Bu yazı haberekspres.com.tr/ den alınmıştır
Akkuyu Nükleer Santralı projesi otuz yıldır gündemde. En son Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen 1 Aralık 2014 tarihinde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı verildi. Karara karşı meslek odaları, dernekler, nükleer karşıtı yurttaşlar, milletvekilleri, siyasi partiler, 13 ayrı dosya ile iptal davası açtılar. Davanın duruşması; Cumhurbaşkanı’nın “Rahatsız olsalar da nükleer santralı yapacağız” sözünü söylediği günün ertesinde 22 Kasım’da Danıştay 14. Dairesi’nde yapıldı, karar önümüzdeki günlerde açıklanacak.
Nükleer santral söz konusu olunca söylenecek çok şey var, dünyanın yaşadığı bunca deneyim sonunda nükleer santralın kendisinin başlı başına bir tehdit oluşturduğu artık kabul ediliyor. Tabi ki nükleer santral lobisi ve onun destekçileri öyle düşünmüyorlar.
Fukuşima felaketinin üzerinden 6,5 yıl geçti ama halen etkileri devam ediyor. Japonya’nın Dai ichi Nükleer Santralindeki reaktörlerin soğutma işlemleri halen devam ediyor, radyoaktif kirliliğe bulaşan soğutma suyunu depolamaya tank yetişmiyor, biriktirilen radyoaktif suyun miktarının 800 bin tona ulaşması ve depolanacak yer kalmaması üzerine belli aralıklarla denize boşaltım yapılıyor, buna ilaveten tanklarda biriktirilen radyoaktif suyun her gün 300 tonu denize sızıyor. Toplanan radyoaktif atıkların muhafazası için 300 metre derinlikte kalıcı depo yapılması planlanıyor, 100 yıl kullanılması düşünülen bu deponun 100 bin yıl kapalı tutulması öngörülüyor.[1]
Bugün dünyada nükleer atıkların yok edilmesinin bir yolu bulunmuş değil, o yüzden bu şekilde depolanıyor. Bir kısmı da Gaziemir’de ortaya çıkanlar gibi yasadışı ticaretin konusu oluyor. Akkuyu’da Nükleer Santral kurulursa aynı şekilde atıkların ne olacağı meçhul. Depolaya depolaya nereye kadar, Çocuklarımıza miras olarak nükleer çöplük haline gelmiş bir dünya mı bırakacağız?
Akkuyu davası duruşması devam ederken haber sitelerinde Rusya’daki radyoaktif sızıntının kaynağının belli olduğu haberleri geçiyordu. Eylül ayının sonu itibariyle Dünya kamuoyunu özellikle Avrupa’yı meşgul eden radyoaktif sızıntının kaynağının Rusya’ya ait Mayak Kullanılmış Yakıt Tesisi olduğu ortaya çıktı.[2] Bu tesis, Akkuyu Santralını kuracak olan Rosatom tarafından işletiliyor. Bu olay, patlama olmasa da nükleer santraller olduğu sürece sürekli radyoaktif sızıntı tehlikesi olduğuna çarpıcı bir örnek.
Nükleer santralin yaratacağı tehditler daha da çoğaltılabilir, Akkuyu Santralı’nın Akdeniz Havzası’nın çevre sağlığı ve canlı yaşamı için ciddi tehdit oluşturacağına dair çok sayıda bilimsel çalışma var. Bunun yanı sıra çok fazla söz edilmeyen bir başka risk daha var.
Akkuyu Nükleer Santralı tamamıyla Rus nükleer teknolojisi ile kurulacak, işletecek şirketin en az yüzde 51 payı Rus Yetkili Kuruluşlarının olacak.[3] Teknolojinin Rusya’dan olması, şirketin paydaşlarının çoğunun Rusya’dan olması, santralın işletilmesi ve kontrolünün Rusya’da olacağını gösteriyor. Bugün Ortadoğu’da sıcak çatışmalar yaşanıyor, bölgemizde barış uzak gözüküyor. Savaş bölgesine çok yakın bir yere kurulacak ve Rusya’nın kontrolünde olacak nükleer santral Türkiye’nin ulusal güvenliğini nasıl etkileyecek? Bu soruya yanıt ararken Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu, ulusal güvenlik sisteminin ona göre düzenlendiğini de atlamamak gerek.
Nükleer teknolojinin “ikili, askeri ve sivil kullanıma uygun” doğası nedeniyle, nükleer endüstrisi, 2014 yılı itibariyle dünyada, nükleer silah programları için kullanılmaya hazır bilinen yaklaşık 495 tonun üstünde yüksek saflıkta (yüzde 98) Pulutonyum-239 izotopu pazarlama programına başladı. Nükleer silah yapımında kullanılan malzemelerin ticareti, uluslararası anlaşmalara aykırı şekilde nükleer santral malzemesi gibi yapılabiliyor.[4] Yani nükleer santralde pekala atom silahı da üretilebiliyor.
Akkuyu Nükleer Santralının ulusal güvenliğe etkisini düşününce, iki yıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye sınırında Rus uçağını düşürmesi olayı ve yaşanan kriz akla geliyor. Yine benzer bir kriz olursa ‘elektrik enerjisi ihtiyacı için kurulan’ Akkuyu Nükleer Santralı güvenlik mi yaratacak yoksa tehdit mi? Bütün bunlar sizi kaygılandırmıyor mu, rahatsız etmiyor mu?
[3] Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında Türkiye Cumhuriyeti&nde Akkuyu Sahası’nda bir nükleer güç santralinin tesisine ve işletimine dair işbirliğine ilişkin anlaşma http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/10/20101006.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/10/20101006.htm
[4] Dava dosyasında yer alan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç tarafından hazırlanan 01.07.2016 tarihli uzman raporundan
Bu yazı haberekspres.com.tr/ den alınmıştır
Arif Ali Cangı