“Korkmak için zamanımız yok” – Umut Kocagöz

Bu yazı karasaban.net/ den alınmıştır

Topraksızlar toprak işgal ederdi. Çünkü topraksızdılar.

Çiftçiydiler. Kır işçileriydiler. Toprakla yaşarlardı.

Topraklarından sürülmüşlerdi. Şirketler gelmişti, hükümet arka çıkmıştı.

Tarım para etmiyordu. Şirketler kazanıyordu.

Topraksızlar toprak işgal ederdi. Yüzlerce yıllık Latin Amerika işgalinde kazanmış olan bir avuç toprak ağası Latifundo’nun topraklarını. Latifundo’ların günümüz versiyonu milleti olmayan küresel şirketlerin topraklarını.

Topraksızlar toprak işgal ederdi ve burada hayat kurardı. Toprak evdi, tarlaydı, okuldu, hastaneydi.

Toprağı olanın onuru olur, onuru olanın ulusu olur, en iyi topraksızlar bilirdi.

Topraklar işgal edildi mi, büyüyen yaşamda, ekolojik tarım yapan topraksızlar kentleri beslerdi, kendilerini beslerdi, yaşamı onurlandırdı. Yeni topraksızlar katılırdı sonra aralarına, yeni topraksızlara yol gösterirlerdi, bir hayat nasıl kurulur, bir yaşam nasıl anlamlı kılınır, sonra yeni topraksızlar yeni topraksızlara karışırdı, daha çok hayat birleşir, daha çok kader onuru eline alırdı.

Ulisses de onlardan biriydi.

Ulisses, onlardan biriydi yalnızca, milyonlarca topraksız kır işçisinden, mevcut topraklarını savunan milyonlarca çiftçiden, onurunu savunan köylüden. Yoksul doğmuştu, yoksulluğun nedenlerini öğrenmişti, topraksızdı, topraksızlardandı. Bitmek bilmez bir inançla, topraksızların işgal ettiği topraklarda, yaşam alanlarında insanların içine karışmıştı, örgütlenmelerine vesile olmuştu, hayatını ortaya koymuştu.

Ulisses, kendisi için kimsenin rızkına göz dikmedi, kimsenin ekmeğine el sürmedi, hırsızlık yapmadı, onursuz olmadı. Her yoksulun paylaşabileceği kaderde, genç yaşta hastalanmayı, kendine çok da iyi bakamamayı, yaşamı her şeyden çok severken, böylesi bir ölümün bir kader olmadığını bilerek hayata gözlerini yumdu.

14 Ağustos 2018. Topraksızlar adalet için yürüyordu. Ulisses gözlerini yumduğunda topraksızların arasında geziniyordu. En önde yürüyordu, en arkada yürüyordu, hep yürüyordu. Brezilya’da bir topraksız, Türkiye’de bir tarım emekçisi, Güney Afrika’da bir göçer, hep beraber yürüyordu.

Yanında kanserden ölen Kazım yürüyordu. Çay emekçisi Halim, maden işçisi Ahmet, mühendis dilek, avukat Tahir. Topraksızlar ve mülksüzlerle hep beraber yürüyordu Ulisses. Kent çeperlerine, tarlalara, okullara, ezilenlerin olduğu her yerde, örgütlenmeye gidiyordu. Hep yaptığı gibi, daima.

*14 Ağustos 2018 tarihinde hayatını kaybeden Topraksız Kır İşçileri Hareketi- MST aktivisti Ulisses Manaças şahsında mücadele eden bütün ezilenlere. Başlık, Ulisses’in kendi ifadesidir.

 

Bu yazı karasaban.net/ den alınmıştır

 

 

Umut Kocagöz

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR