşete atıyor. Sadece Denizli’de değil bölgenin tıbbi atıklarını steril hale getiren sistemlerimiz var”

Büyükşehir Belediyesi olarak yaklaşık iki yıldan bu yana sürdürdükleri çalışmayla, Denizli özelinde farkındalık oluşturduklarına dikkat çeken Değirmenci, projenin amacına uygun bir şekilde ilerlediğini söyledi. Değirmenci, “Anaokuluna giden çocuklarımızdan başlamak kaydıyla ilköğretim, lise ve üniversiteye giden gençlerimiz dahil olmak üzere farkındalık eğitimlerinde bulunduk. Onların bulunduğu mekanlarda iklim hareketi nedir, iklim eylem planı nedir anlatmaya çalıştık. Denizlili vatandaşlarımızın gündelik hayatına yeni terimler kazandırdık. İklim hareketi, iklim eylem planı, karbon ayakizini hesaplama gibi. 5.000’e yakın vatandaşımız anketlerimize katıldı” dedi.

İklim komisyonu kurulacak

Denizli İklim Eylem Planı’nın önümüzdeki süreçte Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin stratejik planında da yer alacağını ifade eden Değirmenci, “Nasıl bu süreci takip ettiysek bundan sonra da yine büyükşehir belediyemizin, kamu kurum ve kuruluşlarımızın, STK’larımızın içerisinde olduğu bir iklim komisyonu oluşturmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin 2030 yılında seragazı salımında %21 gibi bir azaltım hedefi var. Biz de iklim eylem planımızda 2030 yılı itibarıyla Denizli’deki seragazı salımlarında %21 azaltım hedefliyoruz” diye sözlerini noktaladı.

Kuyucuk Gölü’nü ‘Ramsar’ da koruyamadı

Türkiye’nin, Ramsar Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınan 13’üncü alanı olan Kuyucuk Gölü, kurumaya yüz tuttu.

Ramsar Sözleşmesi kapsamında koruma altında bulunan Kuyucuk Gölü‘nde, havaların ısınmaya başlamasıyla bazı yerler kurudu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ilk,  Türkiye’nin ise 13’üncü Ramsar Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınan alanı olan Kuyucuk Gölü, göç halindeki birçok kuş türüne ev sahipliği yapan en önemli göller arasında yer alıyor. Göl,, Kafkasya ve İran-Anadolu biyolojik çeşitlilik noktalarının kesiştiği konumda bulunuyor.

KuzeyDoğa Derneği ekibi tarafından yapılan gölde yapılan çalışmalarda, en az 207 kuş türünün alanı kullandığı tespit edildi. Kuş göç güzergahları göz önüne alındığında, bu sayının 250’yi geçtiği tahmin ediliyor. Özellikle nesli tükenmekte olan bazı kuş türlerinin Kuyucuk Gölü’nü tercih edip üremesi, gölün önemini artırıyor. Gölün bazı yerlerinin kurumasından etkilenen kuşlar, başka sulak alanlara göç etmeye başladı.

Derinliği her geçen yıl azalıyor

KuzeyDoğa Derneği Başkanı Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, yıllarca uyarmalarına rağmen önlem alınmayan gölün kurumaya başladığını söyledi. Kuyucuk Gölü için artık oyalanmadan somut adım atılması gerektiğine işaret eden Şekercioğlu, “2003’te Kars’a ilk geldiğimde gölün derinliği 5 metrenin üzerindeydi. 1997’de gölün derinliği 13 metre ölçülmüş. Yıllardır suyun sürekli azaldığını, gölün kurtarılması için çalışma başlatılması gerektiğini söyledik” dedi.

Gölün kurumaması amacıyla önlem alınması için yetkililerin harekete geçmesini isteyen Şekercioğlu, “Göl artık bitti, eskisi gibi sadece sonbaharda birkaç kez kuruması söz konusu değil. Haziran ayındayız, göl yok olmak üzere. Yapılacak en acil eylem Kuyucuk köyü içinden geçen taze suyun önünün açılması ve göle verilmesi, gölü besleyen derenin serbest bırakılması. Bir an önce gölün toparlanması için somut planlar yapılması lazım” ifadelerini kullandı.

Şekercioğlu, göle Kars Barajı’ndan su verilmesinin riskli olduğunu savunarak şunları söyledi “Barajdan su verilmeye çalışılması bilim dışı. Çünkü buraya kanalizasyon, peynir fabrikası atıkları karışıyor. Bu su gölü öldürür. Kuyucuk Gölü’ne verilecek su, köyün içinden geçen temiz dere suyu, bölgedeki kaynak suları olmalı.”

Dermek olarak Kars Valiliği ile yeni bir projeyi hayata geçirdiklerini anlatan Şekercioğlu, “Hidroloji ve su temizliği uzmanı hocalarımızla alanda tespit yapılacak, buna göre plan oluşturulacak. Kuyucuk Gölü için artık oyalanmamalıyız. Kars’ın gurur kaynağı olan Kuyucuk Gölü’nün kurumasına izin vermeyelim” değerlendirmesinde bulundu.

Kuyucak köyü sakinlerinden İsmail Demir de birçok kuş türene ev sahipliği yapan göllerini kaybetmek üzere olduklarını dile getirerek şöyle konuştu: Yetkililerden tek isteğimiz, duyarlı olup buraya bir çare bulmaları. Bölgedeki su kaynaklarının göle ulaştırılması için çalışma yapılması lazım. Yeterli su kaynağı temin edilmezse gölü kaybedeceğiz. Ekolojik dengeyi bozmadan gölü eski haline getirmeliyiz, kuşları geri kazanmamız lazım.”

 

Küresel Barış Endeksi: İklim değişikliği yeni çatışmaları körüklüyor

IEP, etkisi giderek daha çok hissedilen iklim değişikliğinin gelecek 10 yıl içerisinde dünya barışı için ciddi bir tehdit oluşturabileceğini açıkladı. Türkiye ise ‘barış bahsi’nde bu yıl üç sıra gerileyerek, iç savaş yaşayan Sudan’ın da altında yer aldı.

Avustralya merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün (IEP) yayınladığı 2019 Küresel Barış Raporu’na göre, iklim değişikliği sebebiyle azalan doğal kaynaklar ve bunun sonucunda gerçekleşmesi olası kitlesel göçler, ülkeler arasında yeni ihtilaf ve çatışmalara sebep olabilir.

Bianet’in haberine göre, küresel ısınma sebebiyle 1 milyar insanın iklim krizinden etkilenmesi muhtemel yüksek riskli bölgelerde bulunduğu vurgulanan raporda, bu kişilerin yaklaşık %40’ının halihazırda çatışmaların ve sorunların devam ettiği ülkelerde bulunduğu  kaydedildi.

Kıtlık, Afetler ve Kitlesel Göçler

Raporda, özellikle hızlı iklim değişiklikleriyle ortaya çıkabilecek kıtlık, doğal afet ve kitlesel göçler gibi etmenlerin ülkeler arası çatışmaları artırabileceği vurgulandı.

IEP Yönetim Kurulu Başkanı Steve Killelea, raporla ilgili olarak “Barış içinde bir dünyaya sahip olmadığımız sürece, sorunlarımızı çözmemiz için gereken güven ve işbirliği seviyelerini yakalamak mümkün olamayacak” dedi. Dünya Kaynakları Enstitüsü Genel Müdürü Manish Bapna da iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı sorunların dünya barışı için artan bir tehdit oluşturduğunun altını çizdi.

Türkiye barışa uzak

2018 yılında Küresel Barış Endeksi’nde iç barışı sağlama konusunda 149’uncu sırada olan Türkiye, üç sıra gerileyerek bu yıl 152’inci sırada yer aldı. Türkiye, bu skoruyla iç savaşın sürdüğü Sudan’dan bir puan geride, Avrupa’da ise sonuncu.

İzlanda, yine birinci

Endekse göre durumu en kötü ülke ise Afganistan. Listede iç barışı en iyi sağlayan ülke ise geçen yıl olduğu gibi bu yıl da İzlanda oldu. İzlanda’yı Yeni Zelanda, Avusturya, Portekiz ve Danimarka izledi. Yaşanan terör saldırılarına rağmen Yeni Zelanda’nın da huzur endeksindeki puanının yükselmeye devam etmesi dikkat çekti. Endeks puanı artan Yeni Zelanda’nın sıralamadaki yeri ise değişmedi.

‘Türkiye’de yeni çatışma ortamları oluşuyor’

Killelea, dünya genelinde şiddet vakalarında kaydedilen gerilemenin kalıcı olarak tanımlanamayacağını kaydetti. Killelea, “Son yıllarda Irak ve Suriye’ye hakim olan çatışmalar azalırken, Yemen, Nikaragua ve Türkiye’de yeni çatışma ortamları oluşuyor” ifadelerini kullandı.

Raporun “Avrupa” başlığı altında, “Dünyanın en barışçıl bölgelerinden” ifadesi yer alırken, Avrupa’daki 36 ülkeden 22’sinin gelişme gösterdiği belirtildi. Çalışmada Türkiye’nin Avrupa’da bulunan ülkeler arasında 152’inci sırayla sonuncu olduğuna vurgu yapıldı.

Rapora buradan ulaşabilirsiniz.

 

 

Antalya ve İzmir valiliklerinden Onur Haftası’na yasak: Genel ahlaka aykırı

Antalya ve İzmir valilikleri, LGBTİ+ Onur Yürüyüşü ve “devamı niteliğindeki tüm etkinlikleri” yasakladı. Yasakların gerekçesi; “genel ahlak, ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü’nün korunması… İstanbul için de imza kampanyası başlatıldı.

Antalya Valiliği, 3’üncü Antalya LGBTİ+ Onur Haftası’nı “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/A-C maddeleri gereğince, “karşıt görüşlü grupların  karşı karşıya gelmemesi, tesis edilen huzur ortamı ve milli güvenlik ve kamu düzeni ile genel sağlığın ve genel ahlakın bozulmaması, olası şiddet ve terör olaylarının önüne geçilmesi, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması”nı gerekçe göstererek yasakladı.

Valilik 15 gün süreyle il genelindeki “Onur Yürüyüşü ve akabinde düzenlenecek basın açıklaması ile bu benzeri tarzda düzenlenmek istenilen eyleme destek mahiyetindeki eylem/etkinliklerin yanı sıra aynı konunun devamı niteliğindeki (yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, stant/çadır kurma vb.) tüm etkinliklerin” yasaklandığını duyurdu.

Avukat Ahmet Çevik: Hukuksuz yasak kararını kabul etmiyoruz

Avukat Ahmet Çevik KaosGL.org’a  valiliğin yasak kararını değerlendirdi: “Bu hukuksuz yasak kararını kabul etmiyoruz. Antalya Valiliği’nin yasak kararı hem uluslararası sözleşmelere hem de kendi mevzuatımıza aykırı. Daha açık söyleyeyim, yasak kararı İstanbul Sözleşmesi, Anayasa’nın eşitlik ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve iç hukuk düzenine aykırı. Bu sebeple tebliğden imtina ettik, kararı Antalya Valiliği kamuoyuna duyurmalı.”

