On soruda şarbon salgını – Bülent Şık

Bu yazı bianet.org/ dan alınmıştır

Şarbon nedir? Şarbon mikrobu insanlara nasıl bulaşır? Hastalığının belirtileri nelerdir? Şarbon hastalığında bulaşma nasıl önlenir? Şarbon nasıl kontrol edilir? Gıda güvenliğini sağlamak için ne yapmalı…?

1) Şarbon nedir?

Şarbon koyun, inek, keçi, deve gibi otçul hayvanlarda görülen ve insana da bulaşabilen bir hastalıktır. Şarbon hastalığı ölümcül bir hastalıktır. Hastalığa Bacillus anthracis ismi verilen sporlu bir bakteri neden olur.

2) Sporlu bakteri nedir?

Bakteriler tek hücreli canlılardır. Her canlı gibi yeterli besin varsa ve çevre şartları da uygunsa bakteriler de yaşamını devam ettirerek çoğalırlar; aksi durumda ise hayatlarını sürdürmezler. Bazı bakteriler ise olumsuz çevre koşullarına bile dayanabilir. Bu tip bakteriler sporlu bakteriler olarak nitelenir.

Sporlu bakteriler olumsuz çevre koşulları karşısında form değiştirebilen bakterilerdir.

Bu bakteriler hücre duvarı etrafında onları dış koşullardan koruyan koruyucu bir katman oluşturabilirler. Bu koruyucu katman bakteriyi sıcaklık, kuruluk ya da kimyasal maddeler gibi bakteriye zarar verme niteliği olan çeşitli dış etkenlerden korur. Sporlu bakteriler çok dayanıklıdır; kaynatma sıcaklığında ölmez ve örneğin 140 – 180 derece santigrat gibi çok yüksek sıcaklıklara bile bir süre dayanabilirler.

Şarbon hastalığına yol açan bakteriler oksijeni sevmez. Oksijenli ortamda derhal spor formuna geçerler. Bu nedenle şarbon hastalığı şüphesiyle ölen hayvanlara otopsi bile yapılmaz. Şarbon sporları toprakta, suda çok uzun süreler, bazen yüz yıllar boyunca canlılıklarını koruyabilir. Sonra uygun bir ortam bulduklarında yani bir hayvana ya da insana bulaştıklarında bakterinin hücre duvarını kaplayan koruyucu katman çözülür ve bakteri yaşamsal faaliyetlerine tekrar başlar; çoğalır ve hastalıklara neden olur.

3) Şarbon mikrobu insanlara nasıl bulaşır?

Hastalığa hasta hayvanın derisi, postu ya da yünü ile temas, şarbon basili bulaşmış etleri yemek ya da şarbon sporlarını solumak neden olur. Hayvancılıkla uğraşanlar, besiciler, çobanlar, veterinerler, kasaplar arasında şarbon hastalığı daha çok görülür. Şarbon mikrobu bulaşmış etlerin yenmesi de hastalığa neden olur.

4) Hastalığının belirtileri nelerdir?

Hastalık mikrobu vücuda girdikten sonraki 2 ile 7 gün içerisinde hastalık belirtileri ortaya çıkar. Şarbon hastalığının deri, bağırsak ve akciğer şarbonu olmak üzere üç farklı çeşiti var.

Hastaların yüzde 95’inde deri şarbonu görülür. Deri şarbonuna halk arasında kara çıban da denilir. Hastalık deride kızarıklıkla başlar ve deri bölgesi zamanla ortası siyah renkli bir yaraya dönüşür. Hasta hayvanlarla temas eden çobanlarda sık görülen bu hastalık zamanında tedavi edilmez ve hastalık mikrobu kana karışırsa ölüme neden olabilmektedir.

Şarbon mikrobu taşıyan etlerin yenilmesi ile bağırsak şarbonu denilen hastalık oluşur. Bulantı, karın ağrısı, kusma, iştahsızlık, ateş ve kanlı ishal tipik belirtilerdir. Bağırsak şarbonunda uygun tedavi zamanında yapılamazsa ölüm oranı yüksektir.

Şarbon sporları çok hafif oldukları için kolayca havaya karışabilir ve havada taşınabilir. Havadaki bu sporlar solunum yoluyla vücuda alınırsa akciğer şarbonu hastalığı açığa çıkar. Akciğer şarbonu ağır bir solunum güçlüğü yaratan, çok ciddi bir enfeksiyon hastalığıdır ve genellikle 1-2 gün içinde ölüme neden olur.

5) Şarbon hastalığında bulaşma nasıl önlenir?

Şarbon otçul hayvanlardan insanlara bulaşan ancak insandan insana bulaşmayan bir hastalıktır. Hastalık hayvanlar arasında çok hızlı yayılır. Hastalığın görüldüğü sürünün çok sıkı bir şekilde karantinaya alınması gerekir. Hastalık etkeni kolayca toprağa karışabilir. Sonra rüzgâr ve yağmur suyu gibi etkenlerle başka bölgelere rahatlıkla taşınabilir.

