İki devlet, tek millet, ikiz ırkçılık – Cengiz Algan

Gündem delisi ülkemizde üzerinden epey zaman geçti sayılır ama ırkçılığı tartışmak açısından yine de değinmekte zarar yok. Azeri yazar Ekrem Eylisli vakasından söz ediyorum. Bizde şimdiye kadar tanınmamış olabilir ama ülkesinde epey itibarlı bir edebiyatçı Eylisli. ‘Halk Yazarı’ unvanı verilmiş (bizdeki ‘devlet sanatçısı’ gibi bir şey) biri.

Olayı özetle hatırlatayım. Yazarımız bir kitabında, hayali bir kahramanına, ezcümle “Ermeniler benim düşmanım değil” dedirttiği için gözü dönmüş bir saldırganlığa maruz kaldı. Evinin önünde kalabalıklar gösteriler yaptı. Alnına haç çizdikleri resimlerini yaktılar. Bir Ermeni subayı uykusunda baltayla öldüren ve Azerbaycan’a döndüğü gün affedilip şimdilerde panellerde, söyleşilerde anılarını (herhalde baltalı olanları) anlatan Azeri subaya atfen “Baltanı al da gel!” pankartları açtılar. Önce kulağına, sonra başına ödül kondu. Devlet verdiği unvanı geri aldı. Maaşı kesildi. Karısı ve çocuğu işlerinden atıldı. Hayati tehlike sürüyor.

Azerbaycan’da yaşanan bu ırkçılık vakasında ülkeyi, kişileri ve unvanları değiştirin, bize tıpatıp uyar. Düşmanı değiştirmenize bile gerek yok.

Türkiyeli Orhan Pamuk “1 milyon Ermeni öldürüldü” dediği zaman Türkiye’de yürütülen linç kampanyasının tıpkısı, Azerbaycanlı Ekrem Eylisli “Ermeniler benim düşmanım değil” dediğinde Azerbaycan’da yürütülüyor. Nobel ödüllü Orhan Pamuk’a “Akıllı ol!” diye bağıranından, kitaplarını kütüphanelerden toplatıp sokakta yakan kaymakama kadar, bizde de benzer şeyler oldu.

Diyebilirsiniz ki “Biz zaten tek milletiz. Irkçılıklarımızın da tek yumurta ikizi olması doğal”. Kesinlikle haklısınız derim.

Orada “Baltalar elimizde” diye sokaklara dökülenlerin, Eylisli’nin kulağını kesip getirene ödül vaat edenlerin, evinin önünde linç çığlıkları atanların, burada “Orhan Pamuk akıllı olsun!” diye bağıran Yasin Hayal’lerden, Hrant’ı sırtından vuran Ogün Samast’lardan zerre farkı yok. Eylisli’nin ‘halk yazarı’ unvanını elinden alan diktatör devlet başkanının, burada “Hepiniz piçsiniz!” mitingi düzenleyen eski İçişleri Bakanı’ndan zerre farkı yok.

Hepsi aynı ırkçılığın yılmaz savunucuları. Bunun nedeni gerçeklerden ve 100 yıllık ezberlerinin bozulmasından korkmaları aslında. İki ülkenin ırkçılarının da hedefi muhtemel bir kardeşliğin önünde kaya gibi bir set oluşturmak. Her ikisinin ırkçılarının da tek bildiği yöntem hakaret, tehdit, linç, ölüm. Her ikisi de ‘Ermeni’ye ezelden ebede düşman. O yüzden birbirlerine bu kadar benziyorlar.

Asırlık ezberlerinin bozulmasına en ufak tahammülleri yok. Bu yüzden Ermeni Soykırımı meselesinde birbirlerine sımsıkı sarılıyorlar. Türk şehitliğindeki bayrağının Azerbaycan tarafından indirmesine ses çıkarmayan milliyetçilerimiz, bir yazar “Şu kadar Ermeni öldürüldü” deyiverince ‘soydaşlarıyla’ birebir aynı tepkiyi verebiliyor. Azerbaycan’ın kışın ortasında –zaten pahalıya sattığı- doğalgazımızı kesmesi, uluslararası camiada bizi sık sık zor durumda bırakması filan önemsiz ayrıntılar. KKTC’yi tanımamaları ve ‘tek millet’in Türkiye kısmında kalan 75 milyon kişiye vize uygulamaları mı? Geçiniz. Söz konusu Ermeniyse bunlar teferruat.

***

Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı yaklaşıyor (2015). Bu gibi olayları daha çok yaşayacağa benzeriz. Evet, barışseverler artık gerçekleri daha yüksek sesle dile getiriyor. Ama sırtlarını devletlerine yaslayan bu linç güruhları da kardeşlik çabalarını yıkmak için ‘baltalarını bileyliyor’. İki tarafın ırkçılarına da karşı durmak bütün barışseverlerin boynunun borcudur.

Cengiz Algan – www.mühimhadiseler.org

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR