ManşetEditörün SeçtikleriEkoloji

Kirlilik, çekilme, doğa tahribatı yetmedi: Van Gölü kıyıları işgal altında

0

Video-Dosya Haber: Şenol BALİ

*

Kirlilik, çekilme ve kıyı işgali…. Yıllardır Van Gölü’nü gündemden düşürmeyen konuların başında yer alıyor. Buna, Van Büyükşehir Belediyesi tarafından 1 Şubat 2022’de askıya çıkarılan imar projesiyle Edremit ilçesindeki 66 hektarlık sahil  alanının  imara açılması yönündeki kararı da eklendi. Göl için önemli riskler taşıyan bu kararı ve  430 km’lik bir uzunluğa sahip olan Van Gölü kıyısında yaşanan ihlalleri ve çözüm önerilerini bütün yönleriyle alanda çalışma yürüten STK temsilcileri, akademisyen ve uzmanlarla konuştuk.

3.713 m2 alanı ile  Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’ndeki kirlilik ve  işgal her geçen gün artıyor.  Dünyada bilinen tatlı su ve deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosisteme sahip olan gölün uzunluğu 430 kilometreyi, genişliği  80 kilometreyi buluyor ve sahip olduğu su hacmi ise yaklaşık 600 km3 olarak tahmin ediliyor. Bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve endemik bir balık türü olan inci kefalinin yaşadığı  gölün çevresindeki yerleşim birimlerinde yaşayan yaklaşık 1 milyon insanın kanalizasyon ve katı atıklarının önemli bölümü ise arıtılmadan, doğrudan göle akıtılıyor.  Akarsuların taşıdığı  katı ve sıvı atıklarla her geçen gün biraz daha kirlenen gölü,  kıyılardaki çarpık yapılaşma da tehdit ediyor.

İlgili haber: https://yesilgazete.org/yesil-gazete-doguda-1-vanin-denizine-kavusma-savasi/

Van Gölü, geçtiğimiz yıl Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA) düzenlediği “Dünya Turnuvası” adlı çevrim içi fotoğraf yarışmasında birinci seçilmişti. Ancak özellikle kamu binalarının göl çevresinde yoğunlaşması ve yazlıklarla beton bir çerçeveye sıkışan göl etrafında hızla artan farklı yapılar, dolgular ve duvarlar nedeniyle insanların ve diğer canlıların göle erişimi her geçen gün daha zor bir hal alıyor.

Göl çevresinde yıllardır Gevaş, Tuşba  ve Edremit sahillerinde kamu kurum ve kuruluşlarının dinlenme tesisleri ve kamplar bulunuyor. Van Ferit Melen Havaalanı, DSİ 17. Bölge Müdürlüğü Gevaş Eğitim ve Dinlenme Tesisleri, DSİ 17. Bölge Müdürlüğü Edremit Dinlenme Tesisleri, Karayolları 11. Bölge Müdürlüğü Edremit Sosyal ve Dinlenme Tesisleri, Edremit Kaymakamlığı Ek Binası, Van Valiliği Edremit Yazlık Konağı ile Edremit Ordu Evi ve Gazinosu bunlardan sadece bir kaçı. Geçtiğimiz yıllarda ise Bitlis’in Ahlat ilçesinde yine kıyının sıfır noktasında Cumhurbaşkanlığı Köşkü inşa edilmişti.

Ahlat kıyısındaki Cumhurbaşkanlığı Köşkü.

Bu kurumların yanı sıra  Bitlis’in Tatvan , Ahlat ve Adilcevaz ile Van’ın Erciş , Tuşba ve Edremit ile Gevaş ilçelerindeki hemen kıyıya bitişik kurulan kafe, lokanta, otel  ve benzeri işletmelerin sayısı her yıl biraz daha artıyor. Kıyıyı çepeçevre işgal eden bu yapılar, gölün dokusuna zarar vermekle kalmıyor, dolgu artıkları ve hafriyatların da döküldüğü göl çevresindeki sazlıklar ve sulak alanlar da kuruyor. Bu kamu kurumları, villa, yazlık ve işletmeler herhangi bir denetime ve standarda tabi olmadığı için de irili ufaklı, bazıları çok katlı pek çok yapı, dünyanın en önemli doğal su havzalarından birinin doğal güzelliğini de olumsuz etkiliyor.