Toprağın kuru olduğu yaz mevsiminde şarbon basilinin rüzgârla taşınması çok kolaylaşır. Hastalığı yayan en önemli etkenlerden biri hasta hayvanlara konan sineklerdir. Hastalık mikrobunu aldıktan sonra kondukları her yere bulaştırırlar. Sporlar taşındıkları bölgede yıllarca canlı kalacak ve hastalık yapma potansiyellerini koruyacaklardır.

6) Şarbon mikrobu biyolojik bir silah olarak kullanılabilir mi?

Kullanılabilir. Bu konuda geliştirilmiş çeşitli biyolojik silahlar da var. Şarbon sporlarının çok dayanıklı olması ve hafiflikleri nedeniyle havada kolayca taşınabilmeleri onların biyolojik silah olarak kullanılmalarını kolaylaştırmaktadır. Özellikle akciğer şarbonuna yol açacak şekilde tasarlanmış biyolojik silahlar yapılmıştır.

7) Şarbon nasıl kontrol edilir?

Hayvan sürülerinin düzenli olarak veteriner hekim kontrolünden geçtiği, aşılama hizmetlerinin periyodik olarak yapıldığı ülkelerde şarbon hastalığına rastlanması çok enderdir.

Şarbon mikrobu gerek hayvan sağlığı ve gerekse insan sağlığı açısından tehlike oluşturan etkenlerden biridir. Diğer tehlike etkenleri gibi şarbon etkeni de kontrol altına alınabilir. Ancak bu kontrol ancak iyi işleyen bir kamu sistemi ile mümkün. Kamu sistemi derken de bitkisel üretim ve hayvancılığın birbiri ile bağlantı içinde ele alındığı bir tarımsal üretim anlayışını ve hayvan hastalıkları ile mücadele hizmetlerinin iyi organize edildiği bir sistemi kastediyorum.

Ülkemizde gıda güvencesi ve gıda güvenliğini sağlamaya yönelik kamusal sistemse zaaf içinde. Çünkü böyle bir sistemin altyapısını oluşturabilecek kamu kurumları geçtiğimiz otuz yıl içinde ya özelleştirilerek ya da kapatılarak tasfiye edildi. Dolayısıyla şu sıralar yaşanan şarbon salgını bu tasfiyenin bir olumsuz sonucu olarak görülmelidir.

8) Şarbon hastalığını kontrol etmek ve gıda güvenliğini sağlamaktan hangi kurum sorumlu?

Ülkemizde şarbon hastalığını kontrol etmek ve tüketicilerin gıda güvenliğini sağlamaktan sorumlu kurum Tarım ve Ormancılık Bakanlığı’dır.

9) Şarbon sadece ithal hayvanlarda görülen bir hastalık mı?

Hayır; hem ithal ve hem de ülkemizdeki hayvanlarda şarbon görülebilir. Ülkemizde geçmişte de şarbon hastalığı gerek hayvanlarda ve gerekse insanlarda zaman zaman görülmekteydi. Ancak hastalığa yakalanan hayvan ve insanların sayısı bir ülkenin tarım ve gıda güvenliği politikalarının düzeyini gösterdiği için önemli denilebilir.

Şarbon hastalığının görülme sıklığının artışı gıda güvenliği politikalarında bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteren örnek olaylardan biridir.

10) Gıda güvenliğini sağlamak için ne yapmalı?

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ülkemize ithal edilen hayvanlarda gerekli kontrolleri yapmadığı anlaşılıyor. İthal etlerde daha önce de “E. coli O157” adı verilen bir hastalık mikrobu tespit edilmişti. Bu etken böbrek hasarına neden olur ve çocuklarla yaşlılar için ağır bir hastalık tablosu oluşturur.

Yine bir süre önce Polonya’dan ithal edilen etlerin deli dana hastalığı riski taşıdığı basına yansımıştı.

Bu hastalıkların hepsi de tehlikeli hastalıklardır ve eğer bunları zamanında tespit edecek mekanizmalar oluşturulamamışsa ya da kontrol mekanizmaları çalışmıyorsa ortada ciddi bir ihmal var demektir.

Son şarbon olayı da dikkate alınırsa genel olarak gıda güvenliğini sağlama açısından gerekli olan kontrollerinin uygun bir şekilde yapılmadığı anlaşılıyor. Tabipler Odası ve Veteriner Hekimler Odası tarafından yapılan açıklamalarda da bu vurgu var. Tarım Bakanlığı şarbon konusunda ortaya çıkan ihmallerin bir numaralı sorumlusudur.

Bu yazı bianet.org/ dan alınmıştır

 

 

Bülent Şık

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR