Doğa MücadelesiHafta SonuManşet

Kasırgalara karşı rüzgar türbinleri çare olabilir mi?

0

İnsanlığın şimdiye kadarki tecrübesine göre büyük çaplı fırtınaları durdurabilmek mümkün değil. Küresel iklim değişikliği ile de gün geçtikçe gücü artan bu felaketlerden en akıllıca korunma şekli, kaçmak. Fakat ne yazık ki can kaybını önleyen bu usul ciddi maddi hasarların önüne geçemiyor. Ancak Stanford ve Delaware üniversitelerindeki uzmanların bu konuda başka bir fikri var.

Nature Climate Change’de bu hafta çevrimiçi yayınlanan çalışmaya göre kıyının açıklarında 78,000 büyük rüzgar türbini olsaydı kategori üç olarak tanımlanan (hızı 180 km/saat ve daha çok olan fırtınalar)  190 km/saat hızla esen Katrina Kasırgası’nın yıkıcı dalgaları 79% oranında azalabilirdi. Yani fırtına karaya ulaştığı zaman 129 km/saat ila 158 km/saat daha yavaş olabilirdi. Ve bu sırada rüzgar türbinlerinin üreteceği güç ise 0.45 terawatt olacaktı. Ya da Sandy Kasırgası yolu üzerinde New York ve New Jersey açıklarında benzer bir rüzgar tarlası yer alsaydı belki şehri felç eden öylesi bir su baskını yaşanmayabilirdi. Makalenin yazarlarından biri olan Delaware Üniversitesi Yeryüzü, Okyanus ve Çevre Fakültesi profesörü Cristina Archer bu konuda “Küçük Türbinler canavara karşı direnebilir” diyor.

EnBW To Launch Offshore Windpark In Baltic Sea

Stanford Üniversitesi’nden inşaat ve çevre mühendisliği profesörü Mark Jacobson’a göre bu tam anlamıyla inanılmaz bir sonuç. Modelde kullanılan 127 metre kanat çaplı, kıyının 650 km açığında inşa edilirse Connecticut Eyaleti’nin 2.5 katı yüz ölçümü (Connecticut eyaleti yüz ölçümü 12,549 kilometrekare)  kaplayacak böylesi bir projenin çılgınca olduğunu o da kabul ediyor ancak maliyetin “sıfır” olacağını da ekleyerek. Mark Jacobson’a göre “Türbinler kendi maliyetlerini elektrik üreterek karşılayacaklar. Fırtına dalgalarından ve rüzgarından koruma ise bunun yanında bedavaya gelir”

New York’un Sandy Kasırgası sebebiyle 60 milyar dolardan fazla zararına ek olarak şimdilerde yaklaşık 20 milyar dolara mal etmeyi planladığı deniz duvarlarına itiraz eden Jacobson “Duvarlar kendilerini ödeyemezler ama türbinler öder” şeklinde bir açıklamada bulunuyor.

2009 yılında Scientific American’da yer alan makalelerinde Jacobson ve Mark Delucchi tüm dünyayı rüzgar, su ve güneş teknolojileriyle aydınlatmanın yol haritasını sunmuşlardı. Geçen yıl içerisinde de Jacobson ve arkadaşları Kaliforniya’da hali hazırda yapıldığı gibi New York Eyaleti’nin tamamını rüzgar tarlalarıyla aydınlatma planlarını görücüye çıkardılar. Yine Jacobson’ın söylediği üzere “Denizdeki rüzgar tarlaları süreklidir, kesintili çalışmazlar” Bu argüman çoğunlukla rüzgar teknolojilerinin çoğunlukla karşılaştığı “Rüzgar yoksa elektrik de yok” eleştirisine cevap niteliği de taşıyor.

Peki bu türbinler güçlü rüzgarlar sonucunda yıkılmayacak ya da devrilmeyecek mi? Hayır çünkü fırtınanın enerjisini bu türbinler sönümleyecekler. Fakat bir hususun da unutulmamasını belirten Jacobson 2 ve 3 şiddetinde fırtınalar arasında bariyer oluşturan 180 km/saat ve üzeri rüzgar hızlarında türbinlerin bir miktar hasar almasının muhtemel olduğunu belirtiyor. Öte yandan Amerikan Ulusal Yenilenebilir Enerji Laboratuvarı ise daha güçlü kule ve kanat tasarımları üzerinde çalışmalara devam ediyorlar. Çalışmalarının meyveleri önerilen bu ölçekte ve amaçtaki rüzgar tarlalarının gerçekleşmesi için önemli bir basamak teşkil ediyor. Günümüzde ise 125 km/saat rüzgar hızlarında işletmeler kanatları kilitleyerek enerji üretim faaliyetlerini durduruyorlar.

Akla ilk gelen sorulardan birisi ise fırtınanın doğrudan rüzgar tarlasına temas etmemesi durumunda da fırtına önleyici faaliyet gösterip gösteremeyeceği. Uzmanların görüşüne göre türbinler tam karşılarından gelmeyen rüzgarlarda bile fırtına saçaklarının gücünü soğurabilecekleri için fırtınalar güçlerini kaybedecekler. Ya da fırtınanın gözü 50 km kadar rüzgar tarlasını ıskalarsa, bu sefer de fırtına yolu üzerinde büyük bir yerleşim bulunmadığından oluşabilecek hasar oldukça düşük kalacak.

Bir başka soru ise 78,000 türbin ile lokal olarak enerji yoğun bir bölge oluşturulunca bu elde edilen güçten nasıl faydalanacağı olabilir. Jacobson’ın planına göre 13,000 deniz platformu kurmak New York Eyaleti’nin enerjisinin 40%’ını karşılamak için yeterli olacak. Eğer sayı daha çok olursa diğer yakın eyaletlerin de bu fazla enerjiden faydalanması söz konusu hale gelmekte. Öte yandan Amerika’daki elektrik fiyatları baz alındığında fosil yakıtlarla rekabet edebilecek duruma gelen Rüzgar türbinlerinde elektrik kilowatt-saat başına 10 – 15 cent’e mal olmakta. Aynı elektrik enerjisini fosil yakıtlardan elde etmek için ise kilowatt-saat başına 9 cent ve kirlilikten kaynaklı sağlık ödemeleri için kilowatt başına 5 cent daha ödeniyor.

Geçen Kasım ayında David Letterman’ın “Late Night” isimli sohbet programına konuk olan Jacobson’ı Letterman biraz kaçık olarak nitelendirdi. Daha şimdiden petrol şirketlerinin Jocobson’ın planından hiç de memnun olmadıklarını belirttikten Letterman, kameraya bakarak “İnsanlara her şeyin iyi olacağını” söylemesini istedi. Letterman’ın isteğini yerine getirdikten sonra Jacobson hızını alamayarak yenilenebilir enerji hakkında kısa bir konuşma bile yaptı.

Scientific American’a verdiği demeçte Jocobson “Ben sadece rüzgara odaklanmış değilim. Aynı anda güneş, su ve jeotermal güce de ihtiyacımız var. Fakat rüzgar işi zaten gerçekleşiyor. Şimdiden Birleşik Devletler’de elektriğin 4.5%’u rüzgardan sağlanıyor. Benim peşinde olduğum enerji talebi, sağlığa ve iklime etki konularında en iyi çözümü bulmak. Hiçbir şeyin savunuculuğunu yapmıyorum, bu sadece bilim. Eğer kömür en temiz çözüm olsaydı onun üzerinde ısrar ediyor olurdum. Fakat değil” diyor. Makalenin diğer yazarı olan Archer ise “Atmosfer ile rüzgar türbinleri arasındaki ilişkiyi irdelemek oldukça yeni. Bu ilişkinin faydalarını kesinlikle kullanmalı ve kıyı yerleşimlerini bu yöntemle korumalıyız” diye belirtiyor.

KQED Forum’da yaptığı konuşmada ise Jacobson “Rüzgar türbinlerinin eğer yarısını deniz, yarısını kara üzerine koysaydık, dünyanın tüm elektriğini karşılamak için gereken arazi dünyanın tüm yüzey alanının 0.6%’sı olurdu” diye belirtti. Programa konuk olan bir diğer kişi Maine Üniversitesi DeepC Konsorsiyumunda çalışan Habib Dagher ise yaptıkları çalışmalara göre Kaliforniya’nın 50 deniz mili açığında 587 gigawattlık elektrik enerjisi elde etmenin mümkün olduğunu belirtti. Bu değer 500 ticari nükleer santralin üretebileceği elektrik enerjisine eşit. Fakat Dagher’in belirttiği üzere buradaki önemli bir husus şamandıralar üzerinde hareket edebilen yeni türbinler tasarlamayı zorunlu kılan okyanus tabanı.

Çalışmanın maliyetleri üzerine çalışan Delaware Üniversitesi Yeryüzü, Okyanus ve Çevre Fakültesi profesörü Willett Kempton ise “Bu gerçek bir algı kayması. Biz fırtınalar ile rüzgar türbinlerinin ilişkilendirilemeyecek şeyler olduğunu düşünürdük. Fakat gördük ki kalabalık öbekler olarak yerleştirilmiş rüzgar türbinleri kendilerini koruyabildikleri gibi kıyı yerleşimlerini de rüzgarın yıkıcı etkilerinden koruyabiliyorlar” diyor.

Kuş ölümleriyle ilgili itirazlara verilebilecek bilimsel bir cevabı bile var Jocobson’nın. Asya ve Küreselleşme Merkezi’nden Benjamin Sovacool yaptığı araştırmaya göre gigawatt-saat başına kuş ölümleri 0.3 – 0.4 civarında. Aynı miktarda elektriği fosil kaynaklardan üretmenin sebep olduğu ölüm madencilik, habitat yıkımı, asit yağmurları, civa zehirlenmesi ve iklim değişikliği de dahil 5.2.

Jacobson’a yöneltilen başka bir soru ise küresel iklimi ve yerel hava olaylarının bu denli yoğun rüzgar türbini yerleştirilmesiyle etkilenebilirliği. Jacobson’a göre yerel olarak hava olaylarını etkilemeleri rüzgar hızını fırtına zamanı dışında da düşüreceği için neredeyse kesin fakat küresel olarak bir etkide bulunmaları belirtilen sayılarda mümkün değil. Bir öngörüye göre küresel rüzgar hızını yarıya düşürmek için en az 1.5 milyar büyük ölçekli rüzgar türbini gerekmekte.

Çalışma içerisinde bu tip bir projenin fizibilitesi, politik ve çevresel etkilerine değinilmiyor. Fakat dünya genelinde daha küçük çaplı rüzgar tarlası inşaatları bile oldukça tepki toplamış ve tartışmaya sebep olmuş durumda.

26 Şubat’ta Nature Climate Change’de yayınlanan çalışmanın adı ise “Taming Hurricanes with Arrays of Offshore Wind Turbines

You may also like

Comments

Comments are closed.