Oy ve Ötesi: İtibarsızlaştırma politikalarının hedefindeki sivil oluşum – Baran Alp Uncu

Aslında yazının başlığı “Oy ve Ötesi: Seçimi hak olarak gören yurttaşlar” olacaktı. Ama Türkiye’de yaşıyoruz. Bırakın yazının bitmesini, neredeyse cümlenin ortasında yeni bir gelişme oluyor ve gündem değişiveriyor.

Oy ve Ötesi’nin yurttaşlık haklarına sahip çıkma konusunda ne kadar önemli bir işlev yerine getirdiğini yazmak üzere masanın başına oturuyorsunuz. Durduk yere bir anda karşınıza Oy ve Ötesi’ni itibarsızlaştırmaya yönelik haberler  çıkıyor.

Anlaşılan o ki, iktidar ve -başta medyası olmak üzere- yandaşları herhangi bir sivil oluşumu/girişimi kendilerine karşı tehdit olarak görmeye devam edecek. Hatta siyasi partiler üstü bir anlayışla demokrasi mekanizmalarının sağlıklı işlemesini sağlamayı amaçlayan Oy ve Ötesi gibi başka bir düzeyde çalışan ve asıl amacı iktidara doğrudan muhalefet etmek olmayanları bile.

İktidarın ve çevresinin bildiği en iyi sindirme yolu da “şeytanlaştırmak” ve “itibarsızlaştırmak”.  Ancak bunu yapmak bile belli bir altyapı ve tutarlılık gerektirir. Bir iktidar -ve çevresini- düşünün ki önüne geleni kendi yarattığı aynı “hainler” çuvalının içine sokmaya çalışıyor. O zaman da ortaya atılan iddialar komik olmaktan öteye gitmiyor.

Örneğin zamanlaması son derece “manidar” haber ve yazılarda, Oy ve Ötesi’nin yaptığı seçmen gözlemciliğini “gayrı resmi” olarak tanımlanmakta. Ancak, sivillerin seçim süreçlerine olabildiğince katılımı insan haklarını merkezine almış demokrasilerde tanınmış bir hak.  İnanmayan 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 21’inci maddesine, o da yetmezse  1966 Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Anlaşması’nın 25’inci maddesine baksın.

Daha da ötesinde, demokrasinin yerleşmesi ve pekişmesi için dünya genelinde desteklenen bir durum.

Bunu söyleyenlerden biri Birleşmiş Milletler (BM).  BM Genel Kurulu, demokratikleşmenin desteklenmesinde sivil toplumun rolünün ve aktif katılımının önemini öteden beri üzerine basa basa vurgulamakta. 2014 yılında aldığı kararla da, üye ülkeleri sivil toplumun seçim süreçlerine tam katılımını sağlamaya çağırmıştı.[i] Tabi bunun üzerine birileri BM’yi de koca “gayri-milliler” çuvalına sokmaya çalışırlar mı bilinmez.

Dahası, şu anda dünyanın 5 kıtasındaki 90’dan fazla ülkede Oy ve Ötesi benzeri sivil oluşumlar kendi ülkelerindeki seçimleri benzer yollarla denetlemekteler. Ama bakarsınız yarın öbür gün karşımıza “bunlar kendi demokratik işleyişlerini gözetlemeyi paravan olarak kullanan, aslında AKP iktidarını hedeflemek üzere kurulmuş küresel bir ağın parçasıdır” diyen bir yazı karşımıza çıkıverir.

Peki Oy ve Ötesi nedir, nasıl ortaya çıkmıştır ve nasıl işler?

2013 yılında “Nasıl olur da sade yurttaşlar olarak siyasal alanda bir etki yaratabiliriz?” diyerek bir araya gelen toplam sekiz yurttaş Oy ve Ötesi’nin temellerini attı. Kendi kısıtlı kaynaklarını birleştirerek tuttukları konferans salonunda ilk toplantılarını düzenlediler. Konuşmacı sayısı 12 , dinleyici sayısı  ise sadece 3 idi. Ancak çok kısa bir zamanda destekleyicilerinin sayısında hızlı bir artış oldu. Geçtiğimiz kısa süre zarfında gönüllü sayısı 107 bine ulaşan Oy ve Ötesi –tekrarlanan Yalova seçimleri dahil olmak üzere- toplam 3 buçuk seçimi gözlemledi.

Gönüllü sayısındaki bu hızlı artışın nedenini anlamak için Gezi protestolarıyla ortaya çıkan siyasal ve toplumsal dinamikleri hatırlamak gerekir. Gezi temelde işaret ettiği adaletsizlikler ve eşitsizlikler kadar yeni bir siyaset ve demokrasi arayışının da ifadesiydi. Bu çerçevede, muhalefetini sadece aktörlerle sınırlamayan, onun da ötesinde demokrasinin an azından daha katılımcı ve derin hâle getirmeye çalışanların da hareketiydi. Buna bağlı olarak, düzenlenen park forumlarından, kurulan hareket ağlarına kadar birçok yeni siyasal pratik ortaya çıktı.

Yeni siyaset arayışının yollarından biri de hâlihazırda var olan demokratik süreçlerin şeffaflaşmasını sağlayabilecek mekanizmaların oluşturulması oldu.

İşte Oy ve Ötesi de, oyunu seçimden seçime kullanıp, geri çekilen pasif yurttaşlık yerine süreçlere doğrudan müdahil olan aktif yurttaşlık anlayışını savunanların önemli bir mecrası oldu. Kısaca, Oy ve Ötesi, seçimleri yerine getirilecek bir görevin ötesinde sahip çıkılacak bir hak olarak görenlerin katılımıyla genişledi.

Öte yandan Oy ve Ötesi’ne yöneltilen bir iddia da, belirli bazı siyasi görüşlerin doğrultusunda hareket ettiği yolunda. Ancak demokrasinin genel işleyiş ve prensipleri üzerine faaliyet gösteren Oy ve Ötesi, gönüllüleri ve bağlantıya geçtikleri diğer aktörler arasında hiç bir siyasi duruş veya ideoloji farkı gözetmeden yoluna devam etmekte. Öyle ki, kuruluş aşamasından itibaren kendilerini tanıtmak ve destek alabilmek amaçlarıyla altı kalın çizgilerle çizilecek şekilde tüm siyasi partilerle temasa geçtiler. Her birine gidip kendilerini anlattılar. Şayet demokrasiyle pek işi olmayanlar kapıları kapattıysa, bundan Oy ve Ötesi kesinlikle sorumlu tutulamaz.

Oy ve Ötesi’nin şu ana kadarki faaliyetlerinin anlam ve önemine gelirsek…
Birinci olarak, Oy ve Ötesi aynen hedeflediği gibi seçimlerin daha şeffaf geçmesine yardımcı olurken, gözlem yaptığı sandıklardaki bazı usulsüzlük ve hataların önüne geçmekte.

Örneğin, geçtiğimiz 7 Haziran seçimlerinde toplam 2640 durumda refakatçilerden kaynaklanan usulsüzlük tespit ettiler. 2077 vakada kapılara seçim tutanağının asılmaması, 1086 durumda sandık başkanlarının sürece hakim olamaması, 922 salonda polis gibi yetkisiz kişilerin müdahalesi ve 715 kere de seçim gözlemcilerine istedikleri sandıkta oy verme izni veren 142 belgesinin kötüye kullanıldığını belirlediler.

Oy ve Ötesi gönüllerinin seçimler sırasındaki tanık oldukları bazı olaylar ise şöyle:

“Sandık görevlilerinden biri sayım esnasında ‘siz kenarda oturun; sadece duyduklarınızla haberdar olacaksınız, not almayacaksınız’ şeklinde konuşmaya başladı. Bunun bizim yasal hakkımız olduğunu söylediğimizde kabul etmek durumunda kaldı.” Oy ve Ötesi Gönüllüsü, Malatya

Konya’dan başka bir örnek:

“Sandık başkanımız engelli ve okuma yazması olmayan maddelerini karıştırdı. Okuma yazma bilmeyenin yanında bir yakınını kabine soktu. O sırada başkana asıl olması gerekeni anlattım. Uzlaşmacı bir insandı ve yasaların yazılı olduğu kitapçığa baktık. Maddeleri karıştırdığını gördü. Hatasını anlayıp kabul etti.” Oy ve Ötesi Gönüllüsü, Konya

“Salondan çıkarıldım. Avukatlar aracılığıyla tutanak tutuldu ve tekrar salona alındım.” Oy ve Ötesi Gönüllüsü, Ankara

Kısaca, Oy ve Ötesi seçimlerdeki herhangi hata veya usulsüzlüğe anında müdahale etme ya da rapor etme işini fazlasıyla yerine getirmekte.

Asıl ilgi çekici olan ise, Oy ve Ötesi tarafından yayınlanan raporda 7 Haziran seçimleri hakkında harfi harfine şunlar söylenmekte:

“Belli başlı sorunlar dışında seçim gününün kapsamlı ve sistematik usulsüzlüklerle karşılaşılmadan yürütüldüğü gözlemlenmiştir. “

Dolayısıyla iddiaların aksine, Oy ve Ötesi seçimlerin güvensiz bir ortamda yapıldığı mesajını vermiyor.  Aksine varlığıyla, seçimlerin kurallarına uygun yapılmasını garanti ediyor.

Oy ve Ötesi’nin bir diğer önemli işlevi ise yurttaşlık hakları hakkında bilinçlendirme ve hatta yeni bir tip politizasyonu sağlıyor olması.

Verdikleri saatler süren yurttaşlık hakları çerçevesindeki eğitimler bir yana, Bölgesel Önceliklendirme Haritası (BÖH) gibi projeler ile seçimden seçime ortalığa çıkan bir sivil toplum kuruluşu olmanın ötesine geçmeyi planlanmaktalar. BÖH projesi, seçilen belediyelerin yönetimindeki mahallelerde ihtiyaçların tespitini, raporlanmasını ve giderilmesini içermekte. Bunun için yurttaşların yerel yönetimlerle düzenli, şeffaf ve açık bağlar kurabilmesi hedefleniyor. Amaç yerel yönetim ve politikaların iyileştirilmesine katkı sağlamak.

Belki bir ileride bir gün ulusal düzeyde uygulandığında, temsili demokrasinin sınırlarının genişletilmesine ve yurttaşların düzenli olarak karar alma süreçlerine katılımına katkı sağlayabilecek bir modelden bahsediyoruz.

Ancak, Türkiye geçtiğimiz iki yıldır bir ‘olağanüstü seçim hâli’ yaşamakta. Bu durum, BÖH gibi projelerini yeterince hızlı bir şekilde hayata geçirmelerine izin vermemekte.

Özetle, Oy ve Ötesi’nin yoluna devam etmesi Türkiye demokrasisinin gelişimi için oldukça önemli. İtibarsızlaştırma çabaları mı?  Oy ve Ötesi’nin sağladığı bu kadar önemli katkının yanında esamisi bile okunmayacaktır

baran-alp-uncuBaran Alp Uncu – www.t24.com.tr
[i] BM Genel Kurul Kararı 68/164, 21 Şubat 2014, Madde 17.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR