Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Marmara Denizi’nin kirlenmesinde İstanbul atıksularının payı söylendiği kadar mı?

0

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Marmara Denizi ve kirlilik gerçeği” başlıklı yazısında Prof. Dr. Seval Sözen, Marmara Denizi’nin kirliliğinin en büyük nedeni “gerçekten İstanbul’dan kaynaklı atıksular mı” diye sordu. Bu sorusunun arkasında TBMM Müsilaj Komisyonu Raporu’nda ileri sürülen tespitler ve Rapor’un ardından yayınlanan açıklamalar neticesinde kamuoyunda oluşan algı olsa gerek.

Müsilaj Araştırma Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Demir, raporla ilgili yaptığı açıklamasında “Marmara’ya 7.5 milyon metreküp atık su veriliyor. Bunun yüzde 76’sı İstanbul odaklı. Her ne pahasına olursa olsun artık İstanbul’un ileri biyolojik arıtma tesislerinden geçmeden Marmara Denizi’ne su vermemesi lazım” demekteydi (Karalar ve Bayram, 6 Nisan 2022, Hürriyet). Nitekim bu amaçla 15 Haziran’da yayınlanan kanun, 2872 sayılı Çevre Kanunu’na yapılan ek bir madde ile (Madde 16) İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinin tamamında, büyükşehir, il ve ilçe belediyelerinin üç yıl sonunda ileri atıksu arıtma tesislerini kurup işletmeye almaları zorunluluğunu getirdi.

‘Derin deşarj’ nereye gidiyor?

Prof. Sözen, İstanbul kaynaklı atıksuların yaklaşık yüzde 45’inin Marmara Denizi’ne, yüzde 55’inin İstanbul Boğazı’nın alt akımına deşarj edildiğini söylüyor. Aynı rakamları Adalı Dergisi tarafından yapılan “Marmara’yı Konuşuyoruz” youtube canlı yayınında Prof. Dr. Derin Orhon da telaffuz etmişti. Sözen, Marmara Denizi’ne derin deniz deşarjı ile verilen atıksuların “Küçükçekmece hariç, ileri biyolojik arıtma olarak tanımlanan organik madde ile birlikte azot ve fosforu da giderebilen teknolojiye sahip arıtma tesislerinde arıtılmakta” olduğunu belirtiyor.” İstanbul Boğazı’nın alt akımına yapılan derin deniz deşarjları”na gelindiğinde ise, Prof. Dr. Sözen’in anlatımından bunların ileri arıtılmadan geçirilmesine gerek olmadığı anlaşılıyor. Çünkü, Sözen’e göre, “Boğaz’ın hidrodinamik yapısı nedeniyle [atıksular] doğrudan Karadeniz’in oksijen içermeyen alt tabakalarına taşınmaktadır.”

Buna karşılık, TBMM Müsilaj Araştırma Komisyonu Raporu, “Marmara Bölgesi’nde üretilen, kısmen arıtılmış sanayi ve şehir atık sularının bir kısmının Marmara Denizi’nin alt tabakalarına deşarj edilerek Marmara sisteminden uzaklaştırması planlansa da yapılan bu deşarjların büyük çoğunluğunun tekrar üst tabaka sularına karışarak Marmara Denizi’ne geri döndüğü bilinmektedir” demekte (s.78). Bu tespit çok-yazarlı akademik yayınlardan alınmış. Yani denizin derinlerine bırakılan atıksuların hepsi, Rapora göre, Karadeniz’e ulaşmamakta.

Ancak burada dikkat etmemiz gereken husus TBMM Raporu’nun İstanbul Boğazı ve karışım bölgesine yapılan deşarjlar ile Marmara Denizi genelinde yapılan derin deşarjları ayırt etmiyor oluşu. Rapor, Marmara Denizi’nin tümünde yapılan deşarjları konu ediniyor. Oysa Prof. Sözen’in konusu sadece İstanbul şehri kaynaklı atıksuları. Prof. Sözen’e göre, İstanbul’un “Baltalimanı, Küçüksu, Üsküdar ve Paşabahçe’den yapılan atıksu deşarjları doğrudan, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı arasındaki karışım bölgesine yapılan Yenikapı ve Kadıköy atıksu deşarjlarının da hemen hemen tamamı Karadeniz’in alt akımındaki ölü bölgeye ulaşmaktadır.”

İstanbul’un etkisi

Durum bu ise, yani İstanbul’un Boğaz kesimindeki atıksuları Karadeniz’e ulaşabiliyorsa, Marmara Denizi’nin İstanbul Boğazı dışındaki yerlerinden Akdeniz akıntısına verilen derin deşarj atık sular Karadeniz’e taşınamamakta mı? İstanbul, Boğaza yakınlığı dolayısıyla avantajlı bir konumda mı? İstanbul Boğazı’nın topoğrafik özelliklerini değerlendiren hidrobiyolog Levent Artüz kitabında “yapılan gözlemlere göre” demekte, “Akdeniz suyunun ancak %20 dolayında Karadeniz’e geçtiği görülmektedir.” (s. 82). Geçebilen bu %20’ içinde ne kadarı İstanbul’dan kaynaklı atıksulardan oluşmakta, ne kadarı dışından?

Dönüp dolaşıp “derin deşarj” meselesine yine geliyoruz. Prof. Sözen’e göre İstanbul’un derin deşarjı, Küçükçekmece dışında, sorunlu değil, Boğaz kesimi Karadeniz’e ulaşabiliyor zira. TBMM Müsilaj Araştırma Komisyonu’na göre Marmara Denizi’ne verilen derin deşarjlar toptan sorunlu, çünkü Karadeniz’e ulaşamıyor bu atıksular. Müsilaj Komisyonu, Raporun Sonuç ve Öneriler kısmında 25. Madde bu tespitten yola çıkarak “Marmara Denizi alt akıntısının arıtılmamış ve/veya yeterli arıtılmamış atıksular için seyrelme ve Karadeniz’e taşınması için bir konveyör olarak kullanılması prensibinden vazgeçilerek, fiziksel ve biyolojik evsel atıksu arıtma tesislerinin ivedilikle ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmesi sağlanmalıdır” diye önerisini yapmış. Bunun üzerinden de Çevre Kanunu’na getirilen ek madde ile İstanbul, Bursa ve Kocaeli’nin üç yıl içinde tamamen ileri arıtmaya geçmesi zorunluluğu getirilmiş.

Bu üç ilin kentsel atıksu işleme verilerine bakıldığında ilginç bir durum ortaya çıkmakta: Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi tarafından TBMM Müsilaj Komisyonu’na verilen bilgiye göre; Bursa ilinde atıksuların yaklaşık %88’i ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmakta. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Komisyona verilen bilgilere göre 2020 yılında ilde arıtılmış kentsel atıksuyun % 65’i ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmuş, 2021 yılında bu oran % 72’ye yükselmiş. İSKİ tarafından İstanbul’a ilişkin verilen rakamlara bakıldığında kentsel atıksuyun %35,6’sının ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulduğu görülmekte (s. 108). Bu rakamlara göre, Bursa ve Kocaeli’nin ileri arıtmaya geçiş konusunda yolu kısa, İstanbul’un ki ise bir hayli uzun. Prof. Sözen’in argümanı bu noktada önem kazanıyor. Sözen, “boğazın alt akımına yapılan tüm atıksu deşarjlarına da Marmara Denizi’ne yapılan deşarjlar için mutlaka uygulanması gereken ileri biyolojik arıtma uygulaması getirmek İstanbul yatırımlarının bu aşamada önceliği olmamalıdır” diyor. İstanbul’un, dolayısıyla, Küçükçekmece’deki arıtma tesisini ileri arıtmaya çevirmek dışında yapması gereken fazla da bir şey yok. Prof. Sözen’in verdiği bilgiye göre “Küçükçekmece tesisinden fiziksel arıtma ile deşarj edilen atıksular da İSKİ’nin yeni yatırımları ile Ataköy ve Ambarlı tesislerine aktarılıp kısa bir dönem içerisinde ileri biyolojik arıtmadan geçirilerek Marmara Denizi’ne deşarj edilecek.”

Kirliliğin sebeplerini nerede aramalı?

Marmara Denizi’nin kirlenmesinde İstanbul’un kentsel atıksularının payı söylendiği gibi değilse o zaman kirliliğin sebeplerini başka yerlerde aramamız gerekiyor. Bu da Marmara Denizi’nin temizlenmesi için karar üreten Bakanlığın ve kamu idarelerinin eylem önceliklerinin yeniden gözden geçirilmesi anlamına geliyor. Kentsel atıksulardan ayrı olarak Karadeniz’den gelen kirli su, endüstriyel atıksular ve yayılı kaynaklar, yani ağırlıkla tarım ve hayvancılıkta kullanılan gübrelerin denize sızması neticesinde oluşan kirlilik, Sözen’in de saydığı kirletici başlıkları.

Öyle görünüyor ki 15 Haziran’da 7410 sayılı Kanun’unda Çevre Kanunu’na yapılan ek madde ile Marmara Denizi’nin temizlenmesinin yükü büyük ölçüde İstanbul’un sırtına bindirilmiş durumda. Prof. Dr. Derin Orhan ve Prof. Dr. Seval Sözen’in argümanları ise bu yüklenmenin doğru olmadığına işaret ediyor. Denizi temizlemek için kamu yatırımlarının farklı başlıklara yönlendirilmesi gerekiyor bu bakışa göre. Orhan ve Sözen’in argümanları mutlaka tartışılacaktır. İstanbul Boğazı dışında, Marmara Denizi’ne yapılan noktasal kirlilik kaynaklarının ileri arıtmadan geçirilmesi gerektiği konusunda ise bakış farklılığı söz konusu değil.

Unutmayalım, noktasal kirlilik kaynaklarından birisi de OSB’lerden kaynaklı endüstriyel atıksular. Nitekim, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayınlanan “Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı”nda sadece “Noktasal kaynaklı kirleticilerin azaltılması, kontrol altına alınması ve kirliliğin önlenmesi” hedefi kapsamında yer alan “Çevresel altyapı tesislerinin tamamlanması, nicelik ve niteliğinin güçlendirilmesi” faaliyetleri grubuna baktığımızda, 2021-2024 dönemi için birinci olarak “atıksu arıtma tesislerini gerektiği gibi işletmeyen OSB’lerin rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmalarıyla ileri arıtma teknolojilerine geçişi hızlandırılacak” faaliyetinin yer aldığını görüyoruz. Marmara Denizi’nin temizlenmesinde yönü aynı zamanda OSB’ler konusuna çevirmenin resmi altyapısı da hazır yani.

Kaynaklar

  • Prof. Dr. Seval Sözen,  “Marmara Denizi ve kirlilik gerçeği”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2022.
  • Besti Karalar ve Muhammet Bayram, “TBMM Müsilaj Araştırma Komisyonu, kabusun nedenini açıkladı, önerilerini duyurdu”, Hürriyet, 6 Nisan 2022.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.