Ana Sayfa Blog Sayfa 1645

16 çevre kuruluşundan rapor: Tatlı su balıklarının üçte biri yok olma tehditi altında

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF), Dünya Vahşi Yaşam Fonu, Londra Zooloji Topluluğu, Küresel Vahşi Yaşamı Koruma Fonu ve Doğa Koruma Fonu‘nun da aralarında bulunduğu 16 çevre kuruluşunun hazırladığı “Dünyanın Unutulan Balıkları” başlıklı raporda, tatlı su balığı türlerinde dramatik bir azalma olduğu belirtildi. 

BBC‘den Helen Briggs‘in aktardığı rapora göre, bu hayvanlar yok olma riskiyle karşı karşıya. Raporda 80 tatlı su balığı türünün yok olduğu, sadece geçen yıl 16 türün ortadan kaybolduğu vurgulandı. Son 50 yılda göçmen balık nüfusunun dörtte üç oranında azaldığı da belirtildi.

Aynı dönemde “mega balıklar” diye bilinen daha büyük türlerin nüfusu ise yüzde 94 düştü.

Kirlenme, sürdürülemez balıkçılık, baraj inşası…

 

Revenga, “Tatlı su türlerini korumak için doğa temelli çözümleri uygulamak adına, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve topluluklar olarak, kollektif siyasi irade ve etkin işbirliğine ulaşmamız her zamankinden daha acil” dedi.

Tatlı Su Yaşam Alanları Vakfı’ndan Dr. Jeremy Biggis de tatlı su biyolojik çeşitliliğini korumak için hem büyük hem de küçük tatlı su alanlarının  koruma altına alınması gerektiğini kaydetti.

Barış İmzacısı Hukukçular: Kuran’ın gece yarısı kurulan fakülteye dekan atanması şaşırtıcı değil

Boğaziçi Üniversitesi‘ne yeni kurulacak hukuk fakültesine Prof. Dr. Selami Kuran‘ın dekan olarak atanacağının öğrenilmesinin ardından tepkiler gecikmedi.

Barış Bildirisi‘ne imza atmış hukukçular, Selami Kuran’ın dekanlığına yönelik yapmış oldukları açıklamada, Kuran’ın imzacı akademisyenlerin görevlerinden uzaklaştırılması yönünde oy kullandığını hatırlatarak, “Gece yarısı kurulan bir fakülteye dekan olarak atanmasında şaşırtıcı hiçbir şey yoktur” dedi.

‘Kuran’ın dekanlığını üzüntüyle öğrendik’

Prof. Dr. Kuran’ın hukuk fakültesine rektör olarak atanmasını üzüntüyle öğrendiklerini ifade eden hukukçular, şu açıklamaları yaptı:

Bizler, Barış Bildirisine imza atmış hukukçular olarak, Boğaziçi Üniversitesi’nde hukuk fakültesi kurulmasına ilişkin kararı ve bu fakülteye Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selami Kuran’ın dekan olarak atandığını üzüntüyle öğrendik. Ne var ki Kuran’ın isminin, Boğaziçi Üniversitesi’nde, üniversite özerkliği ile üniversitenin kapasite ve ihtiyaçları hiçe sayılarak keyfi bir şekilde kurulmasına karar verilen hukuk fakültesiyle yan yana gelmesini hiç şaşırtıcı bulmadık.

Kuran, 20 Şubat 2021 tarihinde Milliyet’te yayınlanan röportajında “(h)erkesin aklı selim içinde, barışçıl ve demokratik sınırlarda itiraz ve ifade özgürlüğünü kullanması insan hakkıdır. Ancak bunun dışına çıkmanıza da hiçbir ülkede müsaade edilmez” demiş. Fakat bizler tanığız ki, ifade özgürlüğünün demokratik sınırlarından dem vuran Selami Kuran, uluslararası sözleşmelere ve Anayasa’ya göre ifade özgürlüğünün hangi istisnai koşullarda sınırlanabileceğini bilmezden gelen bir hukukçudur.”

Disiplin soruşturmasını yürüten beş komite üyesinden biriydi

Açıklamada, Selami Kuran’ın Marmara Üniversitesi‘nde Barış Bildirisi’ni imzaladıkları için ihraç edilen akademisyenler hakkında açılan disiplin soruşturmasını yürüten beş komite üyesinden biri olduğuna vurgu yapıldı:

Selami Kuran, Marmara Üniversitesi’nden Barış Bildirisi’ni imzaladıkları için, hukukun bilinen bütün ilkelerine aykırı olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle ihraç edilen akademisyenler hakkında açılan disiplin soruşturmasını yürüten beş komite üyesinden biriydi.

Kuran, bu komitede imzacıların ihraç edilmesi yönünde oy kullanan üyeler arasında yer aldı ve sonuç olarak komite, İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı heyet üyesinin aleyhte görüşüne rağmen, 1’e karşı 4 oyla bildiri imzacısı akademisyenlerin kamu görevinden çıkarılması yönünde görüş bildirdi. Bu dört hukukçu üye, kararda Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlerin ifade özgürlüğünün sınırlarını nasıl aşmış olabileceklerine ilişkin tek bir hukuki gerekçe dahi gösteremediler.

Olağanüstü hal rejiminin hukuksuzluklarından yararlanan Rektörlük, imzacıları kanun hükmünde kararnamelerle ihraç listelerine eklerken, Kuran’ın da içinde bulunduğu hukukçular tarafından yürütülen bu soruşturmaya işaret etmişti.”

‘Gece yarısı açılan fakülteye dekan olarak atandı’

Kuran için, sonuçları hala ortadan kaldırılmamış bir kararın altında imzasının bulunduğu kaydedilerek, var olan hukuk fakültelerinde eleştirel düşünceyi ve temel hak ve özgürlüklere riayeti esas alan bir hukuk eğitimine ihtiyaç olduğunun altı çizildi:

Selami Kuran, daha sonra Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünün koruması altında olduğunu tespit ettiği bir eylemin ağır bir şekilde cezalandırılmasını isteyen, sonuçları bugün hala ortadan kaldırılmamış bir kararın altında imzası bulunan bir akademisyendir.

