2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEditörün SeçtikleriManşetTürkiye

Kıbrıs’ta öfke de acı da büyük: Çocuklarımızı emanet ettik, koruyamadınız

0

Haber: Müjgan HALİS

*

Çoğu 12-14 yaşları arasındaydı. Gönül verdikleri voleybol için ta Kıbrıs’tan kalkıp gelmişlerdi güle oynaya. Ve gencecik ömürleri, Adıyaman’daki İsias Otel’in yıkıntıları arasında soldu, bitti.

Yazdığım en zor haberlerden biri ve aslında çok da araya girmeden yazmak istiyorum bu kez. Çünkü kelime oyunlarına, bağlaçlara gerek duymadan, gerçeğin kendisi o kadar sahici ki.

13 yaşındaki oğlu Aras Aktuğralı’yı İsias Otel’de kaybeden Murat Aktuğralı’nın şimdi okuyacağınız cümleleri gibi:

‘Oğlum hep ülke için bir şeyler yapacağım, ünlü olacağım, derdi’

“Benim oğlum sporu çok severdi, dersleri çok iyiydi, çok sağduyulu bir çocuktu. Sosyal problemlere çok ilgi gösterirdi, yaşından daha olgun yorumlar yapardı. Hep bu ülke için bir şeyler yapacağım, çok ünlü olacağım” derdi.

Bu cümlelerle anlatıyor oğlunu ve Adıyaman’daki ilk saatlerine dair şunları söylüyor:

“Ben enkazdan kurtulan bir veliyim, 39 kişilik bir ekip olarak oradaydık, dört kişi sağ çıkabildik: Üç veli, bir öğretmen. 26 öğrenciyi kaybettik, altı da veli ve öğretmeni.

3 Şubat günü vardık Adıyaman’a. İlk gidişimizdi o şehre. Cumartesi akşamı takımlar antrenman yaptı, ikisi de KKTC şampiyonu takımlardı. Pazar günü saat 14.00 ve 16.00’da maçlarını yaptılar, ikisini de kazandılar. Akşam birlikte yemek yedik, sabaha karşı da deprem oldu.”

Enkazdan kendileri kurtulmuşlar ve sonrasına ait anılar taptaze:

“Sabahleyin ilk olarak yanımıza İl Spor Müdürlüğü’nden bir beyefendi geldi, sonra da KKTC’nin Gaziantep Konsolosluğu‘ndan yetkililer. Ama enkaz kaldırma ilk olarak pazartesi günü KKTC’den gelen ekiplerin ulaşmasıyla başladı. Sadece bir ara, hani ikinci depremin olduğu saatlere yakın AFAD ve bir jandarma ekibi geldi, enkazın üzerinde dolaştı, ama aletleri yoktu, hiçbir şey yapmadan gittiler. İlk iki gün hiç teçhizat olmadığı,  vinç-dozer bulunmadığı için gerekli hızla müdahalede bulunulmadı. Ta ki KKTC’den sivil savunma ekipleri gelene kadar.”

‘Azıcık bile yapmaları gerektiği gibi yapsalardı… ‘

Peki bu arada beklemek?

“Bu anlatılmaz bir çaresizlik. Sadece bir ümitle beş gün bekledik. Ama enkazın durumu birçok şeyi anlattı. Hep televizyonlarda izlediğimiz, geçmiş depremlerde yaşanan, 99 depreminde hep gündemde kalan konuların hiçbir iyileşme olmadan yüzümüze çarptığını gördük. Hatta belki de daha kötü bir durumla karşı karşıyaydık. Enkaz kaldırılmıyordu ama inanın bir tuvalet dahi yoktu Adıyaman’da. Geçmiş depremlerde askeriyenin çadırlarını görürdük mesela. Bu bizim ne ile yüzleşmemizi sağladı, biliyor musunuz? Bu siyasi rantın, paranın, para hırsının insanı ne duruma getirdiğini gösterdi.

O otelin yapısında usulsüzlüğün her türlüsü varmış, çimentosu eksik, demiri eksik, kolonları kesilmiş-törpülenmiş, ki öğrendik ki bu bina eskiden mühürlenmiş. Azıcık bile yapmaları gereken gibi yapsalardı en azından belki kurtulan olurdu.”

Sonra tekrar o ana, deprem anına dönüyor baba Murat Aktuğralı: “Sekiz katlı bir binaydı, ben üçüncü katta buldum kendimi, odanın dışına çıktığımda gökyüzünü gördüm, yağmur yağıyordu. Hatta ilk başta sadece bizim binanın yıkıldığını sandım.”

‘Artık mecbur olmadıkça Türkiye’ye gelmem’

Peki ya bundan sonrası? Mesela bir daha Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor mu?

“Buna yanıt vermek çok zor, belki de sadece mecbur kalırsam gelirim, davalar için bile gelmek içimden gelmiyor. Ben Türkiye’ye çok geldim, Anadolu’da birçok yeri gezdim. Ama bugüne kadar hiç sorgulamamışız, burası sağlam mı, yıkılır mı diye. Biz o ülkede misafirdik ve başımıza gelenler Türkiye devletinin sorumluluğunda.

