Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Kadınlar neden iklim değişikliği savaşımını kazanmanın ve uyumun anahtarı?

0

Yılın son günlerinde 28 Aralık 2022’de, Erzurum Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Erzurum’da ortaklaşa düzenlediği İklim Değişikliği ve Kadın konulu bir panele çağrılı onur konuğu olarak “Kadınların İklim Değişikliği Mücadelesi ve Uyumdaki Rolü” konulu çevrimiçi bir sunumla katıldım.  Panel hem kamu, yerel yönetimler ve üniversitenin hem de sivil toplum kuruluşları ve kadınların bireysel olarak katıldığı etkili bir etkinlik olarak gerçekleşti.

Bu makalede, kadınının iklim değişikliği savaşımı ve uyumdaki rolüne geçmeden önce, -iklim değişikliğinin göç ve kentleşmeden hane halkının değişimine, kuraklıktan gıda güvencesizliğine, doğal afetlerden sağlık etkilerine kadar onlarca etkiyi içeren kadınlara olan doğrudan ve dolaylı etkilerini -bir örnek dışında (Çizelge 1)- bir başka yazıya bırakarak-, kadının genel olarak iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından neden daha fazla etkilenme eğiliminde olduğunu, başka bir deyişle neden iklim değişikliğinden etkilenebilirliklerinin daha yüksek olduğunu kısaca ele almak istiyorum.

Çizelge 1: İklim değişikliği etkilerinin kadınlara doğrudan ve dolaylı etkilerine bir örnek: Doğal kaynaklar: gıda, su, yakıt ve arazi, vb.

Bu kapsamda tartışmanın amacını daha iyi anlayabilmek için, Türkiye’de kadının erkeklere kıyasla ve genel durumuna kısaca bakmak gerekiyor. Genel olarak pek çok konu ve alanda Türkiye’de kadınların erkeklere karşı dezavantajlı olduğunu, başka bir deyişle toplumsal cinsiyet eşitsizliğin yaşamın pek çok alanında kadının aleyhine işlediğini açıkça gösteren, TÜİK 2020 istatistikleri (TÜİK, 2021) ayrıntıda bize şunları söylüyor: (ör. Çizelge 2).

Toplumumuzun yaklaşık yarısını (% 49.9) kadınlar oluşturuyor. Kadınlarla erkekler arasındaki bu oransal denge, kadınların daha uzun yaşaması nedeniyle, 60 ve daha yukarı yaş grubundan başlayarak kadınların lehine değişiyor ve kadın nüfusun oranı, 60-74 yaş grubunda yüzde (%) 52.3 iken 90 ve üzeri yaş grubunda % 73.2’e ulaşıyor.

En az bir eğitim düzeyini tamamlayan kadınların oranı % 87.7 iken, erkeklerde bu oran % 98.1’dir. En az üniversite mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise % 22.1. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde; kadınlarda % 19.9, erkeklerde ise % 24.4.

Çizelge 2: Cinsiyete göre seçilmiş bazı göstergeler. Kaynak: TÜİK, Ulusal Eğitim İstatistikler Veri Tabanı, 2020; TÜİK, Hane Halkı İşgücü Araştırması, 2020. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2021-

Kadınların istihdam oranı erkeklerin yarısından daha azdır. Hane halkı işgücü araştırması (HHİA) sonuçlarına göre; Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilen bireylerin oranı % 42.8 olup, bu oran kadınlarda % 26.3, erkeklerde se % 59.8. (Çizelge 2). En yüksek istihdam oranı, % 50.9 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde, en düşük istihdam oranı ise % 26.0 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesindedir. En yüksek kadın istihdam oranı % 34.7 ile TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane) bölgesinde iken, en yüksek erkek istihdam oranı, % 67.9 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesindedir. En düşük istihdam oranı ise kadınlarda % 12.6, erkeklerde % 40.4 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesindedir.

Yüksek öğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı % 65.6’dır. HHİA sonuçlarına dayanarak eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde; kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülür. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı % 12.4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı % 24.1, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı % 29.9, meslek veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı % 37.0 iken, yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı % 65.6’dır.

Kadınların istihdamda yarı zamanlı çalışma oranı % 19.5’tir. HHİA sonuçlarına göre; yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranı toplamda % 12.4 iken, kadınlarda bu oran % 19.5, erkeklerdeyse % 9.3’tür.

Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadın istihdam oranı % 25.2’dir. Hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında % 59.8 iken, oran biraz düşerek 2020 yılında % 56.8 olmuş. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde; 2020 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının % 25.2, erkeklerin istihdam oranınınsa % 85.5 olduğu görülür.

Kadın milletvekili oranı % 17.4’tür. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) verilerine göre; 2021 yıl sonu itibarıyla 582 milletvekili içinde kadın milletvekili sayısı 101, erkek milletvekili sayısı ise 481’dir. Öte yandan, 2007 yılında % 9.1 olan TBMM’ye giren kadın milletvekili oranı, yaklaşık 2 katına çıkarak 2021 yılında % 17.4 olmuş.

Yönetici pozisyonundaki kadın oranı % 19.3’tür. HHİA sonuçlarına göre; şirketlerde üst düzey ve orta düzey yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında % 14.4 iken 2020 yılında biraz artarak % 19.3 oldu.

Kadınların yalnızca % 15.4’ünün eğitim düzeyi eşlerinden daha yüksektir. Resmi evliliklerde eşler arasındaki eğitim farkı incelendiğinde, 2020 yılında kadınların % 39.8’nin kendilerinden daha yüksek eğitimli erkeklerle evli olduğu, eşlerinden daha yüksek eğitimli olan kadınların oranının ise % 15.4 olduğu görülür. Eğitim düzeyleri aynı olan eşlerin oranı % 43.0, eğitim düzeyleri farkı bilinmeyen eşlerin oranı se % 1.7’dir.

İnternet kullanan kadınların oranı % 77.5’tir. Hane halkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması (HHBTKA) sonuçlarına göre; 2021 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerin internet kullanım oranı % 82.6’dır. Bu oran, kadınlarda % 77.5 iken, erkeklerde % 87.7’dir.

İnternet üzerinden ürün siparişi veren ya da satın alan kadınların oranı % 40.3’tür. HHBTKA sonuçlarına göre; internetten bireysel kullanım amacıyla mal ya da hizmet siparişi veren ya da satın alan 16-74 yaş grubundaki bireylerin oranı, 2021 yılı Mart ayını kapsayan on iki aylık dönemde % 44.3 olmuş. Cinsiyete göre internetten mal ya da hizmet sipariş verme ya da satın alma oranı, kadınlarda % 40.3 ve erkeklerde % 48.3’tür.

Kadınların % 35.5′ yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvensiz hissediyor. Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre; 2021 yılında yaşadıkları çevrede gece yalnız yürürken kendileri güvensiz hissedenlerin oranı toplamda % 25.0 iken, bu oran kadınlarda % 35.5, erkeklerde % 14.2’dir. Genel olarak, kadınların % 48.1’i, erkeklerinse % 70.9’u yaşadıkları çevrede kendilerini güvende hissediyor.

Şimdi makalenin anahtar sorusunu sorabilirim: “Kadınlar neden iklim krizini çözmenin ve iklim değişikliğine uyumun birincil anahtarıdır?” Yanıtları beş başlık altında toplayarak, konuyu çok kısa bir biçimde bireştirmeye çalışacağım:

1. İklim değişikliğinden en çok kadınlar etkileniyor

Araştırmalar, iklim değişikliği nedeniyle yerinden edilen insanların % 80’inin kadın olduğunu gösteriyor. Daha uzun süreli kuraklıkların, azalan gıda üretiminin ve şiddetli hava ve iklim olaylarının ekonomik ve sağlık üzerindeki etkileri kadınlar tarafından orantısız bir şekilde hissediliyor (ör. Çizelge 1). Dünyanın en fakir ülkeleri, günde 1 dolardan daha az gelirle yaşayan 1.5 milyar insanın çoğunluğunu oluşturan kadınlarla en savunmasız ülkeler. Dünya çapında, 25-34 yaş arası kadınların aşırı yoksulluk içinde yaşama olasılığı erkeklerden % 25 daha fazladır.2

2.Kadınlar kriz zamanlarında daha iyi liderdir ve güçlü örgütleyicilerdir

İklim değişikliğinin etkileri hissedilirken, kadınların harekete geçmek için ilk ciddi ve etkili adımları attığı örnekler tüm dünyada giderek artmaktadır. Bazı yönlerden, bugün bildiğimiz şekliyle çevre hareketi birçok ülkede kadınlar tarafından başlatıldı. Kadınlar ayrıca sosyal ve çevresel hareketlerde özellikle yerelde kilit liderler olarak inisiyatifi ele almakta ve öncü rol oynayabilmektedir (ör, Türkiye’de). Dahası, kadınlar özellikle kırsaldaki ya da büyük kentlerin varoşlarındaki kadınlar (ör, Türkiye’de) genellikle doğal afetlere yönelik topluluk eylemlerinde ilk müdahale eden kişilerdir; afet riskinin azaltılmasında liderdir ve ailelerinin erken iyileşme gereksinimlerini karşılayarak ve topluluk oluşturmayı güçlendirerek iyileşme sonrası sürece (onarıma) katkıda bulunurlar.