Şimdi de antidemokratik şekilde rektör ataması yapılan, anayasal haklarını kullanan öğrencilerine polis şiddeti ve yargı taciziyle cevap verilen, gelenekleri yok edilmeye çalışılan bir üniversitenin gece yarısında açılmış hukuk fakültesine dekan olarak atanmıştır. Kuran’ın dekanlığının simgelediği şeyin demokrasi, hukuk, akademik özgürlük, üniversite özerkliği, bilim gibi kavramlarla bir ilgisinin olmadığı açıktır.

Ağır hasar almış yargıya ve hukuka duyulan güvenin yeniden tesisi için, bir binadan ibaret hukuk fakültelerinin açılmasına ve içlerinin de siyasal iktidar tarafından doldurulmasına değil, zaten var olan hukuk fakültelerinde eleştirel düşünceyi ve temel hak ve özgürlüklere riayeti esas alan bir hukuk eğitimini hayata geçirmeye ihtiyacımız var.”

Voleybolcu kadınlardan Katar’ın mayo yasağına boykot: Bu bizim iş kıyafetimiz

Plaj voleybolcuları Karla Borger ve Julia Sude, Katar’ın oyunlar sırasında giydikleri ‘mayo yasağı’ nedeniyle ülkede düzenlenecek turnuvayı boykot edeceklerini duyurdu. 

‘Gömlek ve uzun pantolon giymeleri istendi’

Mart ayında düzenlenecek Uluslararası Voleybol Federasyonu (FIVB) Plaj Voleybolu Dünya Turu’nda Katar, ilk kez kadın voleybol müsabakalarına ev sahipliği yapacak. Etkinlikten önce Doha‘dan yapılan açıklamada, turnuvada ‘mayo yasağı’ gibi kurallar olacağı duyuruldu. Kadın sporculardan, bikini yerine gömlek ve uzun pantolon giymeleri talep edildi. FIVB’den yapılan açıklamada ise, ‘ev sahibi ülkenin kültür ve geleneklerine saygı duydukları’ belirtildi.

‘İşimizi yapıyoruz, kurala uymayacağız’

Deutschlandfunk radyosu’na açıklama yapan sporcular, Katar’ın dayattığı kurallara uymayacaklarını aktardı. Borger, normal şartlarda ‘herhangi bir ülkeye uyum sağlamaktan mutluluk duyacaklarını’ ancak Doha’daki aşırı sıcaklarda mayo giymeleri gerekeceğini söyledi. Borger, “Orada bir turnuva düzenlemenin gerekli olup olmadığını soruyoruz” dedi.

Katar, son yıllarda artan sayıda önemli spor etkinliğine ev sahipliği yaptı, ancak insan hakları sicili, spor tarihinin eksikliği ve aşırı sıcak havası onu tartışmalı bir alan haline getiriyor.

Geçen yıl Doha‘da düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası‘ndaki yol yarışlarında da hava sıcaklığı ve nem tartışma yaratmıştı. 

Katar’da ayrımcı çalışma uygulamaları ve insan hakları ihlalleri iddiaları, önümüzdeki yıl yapılacak Dünya Futbol Kupası öncesinde yoğun incelemeye konu oldu.

Yeni başlayanlar için ‘fışkırtma’ rehberi

*VICE News’ten Anna Pulley tarafından kaleme alınan makele Yeşil Gazete için Türkçeleştirildi. 

İlk önce şunda anlaşalım: “Cinsel deneyim sırasında idrar yolunuzdan sıvı boşaltma” demenin daha rahat bir yolu olan squirting (Türkçeye ‘fışkırtma’ veya ‘boşalma’ olarak çevrilebilir) vajinası olan bütün insanların yapabileceği gerçek bir şey.

Seks sırasında salınan vajinal sıvılar yüzlerce yıllık Kama Sutra ve diğer eski seks kılavuzları da dahil olmak üzere yaklaşık iki bin yıldır belgelenmiş durumda. Yine de bazı insanlar kavramı gizemli veya anlaşılmaz buluyor, ya da pornolarda gördüklerinde bunun bir numara olduğuna inanıyor.

O yüzden gelin bütün detaylarıyla boşalmayı inceleyelim. Örneğin ilk akla gelen sorular şunlar: Burada söz konusu olan ‘sıvı’ nedir? Neden bazı insanlar kolayca boşalırken diğerleri yapamaz? Daha önce hiç yapmadıysan bunu nasıl yaparsın?

Bütün bu soruların hepsi mükemmel sorular. Seks eğitimcilerinden ve bunu deneyimleyen sıradan insanlardan biraz yardım alarak, fışkırtmanın gerçekte ne olduğu, nasıl bir şey olduğu ve nasıl yapılacağına dair kapsamlı bir rehber sizi bekliyor. Evet bu gerçekten var ve sadece seksi görünmekle kalmıyor aynı zamanda mükemmel hissettiriyor.

Fışkırtma nasıl bir mekanizmayla gerçekleşiyor?

Fışkırtma, genellikle G noktasının uyarılması nedeniyle sıvının idrar yoluyla dışarıya atılmasıyla olur. G noktası, vajinanın ön duvarında, göbek deliğine doğru yer alan, vajinanın yaklaşık üçte birinden ortasına kadar olan küçük bir alan. İdrar yolu ise idrarınızı yaptığınızda mesanenizdekini açıklığa taşıyan tüptür. Vajinanın hemen üzerinden geçer ve idrar yolu süngeri adı verilen doku ve bezlerle çevrilidir.

Vajinası olan bir kişi uyarıldığında bu süngerler kanla dolar ve bezleri de sıvıyla dolar. Bu da G noktasının şişmesine ve sertleşmesine neden olur. Bu sebeple uyarıldığınızda G noktasını hissetmek ve dolayısıyla fışkırtmak daha kolay gerçekleşir.

İdrar yolundan geliyorsa çıkan şey çiş midir?

Kısacası: Bir fikir birliği yok ve fışkırtmaya dair araştırmaların çoğu eski zamanlara ait ve çok küçük çalışma gruplarına ya da örnek gruplarına dayanıyor. Bazı araştırmacılar ve tıp uzmanları, fışkırtmanın (genellikle berrak, kokusuz, bol miktarda sıvı içerir) vajinal boşalmadan (az miktarda süt beyazı sıvı) farklı bir sıvı olduğuna inanır.

2011 yılında yapılan bir araştırma, cinsel uyarılma sırasında bir kişinin idrar yolundan çıkan üç sıvının kimyasal bileşimini analiz etti: idrar, fışkırtma (daha aşina olduğumuz büyük miktarda berrak sıvı) ve vajinal sıvı. Araştırmacılar, üçü arasında renk, koku, kimyasal yapı, hacim, köken vb. açısından büyük farklılıklar buldular.

Araştırmada vajinal sıvı (ejaculate) yaklaşık yaklaşık bir çay kaşığı miktarında “kalın ve beyazımsı bir sıvı” olarak tanımlandı. Kadın prostatından (Skene bezlerinden) geldi ve genellikle menide bulunan PSA (prostata özgü antijenler) adı verilen bir madde içeriyordu. Fışkırtma ise mesaneden gelen berrak, bol, kokusuz bir sıvıydı. Bu nedenle, fışkırtma ve dişi boşalması birbirinden farklı olsa da aynı zamanda “idrardan farklı” da bulundu.

Birlikte ya da ayrı zamanda olabilir

Bazen fışkırtma ve vajinal akıntı farklı zamanlarda olur ve bazen birlikte olur. Yani eğer fışkırttıysanız muhtemelen hem berrak, bol sıvıyı hem de az miktarda beyaz, sütlü, PSA’lı sıvıyı görürsünüz. (Peki ya uyarılma ile ilişkilendirdiğimiz tipik “ıslaklık” nedir? Bu tamamen farklı bir sıvı. Bartholin bezlerinizden gelir ve fışkırtmayla ilgisi yoktur.)

Fışkırtma ile çıkan sıvı ise işediğimizde atılan böbreklerden çıkan atık ürünler olan üre, kreatinin ve ürik asit varlığı dahil olmak üzere seyreltilmiş idrarla benzerlikler paylaşır. Hayatta olduğu gibi pornoda da büyük miktarda sıvı salımı basitçe işemek anlamına geliyor (à la golden shower)- ki bunun da bir sakıncası yok.

Getting It: A Guide to Hot, Healthy Hookups and Shame-Free Sex kitabının yazarı Allison Moon‘un dediği gibi, “Fışkırtma konusunda endişeleri olan öğrencilerimin çoğu genellikle iğrenme faktöründen etkileniyor: ‘Ya bu bir çiş ise?’ Tavsiyem bu korkuyu biraz sorgulamak. Ya çiş ise? Bu sizi başka bir sıvıdan daha çok korkutuyor mu? Dağınıklık veya koku ya da başka bir şeyse, onu daha iyi anlamak için tanımlayın. O zaman iğrenme faktörünü hafifletmek için adımlar atabilir ve bunun yerine zevkin tadını çıkarabilirsiniz.”

Otomatik olarak olmazsa nasıl öğrenebilirim?

Sadece sıvıların ince noktalarını tartışmak için değil, aynı zamanda yeni gelenlerin bunları ilk elden deneyimlemelerine yardımcı olmak için de buradayız, hadi başlayalım!

Her yeni beceride olduğu gibi, başkalarıyla denemeden önce kendi başınıza pratik yapmak genellikle en iyisidir. Fışkırtma, alıştığınızdan biraz daha fazla hazırlık gerektirir. Ama size yeni bir şey öğrenmek için buna değer, değil mi? Başlamadan önce sıvı aldığınızdan (bu genel olarak cinsel işleviniz için de önemli ve ayrıca vücudun doğal yağlanmasını artırır), tırnaklarınızın kesildiğinden ve kayganlaştırıcınızın ulaşılabilir olduğundan emin olun. Ortaya çıkan herhangi bir ıslaklık deneyiminizden aldığınız keyfi engelleyecekse duşa gidin, bir veya iki havlu alın ya da su geçirmez bir battaniye koyun.

The Ethical Slut‘un ortak yazarı Janet Hardy‘ye göre önceden işemeyi de deneyebilirsiniz: “Yeni başlayanlara fışkırtma neredeyse tam olarak işemeye ihtiyaç duymak gibi geliyor. İşemeyeceğinizden emin değilseniz, bu duyguya verdiğiniz tepki bastırmak olacak. Ama yatağı çişle ıslatmayacağınızı biliyorsanız rahatlayabilir, belki biraz itebilir ve işte!”

Yapılabilecek hazırlıklar

Vücudunuzu hazır hale getirmek için fışkırtmaya başlamadan önce, mastürbasyon yaparken sizi güvenilir şekilde harekete geçiren şeyleri hayal edin ve yapın. VICE ile konuşan bazı insanlar, siz fışkırtmaya odaklanmadan önce orgazm olmanızı bile tavsiye etti.

Austin’de yaşayan 25 yaşındaki cis queer bir kadın olan S., “Genellikle önce orgazm olursam daha kolay oluyor. [Geldikten sonra fışkırtmak], orgazmımın tüm vücuduma yayılması gibi sürekli bir gevşeme hissi” ifadelerini kullandı. Orgazm rahatlamanıza yardımcı olacaktır. Aynı zamanda G noktanızın sağlam ve daha kolay bulunacağı ve idrar yolu süngerinizin şişeceği anlamına gelir. Uyarıldığınızda tüm bu alanlar vajina kanalın duvarlarına ve özellikle de fışkırtmayla en çok ilişkili olan ön duvara baskı uygular.

İdrar yolu süngeri vajinal duvarın ötesindedir. Yani erişimi klitoris kadar kolay değil. Eğer kolay bir şekilde erişemiyorsanız, G noktanıza erişmek için belinize koyduğunuz yastıkla sırt üstü yatarken ya da dizleriniz üzerinde eğilirken bir veya iki parmağınızı (ya da daha çok) vajinanızın içine yerleştirebilirsiniz. Eğer hala erişemiyorsanız da S şeklinde kıvrımlı bir seks oyuncağı kullanabilirsiniz.

G noktanızı bulduğunuzda, parmağınızla veya seks oyuncağıyla bölgeye bir baskı uygulayın. İtmeyi, daireler çizmeyi deneyebilirsiniz. Sabit bir ritme bağlı kalın ve oldukça ağır baskı uygulayın. Diğer elinizle- işlere yardımcı olmak için- klitorisi, meme uçlarını veya diğer erojen bölgeleri uyarmak isteyebilirsiniz. İlerledikçe işemeniz gerektiğini düşünüyorsanız endişelenmeyin ve bu, muhtemelen doğru yolda olduğunuz anlamına gelir.

Fışkırtma yapabilen bazı kişiler şiddetli hareketin veya yoğun penetrasyonun bunu gerçekleştirmelerine yardımcı olduğunu söyler. Şikago’da 34 yaşındaki Luke (zamir olarak ‘onlar’ı tercih ediyor), “Penetrasyon bölgesinin çevresi ve hız dış uyarıcılarla birleştiğinde benim için fışkırtmayı kesin hale getiriyor” dedi. Rektum ve vajinal kanal arası oldukça ince olduğu için G noktasına anal yoldan da ulaşabilirsiniz.

Fışkırtma nasıl hissettiriyor?

Allison Moon, “Doğal olarak yapmayan insanlar için nasıl fışkırtılacağını öğrenmeyi zorlaştıran şey, çoğumuzun orgazm olduğumuzda yaptığımızla çelişmesidir. Yani, çoğu vajina sahibi kişi gelen enerjiyi sıkar ve çeker. Fışkırtmak bunu tersine çevirerek bizi rahatlamaya ve itmeye teşvik eder” ifadelerini kullandı.

S. ise bu konuda çalışan kişilere çekmek yerine itmeyi tavsiye ederek “Rahatlayın ve pelvik tabanınıza dayanın” dedi. Cis kadın olan ve Midwest’te yaşayan 20 yaşındaki Rue ise vücudun belli bölümlerinin yeniden eğitilmesine ihtiyaç duyulabileceğini söyledi:

“Yakın olduğunuzda, muhtemelen işemeniz gerektiği gibi baskı hissedeceksiniz. Bu daha fazla itmeniz gerektiğinin işareti. Sadece orgazm olurken vücudumuz gerilme eğiliminde olduğumuz için değil aynı zamanda kendimizi ıslatmamaya programlandığımız için bu mantık dışı gelecektir. Yani vücudunuzu olduğu kadar zihninizi de eğitmelisiniz.”

Bir partnerle birlikte nasıl yapılır?

Birçok insan seks sırasında başka insanlarla da fışkırtabiliyor. Tek başına deneme kısmında belirtilen birçok hareket burada da geçerli: Vajina kanalında parmakla veya S-şeklinde bir oyuncak ile göbek deliğine doğru bastırmak G noktasını, idrar yolu süngerini ve bezlerini uyarmayı sağlar.

Penis ve birçok dildo parmakla yapılabilecek birçok hareketi yapma eğilimi olmadığından bu penetrasyon sırasında fışkırtma için gerekli yoğun uyarma sağlanamayabilir. Ancak gene de bir şans vermek isterseniz kaşık pozisyonu gibi pozisyonlar deneyebilirsiniz.

Broklyn’de yaşayan 40 yaşında biseksüel bir kadın olan Meg, seks sırasında partnerinin ona dokunmasının kendisine yardımcı olduğunu söyledi. Meg, “Seks, klitoral ve meme ucu uyarımı ve ardından penetrasyon yaptığımızda benim yatağı ıslatacak kadar boşlamama neden oluyor” dedi.

Herhangi bir cinsel “ilk” gibi, eğer hiç yapmadıysanız fışkırtmayı öğrenmek belirli bir miktar alıştırma, keşif ve tekrarlamayı içerir. Ve unutmayın diğer her türlü iyi seks gibi eğlence yolculukta, varış noktasında değil. Beklediğiniz şekilde sırılsıklam olmasanız bile en azından artık G noktasına daha aşinasınız ve bunun fazlasıyla bir ödül olduğunu görebilirsiniz.

Galatasaray Üniversitesi akademisyenlerinden Fransız mevkidaşlarına dil sınavına tepki

Türkçe-Fransızca eğitim veren Galatasaray Üniversitesi‘nde görev yapan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirilmesine karşı, akademisyenler ortak deklarasyon yayınladı. Getirilen dil sınavı şartına karşı çıkan akademisyenler yayınladıkları ortak bildiride, Fransız akademisyenlere Türkçe bilme şartının gayri resmi olarak bildirildiği, oturma izni yenilemesi sırasında bu şartın belirtilmediği kaydedildi. 

Birçok Fransız öğretim üyesinin 15 Eylül 2020’den bu yana oturma iznini yeniletemediğini ve birçok mağduriyet yaşandığını belirten akademisyenler, karardan bir an önce geril dönülmesini istedi. 

Galatasaray Üniversitesi akademisyenlerinin ortak bildirisi şöyle: 

“Bizler, çeyrek asırdır dayanışma içinde omuz omuza çalışan Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, 1992’de iki hükümet tarafından imzalanan çift taraflı bir anlaşma ile belgelenmiş Fransa-Türkiye dostluğunun sembolü olan Galatasaray Üniversitesinin birer parçasıyız. Üniversitenin kuruluşundan bu yana, öğrencilerimize çokkültürlü ve çift dilli bir eğitim vermeyi sürdürmekteyiz. Ancak öğrencilerimizin bu eğitime erişim hakkı, uygulamaya konan son kararlarla ellerinden alınmaktadır.

