Dış Köşe

Ismarlama sanat, ısmarlama hayat – Ezgi Başaran

0

Ülkenin iktidar odaklan ısmarlama haber, ısmarlama kitap, ısmarlama sanat, yani ısmarlama hayat istiyor.
Kâğıttan uçağı kat yerlerinden açıyorum: Müze sterildir, müze parfümdür, müze doğrudur minvalinde kısa kısa onlarca cümle alt alta dizilmiş. Evet, kâğıda dizilmiş, sonra bu kâğıt uçak yapılmış ve Türkiye’nin modern müzesindeki bir konferans salonunda süzdürülmüş. Süzdürenler sanatçı, alt alta dizilen cümleler ise sarkastik. Müzenin steril bir yer olduğunu sanıyorsanız alın size uçak diyorlar bir yerde.
İstanbul Modern, eğitim programlarına katkı sağlamak için sadece belli koleksiyonerlere açık bir gece düzenledi birkaç hafta Önce. Sanatçılardan bu geceye özel işler üretmesini, daha doğrusu bağışlamasını istedi. Eserler Gala Modern adlı gecede satılacak, elde edilen gelir müzenin eğitim bölümünde harcanacaktı. Lakin işler müze yönetiminin hesapladığı gibi yürümedi. Sanatçılardan biri Bubi, son anda bağışladığı eserine bir oturak eklemişti. Oturak olmadı. Yani küratörlere göre gecenin konseptine uymuyordu. Dolayısıyla Bubi’nin eseri reddedildi.
Sanatçıların bu karara tepkisi uçak yapıp atmakla da bitmedi. Örneğin Leyla Gediz, müzenin şef küratörü Levent Çalıkoğlu’na bir mektup yazarak bu olaydan sonra müzedeki Hayal ve Hakikat sergisinden eserini çekme karan aldı. Şöyle diyordu Gediz: “Sanatçı bir marangoz ya da dekoratör değildir. Sanat eseri, bir alım-satım nesnesi olmaktan önce, bir fikir nesnesidir. Tam da bu sebepten, sanat eseri sipariş edilemez. İspanya Kraliçesi de Goya’nın tablosunu beğenmemişti! Ama ne gam! Tablo bugün hala Prado’da haklı yerini korumaktadır. Bir eser sipariş ettiğinizde, bunun tüm kriterlerinize uymayabileceği riskini almalısınız.”
Müzenin küratörü Levent Çalıkoğlu ve Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği yaptıkları açıklamada, eseri kabul etme veya etmeme hakkının küratöre ait olduğunu söylüyordu. Hiç katılmıyorum. Diyelim ki Bubi eserine son anda bir oturak yerleştirerek ‘burjuvaya sanat öğretmek’ gibi bir hesaba girişti. Ne olacak yani? Müze bir devlet kurumu, sanatçılar da memuriyet kanununa bağlı kimseler değil ki. Böyle goller atarlar, çizgi dışına çıkarlar, kaos yaratırlar, kafa karıştırırlar, zihin açarlar. İşleri bu!
İstanbul Modern, çoğu haklı sebeplerle bugün tek ve çok güçlü bir sanat iktidarı haline geldi. Ve bu gücün sarhoşluğuyla, hayatına başladığı ilk günlerdeki şiarlarından ödün vermeye, sanatçıları kibar gibi görünen uyarılar ve kriterlerle dizayn edebileceğini düşünmeye başladı. Bir sanat kurumu böyle mi yapar? Bakın, burada başka çok mühim bir mesele var: Küratörün hakkıymış, müzenin bağış toplama geleneği Batı’da da varmış filan. Geçin bunlan. İstanbul Modern’de bu son yaşanan olay, Türkiye’nin bugün geldiği noktayı net şekilde ortaya koyuyor. Güç sahibi kurumlar kendi tayin ettikleri sınırları norm haline getirip herkesin onlara uymasını bekliyor. Demokratik bir düzlemde yeri olmayacak bu tavır ‘yeni Türkiye’nin virüsü.
Başbakan Erdoğan’ın AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmayı dinliyorum. Taraf gazetesini ve yazarını yerden yere vuruyor. Çünkü ‘Devlet halkını bombaladı’ manşetiyle bu kez, onun tayin ettiği sınırları feci şekilde aşmıştı. Ahmet Şık’ın kitabına bomba, Nuray Mert’e namert dediği gibi, Hasan Cemal’in Kürtlerle ilgili yazdığı kitaplardan rant sağladığını söyleyen kerih yoruma kafa salladığı gibi… Ülkenin iktidar odakları ısmarlama haber, ısmarlama kitap, ısmarlama sanat, yani ısmarlama hayat istiyor. Uçak yapıp fırlatırım böyle hayatı.

Ezgi Başaran – Radikal

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.