DünyaManşet

Harvardlı kütüphaneci savaş suçunu haritada işaretliyor

0
1999’un Güzünde Kosova’da Carraleve’de 19 Yüzyıl köy camisinde bulunan yırtılmış ve parçalanmış dini kitaplar ve el yazmaları. Fotoğraf: The Harvard Gazetta için András Riedlmayer'in izniyle.

Yazan:

Yeşil Gazete için çeviren: Hanife Aliefendioğlu

Hassas, 500 yıllık broşürler ve canlı Osmanlı dönemi el yazmalarını barındıran Bosna-Hersek Ulusal Kütüphanesi bombalandı ve kül haline dönüştü. Bu Sırpların Balkanlardaki diğer etnik gruplara yönelik ilk kültürel saldırısı değildi ve son da olmayacaktı. İzleyen yedi yıl içinde, diktatör Slobodan Milosevic öncülüğündeki Sırp milliyetçileri Balkanlar’da büyük bir yıkıma yol açacaktı.

Kütüphaneler ve içindeki koleksiyonların yakılması kütüphaneci András Riedlmayer’ı Balkanlardaki çatışmalara çeken nedendi. Harvard Güzel Sanatlar Kütüphanesi’nde kütüphaneci olan Riedlmayer, yaklaşık 30 yıl sonra, bölgedeki kültürel mirasın yok edilmesine ilişkin herkesten fazlasını biliyor. Dokuz farklı uluslararası duruşmada faillere karşı tanıklık etti ve bu tür bir yıkımın savaş suçu olarak yargılanmasının önünü açtı.

Riedlmayer, “Bu, gerçekte kütüphaneci olarak benim yapmayı düşünebileceğim bir iş değil” diyor. “Fakat bir kütüphaneciyi gerçekten delirtmek isterseniz kütüphaneyi yakın.”

Riedlmayer 1985’ten bu yana İslam Sanat ve Mimarisi alanında Güzel Sanatlar Kütüphanesi’nde kütüphaneci olarak çalışıyor. Balkan yarımadası ve kendi doğduğu Macaristan’ın bir kısmı da dahil Orta Doğu‘yu kapsayan Eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarıyla her zaman ilgiliydi.

1992 yılında Riedlmayer Ulusal Kütüphane’nin yandığını okuduğunda bunun fiziksel bir saldırıdan çok daha fazlası olduğunu biliyordu. Daha sonradan bunu bir “kültürel miras yıkımı” olarak tarif edecekti: Kasıtlı olan ve gereksizce, bir topluluğun kolektif hafızasına ait yer ve kayıtların yıkımı.

Riedlmayer’in açıkladığı gibi, suç bir etnik ve dini grubun üyelerini öldürme isteğinden değil, “onların varlığının izlerini silme arzusundan” kaynaklanıyordu; orada olduklarına ilişkin kanıtları kaldırmak ve onlara geri dönmeleri için hiçbir neden bırakmama arzusundan.

Balkanlar söz konusu olduğunda, kültürel mirasın yıkımı Miloseviç’in Sırbistan milliyetçi hükümeti tarafından girişilen etnik temizliğin bir parçasıydı. Milliyetçiler eski Yugoslavya‘daki istikrarsızlık nedeniyle iktidara geldi ve Bosnalı Müslümanları, Kosovalı Arnavutları ve diğer Sırp olmayanları hedef almaya başladı. Daha sonra Miloseviç’e karşı Yugoslavya Uluslararası Suçlar Mahkemesi’nde (ICTY) Riedlmayer’in bilirkişi olarak verdiği uzman ifadesinin kanıt sağladığı üzere, tarihi camilerden gayrimenkul kayıtlarına dek her şeyi yok ettiler.

Agim, Reidlmayer’in çevirmeni olarak çalışan Kosovalı Arnavut üniversite öğrencisi, 1999’da Sırp askerleri tarafından yakılan Carraleve Camisi’nde parçalanmış dini metinleri inceliyor. . Fotoğraf: The Harvard Gazette için András Riedlmayer’in izniyle.

Harvard Hukuk Fakültesi profesörü ve ICTY’nin eski savcısı Alex Whiting, Riedlmayer’ın kültürel miras yıkımının nasıl görüldüğüne ilişkin kalıcı değişikliklerle ilgili kapsamlı belgelerine güveniyor.

Whiting ”Binlerce insanın evlerinden sürüldüğü, işkence gördüğü ve öldürüldüğü bir durumda, mahkemenin kiliselerin veya anıtların yıkılmasına odaklanmasını sağlamak zor olabilirdi”diyor. “[Riedlmayer’in] çalışması bunun sadece binaların tahribatı olmadığını … kültürel soykırımın da insanlara yönelik bir saldırı olduğunu gösterdi.”

Riedlmayer bunu birincil tanık olarak Balkanlara 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında gerçekleştirdiği çeşitli ziyaretlerde kayıtlara geçirdi.

Çatışma hakkında yıllarca okuduktan ve yazdıktan ve hatta bölgedeki kütüphaneleri yeniden inşa etmeye yardımcı olmak için kitap bağışları topladıktan sonra, nihayet 1999 yılında mimari kültürel yıkımı belgelemek için bir bursla Balkanlar’a gitti.