Çalışma koşullarımız Covid-19 pandemisinin yol açtığı sağlık krizi nedeniyle zaten belirgin biçimde bozulmuşken, bu sağlık krizine “ikamet” başlığı altında yeni bir kriz eklenmiştir. 2020-2021 akademik yılı güz döneminin sonunda, Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransa vatandaşı öğretim elemanlarına, Türkiye’de ikamet edebilmek için B2 düzeyinde Türkçe bildiklerini belgelemek zorunda oldukları gayrı resmî bir biçimde bildirilmiştir. Oysa bu koşul, oturma izinlerinin yenilenmesi sırasında kendilerine belirtilmemiştir. Sonuç olarak, Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının çoğunun oturma izinleri 15 Eylül 2020’den bu yana yenilenmemiştir.

Bu durumun, söz konusu akademisyenlerin profesyonel ve gündelik hayatları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Kampüste eğitim vermeleri yasaklanmış, yasal bir kontratla ev tutabilmeleri, bir telefon operatörü ya da internet sağlayıcısıyla sözleşme yapabilmeleri, yeni sağlık düzenlemeleri kapsamında toplu taşıma kartlarını güncellemeleri ve özellikle de ailelerini ve yakınlarını görmek için bile olsa Türkiye dışına çıkmaları imkânsız hale gelmiştir.

Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorluklar, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilemiş ve öğrencilerimizin akademik yaşamını sekteye uğratmakla kalmamış, gelecekleri üzerinde de bir belirsizlik yaratmıştır.

Bu nedenle,

Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının değerlendirme kriterinin bir anda akademik içerikli olmaktan çıkarılıp dil seviyesinin ölçülmesine indirgenmesini üzüntüyle karşılamakta ve bu kararın hangi yasal belgelere dayandığını merak etmekteyiz. Dile getirildiği şekilde bir mütekabiliyet söz konusuysa eğer, 31 Temmuz 2020’de iki ülkenin hükümetleri tarafından imzalanan EILE anlaşmasının varlığı unutulmuş demektir. Kaldı ki bu anlaşma, Fransa’daki ortaöğretim kurumlarında çalışan yabancı uyruklu öğretmenlerin çalışma koşullarını düzenlemektedir.

Ayrıca, Galatasaray Üniversitesi’nin öğretim elemanlarının sağlaması beklenen yeni koşullarla ilgili olarak, B2 düzeyinde Türkçe zorunluluğunun yarattığı sorunların altını çizmek isteriz: Zaten çok yüksek olan B2 seviyesi, verilen eğitimin Fransızca olduğu göz önünde bulundurulduğunda bir zorunluluk arz etmemektedir ve bu koşulun, gelecekte Türkiye’de eğitim vermeyi düşünen ya da sınırlı bir süre için Türkiye’ye gelecek olan akademisyenler üzerinde caydırıcı bir etkisi olacağı açıktır.

Söz konusu durumun, Türkiye’nin tek frankofon yüksek öğretim kurumu olan üniversitemizde Fransızca öğretim seviyesinin düşmesi ile sonuçlanacağını da belirtmek isteriz.

Bizler,

  • Tüm tarafların lehine bir çıkış yolu bulunması amacıyla, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile Fransa’nın diplomatik mercileri arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasını,
  • İkamet izninin verilmesini belli bir seviyede Türkçe bilme koşuluna bağlayan karardan bir an önce geri dönülmesini,
  • Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının Türkiye’deki durumunu yasal hale getiren ve öğrencilere karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini mümkün kılan ikamet belgelerinin ivedilikle teslim edilmesini talep etmekteyiz.

Dayanışma içindeki Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, hatırlatmak isteriz ki:

  • Bu durum, temel bir hak olan öğrenim hakkını tehdit etmektedir; söz konusu olan bir mütekabiliyet esasına göre davranmaksa bile, bu esas, temel hak ve özgürlüklere uygulanamaz.
  • Yüzyıllara dayanan eğitim geleneğiyle köklü bir kurum olan Galatasaray, Türkiye ve Fransa halkları arasındaki tarihî dostluğun bir sembolü olmayı sürdürmektedir.
  • Hiçbir akademik ve kültürel kurum politik gerilimlere alet edilmemeli, aksine bu kurumlar, her zaman ulaşmayı arzuladığımız barış ve dostluğun araçları olarak görülmelidir.”

Protestan Kiliseler Derneği’nden hak ihlalleri raporu: Hıristiyanlara muhbirlik teklif ediliyor

Türkiye Protestan Kiliseler Derneği’nin 2020 Hak İhlalleri Raporu’nda, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, Hıristiyanlar’a, kiliselerle ilgili bilgi alabilmek için ajanlık/muhbirlik teklifi yapıldığı belirtildi. Raporda, pandemi nedeniyle hafta sonları uygulanan yasaklardan camilerin muaf tutulmasına karşılık, kiliseler ve kilise cemaatinin yasak kapsamında olduğu vurgulandı.

T24‘ten Gökçer Tahincioğlu‘nun aktardığına göre, büyük çoğunluğu, İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere irili ufaklı yaklaşık 182 kilise/topluluktan oluşan derneğin raporunda sıralanan bazı hak ihlalleri şöyle: 

  • Protestan toplumu, 2020’de de Milli Eğitim sistemi için kendi din görevlilerini yetiştiremedi. İhtiyacı  karşılayacak kadar yerli din görevlisi olmadığı için bazı kiliselerin ruhani liderliğini halen yabancı uyruklu pastörler (Protestan ruhani önder) yapıyor, ancak bu kişilere de çeşitli nedenlerle ülkeye giriş, vize veya oturum izni verilmiyor. 
  • 2020 yılında 10 Amerika, bir İngiltere, dört Almanya, üç Kore, iki Moldava, bir  Norveç, bir Finlandiya, bir Ermenistan, üç Latin Amerika, dört diğer olmak üzere en az 30 yabancı uyruklu Protestan Türkiye’ye giremedi. 

