Kestaneyi Çin’den getirmek – İkbal Polat

Bursa Valisi Şehabettin Harput açıklamasa öğrenemeyecektik. Bursa artık kestaneyi Çin’den ithal ediyormuş. Orman Genel Müdürlüğü, “Kestane Eylem Planı Çalıştayı”düzenliyor ve kestanenin yaygınlaştırmak için çalışmalara başlıyor. Çalıştay’a katılan Bursa Valisi ise “Maalesef Bursa, işlediği ve pazarladığı kestanenin bir bölümünü Çin’den almak durumunda. Bu çok acı bir gerçek” diyor.

Ne tuhaf değil mi? Bir yanda kestanelikleri imara açıp villa yapıyoruz, diğer yandan da Çin’den kestane ithal ediyoruz diye üzülüyoruz. Bu ikilik nasıl açıklanabilir ki?

Yıldırım Belediyesi’nin TOKİ’yle birlikte yaptığı Akçağlayan Villaları’ndan bahsediyorum. Uludağ’ın en güzel kestane ağaçlarını kesip, yamaç molozları üzerinde ciddi zemin problemleri olan yerde kentsel dönüşüm diye yüzlerce villa yapıp beton yığını haline getirildi. Ya da taş ocakları, çimento fabrikaları, maden aramaları, yapılaşma derken Bursa’nın kestanelikleri bir bir yok edildi.

Değirmenlikızık, Fidyekızık, Cumalıkızık, Hamamlıkızık ve Derekızık köylerinde kestane ağaçları kurudu. En son bildiğiniz üzere İnegazi köyünde orman alanına çimento fabrikası yapmak için 98 yılı onaylı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında değişiklik yapılıyor. Köyden sonrası kestane ağaçları…

Hem kestane ağaçlarının olduğu köye çimento fabrikası yapımı için plan değişikliğine onay verip hem de Çin’den kestane getirmeye üzüleceğiz. Alın size bir ikircikli durum daha. Ben anlamadım bu işi…

Bursalıyım ben, çocukluğum Uludağ eteklerindeki Kızık köylerinde kestane ağaçlarında geçti. Şimdi Bursa’ya baktıkça canım yanıyor. Bu tarihi kentin tek tek tüm değerleri yok ediliyor.

Balıbey Han, Bursa Surları, Emirsultan restorasyonlarıyla tarihi mekanlarımız birer tiyatro sahnesine dönüştü. Doğanbey’in göbeğine TOKİ felaketi dikildi. Kentin neresine giderseniz görüyorsunuz ucubeyi…

Güzelim şeftali bahçelerimiz Yeşil Şehir adı altında yapılaşmaya açıldı. Kestaneliklerimiz de ya villa, ya çimento fabrikası ya da taş ocaklarına kurban gidiyor.

Bursa’yı yavaş yavaş yok ediyorlar.

Şimdi ise yeni Büyükşehir Yasası ile Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan köylerimizin mera ve ortak alanlarının yağmalanması tehditi var. Dağ köylerinin son kestanelikleri de otelleşir belki bilemeyiz.

Bursa’ya ipek çok uzun zamandır Çin’den geliyordu, şimdi de kestane geliyormuş.

Görüldüğü üzere âla bir marka kent yaratılıyor, pek âla…

 

İkbal Polat – www.turnusol.biz

İkbal Polat

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR