Yeşeriyorum

Organik Gıda Yoksa Bir Truva Atı Olmasın?

0


Çünkü mevcut hali ve yönelimiyle organik gıda, endüstrialist sistemin muhalefetin direncini kırmak için yontup şekil verdiği bir Truva atına dönüşmüş durumda…

Çeşitli ülkelerde farklı kuruluşlar tarafından özel standartlarla ölçülüp, belgelendirilen ürünlere organik gıda diyoruz. Bu ürünlerin öne çıkan özelliklerinden biri de pahalı oluşlarıdır. Bu ürünler içe hazırlanan belgeyle temel olarak, üretim aşamasında pesti sit adı verilen kimyasalı içeren böcek ilaçları ve suni gübrelerin kullanılmadığı garanti ediliyor. Yine aynı süreçte insan artıkları ve lağım atıklarının kullanılması yasaklanırken, iyonize radyasyon ve koruyucu katkı maddelerinin kullanılması da engelleniyor. Genetiği değiştirilmiş tohum kullanılmadığı gibi, ürünlerin hormon adı verilen maddeler içermemesi için gerekli tedbirler alınıp koşullar sağlanıyor. Organik gıdaların bu özellikleriyle birey ve toplum sağlığı acısından önemli olduğunu inkâr edecek değiliz. Doğa dostu oluşlarına ilişkin de söylenecek sözümüz yok. 2008 verilerine göre dünya gıda üretiminin sadece %1-2 organik gıda olarak sınıflanabiliyor. Dünya nüfusunun önemli bir bölümünün açlık sınırında olduğu göz önünde tutup, yine aynı büyük çoğunluğun organik gıdayı tarif eden sertifikaya ulaşmalarının olanaksızlığını düşünürsek, organik gıda üretiminin tek başına gezegenin ve onun bir parçası olan insanlığın konuyla ilgili sorunlarının çözümünü sağlayamayacağı açıktır.

Başlangıçta yani doksanlı yıllarda küçük üreticilerin yerel olarak üretip, yerel olarak pazarladıkları bir süreç olan organik gıda üretimi, günümüzde bu temel ve ekolojik karakterini yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Sertifikaya ulaşma güçlüğü olmayan büyük üreticiler, geniş alanlarda organik besin üretmeye başladıkları gibi, bu ürünler artık üretici tarafından tüketiciye doğrudan ulaştırılamıyor. Artık büyük market zincirlerinde dünyanın öbür ucunda üretilmiş organik gıdalara ulaşmak son derece kolay ve sıradan… Önceki deneyimlerden bildiğimiz gibi kapitalizm özellikle de kendine muhalif olan her şeyi içine alıp yok etmek konusun da son derece mahir…

Pahalı oluşu, sertifika sürecinin bürokratik zorunluluklarının dünya nüfusunun önemli bir bölümü için ulaşılmaz oluşu, üretim ve pazarlama sürecindeki endüstrialist gelişim süreci organik gıda kavramının savunulmasını güçleştiriyor. Bu yüzden de ”etik gıda” kavramını inşa edip, organik gıda yerine kullanmanın bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Çünkü mevcut hali ve yönelimiyle organik gıda, endüstrialist sistemin muhalefetin direncini kırmak için yontup şekil verdiği bir Truva atına dönüşmüş durumda…

Etik gıda kavramının tanımlanması için, geleneksel üretim tarzı, adil ticaret ve karbon ayak izinin azaltılmasına dönük önerilerin bir arada değerlendirilmesi gereklidir. Bu haliyle de etik gıda kavramının üç temel özelliği ortaya çıkıyor.

    Doğanın bilgeliğinden beslenen geleneksel üretim tarzı kullanıldığında sertifika dışında organik gıdanın insan sağlığının korunmasına dönük ve doğa dostu özelliklerinin tamamı tarif içine alınmış olur.
    Daha çok küçük üreticiler tarafından üretilip doğrudan tüketiciye ulaştırılan, piyasaya sunulduğu zaman da vahşi piyasa kuralları yerine küçük üreticiyi koruyan adil ticaret yasalarının geçerli olduğu bir tarzı savunursak da etik gıda kavramına biraz daha yaklaşmış oluruz.
    İklim değişikliğinin yaşamımızın bir parçası olduğu günümüzde, günlük yaşamımızı düzenlemeye bu gerçeği durdurmak en azından yavaşlatmak için ne gerekli sorusuyla başlamanın gerekliliği konusunda herhalde kuşkumuz yoktur. Üretim sürecinde kullanılan fosil yakıtların yanında, gıdaların bir yerden başka bir yere taşınırken ortaya çıkacak karbon miktarını da hesaba katmak zorundayız. Yani bir gıda üretildiği yere en yakın yerde tüketilmelidir. Bu arada hayvansal gıda yerine bitkisel gıda tüketiminin karbon ayak izinin azaltılmasında oldukça önemli bir etken olduğunu da unutmamak gerekir

Yeni liberal ekonomi politikalarına karşı geniş yığınların adalet talebinin yanında yer almak istiyoruz. Tüm diğer yöntemlerle birlikte tüketim alışkanlıklarını değiştirerek verilen mücadelenin de ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Organik gıda kavramının verdiğimiz politik mücadelenin içeriğini doğru tarif etmediğini düşündüğümden ben kendi adıma etik gıda kavramını kullanmaktan yanayım.

Yani ben organik gıda değil etik gıda tüketmekten yanayım.

Ya siz hangi taraftasınız?

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.