Avukat Çevik Valiliğin yasak kararının yalnızca hafta etkinliklerini kapsamadığını 15 gün süre ile ilde tüm LGBTİ+ etkinliklerinin yasaklandığı ve yasağa karşı tepki gösterilmesinin de yasaklandığını şöyle ifade etti: “Valilik yalnızca 3 gün sürecek Onur Haftası etkinliklerini yasaklamıyor. 15 Haziran itibariyle 15 gün boyunca Antalya genelinde LGBTİ+ etkinliklerinin tümünü yasaklıyor. Bununla birlikte LGBTİ+ etkinliklerine çağrı yapmak, elektronik ortamda yasağa karşı tepki göstermek ve protesto etmek de dâhil olmak üzere yasak. Dahası LGBTİ+ etkinliği sayılacağı için il içinde herhangi bir insan hakları derneğinin ya da kişilerin bu yasağı kınaması, yasağa dair basın açıklaması yapması da yasak. Özetle yasak yasak yasak… Her şey yasak!”

İzmir de yasakladı

İzmir Valiliği de önceki gün (14 Haziran) açıkladığı kararla17-23 Haziran tarihlerinde gerçekleşmesi planlanan 7’inci İzmir LGBTİ+ Onur Haftası’nı benzer gerekçelerle yasakladı. İzmir Valiliği, yasağa gerekçe olarak “kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu güvenliği ve esenliğinin sağlanması; milli güvenlik, kamu güvenliği ve esenliğinin sağlanması;  milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, olası şiddet ve terör olaylarının önüne geçilebilmesi”ni gösterdi.

İstanbul’da imza kampanyası

İstanbul Valiliği tarafından son 4 yıldır ‘güvenlik’ gerekçesiyle izin verilmeyen İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün bu yıl 24-30 Haziran tarihlerinde yapılması için internet üzerinden  “İstanbul’a gökkuşağını geri getirmek için imzacıyız!” adıyla imza kampanyası başlatıldı. İmza kampanyası için yapılan açıklamada Ankara Valiiği‘nin LGBTİ+ etkinlikleri yasağının kaldırılmasına İstanbul’a örnek teşkil etmesi gerektiği belirtildi. 2003 yılından itibaren her yıl Haziran ayının son Pazar günü İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yapıldığını hatırlatılan açıklamada “Onurlu bir yaşam sürdürmek insan haklarına dayalı demokratik bir toplumda her bireyin hakkıdır.” ifadeleri kullanıldı.

İmza kampanyası için tıklayın 

Af Örgütü’nden de kampanya: Onur Yürüyüşü haktır

Uluslararası Af Örgütü, İstanbul Valiliği’nin bu yılki LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlaması ve barışçıl toplanma hakkını ayrımcılık yapmaksızın koruma altına alması için imza kampanyası başlattı.

Kampanyaya katılmak için tıklayın 

İmza kampanyasının çağrı metninde şu cümleler yer alıyor:

“İstanbul’da yaşayan LGBTİ+’lar 2014’e kadar yıllarca İstiklal Caddesi’nde kalabalık ve renkli yürüyüşler yaptılar. 2015’ten bu yana ise İstanbul Onur Yürüyüşü, yetkililer tarafından engelleniyor.

Bu yıl 30 Haziran’da yapılması planlanan Onur Yürüyüşü’nün gerçekleştirilmesine izin verilmeli ve katılanlar korunmalıdır. Çünkü Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirmek bir haktır ve insanlar yetkililerin hukuka aykırı, keyfi ve ayrımcı kararıyla bu haktan yoksun bırakılamaz.”

Geçen yıl Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirmek isteyenlere son dakikada ancak küçük bir ara sokakta toplanabilecekleri söylendi” hatırlatılmasının yapıldığı metin şöyle sona erdi:

“Sokakta hazır bulunan çevik kuvvet polisleri ise bir saat sonra hukuka aykırı güç kullanımına başvurdu ve bu barışçıl toplanmayı dağıttı. Türkiye yetkilileri kez daha ülkenin kendi yasaları ve Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan hakları ihlal etmektedir. Türkiye’deki LGBTİ+’ların ve dostlarının Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirmelerine yeniden izin verilmesinin zamanı geldi. Bunun için desteğimize her zamankinden daha çok ihtiyaçları var.”

Sinop’ta imar planları iptal: Tüm inşaatlar durdu

Samsun Bölge İdare Mahkemesi, Sinop Belediyesi Meclis’nde onaylanan Nazım İmar Planı ve Revizyon planlarını iptal etti. Kararla birlikte yeni bir imar planı hazırlanıp onaylanıncaya kentte hiçbir inşaat yapılamayacak.

Sinop Belediyesi tarafından hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon ve İlave Uygulama İmar Planları belediye meclisince 4 Eylül 2016 tarihli ve 116 sayılı karar ile onandı. Sinop Çevre Dostları Derneği ise planın iptali istemiyle Samsun 1’inci Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Derneğin mahkeme tarafından da haklı bulunan iptal isteminin gerekçeleri şöyle:

3194 sayılı İmar Kanunu‘na ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği kazanılmış hak kurallarına, şehircilik ilke ve esaslarına, şehrin gelecekte yaşayacak nüfusunu belirleyen nüfus projeksiyonlarına aykırı olması; planlardaki gösterim tekniğinin eksik gösterilmesi; alt ölçekteki planlama kararlarının üst ölçekteki planlama kararlarına ve planlama alanı sınırlarına uymaması…

Sinop 1’inci Bölge idare mahkemesi, imar planlarını mevzuata ve hukuka uygun bulmadı. Kararla birlikte yeni bir imar planı hazırlanıp onaylanıncaya kentte hiçbir inşaat yapılamayacak.

Sinop Çevre Dostları Derneği Başkanı Hale Oğuz, iptal kararını şöyle yorumladı: “Bu durumda şehir girişinde ve Ada Mahallesi’nde örnekleri görülen şehir imarına kalıcı hasar veren uygulamaya devam edilemeyecektir. Aslında mahkeme esas karardan önce yürütmeyi durdurma talebimize cevap vermiş olsaydı imar mevzuatına ve hukuka uygun olmayan uygulamalarla şehrimiz zarar görmemiş olacaktı. Sinop İmar Planı’nın iptali aynı zamanda yeni bir imar planı yapılıp, onaylanıncaya kadar hiçbir inşa faaliyeti yapılamayacağı anlamına gelmektedir. İptal kararı Sinop halkı ve Sinop Belediyesi için büyük bir şanstır. Beyaz bir sayfa açılmıştır. Karar belediye meclisine taşınır ve yeni bir plan yapma kararı alınırsa hızlı ve doğru bir çalışma ile mağduriyetler önlenebilir.”

Belediye Başkanı: Sağlıklı bir imar planı yapacağız

Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan da mahkemenin imar planlarını iptal etmesiyle birlikte bütün Sinop’un plansız hale geldiğini belirterek şunları söyledi: “Mahkeme kararından sonra Meclis’i toplayıp yeni bir imar planı yapılması kararı aldık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda bekleyen 1/25 binlik revizyonu ile ilgili talebimiz var. 3 madde üzerine kurulu itirazımız var. Bu talebin de bu süreçte yerine getirilip bu revizyon planının da gerçekleştirilmesini sağlayacağız. Koruma amaçlı imar planımızın da gerçekleştirilmesi ile birlikte bu 3 planı üst üste koyarak Sinop’un bir daha tadilatına gerek kalmayacağı, sağlıklı bir imar planıyla buluşturmayı ümit ediyoruz. ”

Dolarda ilk siyah yüz

ABD’de ilk kez bir siyahın yüzü banknotlara basılacak. Trump yönetimi, eski bir köle ve kölelik karşıtı eylemci Harriet Tubman’ın yüzünün 20 dolarlık banknotlarda yer almasının ‘teknik’ bir takım nedenlerle altı yıl sonra gerçekleşebileceğini duyurdu.

New York Times Gazetesi ABD’nin ilk Afro-Amerikan yüzünü taşıyacak olan 20 dolarlık banknotun daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış tasarımını paylaştı. ABD’de kadınlara oy hakkının verilmesi için mücadele eden, kölelik karşıtı eylemci, Süfrajet ve Amerikan İç Savaşı’nda Konfederasyon karşıtı hemşire Harriet Tubman’ın 20 dolarlık yeni banknotlarda olacağı duyurulmuştu. 1820’de bir köle olarak dünyaya gelen Tubman, özgürlüğünü kazandıktan sonra, en az 70 siyah köleyi daha kurtarmıştı.

Gazetenin Ticaret Bakanlığı’nda eskiden çalışmakta olan bir yetkili aracılığıyla ele geçirdiği banknotta Tubman geniş yakalı bir ceket ve beyaz bir şal ile tasvir ediliyor.

Trump köle sahibi Başkan tedavülde kalsın istiyor

Ancak, ABD Başkanı Donald Trump yönetimindeki hükümet geçtiğimiz ay teknik bazı nedenlerle bu 20 dolarlık banknotun basımının altı yıl gecikeceğini açıklamıştı. Ticaret Bakanı Steven Mnuchin, Obama yönetiminde değiştirilen banknot güvenlik kriterlerinin süreci uzattığına ilişkin bir açıklama yapmış ve Tubman’lı banknotların altı yıl ertelendiğini söylemişti.

Ancak bu gecikmeye ilişkin haberler, Trump’ın izlediği politikalara benzer popülist politikalar izleyen Andrew Jackson’ın yüzünün yer aldığı 20 dolar banknotlarının tedavülden kalkmaması için bizzat Trump’ın müdahale ettiği iddialarını gündeme getiriyor.

BBC Türkçe’nin haberine göre, Tubman’ın portresi, köle sahibi eski başkanlardan Andrew Jackson’ın yerine geçecek. Ancak Jackson’un portresi 20 dolarlık banknotun arka yüzünde kalmaya devam edecek.

ABD hazine bakanlığının ilk planı, ABD finans sisteminin mimarlarından Alexander Hamilton’ın portresini 10 dolarlık banknotlardan çıkarmaktı. Ancak bunun yerine Jackson’un portresinin yerinin değiştirilmesine karar verildi. Kadın hareketinin önemli isimleri Lucretia Mott, Sojourner Truth, Susan Anthony, Elizabeth Cady Stanton ve Alice Paul’ün resimleri ise 10 dolarlık banknotların arka yüzünde yer alacak.

ABD doları üzerinde yer alan ilk kadın portresi ülkenin ilk başkanı George Washington’ın eşi Martha Washington’a aitti. Martha Washington’ın portresi 1891 ve 1896 yılları arasında banknotun üzerinde kalmıştı.

ABD’de üç ayda 261 yunus karaya vurdu

Sayı tarihsel ortalamanın üç katı.

Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA), 1 Şubat-31 Mayıs tarihlerinde, yüzde 98’i ölü 261 şişe burunlu yunusun karaya vurduğunu tespit etti. Karaya Vuran Deniz Memelileri Programı Yöneticisi Erin Fougeres bu rakamın tarihsel ortalamanın üç katı olduğunu belirtti.

Sputnik’in haberine göre, NOAA tarafından “olağan dışı ölüm vakası” olarak ilan edilen olayın sebepleri hakkında konuşan Fougeres, “ABD genelinde etkisi hissedilen nemli kıştan dolayı endişeliyiz. Mississippi Vadisi’nde son 124 yılın en nemli kışı yaşandı” ifadelerini kullandı. Fougeres, kıyıya vuran yunuslardan bazılarının derilerinde tatlı suyla temas sonucu oluşan cilt yaraları bulunduğunu kaydetti.

Tuz mu petrol mü?

Yunusların ölüm sebepleri hakkında henüz net bir sonuca ulaşılamazken, araştırmacılar okyanustaki tuz seviyesinin azalmasının ölümlere yol açma ihtimali üzerinde duruyor. Araştırmacıların, 2010 yılında Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısının etkileri de olmak üzere yüksek sayıdaki ölümler için bütün ihtimalleri araştırdıkları bildirildi.