Misyonerlik suçlaması

  • Bu durumlarda açılan davalarda bu kişilerin Türkiye aleyhine faaliyet sürdürdüğü, misyonerlik yaptığı ve bazılarının derneğimiz tarafından her yıl olmak üzere yirmi yıldır organize edilen Aile Konferansı’na veya tamamen yasal ve açık seminer vb. toplantılara katılmaları gerekçe gösterildi. Bir kısmı sonuçlanan davalarda somut hiçbir gerekçe gösterilmeden bu kişilerin aleyhine karar verildi.
  • 2020 yılında en az beş vaka da eşlerden birinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu karma evlilikler de bu muameleye maruz kaldı. . Yine 2020 yılı içerisinde eşinin kilise önderi olması ve aktif kilise faaliyetlerine katılması nedeni ile bir kişinin vatandaşlık başvurusu reddedildi. 

Ölümle tehdit etti, serbest kaldı

  • 22 Temmuz 2020’de Antalya İncil Kiliseleri Kaleiçi Kilisesi‘ne saldırıda bulunan kişi kilise pastörlerini ölümle tehdit etti. Yakalanan saldırgan, ifadesinin alınmasının ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dosyaya arabulucu tayin edilmesine rağmen, söz knuşu kişiye ulaşılamadı.
  • 2020 yılı içerisinde protestanlara yönelik saldırılara ilişkin bir artış olmasa da diğer Hiristiyan gruplara olan saldırılar, özellikle Keldani yaşlı bir çiftin kaybolduktan sonra yaşlı kadının cansız bedeninin bulunması ve geleneksel kilise binalarına ve mezarlıklara yönelik fiziksel saldırılar Protestan toplumunda endişenin devam etmesine neden olmakta. 

Muhbirlik teklifi

  • 2020’de Protestan toplumunu üzen bir gelişme de kilise üyelerine yapılan muhbirlik teklifleri. Özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok şehirde kendisini istihbarat görevlisi olarak tanıtan kişiler tarafından, yerli ve mülteci Hristiyanlara, Hristiyan olan bazı kişiler ve kiliseler hakkında bilgi almak amacıyla ajan/haber elemanı olma teklifleri yapıldığı rapor edildi.

İbadet yeri sorunu

  • Protestan toplumunun çok büyük bir kısmı ibadet yeri sorununu dernekler kurarak veya var olan derneklerin veya vakıfların temsilciliğini alarak “klasik” kilise yapısında olmayan, dükkan, depo vb. yerler kiralayarak/satın alarak aşmaya çalışmakta. Ancak bu durumda da bu mekânların büyük kısmı ibadet yeri statüsünden yoksun. Kamuya kilise olarak tanıtılmaları durumunda ise, yasal olmadıkları ve kapatılması konusunda uyarı alıyorlar. Oysa ibadet herhangi bir izne bağlı olmadan gerçekleştirilebilmelidir.
  • 17 Kasım 2020 tarihinde İstanbul Esenyurt İlçesi‘nde Kaymakamlığın 16/11/2020 tarih ve E-60931568-450-5962 sayılı “Yabancı uyruklu şahıslara ait ibadethanelerle ilgili yasal statüleri belirleninceye kadar ve pandemi koşulları gereğince kapatılması” yazısına istinaden Afrikalı ve Güney Koreli kişilerin ibadet ettiği ve dernek statüsündeki üç Protestan ibadet yeri belirsiz bir süreyle kapatıldı. İlgili topluluklar, hukuki yollara başvurarak bir kazanım elde edebileceklerine dair inançları olmadığını belirterek hukuki süreç başlatmayarak, yaptırımı kabul etti. 

Hıristiyanlara ibadet izni yok

  • Pandemi döneminde hafta sonu yasaklarından en çok etkilenen kesim Pazar gününün ibadet günü olması nedeni ile Hıristiyan vatandaşlardır. Kısıtlama kararları alınırken Hıristiyan vatandaşlar göz ardı edilmektedir. Camiler bu kapsam da değilken kiliselerin bu kapsama alınması eşitlik ilkesine aykırıdır ve ayrımcılık içermektedir.
  • Aynı şekilde İstanbul Esenyurt İlçesinde üç kilisenin pandemi önlemleri çerçevesinde faaliyetlerinin durdurulması da endişe vericidir. 

Raporda şu önerilerde bulunuldu:

  • Hükümet veya kamu kuruluşlarının Protestan toplumunu ilgilendiren konulardaki çalışmalarında toplumumuzla diyalog halinde olması, önyargıların aşılmasına ve sorunların çözülmesine katkı sunacaktır. 
  • Şikâyet konusu olan suçlarda cezasızlık ciddi bir endişe ve güvensizlik kaynağıdır. Var olan yasaların yoruma açık olmayacak şekilde güncellenmesi, nefret söylemi ve nefret suçları ile ilgili yoruma açık olmayacak şekilde net ifadeler içeren yasal düzenleme yapılması sorunun çözümü için önemli bir adım olacaktır. Nefret söylemi ve nefret suçu ile ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirici, farkındalığı artırıcı kamu spotları hazırlanarak yayınlamak ise halkın eğitiminde ve kültür düzeyinde paradigma değişikliğinin önünü açacaktır.
  • Türkiye’de tarihsel olarak kilise binaları bulunmayan Protestan toplumu için ibadet yeri kurma sorunu, yıllardır devam eden ve bir türlü çözüme kavuşturulmamıştır. Hristiyanların da mescit benzeri küçük ibadet yerleri (şapel) kurabilmelerinin önü açılmalıdır. Belediyeler, Kültür Bakanlığı ve diğer resmi kuruluşlar, ellerinde bulunan ve amacı dışında kullanılan kilise binalarını en azından pazar günleri ve/veya dini bayramlarda kilise cemaatlerinin kullanımına açmalıdır. Yeni ibadet yerleri kurulması için arsa tahsisi vb. konularda kolaylaştırıcı tutum alınmalıdır.
  • Kilise derneklerinin yaşadığı sorunlar göz önüne alınarak, özellikle dini amaçla toplanma ve dini yayma, ibadet konusunda haklarının güvence altına alınması gerekmektedir.
    Pandemi sürecinde uygulanan kısıtlamalarda Hristiyan vatandaşlarında durumları göz önüne alınmalıdır.
  • İnsan hakları eğitimi çerçevesinde, ilgili kamu görevlilerine din ve vicdan özgürlüğü hakkının içeriği konusunda eğitim verilmelidir.
  • Ajanlaştırma çalışmaları yerine açık iletişim kanalları açılmalıdır.
  • Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden Muafiyet Hakkı için kişinin beyanı esas alınmalıdır.
  • Yabancı uyruklu Protestan Toplumu üyelerinin büyük bir şok ile ani şekilde ülkemize sokulmama uygulaması kaldırılmalıdır. Herhangi bir suç iddiası olmadan, sadece dini inançlarından dolayı insanların maruz kaldığı bu durum sonlandırılmalıdır. Ülkemizde kalması uygun görülmeyen kişilerin objektif, hukuka dayalı, herkes için geçerli uygulamalara tabi tutulması gerekmektedir.