Hikayelerinin anlatılmasını isteyen insanlar

Bölgeye vardığında düpedüz bir kaosla karşılaştı: Elektriği ve posta hizmeti olmayan köyler, yol kenarlarına gömülü mayınlar… Sokaklar, haberleri sözlü olarak almak için bekleyen kişilerce doluydu ve duvarlar “ölüm ilanlarıyla tamamen kaplanmıştı” diye hatırlıyor Riedlmayer. Bu korkunç duruma karşın karşılaştığı insanların “muhteşem” olduğunu ve hikayelerinin anlatılmasını istediklerini söylüyor.

Kütüphaneci, o yıl çatışmalar sırasında kasıtlı olarak tahrip edilen 100’den fazla dini ve kültürel alanı ziyaret etti. Yıkılmış Katolik kiliselerin, yerle bir olmuş taş yığınlarına dönmüş, üzeri çöplerle kaplanmış camilerin fotoğraflarını çekti. Kömürleşmiş kitap kalıntılarını ve bir keresinde de Sırp askerler tarafından saygısızlığa uğramış Kuran sayfalarını topladı.

Bosna-Hersek Ulusal ve Üniversite Kütüphanesi. 26 Ağustos 1992’de Sırp milliyetçi güçlerinin bombalamasının ardından alevler içinde kaldı. Fotoğraf: Bosna-Hersek Ulusal ve Üniversite Kütüphanesi

Riedlmayer yıkılmış bir camide parçalanmış ve kirli sayfaları bulduğunda, almadan önce köyün yaşlılarından birine sorduğunu ve yaşlı adamın “Onlar artık kitap değil, biz onları kullanamayız, onları al ve dünyaya neler yapılmış olduğunu göster” dediğini aktarıyor.

Bölgeden, orada tanıdığı kişilere karşı “büyük bir sorumlulukla” ayrılan András Riedlmayer, Birleşmiş Milletler’in onun bulgularını savaş suçu kanıtı olarak istediğini öğrendi ve Balkanlı kurbanlara uluslararası arena ses olmak için bunun bir fırsat olduğunu hissetti.

Bir yıl sonra, ICTY duruşmasında kendisini temsil eden Miloseviç ile yüz yüze geldi. “Diktatörle çapraz sorguya tabii tutulmak gerçeküstüydü” diyen kütüphaneci, Miloseviç’in mağdur ettiği kişilerin öyküleri ve görsel verileriyle hazırlıklıydı: “Onun bu konu hakkında bildiğinden ve umursadığından çok daha fazlasını bildiğimi ve umursadığımı fark ettim”

Kültürel mirasın yok edilmesi, savaş suçudur

İzleyen 10 yıl boyunca, Riedlmayer’dan Birleşmiş Milletler Mahkemesi tarafından Balkanlar’daki yıkım hakkında ek uzman raporları hazırlaması istendi. Sonunda savaş suçlarıyla yargılanan 14 Sırp ve Bosnalı Sırp yetkili aleyhinde ifade verdi. Miloseviç, ICTY davasında bir karar vermeden önce kalp krizinden öldü, ancak diğer 11 kişi mahkum edilerek hapse gönderildi.

Suçluluk hükümlerinin ötesinde, Riedlmayer ve Whiting, mahkeme sürecini savaşların kültürel yıkımını anlamak için bir zafer olarak gördüler. 1954 tarihli Lahey Sözleşmesi’nden bu yana yazılı olmasına rağmen, savaş suçu olarak kültürel mirasın yok edilmesi ICTY tarafından ilk kez kovuşturuldu.

15. yy’da inşa edilen ve Sırp polisler tarafından Haziran 1999’da yakılan Bayraklı Camii – Peja/Kosova. Fotoğraf: András Riedlmayer. 

Whiting’in belirttiği gibi “Mahkeme, bu suçu haritaya yerleştirdi. O artık tartışmanın bir parçası; insanların savaşı nasıl anladığını, savaşta neye izin verildiğini şekillendiriyor.”

Geçtiğimiz haftalarda, Başkan Trump’ın İran‘daki kültürel merkezleri yıkmakla tehdit eden açıklamasının tepkiyle karşılaştığını ve Trump’ın ifadelerini geri almak zorunda kaldığını hatırlatan Whiting “Bu, o coğrafyada bir şey ifade ediyor” dedi.

Riedlmayer, ICTY’nin emsal kararının gelecekte kimi kültürel merkezleri tahribattan koruyacağını umduğunu belirtiyor. 1990’larda Balkanlarda neler olduğunu dünyaya gösterme görevini ise henüz tamamlamadı. Konuşmaya devam ediyor ve bulguları hakkında yazıyor. Balkanlarda topladığı belge ve fotoğraflar Güzel Sanatlar Kütüphane’sinin özel koleksiyonunun bir parçası olarak erişilebilir durumda.

Yıkımın kayıtlarını korumak ve duyurmak, onun adalet ve çatışmadan çok fazla şey kaybeden insanlar için yüzleşme arayışı. Riedlmayer halen 1999’da karşılaştığı mağdurların sorumluluğunun ağırlığını hissediyor: “Onların öyküleri halen anlatılıyor.”

Makalenin İngilizce Orijinali

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.