Hepiniz Sinop’ta bir ağaç etmezsiniz! – Leyla Alp

Dünya anadil günü nedeniyle İmc tv için hazırlanan bir videoda Mehmet Bekaroğlu “Herkesin anadili güzeldir ama en güzeli benim anadilimdir” diyordu. Yüzündeki ifadeyi, sesindeki içtenliği hiç unutamam.

Babam ve Oğlum filminde herkesin unutamadığı bir sahne vardır. Ben defalarca izlediğim için benim unutamadığım sahne birden bir hayli fazla. En çok etkilendiklerimden biri  “İnsanın dönebileceği bir evinin olmaması ne demek biliyor musun baba?” diye başlayıp “Ona bir oda ver baba. Bir evi olsun. Ama zaman zaman çıkıp gidebileceği bir evi…  “ biten bölümüdür.

Evet herkesin memleketi, dili güzeldir. Ama insana en çok kendi dili, kendi memleketi güzel gelir.  Dil konusunda tam anlamıyla beceriksizlik örneğiyim. Anadilim dahil hiçbir dili doğru dürüst kullanamıyorum ki Türkçeyi de zaman zaman nasıl kötü kullandığımı görüyorsunuz.  Çok fazla memleket gezdiğim de söylenemez. Şimdilik sadece bana yetecek kadar yer gördüm daha da göresim var.  Hep bir yerlere gitmek, hiçbir yerde uzun süre kalmak istememe rağmen dönebileceğim bir yerin olmama ihtimali bana hep korkunç gelmiştir.  İnsanın dönebileceği bir evi olmalı. Çünkü orası hatıralarıdır…  Çocukluğu, sığınağı, çoğulluğu ve yalnızlığıdır…

Evet herkesin memleketi güzeldir… Bu ülkede, bu dünyada henüz gitmemiş, görmemiş olsak da çok güzel yerler olduğunu biliyoruz ama yine de evet yine de herkesin anadili gibi kendi memleketi güzeldir…  Benim için de en güzel yer Sinop’tur. Ve gerçekten şahane bir yerdir…

31 Mart 2015 neredeyse bütün gün elektrik kesintisinin yaşandığı bir gün olarak tarihe geçti. Kesintinin neden olduğu hala muamma ve bu muammaya dair bir açıklama yerine Cumhurbaşkanı “Enerji ihtiyacı var, 3. nükleer lazım” dedi. Komplo teorisi yapmayı bu işin ustalarına bırakıyorum ama Japonya tarafından Sinop’ta nükleer santral yapımını öngören uluslararası anlaşma, aynı gün sabaha karşı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Buna kaderin cilvesi demek mümkün değil olsa olsa muktedir olanın sillesi denebilir. Ve Sinoplular için 1 Nisan’dan beri artık gün de gece de yeterince aydınlık değil…

Erdoğan ısrar ve inatla “nükleer santral” yaptıracağı Sinop’u ne kadar bilir bilmiyorum. Ama ben iyi bilirim. Hem de çok iyi. Orada doğdum ben. Orada emekledim. Şimdi yok etmeyi planladıkları çimenlerinde ilk adımlarımı attım, koştum, yakar top oynadım. Şimdi kurutacakları ağaçlara tırmandım, düştüm, yuvarlandım. Şimdi kirletecekleri denizinde, tam da Akliman’da yüzmeyi öğrendim.

Rüzgârında üşüdüm, yağmurunda ıslandım, o yağmurları içtim… Orada kızdım, ağladım, sevindim, üzüldüm… İlk ne varsa insan hayatına dair ilk ne varsa orada öğrendim.

O topraklara dokunup, o topraklarda büyüdüm… O topraklarda yaşayan sevdiklerimiz var bizim…

O toprakların altında ölülerimiz…

Cumhurbaşkanı Sinop’ta yapılması planlanan Nükleer Santral için yıllar önce “her şeyin bir bedeli var” demişti.  Arda arda yaşanan elektrik kesintilerinden anlıyoruz ki karanlıkta kalmak istemiyorsak bunun bir ‘bedeli’ var.

Enerji Bakanlığı’nın sitesinde Sinop’ta yapılacak Nükleer Santral’in işletme ömrü 60 yıl olarak belirtiliyor. Yani tüm dünyanın vazgeçtiği 60 yıllık bir sistem için yüzyıllık ağaçları, denizi, yeşili, ormanı, insanları yani hayatı zehirleyecekler. Projenin maliyeti ise 20 milyar dolarmış. Peki hayatın değeri? Bizim anılarımıza kim fiyat biçebilir?  Benim salıncak kurduğum ağaçların değeri? İlk kulaçlarımı attığım denizin mesela?

Koyu bir yeşillik içinden çıkarak denizin mavisiyle göğün kucaklaştığı yerdir Akliman. Orada yüzmeyi düşünebilirsiniz, balık avlamayı, dinlenmeyi, bir ağaca sırtınızı yaslayıp uyumayı, hayal kurmayı… Koyu bir çay sohbetini… Bir ağaca salıncak kurup gökyüzüne havalanmayı… Ama yok etmeyi düşünen bir akıl karşısında Gargamel bile sevimli kalır. Böyle güzellikte bir yere Nükleer Santral yapmayı planlamak için gerçekten koyu bir kötülüğe sahip olmanız gerekir.

Bugün başka bir güzellik olan Akkuyu’da yapılacak Nükleer Santralin de inşaatı başlayacak…  Ülke karanlıkta kalmasın diye. Sinop ve Akkuyu için Nükleer Santral düşünen insanlar varken gecenin karanlığına hacet yok…

Sinop’ta bir Nükleer Santral 20 milyar dolar…  Büyük para…  Peki Sinop ya da Akkuyu gibi bir yere Nükleeer Santral yapmayı planlayan insan ne kadar eder? Herkesin memleketi güzeldir… Bana göre Sinop en güzeldir… Sinop için Nükleer Santral planlayanlar kendileri ve sevdikleri için ve ne kadar değer ifade ediyorlar bilmiyorum ama topu bir araya gelse Sinop’taki bir ağaç kadar etmez.

Leyla Alp – www.t24.com.tr

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR