İnsan HaklarıManşetMedya-İnternetTürkiye

‘Kişisel bilgilerin güvenliği tehlikede’

0

E-devlet’te yer alan verilerin güvenliği konusunda ortaya çıkan zafiyetler, tüm vatandaşların endişelerini artırıyor. Şu anda 101 milyon kişinin kimlik bilgileri, adresleri, telefon numaraları, banka hesap bilgileri, e-okul fotoğrafları gibi tüm bilgilere kolayca erişilebiliyor. Bu durum, vatandaşların güvenliğini ve mahremiyetini tehlikeye atıyor.

Dijital Demokratik Grubu üyeleri; Daktilo1984 Genel Yayın Yönetmeni Enes Özkan, Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği Eş Direktörü Barış Altıntaş, hukukçu ve CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Deniz Atalar, Af Örgütü Kurumsal İletişim ve Kampanyalar Direktörü Tarık Beyhan ve Media Freedom Rapid Response koordinatörü Gürkan Özturan, son “sızma” olayından sonra yaşanabilecek risklere ilişkin konuştu.

Türkiye’deki herkesin kişisel verileri sızdı

Veri sızıntısını ortaya çıkaran Barış Altıntaş  “Burada anladığımız kadarıyla yayınlanan 4 – 5 tane önemli veri seti var ve bunların hemen hepsi e-devlet veya devlet kurumlarının elinde bilgilerden sızdırılmış bilgiler. Bunlar sadece T.C. Kimlik Numarası değil. Diplomalarımız, kimliklerimizin görüntüsü vs. Bunların başka bir yerden gelmesine imkân yok” dedi. Altıntaş’a göre, bu yeni bir sızıntı değil ancak sürekli devam eden bilgi sızıntıları var.

‘Hepimizin dava açması gerek’

Şikâyet gelmediği sürece Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun herhangi bir işlem yapmadığını da vurgulan Altıntaş, Türkiye’de yaşayan herkesi dava açması gerektiğini söyledi:

“Bu panelde hepimiz varız. Biz üzerimize düşeni yaparak Eş Direktörümüz adına İçişleri Bakanlığı’na dava açtık. Çünkü verilerimizi koruma görevini yerine getiremediler. Ben burada bir çağrı yapmak istiyorum. Hepimizin İçişleri Bakanlığı’na dava açması gerek.”

‘Yaşam hakkı bile tehlikede’

Barış Altıntaş, aynı zamanda bu veri sızıntıları sebebiyle kadın ve LGBT+’ların saldırıya maruz kaldığını ve bunun çok ciddi bir güvenlik sorunu olduğunu belirtti:  “Finansal riskler olduğu doğru, ancak yaşam hakkını bile tehlikeye atan bir veri sızıntısı söz konusu” dedi.

Tarık Beyhan da bir kişinin karalama kampanyalarına hedef haline getirilmesi ya da açıkça hedef gösterilmesi ve saldırıya uğraması için yapılan “doxing” uygulamasından bahsederek konunun insan hakları boyutuna dikkat çekti:

“Adres bilgilerine ulaşıp bir insana saldırıldığında saldırganı suçlu bulacağız. Peki bu verileri korumayanları suçlu bulacak mıyız? Bu insanlar herhangi bir suçla yargılanacaklar mı? Biz bilişim güvenliğini sağlamadığı için devlet yetkililerinin hesap vermesini nasıl sağlayacağız? Bu durum gerçekten çok büyük risk yaratıyor. Çünkü televizyon önünde dövülen gazetecileri de saldırıya uğrayan LGBTİ bireyleri de daha önce gördük. Öldürülen kadınları da biliyoruz. Peki, bu insanların güvenliğini ortadan kaldıran şeyin bu veri sızıntıları olduğunu söylediğimizde devlet yetkilileri bize ne diyecek? İnsan hakları açısından tabii ki mahremiyet hakkı önemli bir şey ama mahremiyet hakkının bu dijital verilerdeki en önemli kısmı aslında bu insanlara yarattığı diğer hak ihlalleri ihtimali. Yarattığı en büyük hak ihlali ihtimali de hayat hakkının ortadan kaldırılması.

‘Güvenlik ihlali her şeyi etkiliyor’

Veri sızıntısının en büyük etkisinin psikolojik travma ve kaygı olacağını belirterek, kişilerin işlerine de yansıyacağını kaydeden Gürkan Özturan ise sorunun özellikle medya alanı ve hak savunuculuğu açısından yarattığı risklere değindi:

“Sivil toplumda çalışan, hak savunuculuğu yapan ya da medya alanında çalışan gazeteciler ve medya çalışanlarının bu verilerinin ifşa olmasıyla ilgili olarak yaşadıkları psikolojik baskı ve bu baskının kendileri üzerindeki etkisi, ilk olarak görebileceğimiz şeylerden bir tanesi. Bir diğeri ise çalıştıkları kişilerin verilerinin ifşa olması. Hak savunucuları açısından, özellikle de koruma altındaki kişiler tarafından, bakacak olursak kişilerin zarar görmesinin önündeki engellerden bir tanesi anonimliklerinin ve konumlarının belirsizliğidir. Bu kişiler aynı zamanda bu tür ifşalar neticesinde şantaja maruz bırakılabilecek bir açıklığa kavuşuyorlar.”

‘Veri sızıntısı savaştan daha kötü’

Hukukçu Gülşah Deniz Atalar da Eylül 2022’de sızan sağlık verilerini hatırlattı:  Sağlık verilerinin sızması savaştan daha kötü bir şey. Sonuçta Türkiye’deki hastalıkların ne olduğu, hangi ilaçların daha yoğunlukla kullanıldığı, kişilerin ne gibi hastalıkları olduğu ve bu hastalıklara nasıl çözümler arandığı ile ilgili bir sürü veri var. Sağlık verilerinin sızması çok büyük bir güvenlik meselesi.

Atalar, aynı zamanda vatandaşların KVKK’ya e-posta yoluyla veri ihlali bildiriminde bulunma imkanlarının da olduğunu belirtti.

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.