Virginia, eyaletteki idam cezasının kalkması için Valinin onayını bekliyor

Amerika Birleşik Devletleri‘nde idam cezasının ilk uygulandığı yer olan Virginia‘da eyalet meclisinin iki kanadı, idam cezasının kaldırılmasına yönelik yasa tasarısını onayladı. Tasarıyı, Vali Ralp Northam‘ın da onaylaması bekleniyor.

Eyalette, 1700’lü yıllardan günümüze kadar 1400’den fazla idam cezası uygulandı.

Tek bir yasa tasarısına dönüştürüldü

Senato ve Temsilciler Meclisi, idam cezasının kaldırılması için daha önce ayrı ayrı kabul ettikleri yasa tasarını karşılıklı olarak oyladı.

Virginia eyalet meclisinin Senato kanadı, tasarının Temsilciler Meclisi’nin hazırladığı tasarıyı 16’ya karşı 22 oyla ve Temsilciler Meclisi de Senato Meclisi tarafından hazırlanan tasarıyı 43’e karşı 57 oyla kabul etti.

Söz konusu iki yasa, tek bir yasa tasarısı olarak düzenlendi ve yasalaşması için Virginia Valisi’ne sunuldu.

İdam cezasının en çok uygulandığı yer

Virginia eyaleti ülkede en çok idam cezasını infaz eden eyalet olarak tarihe geçti. Şu anda eyalette idam cezasını bekleyen iki tutuklu var. Ancak, tasarının yasalaşmasıyla bu iki kişinin cezası ömür boyu hapse çevrilecek.

Virginia’da idam cezası bir süre için kaldırılsa da ABD Yüksek Mahkemesi, 1976’da idam cezasını geri getirdi. O tarihte bu yana da eyalette 113 idam cezası uygulandı.

Bir skandal görüntü de ton balıklarının paketlenmesinden…

“Gıda Dedektifi” ve Denetle Yöneticisi Musa Özsoy da görüntülerle ile ilgili şunları söyledi: “Otomasyon olmaması bir yana, üretimin temizlik kovasına doldurulmuş izlenebilirliği tartışılır zeytinyağıyla yapılmasına söyleyecek söz yok. Bu durum bana hiç normal gelmiyor. Şunu küçük bir firma yapsa ne olurdu?”

Gıda üretimi sırasındaki uygunsuz müdahaleler ve koşullar daha önce de gündeme gelmiş, bir süt firmasında süt banyosu yapan kişilere dava açılmış, firma hakkında da cezai işlem uygulanmıştı. 

Akşener: Tecavüz için şikayet süresi mi var, zihniyetiniz batsın

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin‘i gözaltında çıplak aramaya maruz bırakılan kadınlar hakkındaki sözleri nedeniyle sert şekilde eleştirdi.

“Bizlerin görevi uğradıkları felaketlere karşı kadınları cesaretlendirmektir. Şikâyet edeni onursuz ilan ederek bir travma daha yaşatmak değildir. Vicdan, ahlak, onurlu siyaset bunu gerektirir. Tecavüze, tacize uğrayan kadınlar için şikâyet süresi mi var, üç iş günü içinde şikâyetçi olmayana namussuz mu diyeceksiniz. Kadın haklarını içine sindiremeyen erkekler yetmedi bir de seninle mi uğraşacağız? Zihniyetiniz batsın sizin. İster bir gün sonra ister 10 yıl sonra söylesin hakkını arayan her kadın onurludur.” 

Akşener iktidara da, “O densiz genel başkan yardımcısını da hemen görevden alın partinizde mümkünde herhangi bir insanın göremeyeceği eline mikrofon verilemeyecek bir yere koyun” çağrısında bulundu.

#Meetoo hatırlatması

Akşener, kendisine ahaber kanalında eşini aldattığına dair imalı itiraf atıldığını, Erdoğan’la konuşması üzerine tartışmaların kapandığın hatırlatarak şunları söyledi: 

“O kadar vizyonsuzlar ki dünyada olup bitenden dahi haberi yok. Me too hareketi toplumun baskısından korkan binlerce taciz mağduru kadına cesaret verdi. 20 yıldır saklanan taciz tecavüz olaylarının ortaya çıkmasına vesile oldu. Tüm bunlar torunu yaşındaki bir kadın siyasetçiye sırf kendinden değil diye vitrin süsü diyebilen bir genel başkan ve onun meclis grup başkan vekilinin umurunda bile değil. Ne kadar acı değil mi.. Oysa bizlerin görevi uğradıkları felaketlere karşı kadınları cesaretlendirmektir. Şikâyet edeni onursuz ilan ederek bir travma daha yaşatmak değildir. Vicdan, ahlak, onurlu siyaset bunu gerektirir. “

İYİ Parti lideri, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin “HDP’ye oy veren altı milyon kişinin allah belasını versin” ifadelerini de eleştirdi: 

“Aynı zihniyetin çok acı bir başka yansımasına da bir Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı’nın, akıl almaz sözleriyle şahit olduk. Bu yönetici çıktı, bu ülkenin 6 milyon vatandaşına ‘Allah belanızı versin’ dedi.  Milletine bela okuyan bir siyasetçi. Bu Türk siyasi tarihinde utançla hatırlanacak bir terbiyesizlik. Dün kendinden olmayana terörist diyen bu zihniyet, bugün işi iyice abartıp, kendine oy vermeyene bela okur hale geldi. Yazıklar olsun. Bu şımarık, bu şuursuz davranışlarla, bölücü teröre hizmet ettiklerinin farkında bile değiller. Terör örgütünün yöneticileri, şu an sırıtarak el ovuşturuyorlardır. Düşünsenize, hükümetten biri çıkıp dünyaya, ‘PKK’nın 6 milyon destekçisi var’ diyor. İşte size Ak Parti’nin devlet yönetimi anlayışı.”

‘Bu kafayla gitmeye devam edersen…’ 

Akşener havalimanlarını işleten şirketlere ödenen fatura iptali ve kira indirimini de gündeme taşıdı:

“Havalimanlarını işleten şirketlerin, 2020 yılı içinde düzenlenen ve vadesi 31 Ocak’a ötelenen faturalarının iptaline karar verdi. 2021-2022 dönemine ait kira bedellerinin de 2 yıl boyunca, yüzde 50 indirimli uygulanmasına karar verdi. Mesela, yıllık 1 milyon 300 bin yolcu garantisi verdiği havaalanını, sadece 7 bin 235 yolcu kullanınca, milletin kesesinden 60 milyon lira ödeyen iktidar, bununla da yetinmeyip, fatura iptal edip, kirada indirim yaptı. Beş bin lira, 10 bin lira, kira ödeyen esnafımıza, 750 lira kira yardımı yapan iktidar, bu kararla, o beş müteahhidine milyarlarca liralık kıyak yaptı. Sayın Erdoğan millete gelince cebinde akrep var müteahidine gelince buyur dükkan senin diyorsun. Utanmadan yokluk çeken milletinin adına çay atıyorsun .Yazıktır, günahtır. Algı karın doyurmuyor Sayın Erdoğan. Sen bu kafayla gitmeye devam edersen bu cefakâr millet seni sandıkta aya değil eve gönderecek haberin olsun.”

‘Engelli Hakları Sözleşmesi’ne imza yetmez, gereği yapılmalı’

Meral Akşener, bağımsız araştırmalara göre, 9 milyonu bulan engelli vatandaşların iş fırsatlarından kent mimarisine kadar birçok alanda yaşadığı sorunlara da değinerek ,”Biz bu insanlarımıza engelli diyoruz. Ancak biraz yakından bakınca, kendilerini dinleyince görüyoruz ki engelleri yaratan aslında idareciler. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne de imza atılmış, ama adım atılmamış. Aynı İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi. Sözleşmeye imza atıyorsan, bunun gereğini yapacaksın Devlet ciddiyeti bunu gerektirir” dedi ve sözü engelli Aysun Karaemir‘e bıraktı. Karaemir, kürsüden engelli vatandaşların sorunlarını anlattı. 

 

2021 PEN Duygu Asena Ödülü, Prof. Dr. Ayşe Buğra’ya verildi

PEN Yazarlar Derneği tarafından her yıl verilen iki ödülden biri olan PEN Duygu Asena Ödülü, son zamanlarda iktidar tarafından da hedef gösterilen Akademisyen Prof. Dr. Ayşe Buğra‘ya layık görüldü.

Buğra, Dünya Bilimler Akademisi’nin 2015 Sosyal Bilimler Ödülü‘nü de almıştı.

‘Ayşe Buğra, vicdan ve terbiye dersi vermiştir”

PEN Yazarlar Derneği tarafından ödülle ilgili yapılan yazılı açıklamada, Prof. Dr. Buğra’nın iktidar tarafından hedef gösterilmesi de hatırlatılarak, şu ifadelere yer verildi:

Üniversite kavramının içinin her geçen gün daha da boşaltıldığı, ülkemiz eğitim sisteminde çağdaş ve evrensel değerlerden uzaklaşıldığı, her alanda olduğu gibi akademik bağımsızlığın da baskı ve tehdit altında olduğu, Cumhuriyet ilkelerinden ödün verildiği, karşı devrim adımlarının uygulanmaya çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz.

Bu dönemde, dünya bilim camiasında en saygın yeri olan, eserleri dünyanın birçok üniversitesinde kaynak olarak kullanılan Ayşe Buğra yaşadığı tüm güçlüklere, engellere karşın kendini öğrencilerine adamayı, eğitim vermeyi sürdürmüştür. Adliye koridorlarında uzun sürmüş eziyet sürecinin tanıklığını ve adalet arayışını sürdürürken, haksızlıklara baş eğmemenin de örneğini vermiştir.

Yine bu dönemde siyasi otoritenin hakaret, iftira ve tehditlerine uğramış, hedef gösterilmiş, aşağılanmaya çalışılmıştır. Kişilik haklarına saldırılmış, hem bir Cumhuriyet Aydını hem de kadın olarak kendisine bedel ödetilmek istenmiştir. Ayşe Buğra bu saldırılar, bu hoyratlık karşısında her zamanki sağduyulu, alçak gönüllü duruşunu bozmamış, tepkisini “memleketim için üzüldüm” diye göstererek insanlık, vicdan ve terbiye dersi vermiştir.”

‘Ödülü kabul ettiği için kendisine teşekkür ediyoruz’

Açıklamada, 2021 PEN Duygu Asena Ödülü’nü kabul ettiği için Ayşe Buğra’ya teşekkür edilirken, şu ifadelere yer verildi:

Biz PEN Yazarlar Derneği olarak Ayşe Buğra’nın üzüntüsüne katılıyor, ancak kadın olmanın, bilim insanı olmanın onurunu, tüm kadınlar için, kadın özgürlüğü için taşıyan ve bunun ülkeyi de, düşünceyi de özgürleştireceğini bilen onun gibi bir Cumhuriyet Kadınımız olduğu için sonsuz bir sevinç duyuyoruz. 2021 PEN Duygu Asena Ödülü’nü kabul ettiği için kendisine teşekkür ediyoruz.”