3.Kadınların dikkate değer ve etkili çözümleri var

Araştırmalar, dünya çapında kadınların yüceltilmesinin topluluklar ve genel olarak toplumlar için çok büyük faydalar sağladığını gösteriyor. Sürdürülebilir ve yerel ekonomiler büyür, nüfus sabitlenir ve çocukların sağlık ve eğitim seviyeleri gelişirse, bunların tümü geleceğin sürdürülebilir ekonomisinin temellerini oluşturur. Araştırmalar, kadınların daha yüksek sosyal ve politik statüye sahip olduğu ülkelerde, ülkelerinin % 12 daha düşük CO2 salımına sahip olduğunu gösteriyor.

5.Kadınları güçlendirmek, daha etkili iklim çözümleri demektir 

Gelişmekte olan ülkelerde tarımsal işgücünün yaklaşık % 43’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Kaynaklara erkeklerle aynı erişim sağlandığında, kadınlar tarımsal verimlerini % 20 ila % 30 oranında artırabilir. Bu durum, ülkelerde yalnızca toplam tarımsal üretimi % 2.5 ila 4 oranında artırmakla kalmaz, aynı zamanda dünyadaki açlığın % 12 veya 17 oranında azaltılmasına da katkıda bulunur.

Buysa, iklim uyumunu iki şekilde olumlu etkileyebilir:

  • Uygun teknoloji ya da kaynaklar daha sürdürülebilir tarım ve korumaya katkıda bulunur ve
  • Yoksulluğun azaltılması, bireylerin iklim değişikliklerine daha iyi uyum sağlamasını sağlar.
5.Kadınlar bilgiyi eyleme dönüştürür

Küresel Güney‘deki (ör. gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde, özellikle Afrika, Asya ve Orta ve Güney Amerika ülkelerindeki toplumlar) yerli kadınlar ve kadınlar, şifacılar, kültür şekillendiriciler ve su ve toprak bekçileri olarak geleneksel rollerinden derlenen engin bilgi ve becerilere sahiptir. Kalan biyoçeşitliliğin % 80’inden fazlası, nesiller boyunca onları koruyan ve çoğu anaerkil yapıya sahip olan Yerli halkların topraklarında bulunuyor. Toprakla olan yakın ilişkileri nedeniyle, Yerli kadınlar benzersiz ve paha biçilmez geleneksel ve yerli ekolojik bilgiye ve ayrıca Dünya’yı ve iklimini iyileştirmeye yönelik inançsal ve felsefi bir yaklaşıma sahiptir. Bu, direngenliğin oluşturulmasına, sera gazı salımlarının durdurulmasına ya da ciddi düzeyde denetlenmesine ve çevre korumanın küresel düzeyde ölçeklendirilmesine büyük ölçüde katkıda bulunabilir. Kadınların geleneksel bilgileri enerji, atık yönetimi ve tarıma doğal çözümler sunar.

Sonuç olarak; Türkiye’de ve Dünya’nın hemen tüm ülkelerinde iklim değişikliğinin kadınlar üstündeki farklılaştırılmış etkileri çok çeşitli ve çok fazladır (ör. Çizelge 1). Süreç her açıdan iyi yönetilebilirse, iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma ve nüfus konularının nasıl kesiştiğinin ve bunun kadınlar üzerindeki özel etkilerinin anlaşılmasının yanı sıra, etkili, toplumsal cinsiyete duyarlı politika ve programların geliştirilmesine yardımcı olabilecektir…

Erzurum’daki çağrılı konuşmamın en başında vurguladığım gibi, “Kadınlar, sahip oldukları deneyim, ‘geleneksel ve yerel’ bilgiler, yetenekler ve yenilikçi düşünce desteği ve donanımıyla, iklim değişikliği ile savaşım ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama çabalarının en önemli gücü, etmen ve aktörleridir.” Kadınların iklim değişikliğinin fiziksel bilim temeli ve iklim değişikliği savaşımından iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum konularına kadar geniş bir bilimsel, teknik/teknolojik, hükümetlerarası (ör. BM) ve diplomatik düzlemi kapsayan tüm alanlardaki eğitimleri, bu yüzden çok önemli ve umut vericidir.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.