Bundan sorasına dair tek dileğim yargılamanın gerektiği gibi yapılması; tüm ilgililerin, otel sahibinin, müteahhitlerin, imzası bulunan bürokratların, o oteli af yasasıyla tekrar açanların cezalandırılması. Kendi kayıplarımız en büyük acımız ama 10 ilde on binlerce insan öldü, evleri yok oldu, ocakları söndü. Bu anlayış sürdüğü sürece insanlar ölmeye devam edecek çünkü.”

‘Kusuru olan herkes cezalandırılmalı’

Av. Nurcan Gündüz, KKTC’li bir hukukçu. Gazimağusa’da yaşıyor. Depremde hem pek çok tanıdığını hem de üniversiteden hocası Pervin Aksoy İpekçioğlu’nun kızını kaybetmiş, KTTC’li mağdur ailelerin hukuki sorunlarını bizzat takip ediyor.

Gündüz ilk olarak İsias Otel davasının ayrılmasına dair yorumunu soruyoruz, bunun olumlu bir şey olduğunu söylüyor: “Bu dosyanın ilerleyeceği anlamına geliyor, artık bir numara verilip savcısı atanacaktır. Demek ki dosya olgunlaşmış durumda. Gizlilik kararı da Türkiye medyasına yansıdığı gibi değildi, her davada önce böyle bir karar verilir, ardından karar kaldırılır.”

İsias Otel davasıyla ilgili Türkiye Barolar Birliği ile KKTC Barolar Birliği’nin işbirliği halinde çalıştığını anlatan Gündüz, şu ana kadar davada üç kişinin tutuklandığını, arananlar da olduğunu belirterek “Ancak sanıkları yakaladık, bizim işimiz bitti diye düşünmemek gerekiyor. Tersine işimiz yeni başlıyor, çünkü böyle bir felaketin sorumlusu sadece binanın sahibi ya da binayı yaptıran kişi değildir” diyerek devam ediyor:

“Denetimi yapmayan, denetimi yapıp gereğini yaptırmayan makamların da sorumluluğu var. Müellifleri, mimarları, mühendisleri, idari makamları herkes kusuru oranınca cezalandırılmalı. Zaten katıldığımız toplantılardan öğreniyoruz ki, İsias Otel değil 7, 4.5-5 büyüklüğünde bir depremde bile yıkılırmış.”

‘Ada’ya acı, çaresizlik ve öfke hakim’

Son konuştuğumuz yaklaşık 21 yıldır Kıbrıs’ta yaşayan gazeteci Sinan Dirlik. Depremin adadaki yansımasını anlatıyor:

“Kıbrıs’taki insanlar bir yandan Adıyaman’daki otele ulaşmaya çalışırken bir yandan da enkazın kaldırılması ve çocukların kurtarılması için çok mücadele verdiler. Ne yazık ki özellikle ilk iki gün, üç gün büyük bir sıkıntı yaşandı ve maalesef enkaz altında 35 çocuk hayatını kaybetti. Ve Türkiye gibi Kıbrıs da şu anda depremi hatırladı. Çok canlı bir tartışma var. Özellikle 1974 öncesi binaların güvenliği hiç yok. Yeni binaların görece daha güvenli olduğu söylenmekle birlikte çok ciddi bir sismik haritalandırma çalışması maalesef mevcut değil. İsias Otel trajedisinin şoku atlatılmadı henüz ama biraz daha soğuyunca şu an inşaat odaları, inşaat mühendisleri odaları, harita mühendisleri, odaları, herkes teyakkuz halinde ve bir takım gruplar, komiteler oluşturuldu hemen. Yani şu anda Kıbrıs’ın deprem güvenliği meselesi canlı bir tartışma konusu.”

Peki Kıbrıs kamuoyu nasıl izledi o üç günü?

“O ilk andan itibaren duyulan hissiyat çok ağır bir acı ve çok büyük bir öfke. Çünkü bir kere her şeyden önce oradakiler çocuktu, sporcuydu ve can güvenlikleri sağlanamadı. Tamam deprem engellenebilir afet değil ama o çocukların tırnaklarla kazılarak çıkarılması gerçek bir öfkeye yol açtı. Konuştuğum bütün Kıbrıslı arkadaşlarım ister yakınını kaybetmiş olsun olmasın, ağır bir acı, çaresizlik ve öfkeyle konuşuyor. ‘Biz çocuklarımızı oraya bir spor etkinliğine gönderdik ama kamu üzerine düşeni yapmadı’ diyorlar. Otelde bir rehber grubu da hayatını kaybetti, onların aileleriyle de görüşüyorum. Çünkü davayı ortaklaştırmaya çalışıyoruz. O çocukların orada saatlerce ve günlerce ölümü bekler durumda, son anlarını yaşamaları ve bunun izlenmesi gerçek bir kâbus.”

‘Türkiye rejiminin kibirli ve küstah diline kızgınlık büyük’

Sinan Dirlik 35 Kıbrıslının feci ölümünün Türkiye’yle psikolojik bağı da etkilediğini anlatıyor: “Kıbrıs’takilerin öfkesi o kadar büyük ki bunu tamamen bir Kıbrıslılık üzerinden götürme yaklaşımları var. ‘Çünkü biz çocuklarımızı oraya emanet olarak gönderdik ve onların güvenliğini sağlayamadınız, hatta kurtarma imkânınız varken kurtarmadınız’ diyorlar. Adada çok ciddi bir Kıbrıs milliyetçiliği belli ölçülerde var ama Türkiye’yle ilişkileri her zaman sıcaktır Kıbrıslı Türklerin. Ancak bence bu çok ciddi bir kırılma yarattı. Türkiye rejiminin rijit, kibirli ve kifayetsiz tavrı, küstahça dili de Kıbrıs kamuoyunu ayrıca öfkelendirdi. “

Kıbrıs’ta şu anda sağ bir hükümet olduğunu hatırlatan Dirlik buna rağmen adada bir demokrasi kültürünün de olduğunu ekleyerek, devam ediyor:

“Kıbrıs’ın kendine özgü bir demokratik kültürü vardır. Her şeye rağmen istifa şerefli bir müessesededir hala Kıbrıs’ta. Oradaki siyasi yapıyı da takip ettiğim için Kıbrıs’taki hükümet hiç olmadığı kadar sıkışmış durumda. Çünkü bir yandan Türkiye’yle iyi geçinmeye endeksli bir siyaset izliyor ama sürecin yönetiminde ortaya çıkan ve açıklanamayacak aksaklıklar nedeniyle de hükümet şu anda yastık görevi görüyor. Cezasızlığın bir Türkiye gerçeği olduğu Kıbrıs’ta da anlaşılmış durumda ve bu işin sadece birkaç müteahhidin veya otel sahibinin başına patlayacağı düşünülüyor. Bu da öfkeyi ve endişeyi daha çok artırıyor.”

İsias Otel’de yaşanan facianın Güney Kıbrıs’ta da büyük üzüntü yarattığını, Adıyaman’a hemen bir arama kurtarma ekibi gönderilmek istendiğini ancak bunun Türkiye tarafından reddedildiğini anlatan Dirlik, Birleşmiş Milletler üzerinden yapılan başvurunun ise Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı’nın tabiriyle ‘nazik bir şekilde’ geri çevrildiğini hatırlatıyor. Bu geri çevrilmeye adanın güneyinde toplanan ilaçlar, gıda yardımları da dahil: “Bu tür büyük travmalar, büyük kederli durumlar halkları birbirine yakınlaştırır. Fırsat demek hoş bir şey değil ama insani anlamda yakınlaşmak için bir fırsatken maalesef bu da değerlendirilemedi.”

‘Hepimizin ruhu hastalandı’

Dirlik son olarak Kıbrıs’ta tamamı AKP’ye yakın müteahhitler tarafından yapılan bina ve inşaatların güvenliklerinin endişe yaratıp yaratmadığına dair sorumuzu şöyle yanıtlıyor:

“Kuzey Kıbrıs’taki tüm faaliyetler zaten bu firmalar tarafından yapılıyor. Her türlü yol, havaalanı, hastane aklına gelebilecek tüm kamu binaları hatta şu anda büyük bir külliye yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı Kıbrıs ziyaretinde KKTC’nin 1963’ten kalan küçük sevimli binasını gördü. Kıbrıs’a aşina olanlar bilir, çok rahattır, protokol yoktur, koruma yoktur, yüksek duvarlar yoktur. Böyle bir cumhurbaşkanlığı binası varken bizim Sayın Cumhurbaşkanımız KKTC’ye böyle bir cumhurbaşkanlığı konutunun yakışmayacağını, bir külliye gerektiğinin buyurdular ve onun üzerine Lefkoşa‘nın göbeğindeki askeri alana, çok sayıda ağaç kesilerek külliye inşaatına başlandı. Hem de Kıbrıslıların tüm itirazına rağmen. Benzeri pek çok yatırım yine bu Türkiye iktidarına yakın şirketler tarafından yapılıyor.

Kıbrıslıların güvenlik kaygısına gelirsek; gerek Türkiye kamuoyu gerek Kıbrıs kamuoyu hepimiz hastayız. Yani çok büyük bir acı içerisindeyiz. Çok büyük bir yas duygusu içerisindeyiz. Ama aynı zamanda hepimizin ruhu hastalandı. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde bir gecede 50 bin, 60 bin 70 insan bir anda hayatını kaybetmedi. Dünyanın hiçbir yerinde 20 boyunca insanlar enkaz altında hayatta kalma mücadelesi vermedi. 24 gün boyunca insanlar çadır demedi. Bütün bunları tıpkı Türkiye kamuoyunun gördüğü gibi Kıbrıs kamuoyu da görüyor.”

You may also like

Comments

Comments are closed.