Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

İstanbul’un yaşayan kültür hazinesi: Ksidas Kitabevi

0

Büyükada’nın tarihi iskelesinden çıkarken, sol tarafta gördüğünüz Ksidas Kitabevi’nin kaç yaşında olduğunu biliyor musunuz? Hadi biraz ipucu vereyim:  Türkiye’nin yaşayan en eski kitapçısıdır. 1917 doğumlu kitapevi Nikolaki Ksidas tarafından muhtemelen bir nisan  gününde açılmıştır ve  107 yaşına basmak üzeredir.

Ksidas Kitabevi 1917’den bu yana hep aynı yerde, ayakta ve yaşıyor. Sadece Prens Adaları’nın değil, tüm İstanbul’un, İstanbulluların kültürel mirası olarak varlığını sürdürüyor.

Kitabevi, üç kuşak Adalı aile; baba Nikolaki Ksidas, oğlu Hrisafi,  torun Vasiliki’nin azmi ile  günümüze kadar gelebilmiş. Baba Ksidas ilk olarak gazete bayiliği ve tütüncülükle işe başlamış. Sonraları kitapçıya dönüştürülerek yerli ve yabancı gazeteler, dergiler, damga pulu, kağıt benzeri şeyler de satılmış dükkanda. Daha sonra burası Nikolaki beyin oğluna ve torununa kalmış.

Bugün kitabevini, 45 yıl önce 1978 yılında gazete dağıtmak için dükkânda işe başlayan Mikail Paşa işletiyor. 40 yıl boyunca, Nikolaki Bey’in oğlu Hristafi ile çalıştıktan sonra 2011’de torun Vasiliki, Mikail Paşa’ya devrediyor kitabevini. Ama tek bir şartla: Sadece kitap satılacak!

Ksidas Kitabevi, bugün ağırlıklı olarak Ada ile ilgili tüm yayınları bulabileceğiniz bir yer. Değişen ekonomik şartlar, dijitale, e-kitaplara geçiş ve en çok da yürütülen neoliberal ekonominin baskısına dayanamayarak çok az da olsa, Vasiliki Hanım’ın onayı alınarak küçük hediyelik eşya satılmaya başlandı.

‘Edebiyatçıların sığınağı’

Ferruh Ertürk, Çelik Gülersoy.

1930-40 yıllarında Adalar’dan İstanbul’la giden  veya İstanbul’dan Ada’ya dönen  Adalılar özellikle o dönemin ünlü mecmualarını, Paris, Match, Time gibi dergileri  ve gazeteleri satın alır, vapur yolculukları sırasında okurlarmış. Aynı bugün, bir çok Adalı’nın uzun yolculuk süresini değerlendirmek için vapuru adeta bir okuma ve çalışma odası olarak kullanmaları gibi…  Ayrıca yine o günlere özel,  gazete ve dergiler evlere bırakılırmış. Hatta gazeteleri dağıtmak için o senelerde kitapçıda 25 çocuk çalışırmış. Bu çocuklardan biri de Adalılar’ın yakından tanıdığı,  sonradan kitabevine çok emeği geçen merhum ressam-yazar Ferruh  Ertürk. Ve elbette Çelik Gülersoy: Ksidas’a “Melce-i Üdeba” yani “Edebiyatçıların sığınağı” adını veren, hatta bu ismi çerçeveletip dükkana armağan eden Ada sevdalısı.

Adalar’ın bu önemli mirası günümüze gelene kadar epey badireler atlattı. Bunlardan  biri,  2017 yılında İBB’nin tadilat gerekçesi ile esnafın dükkanları boşaltmasını istediği zamandı. Hatta dükkanlara yollanan tebligatta, kiralarını ödemiş olmalarına rağmen “işgalci” oldukları da yazılmıştı. Biz  Adalılar bu haksızlık karşısında, miraslarımızı korumak için bir imza kampanyası başlatmış, protesto gösterileri yapmış ve başarılı olmuştuk.

Bu olaylar vuku bulurken, biz de konuyu gündeme taşıyarak,  24 Ekim 2017  tarihinde Açık Radyo- Dünya Mirası Adalar radyo programımızda Mikail Paşa’yı konuk alarak  bu talihsiz olayı konuştuk.

Şükür ki, bu ay Ksidas Kitabevi’nin 107. doğum gününü kutlayabileceğiz . Halen İstanbul’un çok kültürlü, çok dinli, çok dilli  renkli ve zengin yapısına şahitlik edeceğimiz Musevi cemaatine ait Şalom gazetesini, Rum cemaatinin çıkardığı Paros dergisini ve Ermeni cemaatin çıkardığı Agos gazetesini  her ne kadar vitrine mandallarla tutturulmasa da  yine yan yana   görebileceğiz, satın alabileceğiz.

Ksidas’ın bugünlere gelebilmesinde büyük katkısı olan Mikail Paşa, kitabevinin yaş gününe hazırlandığı bugünlerde buruk bir sevinç yaşıyor. Ailesi, ataları, Antakya’nın Altunözü ilçesinden çünkü ve cemaatlerinden, aralarında birçok akrabası, yakını da olan 40 kişiyi depremde kaybetmişler. Kiliseleri, ibadet yerleri yerle bir olmuş. Merkezdeki, Samandağ’daki, İskenderun’daki kiliseleri, Patrikhane’ye bağlı Rum Ortodoks kiliseleri hep yıkılmış.  Tokaçlı’daki, Altınözü’ndeki Aya Yorgi , Meryem Ana şapelleri de büyük hasar görmüş. Şimdilik geçici olarak ve üstü kapatılarak ibadetler devam ettiriliyormuş.

Antakya’dan Adalar’a: Yıkım ve mücadele

Kendisini ziyarete gittiğimizde Mikail beyin sevgili eşi Maria ve oğulları Engin de oradaydı. Maria Paşa da Antakya’lı, Topaçlı’dan. Maria Hanım’ın Türk kahvesine eşlik eden leziz keki eşliğinde Mikail Bey bize şunları anlattı:

“Topaçlı’daki kilisenin papazı  benim akrabamdır: Musa Papaz. Benim annemin soyadı da Papaz’dı. Teyzelerim, onların çocukları, yeğenler, kuzenler hep oralıdır. Köyde can kaybı yok ama şehirde ikamet edenlerden çok kişi hayatını kaybetti.  Kendi aramızda dayanışmaya çalışıyoruz. İlk günlerde Ada’dan çok genç gitti yardıma. Fakat merkezdeki yıkımın onarılması, yeniden yapılması için zaman gerekiyor. Aya Yorgi , Meryem Ana şapellerimizin üstü geçici olarak kapatılarak, ibadetler devam ettiriliyor şu anda. Bize fotoğraflar yolluyorlar, uzaktan da olsa dayanışmaya çalışıyoruz.”

Yakın zamanda Antakya’ya giden KMKD’den (Kültürel Mirası Koruma Derneği)  arkadaşım Rubi Asa’nın tanıklığı da can yakıcı:

İncil‘de Doğu’nun Kraliçesi diye adı geçen Antakya, ne yazık ki tamamen afet bölgesi olmuş. Maalesef çok büyük bir yıkım, çok büyük bir kayıp. Asırlardır her üç Semavi dinin özelliklerini taşıyan; birçok mahallesinde Yahudi, Ortodoks, Hristiyan ve Müslüman kültürünün bir arada yaşandığı; ‘Çan’, ‘Ezan’ve ‘Hazan’ın birlikte anıldığı; çeşitli kültürlerin katmanlarını oluşturan bunca yıllık birliktelik, gelenek, görenek ve kutlamalar ne yazık ki, bir toz bulutunun içinde sanki kaybolmuş. Yalnız bunlar değil, insanlar da yok olmuş.  Antakya’nın  tekrar ‘Doğu’nun Kraliçesi’ olması  kolay olamayacak.”

Yine KMKD’den Prof. Eva Şarlak‘ın da uyarıları var: “Önümüzde yaşanmış çok acı bir örnek var ve bunun Adalar’la bir paralelliği unutulmamalı. Dersler çıkarmalıyız. En önemlisi, çok kültürlü yapısı. Bu doku Bizans‘tan bu yana süre gelen, tarihsel açıdan çok önemli  bir paralellik ve çok önemli bir yapılanma.” Evet  Depreme hazırlıklı olmalıyız, yapılanmalıyız Adalar’da.

Velhasıl, Adamıza sadece piknik yapmak, denize girmek için değil, Ksidas Kitabevi’nin temsil ettiği kültürel mirasımızı yakından tanımak ve onun yaşamasına destek olmak için de gelmenizi öneririm. Adalar’la ilgili harika kitaplar bulacaksınız burada.

Bunlardan biri de benim de öykümün  yer aldığı  “Ada Rüzgarı 2” kitabımız. Tam deprem zamanı çıktı. Duyurmaya utandım o zaman  biraz. Bozcaada Mendirek Yayınları‘ndan Mustafa Dermanlı’nın inanılmaz çabası, inatçılığı ve inanmışlığı ile yayımlanabildi. 13 Adadan 13 yaşam hikayesinin,  farklı Adalar’dan Adalı dostların anlatımı ile kaleme alındı.

Kütüphane haftanız kutlu olsun. İyi okumalar.

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.