İçinden seçim geçen sene: 2011

2010 yılı bitiyor, az kaldı. Yeni yıl geliyor. Herkes hem geçmişte kalacak olan seneyi kapatmaya, hem de gelecek seneyi düşünmeye çalışıyor. Bu yazı da onun bir çabası aslında.

İnternette de olsa bir gazetede ve politik bağları kuvvetli bir gazetede gelecek sene ile ilgili düşünceler yazmak hem zor hem de önemli. Zor çünkü işin sonunda gelecek seneyi bambaşka şekilde görmek de var. Zaman geçer, dönülüp bakılır ve işler hiç de kafada çizilen yollar üzerinde yürümemiş. Fakat bir yandan da önemli çünkü politik bağlar bunu gerektirir. Reaksiyoner bir yapıdan gerçek bir yapıya geçmek için bu önemlidir. Yıl içinde olan olaylara tepki veren bir yapıdan, olabilecekleri önceden öngören ve buna göre hareket eden, hareketlerini planlayan bir yapıya geçmek burada kastettiğim.

Yeşil Gazete’nin bu anlamda geçmişi temiz görünüyor benim gözüme. Bu kadar uzun vadeli tahminleri daha önce olmamıştı ama belirli olaylarda geleceğe dönük kısa vadeli yayınlarında hiç yanlış şekilde bilgilendirme yapmadı. Bu da önemli bir referans oluyor benim gözümde.

2011’e dönersek… Ortasından seçim geçen bir sene 2011. Haziran ayında genel seçimler var. 2002 yılında iktidara gelen AKP’nin üçüncü kez iktidarda kalıp kalmayacağına yönelik bir seçim olacak bu.  Yılın ilk altı ayının seçime yönelik karşılıklı hamlelerle, ayak oyunlarıyla, stratejilerle geçecektir. Seçimden sonra gelecek olan ayların da seçimle, seçimin sonuçlarıyla, alakalı konuşmalarla geçeceğini söylemek gerek. Peki seçimde ne olacak? Asıl sorun bu.

2010 yılının da önceki yıllar gibi Türkiye’nin gidişatında bir değişikliğe yol açmadığını söyleyebiliriz aslında. Türkiye gitgide muhafazakarlaşıyor, gitgide tek tipleşiyor ve gitgide tahammülünü yitiriyor. Bunun aksi de iddia edilebilir ama net verilerle konuşulduğu zaman Türkiye’nin muhafazakarlaştığı ortada. 2011 yılı işte bu yoldan dönüş yılı olabilir. Bu yüzden önemli. İçinden seçim geçen bir sene için en önemli nokta belki de.

Seçimde yaklaştıkça klasik ittifak ihtimalleri ortada dolanıyor ama her ne kadar yakıştırmalar sürse de ben başarılı bir ittifak kurulabileceğini düşünmüyorum. Sağ partiler arasında olursa (AKP-BBP gibi) o zaman başarıya ulaşmış görülebilir; fakat sol partiler arasında ittifakın olmayacağını düşünüyorum. Seçim barajının ileri demokrasimizin en önemli noktası olmasından dolayı kalkmayacağını varsayarsak, BDP eksenli bir ittifakın gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Tabii bu bir ittifak olmayacak. BDP’yi ya da BDP’nin bağımsız adaylarını destekleyecek olan küçük partiler olacaktır.

Seçimlerde bir diğer ittifak da, “AKP’ye oy verelim, bize yeni bir anayasa yapsın”  diyenlerle AKP arasında gerçekleşecektir. Çok süpriz bir ismin İstanbul’dan seçilebilecek bir sıradan aday gösterilebileceğini düşünüyorum. Toplumu bu kadar kandırmanın bir getirisi olmalı. O kişi de seçim sonrası bir gazeteye çıkıp, “Başbakanımızın kibarlığı” ile başlayan bir söyleşi yapacak. Buradan hareketle, seçimden sonraya atılan yeni anayasa yapılması fikrinin seçimde AKP’ye liberal oyların bir bölümünü getirebileceğini düşünüyorum. Kampanyanın ismi “AKP’ye son bir şans” gibi bir şey olabilir. Düşünsel alanda çok başarılı olabileceğini düşünüyorum.

Seçim sonuçlarının yılı özel kılıp kılmayacağını düşünürsek, seçim sonuçları hakkında da bir tahminde bulunmak gerek. AKP’nin ilk defa kamuoyunu belirleme üstünlüğünü elden kaçırdığını görmek gerekir. Eskide Erdoğan konuşur, Baykal yanıt verirdi, Bahçeli yanıt verirdi. Şu sıralar ise Kılıçdaroğlu konuşuyor, Erdoğan yanıt veriyor. BDP ortaya bir plan atıyor, Erdoğan yanıt veriyor. En son kaynağı tartışmalı olan devletin işsizlere, öğrencilere maaş vermesi konusunda Erdoğan’ın o kadar tepki gösterdikten sonra torba yasaya Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin aynılarını koyması bunun göstergesi. Bu kamuoyunu elden kaybetme hissi, giderek daha sertleşmeye yol açacaktır. Bununla birlikte ben AKP’nin seçimden yine birinci parti olarak çıkacağını düşünüyorum. İkinci seçiminde tek başına Anayasa’yı değiştirme üstünlüğünü elinden kaçıran parti bu düşüşünü keskin olarak devam ettirecektir. CHP’nin de Baykal’ın o ünlü %20’ler platosundan çıkacağını ve AKP ile oy farkını oldukça az bir noktaya getireceğini düşünebiliriz. Hadi iyice falcılık yapalım: AKP’nin %38 civarı, CHP’nin de %33 civarı bir oy alabileceğini öngörüyorum.

Doğa mücadelesi de aslında bunun dışında değil. Doğa mücadelesi güçlendikçe iktidarla olan karşı karşıya gelme ve ezilme çabası sürecektir. Bunun seçime yansıması olmayacaktır belki ama keşke olsa. Nasıl olur bilmiyorum ama bir “Ekolojik Blok”, “Ekolojik Liste” altında çevre problemlerinin olduğu yerlerde ortaya çıkacak bağımsız adaylar şeklinde toplanılması gerçekten etkili olacaktır. Tek tek mücadele etmenin bir şey getirmediği, kalıcı bir başarı sağlamadığını artık görmek gerek. Yeşiller Partisi’nin de içinde olduğu, herkesin kendi minik iktidarlarından uzaklaşmayı denediği, çok net ve kısa bir talepler zinciri altında gerçekleşecek olan bir “Ekolojik Liste”. İşte gerçekten 2011’in önemli bir yıl olmasını böyle sağlayabiliriz.

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

Koray Doğan Urbarlı
Koray Doğan Urbarlıhttp://urbarli.net
İzmir’de doğdu. İzmir Kız Lisesi’nden sonra Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk önce Ege Üniversitesi Sosyoloji’de, sorasında da Ankara Üniversitesi Sosyoloji’de yüksek lisans yapmaya başladı. İkincisine devam ediyor. Bir kamu belediyesinin Dış İlişkiler Müdürlüğü’nde beyaz yakalı işçi olarak hayatına devam ediyor. Yeşil Gazete ekibine köşe yazıları, Türkiye, spor ve Dünya haberleri ile katkı sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Üçüncü 20 yıla girerken

Geride bıraktığımız 2010 yılının kaydedilmiş en sıcak yıl olacağı hemen hemen kesinleşti. Aralık ayında Kuzey Avrupa'da yaşanan soğukların ortalama sıcaklığa etkisi medyada bulduğu yer kadar çok olmuyor. Üzerinde güneş batmayan Britanya imparatorluğunun şiddetli kar yağışlarında felç olan havaalanlarıyla ünlü küçük adasının yeryüzünün sadece on binde 5'ini kapladığını duymak büyük İngiliz ulusunun hoşuna gitmeyebilir. Ama gerçek bu.

Enseyi Karartmayın

En sonda söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim. 2011 yılı eskisinden daha iyi bir yıl olacak. Neden mi; işte yanıtlar. Bu coğrafyada ve dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak. Hayır devrim falan olmayacak. Beklentilerin aksine hükümet falan da değişmeyecek, oy oranını koruyarak hatta belki de arttırarak iktidarda kalmaya devam edecek.

2011 ‘Yeni Anayasa Yılı’ olacak…

Ortalıkta yüzlerce Anayasa taslağı, yüzlerce demokratik özerklik projesi dolaşıyor olacak. Başbakan, “Kuzu Anayasası”nı Meclis’de Kılıçdaroğlu’na sallayarak, “İşte, ileri demokrasi Anayasası!” diye, efelenecek. Kılıçdaroğlu da, elindeki taslağı havaya kaldırıp, “Recep Bey, Recep Bey, bir dakika, bizimki de, “Batum Anayasası”, diye çıkışacak.

Felaket tellalı

Gelecek bilinebilir mi? ... Dinle okuyucu bu yazıda hakikati bulacaksın. ... Çünkü tek umut bu.

2011 sonuna dair kehânetler, bir de üniversite perspektifinden

2011 Kasımı’nda yine bir sınıfım var önümde, iyisinden bir vakıf üniversitesindeyim... Sınav sonrası itirazlarla karşı karşıyayım, bermutad. “Hocam, siz gerçekten de bu evrim teorisine inanıyor musunuz yani şimdi?

EN ÇOK OKUNANLAR