“Nefret suçları yasası istiyorum” – Mahmut Övür

Son günlerde Hrant Dink davası ve Anıl Çeçen‘e ilişkin yazılar nedeniyle çok sayıda mail aldım. Düşünce özgürlüğüyle, ırkçılığı ve nefret suçunu birbirine karıştıranların sayısı hiç de az değil.
Neden böyle olduğunu az çok biliyoruz. Neredeyse yüzyıldır egemen düşünce bu topraklara hep nefret tohumları ekti.
Azınlıklar yok sayıldı, Kürtler inkâr edildi, farklı etnik ve dini yapılar, cinsiyetler ötekileştirildi.
Devletin genetiğine işleyen bu tavır, siyasetten sokaktaki insana her kesimi zehirlemiş durumda.
İşin en sevindirici yanı ise devlet destekli bu zehirli düşüncelere toplumun büyük çoğunluğunun sıcak bakmaması…
Geçmişte azınlıklara, farklı toplum kesimlerine yapılan bütün o saldırıların arkasında hep kirli devlet dediğimiz o yapı var.
Dersim’den 6-7 Eylül olaylarına, K.Maraş’tan Malatya Zirve cinayetine, Dörtyol’daki kışkırtmadan Selendi’de roman vatandaşlara yönelik linç girişimine bakın, hepsi aynı devlet içi örgütlenmelerin eseri…
Şimdi geçmişimizdeki bu kirli olaylardan kurtulmak istiyoruz.
Kolay olmadığını biliyoruz. Ergenekon’la 12 Eylül darbesiyle, internet andıçlarıyla hesaplaşma olayın sadece bir yanı… Asıl yapılması gereken eğitimden siyasete, medyadan edebiyata sinen o ırkçı, ötekileştirici nefret suçu yaratan zihniyetle mücadele… Kanserli hücre gibi her yanımızı saran bu nefret suçuyla yüzleşmeden, sağlıklı bir toplum olmak zor.
İşte bu suçla mücadele etmek için Türkiye’nin çok sayıda sivil toplum örgütü bir araya geliyor ve önemli bir kampanya başlatıyor: “Nefret suçları yasası istiyorum…”
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) katılımcısı 56 ülkenin 34’ünün mevzuatında nefret suçlarına ilişkin yasal düzenleme var ama Türkiye bu ülkeler arasında değil.
Aralarında İnsan Hakları Derneği, Alevi Bektaşi Derneği, Roman Gençler Derneği, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe gibi çok sayıda derneğin bulunduğu platformcular şu çağrıyı yapıyor:
“Toplumun bütününü tehdit eden, toplumsal dokuya onarılması güç biçimde zarar veren nefret suçları hakkında en kısa sürede evrensel insan hakları ölçütlerine ve uluslararası örneklere uygun yasal düzenleme yapılmalıdır.”
Gelecek kuşaklar için, bu sese sadece kulak vermekle kalmayıp destek verelim.

Mahmut Övür – Sabah

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR