Yeşeriyorum

Kazara Ölümler

0

Ceylan’ın “Kazara” ölümünü unutmayacağım. Çünkü tırnak içi kazalar bizim konumuz. İş kazalarının çoğunluğu Ceylan’ın ölümüne, hangi iddia doğru olursa olsun, benzemekte. Ceylan’ın bir insan tarafından bilerek isteyerek taamüden öldürüldüğüne inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Yüreğim bir insanın bir Ceylan’ı bilerek, hedef alarak taamüden öldürdüğüne inanmak istemiyor. O nedenle bir mermi ile de ölmüş olsa onu da “kazara” sınıfına sokmak istiyorum.

Peki tırnak içi kazara ne demek?

Tırnak içi kaza aslında kaza olmamış demek. Kaza beklenmeyen bişidir. Kaza diye nitelendirmeler de aslında bilinmeyen hastalıkların kanser sayılması gibi bilinmeyen nedenlerin kaza diye adlandırılmasıdır.

Bu ne demektir.

Kaza, birdenbire olan musibet veya beklenmedik bela. Bu durumda tırnak içi kaza beklenmediği kabul edilen ancak davet edilen bela veya kötü sonuçlardır. Örneğin 150-200 km gibi hızlarla giden araçlar olumsuz sonuca neden olursa bu kaza diye geçer. Oysa bu olma olasılığı artırılmış kötü sonuçlardır.

Bu nedenle kazaların önlenebilirliği iş güvenliğinde temel ilkedir. Önlenebilecek olanlar kazalar değildir aslında. Tırnak içi kazalardır. Bilerek veya bilmeden gözden kaçırılanlar ile davet edilen olumsuz sonuçlardır önlenecek olan.

Peki gerçekte kaza yokmudur? Vardır? Ama sanıldığı kadar çok değildir.

İş kazası dediğimiz iş yerinle olan olumsuz sonuçlu olayların çoğunluğu bu nedenle iş cinayeti olarak sayıldığında haksızlık yapılmış olmaz. Hiçbir önlem almadığınız iş yeri, eğitim verilmeyen çalıştıran veya çalışan, çalışan kapasitesinin çok üstünde veya dikkatinin artık kalmayacağı kadar yorgun düşürüldüğü hesapsız alışma saatleri veya çalışma şekli kazaya zemin hazırlar veya olumsuz sonuçların asıl nedenidir. Bunlar kısaca bile bile ladestir ve yeni Türk Ceza Kanunu bunlara “Bilinçli İhmal” diye yeni bir yer açmıştır.

Ben hukukçu ya da avukat olmadığım için bu kanunun varlığından öte sözler etmeyeceğim. Ama avukatlardan beklentim Ceylan’ın ölümü de dahil birçok “kazara” ölümü bu kanun ile ciddileştirmeleridir. Ciddileştirmesi cezaların ağırlaştırılması ve artık yasal insan öldürülmenin önüne geçilmesidir. 150 km hızla alkollü araç kullanan veya araçları ile yarış yapan insanların doğurduğu olumsuz sonuç yeni yasada bilinçli ihmal olarak ele alınmış ve cezalar artırılmıştır.

Yani tırnak içi kaza demek kanuni tanımı ile bilinçli ihmal veya bile bile ölüm, bile bile ladestir. Kısaca istenmese de beklenenin gerçekleşmesidir. Gerçekleşmemesi için bişilerin yapılmamış olması demektir.

Nasıl Olur bu Bile Bile Ölümler.

Artık konumuz iş güvenliği. İş yerlerinde tükenen yaşamlar. Bazıları için bir “kaza”ya kadar olan ömür bazıları için bir meslek hastalığı ile emekliliği görememek demektir.

İnsanlar tarihin başlarından beri yaşamak için işler yaptılar. Parayı icat ettiler. İşlerini iş amaçlı kullandıkları mekanlarda yapar oldular. Bu mekanlarda kendileri işleri yetiştiremeyince çalışanlar buldular. Çoğunlukla mülksüz veya az sayıda mülkü ile yaşayan ve aldığı para ile yaşamını sürdürdü bu çalışanlar. Çalışanlar ile çalıştıran bir statü ile ayrılıp işi veren ve işi yapan yani işçi oldular. İşçi kimliği “insan kimliğinin” dışında insanlara öylesine yapıştıki sadece bir geçici anlaşma ürünü olan işçilik, işi yapanın kaderi oldu.

İş-veren iş-çinin işi yapması için ancak geçineceği kadar para verdi ve sürekli borçlandırdı. Feodal dönemlerin yerini kapital toplumlarına bıraktığı ve artı değerin fazlalaştığı dönemlerde emek için verilen ücretler karın doyurmaktan daha fazla olmaya başladı. Kapitalizm, fazla para alan iş-çi için bu parasını da tüketerek sisteme daha sadık kalabilmesini sağladı. Zaten para merkezli yönetimin merkezini yani paranın gücünü koruması ancak böyle mümkün olabilecekti. Yoksa insanlık kutsal veya bilimsel bir başka ekonomik ve sosyal sistemi benimseyebilecekti. Böylece yaşamak için çalışmak yerine artık insan tüketmek için de çalışmak zorunda kaldı. Tüketme kapitalizmde bir var olma biçimi olarak yer aldığında kapitalizm de bir ekonomik biçimden yaşama biçimine dönüşmüş ve sosyal bir hal almış oldu.

Kapitalizmin sürdürülebilirliği çalışanın çalışma esnasında buna zorunlu olduğuna inanması ile mümkün olacaktır. Tüketim önemli bir çalışma zorunluluğu nedenidir.

Çalışanın parasının kendi ve ailesinin karnını doyurma ötesinde olduğundan söz ettik. Bunun gelişmiş veya orta ve büyük ekonomili ülkeler için olabildiğini belirtelim. Sömürü zincirinin son halkasındaki ülkeler için bunu söylememiz imkansız. Onlar açlık ile hep karşı karşıya kalacaklar ve tehdit ekonomisinin önemli yapıtaşları olacaklardır. Tehdit ekonomisi onların açlığında ve diğerlerinin onlar gibi olmamak isteğinde var olacaktır.

Sömüren ülkelerde çalışanın kapitalizme sadakati için ise karın doyurmak değil tüketmesi gerekli kılındı. İnsanın kapitalist toplumda görünür kılınmasının aracı tüketebilir olması olarak kabul gördü. Çünkü insan sosyal bir varlık ve bu varlık sosyal varlık kabulleri ile mümkün.

Tüketimin en önemli özelliği sınırının olmamasıdır. Açlığın sınırı var. Yenilir ve doyulur. Ama tüketip doyabilme olasılığı yok. Tükettikçe tüketesi gelir kapitalizmdeki “sosyal” insanın. Tükettikçe daha fazla tüketim bağımlısı olunur ve bu bağımlılık kişiyi iş yerine ve çalışmaya da bağlar. Sürekli tüketme isteği kapitalizmi var eden ana unsurlardan biridir.

İş yerlerinde insanlar işte bu motivasyon ile çalışır. İşveren de bu motivasyon ile çalışır. O da “büyü ya da öl” döngüsünde çırpınma modundan hiç çıkmaz. Bütün bunlar işin durumuna göre çalışma alanı tehlikelerinin oluşmalarına neden olur.

İlkel kapitalizme göre aslında çok da önemli değildir bu çalışma alanı tehlikeleri. Ölen bir kişi yeni bir istihdam demektir. Yılda 1500 kişi ölen Türkiye’de zaten fazla olan nüfus bunu fazla fazla karşılar. Ama yılda 8 milyar US dolar ekonomik kayıp azımsanmayacak kadar önemlidir. Eğitilmiş iş gücünün kaybı bu maddi kaybın önemli bir nedenidir. İş veren ve kapitalist sistem için ciddiye alınacak konu burdan başlar.

Kapilizm için değer paradır, daha fazla kar etmektir, sermaye birikimidir. Kapitalist için de doyum söz konusu değildir. Artık para kazanmak yanı sıra bir yıldan diğerine kar artırabilmek de kapitalizmin tüketim döngüsüdür. Çünkü para güçtür. Tahakküm için önemli bir araçtır. Paranın miktarı yanı sıra yıllık artış göstergesi de güçün kararlılığı ve sürekliliği açısından önemlidir.

1500 ölüm değil 8 milyar dolar kayıptır kapitalist için dikkat çekilecek nokta.

İnsanın da önemli olduğuna dair iddialar ile açılan iş güvenliği sektörü kapitalizm içinde var olur. Amaç işverenin iş gücü kaybının önüne geçilmesi, olası tazminatlar ile zararın önlenmesi ve bu suretle tabiki insan hayatının kaybının da önlenmesidir.

Bu arada ilginç bir şekilde iş güvenliği işçiden bile gereken desteği göremez. Önlem almayan işverenden maaş alan iş güvenlik elemanı işçiyi bile ikna edemez, önlemler etkinleştirilmez ve “kazara” ölümler kaçınılmaz olur.

Neden işgüvenliği için gereken önlemler bir türlü istenen şekilde alınamaz?

Kapitalizm korku imparatorluğudur. Yer yer polis ve askeri korkutmalar sürse dahi gelişmiş kapitalist ülkelerde bu korkunun yerini nesneden mahrum olma ve var olamama korkusu alır. Bu korku çerçevesinde de insan iş yerinde önlemi değil üretimi düşünür.

Acilen makine bakımı yapılacaktır ve kilitle etiketle gibi prosedür görmezden gelinir. Bakım için gecikme yerine aniden elektrik gelmesi ve ölüm riski seçilir.

Yüksekte çalışırken kemer almaz işveren. Bu büyük bir masraf. Kemer alırsa takmaz işçi bu büyük bir zahmet. Ancak zahmet olmasın diye kemer takmayan işçi günde 10 saat çalışmanın zahmetine aldırmaz.

Taşlamada maske takmaz ve yüzü kanlar içinde kalır. Kanlar temizlendiği anda unutur işçi hayatını tehdit eden çapakları ve koruyucu maskeyi.

Peki ama Neden?

Çalışma bakanlığının bir toplantısında işçi insandır dendi. Bu demek ki işçi diye mekanik bir şey yok. İşçi bir insan. İşçi bir işi yapmak üzere anlaşılmış kişi. İşçi oluşu bu kontrattan öte değil. Anlaşma hangi koşullarda yapılmış ve işçi hangi olanakların kesişiminde ikamet etmekte ve hayatı ne gibi koşullara bürünmüş ise işçi odur ve bunlar ışığında iş güvenliğini ciddiye alır ya da almaz.

Hayatına hiçbir alanda değer verilmeyen işçi insan olduğunu, değerli olduğunu unutursa kendi de kendine değer vermekten kaçınır. Düşük ücretlerle insana dair olmayan konaklama mekanlarında barınan, yemesi, el yıkaması insana yakışır olmayan işçi artık alınan önlemleri gereksiz bulur. Önlem onun için değil, işverenin korunması içindir aslında. İşçi önce kendini değersizleştirir veya önlemi işverenin kurtulması için alınmış kendisinin dışında bir şey olarak görür. Önleme ilgi göstermez.

Bu nedenledir ki yumurta ve tavuk ilişkisi başlar. Önlemi alsa dahi işçinin kullanmadığı iddiasında olan işveren işçi koşullarında iyileşme sağlamaz çünkü zaten bu kardan zarardır. Koşulları iyileşmeyen işçi ise önleme aldırmaz. Önlenmesi gereken onun insan olduğunun unutulma riskidir.

İnsan olduğu unutulan işçi artık “kazara” ölüme hazırdır. Gerekçelerde iş yerlerinde tükendi yazılmaz. Önlem alındı kullanmadı yazılır. Elindeki ile bombaya vurdu denilir. Kimse sormaz o bomba o tarlada bir Ceylan’ı neden bekledi?

Tabiki biliyoruz iş güvenliği değildir Ceylan’ın ölümü. “Kazara” ölümdür. Binlerce ceylan’ın babası işyerlerinde tarlalara bırakılmış başı boş bombalar nedeni ile  “kazara” ölümü beklemektedir. Kot işçileridir onlar, Tuzla tersane işçileridir.

İş yerlerinde tükenecek yaşamdır onlar.

Abdullah Anar

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.