Yeşeriyorum

Metin Lokumcu’nun isyanı

0

Başbakan dışında hepimiz artık Metin Lokumcu’yu tanıyoruz. Oysa Hopa’lı emekli öğretmen Metin Lokumcu  tabiatın hoyratça tahrip edilmesine karşı sesini yükselten binlerce direnişçiden sadece biriydi.

Metin öğretmen insanca yaşama koşullarının ellerinden alınmasına karşı direnen, yaşama alanlarını korumaya çalışan, yaşadığı topraklardan kopartılıp sürgüne gönderilmeye itiraz eden binlerce adsız direnişçiden biriydi.

Şimdi Metin öğretmeni hepimiz tanıyoruz. Gazetelerde ve sosyal paylaşım sitelerindeki resimlerde gördüğümüz yorgun  ve fakat kararlı insanın görüntüsü etrafında ne olup bittiğiyle ilgilenen herkesin beynine kazındı.

İsmini unutsak bile yıllar sonra da Hopalı bu direnişçinin görüntüsünü belleğimizden silemeyeceğiz, tıpkı Pekin’de, Tien an men meydanında demokrasi taleplerini bastırmaya giden tankların önünde direnen adamın görüntüsü gibi. Adını hatırlamadığımız, akibeti hakkında hiç bir şey bilmediğimiz o Pekinli adamla Metin öğretmenin kimbilir ne kadar çok ortak noktası vardı.

Elinde filelerle alışverişten dönen adamı tankların önüne iten dürtüyü anlamaya çalıştık mı? Durduramayacağını bile bile, hatta her türlü ihtimali ve hatta ölümü göze alarak tankların önüne dikilen Pekinli adam acaba Çin’in Metin öğretmeni miydi? Pekinli direnişçinin akıbetini bilmiyoruz ama Hopalı Metin Lokumcu artık aramızda değil.

Sosyal paylaşım sitelerinde hızla yayılan videolarda Metin öğretmeni ölümden önceki son dakikalarda sularını, vadilerini savunmaya çalışan sıradan insanların en önünde vahşet içinde kendilerini püskürtmeye çalışan polislere dert anlatmaya çalışırken görürüz. Polisin ısrarlı şiddetini durduramayan Metin öğretmen öfkelidir, “yettiniz artık , bunalttınız hepimizi” diye bağırmaktadır. Bunlar Metin Lokumcu’nun son sözleridir.

Yeter artık diye ortaya çıkmak çok önemli bir karar anıdır. Nazım Hikmet’in şiirindeki gibi “gayrı yeter” diyen insanların nerede duracağı bellli olmaz, “toprağın nabzı onların nabzında atmaya başlar”.

Geçen hafta ülkenin dört bir yanından bir şenlik havasında gelip de Ankara Gölbaşı’nda polisin sert yüzüyle karşılaşan Büyük Anadolu Yürüyüşçüleri belki de yaptıkları işini önemini o anda kavradılar.  Sistem için nasıl bir tehdit olarak algılandıklarını hissedip, kendilerini şehre sokmamaya kararlı sistemin acımasız yüzünü gördüler. Ankara’ya girişleri her türlü hukuksuzluka engellenen yürüyüşçüler daha henüz “gayrı yeter” demediler ama sanırım bu ülkede yıllardır ne olup bittiğini sezmeye başladılar. Metin öğretmenin ölümü ve ardından bir çok şehirde yapılan protesto gösterilerinin şiddetle bastırılması, gösterilerde gözaltına alınanların işkenceye maruz bırakılmaları bir çoğumuzun gözünü açacak gibi görünüyor.

Hopa’da Metin öğretmenin isyanı ve takip eden olaylar  bu ülkenin yıllarca kimlikleri inkar edilerek yaşatılan, en temel insan hakları ellerinden alınan, anadilleri yasaklanan, işkence gören insanlarının neden “yeter artık” demiş olabileceklerini anlamamıza yardımcı olur mu? İnsanlık onuru içinde yaşama haklarını savunan insanlarla aramızda empati kurmamıza yol açabilir mi?

Seçim havasından gözü dönmüş Başbakan  Hopa’da polis şiddeti sonucu ölen Metin öğretmeni tanımadığını, tanımaya gerek duymadığını söylemiş. Tanımaya çalışsa iyi eder.

Çünkü bu ülkede yaşam hakkını savunmak durumunda bırakılan ve acımasız kalkınma politikaları yüzünden bunaltılan daha binlerce Metin öğretmen var.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.