Yeşeriyorum

İtiraf Edilen Gerçekler ve Ayak Takımının Yükselişi

0

İster hak deyin ister halk divanı deyin isterseniz mizan deyin hepsinin kurulduğu yer bizim ülkemiz ve yakın tarihimiz için Taksim Meydanı ve 1 Mayıs işçi bayramıdır.

Anadolu kültüründe sözü geçen hak divanı kavramı, popüler sol jargonda halk divanına dönüşüp kullanılmakta iken, günümüzün İslami söyleminde de mizan ilahi adalet ölçüsü anlamında pek sık kullanılmaktadır. İster hak deyin ister halk divanı deyin isterseniz mizan deyin hepsinin kurulduğu yer bizim ülkemiz ve yakın tarihimiz için Taksim Meydanı ve 1 Mayıs işçi bayramıdır. Niye mi bu kadar önemli bu gün, bu bayram? Gelin izleyelim yakın tarihimizi görelim bu gün ne men em bir günmüş…

1921 yılında amele bayramı ilk kutlandığında İstanbul işgal altındaydı. İşgal güçleri komutanlığı gösterileri engelledi. Çünkü 1 Mayıs, işgale karşı bir direniş özelliği taşıyordu.

Nazım Hikmet Sovyetler birliğine kaçmak zorunda bırakıldı.

1923 yılında İzmir iktisat kongresinde alınan bir kararla 1mayıs yasal olarak amele bayramı ilan edildi.1 Mayıs ile ilişkilendirilen bir takım olayların ardından Nazım Hikmet Sovyetler birliğine kaçmak zorunda bırakıldı. 1926 yılında çıkarılan takriri sükûn yasasıyla 1 Mayıs’la ilgili 50 yıl sürecek bir yasaklı döneme girildi.

1935 yılında da ‘1 Mayıs Amele Bayramı’nın adı değiştirilerek ‘Bahar Bayramı’ yapıldı ve genel tatil ilan edildi.

Bu 50 yıl, polisin 1 Mayıs’ı kutlamaya kararlı olanlarla hırslı mücadelesiyle geçti. TKP’nin bildirileri, her 1 Mayıs öncesi gözaltına alınıp daha sonra salıverilen tescilli komünistler…


İktidar hâlâ 1 Mayıs’ın aslında ‘Bahar Bayramı’ olduğu masalından vazgeçmemişti.

1 Mayıs, 50 yıl sonra kitlesel olarak ilk kez 1976 yılında kutlandı. DİSK o yıl ‘1 Mayıs Uluslararası Birlik-Mücadele-Dayanışma Günü’nü kutlayacağını duyurdu ve 100 bin kişi dört bir yandan yürüyerek Taksim Meydanı’nda toplandı. Ama iktidar hâlâ 1 Mayıs’ın aslında ‘Bahar Bayramı’ olduğu masalından vazgeçmemişti. Üstelikte katılımcıları yıldırmak için ellerinden geleni yapmaktan çekinmiyorlardı.

Bu gün tarihe ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak geçti.

1977 1 Mayıs’ında yüz binler Taksim meydanını doldurduğunda iktidar sahiplerinin işçi bayramından bu kadar korktuklarını ve açıkça şiddete başvurabileceklerini kimse bilmiyordu. Başta Taksim Meydanı’ndaki otelin kimi katlarından olmak üzere çeşitli yerlerden yaylım ateşi açılması sonucu çıkan panikte 34 kişi öldü. Olayın derin failleri kamuoyu tarafından bastan beri bilinmekteydi. Ama bu güne kadar faillere dokunulmadı, dokunulamadı ve bu gün tarihe ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak geçti.

İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 1979 yılında 1 Mayıs kutulamalarını yasaklamakla kalmayıp o gün sokağa çıkma yasağı ilan etti. Yasağı kıran TİP lideri Behice Boran, DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve TSİP lideri Ahmet Kaçmaz ile çeşitli sendika başkanları ve yöneticileri gözaltına alındı. 1980′de her türlü gösteri sıkıyönetim tarafından yasaklandı. Yine sendikacılar ve çok sayıda gösterici gözaltına alındı.

‘Bahar Bayramı’ adı altında genel tatil günü ilan edilmiş olan 1 Mayıs, iş-gününe çevrildi.

12 Eylül darbesiyle birlikte 1 Mayıs kutlamalarına yine süresiz olarak yasak getirildi. 1981 yılında da daha önce ‘Bahar Bayramı’ adı altında genel tatil günü ilan edilmiş olan 1 Mayıs, iş-gününe çevrildi. Haliyle darbenin dolambaçlı yollara ihtiyacı yoktu. Halka sus payı olarak verilen tatil rüşvetine de gerek kalmamıştı. Zaten on binlerce insan gözaltına alınmış binlercesi de işkence tezgâhlarında ‘eğitilmişti’.Darbenin ardından gelen yıllarda Taksim meydanı işçiler için hep yasaklı kaldı. Meydana çıkma girişimleri için çoğu zaman geniş kesimlerin mutabakatı sağlanamadı. Küçük grupların meydana çıkma girişimleri de hep şiddetle bastırıldı.

AKP iktidarı ve yandaşları Taksim meydanının 1 Mayıs işçi bayramına açılmasına karşı takındıkları tavırla demektedirler ki: Biz 12 Eylül askeri rejiminin devamı ve yılmaz bekçileriyiz!

2008 e gelindiğinde ise yeniden canlanan siyaset kurumu demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesi için toplumda yeni beklentilerin ortaya çıkarmıştı. Mevcut düzenin egemenleri de hiç boş durmadılar, bu beklentileri karşılıksız bırakmak için bin bir oyun tezgâhlayıp sahneye sürdüler. Bizim de kafamız karıştı tam da istenildiği gibi kim demokrat, kim değil, kim özgürlükçü bir türlü bilemedik. Sahnede bize uygun bir rol yok diyenler de bir kenara çekildi. Vatandaş çul çaput meseleleriyle uğraşırken biz de şu SGK yasasını çıkarırız hiç kimsenin de gıkı çıkmaz sanan iktidar emekçilerin tepkisiyle tanışınca iyice afalladı. Hatta başbakanımız memleketin sorunlarının doğurtulacak çocuk sayısı ve türbandan ibaret olduğunu sanmaya bile başladı.1mayıs işçi bayramını Taksim de kutlamak isteyen işçileri ayak takımı olarak tarif eden içi dışı bir başbakanımızın aslında ülkenin egemenleri ve seçkinleriyle hiçbir derdinin olmadığını anlamış olduk. Tek derdi yandaşlarıyla birlikte seçkinler sınıfına katılıp kabul görmekmiş. Yeterince hizmet ederlerse neden olmasın? Boşuna demiyorum Taksim Meydanı mizanın kurulduğu yerdir diye… AKP iktidarı ve yandaşları Taksim meydanının 1 Mayıs işçi bayramına açılmasına karşı takındıkları tavırla demektedirler ki: Biz 12 Eylül askeri rejiminin devamı ve yılmaz bekçileriyiz! Eh boşuna dememişler kimin ekmeğini yersen onun kılıcını sallamak zorunda kalırsın diye…

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.