Dünyada nükleer enerjiye ilgi giderek azalıyor. Çünkü nükleer tesislerin maliyeti giderek artıyor, buna karşın elde edilen kâr ise düşüyor ve nükleer enerji, diğer enerji kaynakları ile yarışta geride kalıyor.
Bağımsız enerji ve nükleer politika analisti Mycle Schneider, 1997’de “alternatif Nobel” olarak bilinen Doğru Yaşam Ödülü’ne layık görülmüştü. Son 30 yıldır dünyadaki nükleer enerjinin gelişimini izleyen Schneider, her yıl açıklanan Dünya Nükleer Endüstri Durum Raporu’nun hazırlanmasına da öncülük ediyor: Schneider “Reaktör sayısının en yüksek düzeye ulaşmasının üzerinden 10 yıl geçti. Nükleer enerjinin toplam enerji tüketimindeki payı da azalıyor. 20 yıl önce dünya çapında kullanılan enerjinin yüzde 17’si nükleer kaynaklı iken, günümüzde bu oran yüzde 11’e gerilemiş durumda. Bu eğilimin başlıca nedenleri, kamuoyu bilincindeki değişim ve ekonomik etkenler. Nükleer enerji giderek pahalanıyor ve diğer enerji kaynaklarının rekabet gücü artıyor.” şeklinde konuşuyor.
Avrupa’nın enerji devlerinden olan Alman RWE şirketinin baş stratejisti Thomas Birr de yeni nükleer santral inşa etmenin artık gözde olmadığını vurguluyor: “Bizim faaliyetlerimiz için artık uygun bir model değil bu. Masraf riski çok yüksek, elektrik üretimi çok pahalı, planlama ve inşaat süreleri çok uzun. 12 ila 15 yıldan önce kâra geçmek mümkün değil. Bu yüzden nükleer santrallere yatırım bizim için cazip değil artık.”
Ancak bütün ülkeler, nükleer santral planlarından vazgeçmiyor. İngiltere, Çek Cumhuriyeti ve Polonya, Avrupa’da nükleer enerjiye yatırımı sürdüren ülkeler. Bunun arkasında bilgi ve alternatif eksikliğinin bulunduğunu belirten Schneider, rekabet gücü olmayacağı için bu yeni santrallerin tamamlanacağına pek inanmıyor.
Nükleer enerjinin parlak bir geleceğinin olmadığı Fransa örneğinde de görülebiliyor. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, nükleer enerjinin payını yüzde 80’den 2025 yılına kadar yüzde 50’ye indirmeyi planlıyor. Enerji analisti Schneider de, nükleer enerjinin dünyada tüketilen enerjideki yüzde 11’lik payının 2030 yılına kadar yüzde 5’e ineceğini tahmin ediyor.
Schneider, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali için ise şunları belirtiyor: “”Türkiye’deki projenin tümüyle Rus nükleer endüstrisi tarafından finanse edilmesi öngörülüyor. İnşaatın tamamlanmasından sonra üretilen elektrik Türk işletmelere satılacak. Rusya’daki nükleer enerji sanayisi, petrol ve doğal gaz sanayisi tarafından sübvanse edilmeye devam ettikçe, yani nükleer enerji üretimi devlet garantisiyle teşvik edildikçe, bu tür modeller düşünülebilir. Ancak benzeri finansman modelleri en fazla 1-2 nükleer santral için söz konusu olabilir. Yani dünya çapında bu yolla inşa edilebilecek reaktör sayısı yok denecek kadar az olacaktır.”
(Deutsche Welle Türkçe)