Kıyının birçok bölgesi farklı kamu kurumları, yazlık  villalar ve kafe, otel gibi işletmeler tarafından işgal edilmiş.

Kirlilik her geçen yıl artıyor

Van Gölü yıllardır kirleniyor. İlgisizlik, düzensiz yapılaşma ve yetersiz altyapı ve arıtma hizmeti bunun en temel sebepleri arasında. Örneğin Tuşba ilçesindeki arıtma tesisinden saniyede 1800 lt/sn kanalizasyon arıtılmadan göle  akıtılıyor. Çevre örgütlerinin dönemsel olarak açıkladığı raporlara göre, göl kıyısında yerleşik iki il, dokuz ilçe, 136 köy ve mahallede yaşayan yaklaşık 1 milyon 200 bin kişinin yarattığı, günde 56 bin 400 ton metreküp kanalizasyon atığı ve evsel atıklar doğrudan ve dolaylı olarak suya boşalıyor. Yine havzaya akan dere ve akarsular üzerinde kurulu HESler de, kapalı bir havza olan Van Gölü’nün hem su kaynaklarını azaltıyor hem de kirlilik taşıyor.

Kirliliğin önüne geçmek ve  mevcut kirliliği temizlemek için Van Gölü’nün Tuşba ilçesine düşen  kısmında balçık ve dip temizliği yapılmakta.

Dip temizliği ve hafriyat

Bu kirliliğin önüne geçmek ve kirli alanları temizlemek için yapılan çalışmalar geçmişe göre artırılmış olsa da hala yetersiz. Bir süredir Van Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığınca Van Gölü’nün zemininden balçık ve dip çamuru çıkarılması çalışması yapılıyor. Aylardır devam edilen çalışmalar kapsamında yaklaşık 70 bin metreküp balçığın tahliye edildiği açıklandı ancak çevre örgütleri  tahliyenin  kıyının ve doğal dokunun  korunmasına uygun yapılmadığı gerekçesiyle itirazlarını dillendiriyor.

Kıyı şeridinin tahrip edilmesinde önemli bir pay sahibi olan bir başka konu ise hafriyat ve dolgu çalışmaları. Kıyının birçok kesimi değişik tarihlerde moloz yığınlarıyla doldurulmuş durumda ve halen de bu işleme devam ediliyor. Kıyı Kanunu ve Hafriyat Yönetmeliği ihlal edilerek yapılan dolgu çalışmalarında malzeme olarak çoğunlukla asfalt artıklarının kullanılmasının göldeki canlılar üzerindeki etkisi ise bilinmiyor.

Ormanı olmayan kentte yok edilen sazlıklar

Orman fakiri kentte oksijen kaynağı olarak büyük rol oynayan sazlıklar da  bu düzensiz hafriyat dökümleri , yapılaşma ve çekilmenin kurbanı oluyor. Göl kıyısı boyunca ve özellikle yerleşim bölgelerindeki yazlık siteler, plaj yolları ve dolgular yüzünden, zaten hali hazırdaki kuraklık nedeniyle büyük zarar gören ve  biyolojik arıtma görevi gören sazlıkların yok edilmesi, gölde yaşayan canlıların yaşam alanı ve oksijen kaynağının da ortadan kaldırılması demek

İlgili haber: https://yesilgazete.org/yesil-gazete-doguda-3-vanda-orman-gormek-icin-en-az-bir-nesle-ihtiyac-var/

Kıyıda bulunan ve oksijen deposu olan sazlıklar ve sulak alanlar dolgu, hafriyat ve farklı imar uygulamalarıyla yok ediliyor.

Son yıllarda etkisini iyice artıran ve gölün neredeyse sınırlarını değiştiren kuraklığa yaşanan kirlilik de eklenince Van Gölü için alarm çanları da artık çok yüksek sesle çalıyor. Artan aşırı sıcaklara bağlı olarak buharlaşmanın artmasıyla 2021 yılında, aralarında Akgöl, Değirmigöl, Sıhke gölleri, Zernek ve Koçgiri barajları gibi havzadaki  birçok göl, baraj ve akarsu kurudu. Van Gölü ise şimdiye dek görülmemiş düzeyde, yer yer 1 kilometre çekildi; gölün derinliklerindeki mikrobiyalitler ilk defa görünür hale geldi. Çekilme ile ortaya çıkan bir başka  şey ise balçık ve balçığa batmış atıklar oldu.

Geçen yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, İlbank (İller Bankası) Genel Müdürlüğü, Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ), Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı, İpekyolu, Edremit, Tuşba, Erciş belediyeleri ile kentteki kurumların işbirliğiyle Van Gölü için atılacak adımlar masaya yatırıldı ve “Van Gölü Havzası Koruma Eylem Planı” açıklandı. Plana göre gölün kirletilmesi engellenecek ve kirlenen alanların  temizliği de eş zamanlı olarak sürecek. Yine bu  kapsamında göl çevresindeki ahırların kaldırılması için çalışmalar başlatılacak.

Ruhsatsız yapılar kaldırıldı ama…

2017 yılında ise Edremit Belediyesi tarafından Van Gölü kıyısında uygulanacak ‘Sahil Kordonu Projesi’ kapsamında kıyı şeridindeki birçok ruhsatsız işletme yıkıldı. Sahildeki lokanta, çay bahçesi , baraka ve büfelerin yıkıldığı çalışma kapsamında kıyıyı işgal eden kamu kurumları ve çok katlı yapılara dönük bir çalışmanın yapılmaması  kentte tartışmaya neden  olmuştu.

Edremit  kıyı şeridi ranta açılıyor

Çalışmalara yönelik eleştiriler ve mevcut sorunlar derinleşerek devam ederken, Van Büyükşehir Belediyesi, 14 Ocak 2022 tarihinde yayınladığı Meclis kararında, Edremit ilçesinde bulunan sahil şeridini kapsayan 66 hektarlık alanın imara açıldığını duyurdu. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na aykırı olmasına rağmen,  imar planıyla kanununda belirtilen kıyıdan itibaren 100 metre de yapılaşmaya dahil edildi. Belediye, 1 Şubat 2022’de askıya çıkarılan imar projesiyle bölgeyi ticaret ve hizmet sektörü alanına dönüştürmeyi planladığını duyurmuştu.

Van Büyükşehir Belediyesi kararıyla 66 hektarın imara açılacağı Edremit ilçesi sahili.

Göl  kıyılarının imara açılmasına, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Van Şubesi,  itirazda bulundu. TMMOB’a bağlı 11 odanın imza attığı ve beş sayfadan oluşan dilekçede “Kıyı Kanunu’na göre, kıyıdan itibaren belirtilen 100 metrenin ilk 50’sinde hiçbir yapılaşma yapılamaz, ikinci 50’sinde ise yalnızca günübirlik yapılar yapılabilir’’ denilerek çalışmaların hem kanuna hem de mevzuata uygun olmadığı vurgulandı. 1982 Anayasa’sında ‘Kamu yararı’ başlığı ile yer alan ‘Kıyılardan yararlanma ‘ alt başlığıyla  hükme bağlanmasının hatırlatıldığı dilekçede, söz konusu yasalara atıf yapıldı,  ‘ Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır’’ maddesi hatırlatılarak imar planının kamu yararına olmadığı ifade edildi.

Yapılan itirazda şunlar dile getirildi:

“Edremit kent merkezi sahil şeridinde kalan alanlarda mevcut parsel ve yapılaşmaya göre işlem yapılamayacağı, Kıyı Kanunu ve Yönetmenliği’nin yürürlüğe girmesinin üzerinden yaklaşık 30 senenin geçtiği , günümüz itibarıyla bile değerlendirilmesi durumunda mevcut parsel sayısında bulunan ruhsatlı yapı sayısının yüzde 50’nin altında olduğu değerlendirmesinden hareketle bu maddeler doğrultusunda işlem yapıldıysa da yapılan işlemin mevzuata , kamu yararına ve şehircilik ilke ve planlama esaslarına aykırı olduğu değerlendirilmektedir.’’

İtirazda ayrıca kıyı şeridinin ilk 50 metresinde yer alan yeşil alanların “kullanım şeklinin” değiştirilerek başka fonksiyonlara ayrılması nedeniyle bu alanların azalacağı, uygulama ile şeritte oluşacak yapılaşmanın hem kıyı yapısını betonlaştıracağının hem de bu bölgelerde nüfus yoğunluğunu artıracağının altı çizildi.

‘Usulen hatalı işlemler yapılmış’

 Proje ilanının da kriterlere uygun yapılmadığının ifade edildiği itirazda şunlar denildi:

“Eşik analizi, yerinde yapılan fiziksel çalışmalarla birlikte; bilimsel tekniklere ve yöntemlere dayalı, yeterli nitelikte ve kapsamda ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar yapılmadığı, ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve  önerilerin alınıp alınmadığı, alındıysa kurumların hangi mevzuata göre uygun görüş verdiği, uygun görüşler verildiyse hangi mevzuata göre verildiği; plan kararları, yapılan inceleme ve araştırma sonuçları değerlendirerek plan açıklama raporunun hazırlanıp hazırlanmadığını askıya çıkarılan  herhangi bir plan açıklama raporu olmadığından , belediyenin sitesinde plan paylaşılmadığından dolayı  anlaşılamadığı, ilgili yönetmeliklere göre bu kriterlere yerine getirilmediyse usulen hatalı işlemler yapıldığı değerlendirilmektedir. ”

Gölün hemen kıyısında verilen ruhsatlarla çok katlı oteller yapmak, hatta gölün 50 metre açığına kadar iskele yapmak da mümkün.

İmo Başkanı Atik: İmara açma kararı akıl tutulmasıdır

Van Gölü’nde yaşanan kirlilik , kıyı işgali ve son olarak Van Büyükşehir Belediyesi tarafından çıkarılan imar kararına ilişkin Yeşil Gazete’ye konuşan TMMOB İnşaat Mühendisleri Van Şubesi Başkanı Mihail Atik, Edremit sahilinin imara açılması yönündeki kararı ‘ akıl tutulması ‘ şeklinde tarif ediyor.

“Kıyıların korunması yasalarla sabit kılınmıştır. Ağır savaş koşullarında bile değişmeyecek maddelerle korunması lazım. Ancak bir anda 66 hektarlık büyük bir alanın tesis veya konut alanı olarak imara açılacağını fark ettik. Bu da Van Gölü’nün çekildiği, kıyılardaki kirlilik ve balçığın gündemde olduğu bir döneme denk getirildi. Çok şaşırdık , akıl tutulmasıdır çünkü. Daha önceki rapor ve yönetmeliklerde Van Gölü’nün çekilmesi veya büyük zarar görmesinin kıyılarda gerçekleşecek yapılaşmanın baskısıyla mümkün olacağı belirtiliyordu. Bu kararla böylesi bir tehdide alan açıldı.”

Yapılan itiraz cevapsız bırakıldı

“1992 yılında yayınlanan İmar Kanununda, kıyılarda yapılaşmanın yapılamayacağı ve o bölgelerin afet kotunun altında olduğu, afet kotuna uygun planlama yapılması gerektiği, kıyı imar planında da belirtilmiş. Afet kotu altında kalan bölgeler, afete maruz bölge olarak sayılıyor” diye konuşan Atik,  ‘karara  itiraz ettiklerini ancak aradan aylar geçmesine rağmen henüz bir cevap alamadıklarını anlatıyor:

Mihail Atik.

“İtirazımıza bunca zaman geçmesine rağmen henüz bir cevap alamadık. Zaten içeriğin detaylarından da bihaberiz. Kentin mimar, mühendis ve şehir planlamacıları bu plandan uzak tutuldu. Çalışmayı hazırlayan da Ankaralı bir firma. Kentteki kurum ve aktörler dahil edilmemiş. Temel amaç oralardan rant elde etmek ve bir kesime pazarlamak.  ‘’

Karara karşı kentte kamuoyu da oluşamadığını belirten Atik, bu durumu yöre halkı üzerinde devam eden baskı ortamına bağlıyor:

“İtirazımızda söz konusu projenin göle, göldeki canlılara, insanların kıyıya ulaşımına ve bütün olarak ekosisteme ve ekolojik dengeye vereceği zararları açıkladık. Sonuç alamamanın yanı sıra kamuoyu da oluşturamadık. Çünkü sindirilmiş bir toplumda yaşıyoruz. Vatandaşlar sesini çıkaramıyor, çünkü en ufak şeyde gözaltına alınabiliyor veya işinden edilebiliyor. Bu baskılar ve kaygılar toplumu kendi değerlerini koruması noktasında çaresiz bırakıyor. Süreci yargıya taşıyacağız. Bu geri dönüşü olmayan tahribatı yargı yoluyla durdurmaya çalışacağız. Fakat üzülerek belirtiyorum, yargıdan da çok umutlu değiliz. Engelleyecek tek şey bölge halkının hayır demesi olacaktır. Geç kalınmadan sesin çıkarılması lazım. ‘’

‘Göle ulaşım hakkını engellemiş olacak’

Atik “Üstelik bunlar, içinde birçok canlının yaşadığı, oksijen deposu sazlıkları yok etme pahasına yapılıyor. Başka yerde olsa sit alanı ilan edilecek, doğal kaynaklara hırsla ve gözü kara bir şekilde yaklaşılmasını anlamış değiliz‘’ diyor ve göl civarındaki imar planının başka yapılaşmalar için de emsal gösterileceğine dikkat çekiyor:

“Bu karara imza atanlar seçilmemiş kişiler ve buralarda uzun süre kalmayacaklarını da biliyorlar. Hazır atanmışken bu işin kaymağını yeme peşindeler. Yapabilecekleri en gaddar şekilde Van Gölü kıyılarını imara açıyorlar. Yarın bu emsal gösterilecek ve Van Gölü kıyıları bir bütün olarak betona dönecek. Konut yapılacak yerlerde mülkiyet sahipleri de önlemler alacak ve diğer insanlarla insan dışı canlıların göle ulaşım hakkını engellemiş olacak. ‘’

Prof. Dr. Alaeddinoğlu: Ne denetim var ne de standardizasyon

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ)  Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu ise Van Gölü’nün bir miras olduğunu ve bu mirasın korunması için yeterli adımların atılmadığını ifade ediyor:

‘’Van Gölü bölgemiz için bir vaha özelliği taşıyor. Çok değerli. Bir çok sulak alan barındıran Doğu Anadolu Bölgesi’nin merkezinde yer alan; insanların nefes alabileceği, regülatif amaçlı deneyimleyebileceği bir göl. Bu yönüyle de doğanın bize mirası ve korunması gerekiyor. Ancak maalesef bu konuda yeterli adımlar atılmıyor. ‘’

Kirlilik ve kıyı işgalini Van Gölü için iki temel sorun olarak değerlendiren Alaeddinoğlu, gölün etrafındaki yapılaşmanın kontrolsüzlüğüne şöyle dikkat çekiyor:

Prof. Faruk Alaeddinoğlu.

‘’Kapalı bir havza olması nedeniyle etrafındaki yerleşkelerin ve buralardan geçen akarsuların taşıdığı atık ve artıklar maalesef göle dökülüyor. Son yıllarda bu suların arıtılması için bir takım çalışmalar yapılıyor ancak sonuçları henüz tam olarak yansımış değil. Asıl önemli sorun göl kıyısı boyunca bulunan ikinci konut yapılaşması. Son yıllarda daha çok güneşlenme veya kıyı turizmi amacıyla ortaya çıkan yapılaşmada önemli bir artış var. Türkiye’nin genelinde çok geçmişten gelen bir sayfiye ev geleneği vardır ancak Van Gölü etrafında, son dönemde kontrolsüz, denetimsiz, göle saygı duymayan yapılar  son dönemlerde önemli ölçüde arttı. Bunun da göl üzerinde yarattığı bir baskı var . Gölün etrafında çoğalan bu yapılaşma insanların gölü deneyimleyememe sorununu da ortaya çıkarıyor. Söz konusu yapılaşma göze hoş gelen bir yapılaşma değil. Hiçbirinin diğeriyle bir standardı yok. ‘’

‘Halkın kullanacağı alanların çoğu işgal altında’

Alaeddinoğlu, kıyıda yerleşkeye dönen alanların bölge halkına açık olması gerektiğini vurgulayarak, kıyı işgalini şu şekilde anlatıyor:

‘’Van Gölü’ne girilecek alanlar gittikçe daralıyor. Şu an insanların yerleşmek için kullandığı alanların aslında halka tamamen açık olması gerek. Böyle devam ederse akarsuların göle dökülmediği, yani kıyı turizmine konu alanlar bitme noktasına gelecek. Akarsuların göle taşıdığı siltasyon malzemeleri gölde çamur ortaya çıkarıyor ve bu bölgelerden yararlanmak pek mümkün olmuyor. Bu alanlar dışında kalan korunmuş veya kumsal alanlarsa ikinci konutların işgali altında. İnsanlar kendi arazilerini kullanacaklar elbette ama bunun sınırları ve arazinin kapasitesi konusunda bilgilendirilmeleri ve bu kullanımın denetim altında yapılması lazım. Şimdiki gibi Van ile Erciş arasında olan kıyının, işgal edilmesi şeklinde değil.

Kıyının işgal edildiği yerlerde duvar ve tel örgüleriyle insan ve diğer canlıların denize erişimi engelleniyor

Göl çekilmeye devam edecek, kıyı politikası uzun vadeli ve bilimsel olmalı’

Mevcut yapılaşmanın olduğu alanların taşıdığı heyelan riskine de değinen Alaeddinoğlu, ‘ Bir başka sorun ise konutların yapıldığı  alanların neredeyse tamamının heyelan sahası içinde olması. Aynı kontrolsüzlüğün burada da devam ettiğini görüyoruz. İnsanların ‘ben ev yapacağım’ kararı yeterli oluyor maalesef ama gölün turizme konu olmasını isteniliyorsa, gelecek için bu kıyıların fütursuz işgalinin önüne geçmek gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Gerekli tedbirler alınırsa burası bölgenin çekim alanına dönüştürülebilir. Böyle bir potansiyel olmasına rağmen neredeyse hiç kullanılmıyor. Hatta sadece kıyı turizmi için değil, doğru bir planlama yapılarak suyunun sodalı olması nedeniyle sağlık turizmine de açılabilir.”

Alaeddinoğlu, küresel ısınmaya bağlı kuraklık nedeniyle suları her geçen yıl daha gerilere dek çekilen gölde kıyının da ‘uzaklarda kalmaya’ devam edeceği öngörüsüyle, kıyı politikasının rastgele ve popüler bakış açısıyla  değil  uzun soluklu ve bilimsel olarak gerçekleşmesi  gerektiğinin altını çiziyor.

Kalçık: 430 kilometre boyunca uzanan işgal

Van Tarihi Eserleri Koruma, Araştırma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kalçık ise gölü koruması gereken kamu kurumlarının göl kenarındaki yapılaşmanın en büyük müsebbibi olduğunun altını çiziyor:

Ali Kalçık.

‘Durduğumuz yerde Valilik yazlığı ve Edremit İlçe Kaymakamlığı binası bulunmakta. En başta kıyıyı işgal eden valinin ve kaymakamın kendisi. Karayolları, Devlet Su İşleri, Havaalanı ve Jandarma  gibi neredeyse bütün kurumlar sahili işgal etmiş vaziyette.  430 Km uzunluğundaki Van Denizi’nin her yerinde bu kıyı işgaline rastlamak mümkün. Gevaş’ın İn Köyü’nden Erciş’in Karatavuk Köyü’ne kadar sahil niteliği taşıyan hiçbir alan, boş bırakılmamış. Kamu kurumlarının doldurduğu bu alanlarda bırakın canlıların denizle buluşmasını insanların  bile bağı kalmamış durumda. ‘’

Savaş koşullarında bile yasaklanmış

1990 yılında yürürlüğe giren ve 2005 yılında revize edilen 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na  dikkat çeken Kalçık,  şöyle konuşuyor: “

1970’li yıllarda uluslararası hukukla garanti altına alınan Su Kullanım Hakkı diye bir hak var. O konun 3621 sayılı yasa ile 1980’li yılların sonunda  Türkiye’de de uygulanmaya başlandı. Buna göre, savaş koşullarında bile kıyılarda sosyal tesislerin yapılamayacağı, kurulacak geçici alanların savaş bitimiyle beraber ortadan kaldırılması gerekiyor. ‘Kıyının ilk 50 metresinde çivi çakamazsın , ilk 100 metresinde yapı yapamazsın’ diyor aynı kanun. Kıyı Koruma Müdürlüğü var örneğin. Yapacağı tek şey kıyı koruma çizgisini korumak ve ihlal edilmemesini sağlamak. Ama Van Gölü için böylesi bir çalışma söz konusu değil. “

Kıyıda bulunan Çimento Fabrikası’nın sosyal tesisleri, suyun sıfır noktasında kurulmuş.

‘Koruması gerekenler yasayı ihlal ediyor’

Kalçık en başta kıyı şeridini ve Van Gölü’nü korumakla görevli olan yasa uygulayıcıların kanunları ihlal ettiğine dikkat çekiyor: “Bir gaspla o koltuğa gelmiş bürokrat meclisin olmadığı, demokrasinin işlemediği  bir ortamda böyle bir karar alıyor. Bu ne hukuktur ne de adalettir. Göl kıyısının bu şekilde imara açılması, gölü bir pislik çukuruna çevirecek. Şu an zaten kirli sular tam kapasite arıtılmadığı için bir ihlal yaşanıyor. Bu imar çalışması da bu ihlali kat be kat arttıracaktır. Kamoyundan, denizlerine sahip çıkmasını ve bu hukuksuz karara itiraz edilmesini talep ediyorum. Çünkü biz bu doğanın sahibi değil, emanetçisiyiz.”

İktisatçı Fırat: Gölün ekonomiye kazandırılma çalışmaları ekolojiye uygun olmalı

İktisatçı Muhsin Fırat ise Van Gölü’nün ekonomiye kazandırma çalışmalarının ekolojiye uyumlu olarak yapılması gerektiğini ifade ediyor.

“Van Gölü ekonomik  potansiyeli olan bir mirastır. Hem dibinde hem de çevresinde önemli zenginliklere sahip. Bunun ekonomiye kazandırılması lazım ancak bu da doğayla uyumlu bir şekilde olmalı. Örneğin Fırat Üniversitesi’nin çalışmasına göre gölün derinliklerinde önemli bir uranyum rezervi bulunuyor. Yaşanan kirlilik ve işgal Türkiye’de sadece burada yaşayan ve kentin ekonomisine önemli bir katkı sunan inci kefali balığının geleceğini de risk altına almış oluyor. Kirliliğe tedbir alınmaması,  kıyılarda bir modernizasyon olmaması durumunda binlerce ailenin geçimini sağladığı bu balık türü yok olacak maalesef.”

Ekonomi ile doğa ilişkisini değerlendiren Fırat, “Ekonominin doğduğu yer doğa iken insan eliyle doğa kurban ediliyor. Van Gölü’nde yaşanan da tam olarak bu” diyerek  Edremit ilçesini kapsayacak imar çalışmasının hayata geçirilmesi durumunda ilçenin demografik yapısının değişeceğine ve kıyı şeridinde nüfus artışının önüne geçilemeyeceğine dikkat çekiyor:

Muhsin Fırat.

“Kıyının işgal edilmesi veya imara açılması gölü katlediyor, bu açık. Demografik ve sosyolojik olarak Edremit yoğunlaşan bir yerleşke olacak. Bu karar Edremit’in, Van Gölü’nün ve Van Gölü’ne erişim sağlayan tüm canlıların aleyhine olacaktır. Kısa vadeli bir ekonomik kazanç elde edilebilir ancak ekonominin kaynağı olan doğa için büyük bir tehdit olur böylesi bir çalışma. Elbette turizm açısından bir takım yatırımlar yapılabilir ancak tahrip etmeyecek ve  uzun vadede tasarlanmış bir şekilde yapılmalı.”

Gölün turizm ile beraber sağlık turizminde taşıdığı potansiyele rağmen beklenen ivmeyi gerçekleştirmediğini sözlerine ekleyen Fırat, düzgün planlanmış plajlar ve denetimli yapılacak su sporlarının da Van Gölü turizmi için önemli olacağını belirtiyor.

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.