Manşet

Haftanın Tortusu

0

tortu* Hakan Fidan’ın aktif siyaset yaşamı 1 ay sürdü. * Kabataş yalanı ve Sabah Gazetesi’nin photoshop komikliği. * Berkin Elvan anıldı, polis otomatik silah çekti. * Ekonomi Zirvesi ve Erdoğan’ın yalnızlığı. * “Erol Büyükburç’un ölümü düşündürücü!” * Erdoğan bu kantarın bu yükü çekemeyeceğini 12 yıl sonra anladı!

 

* Hakan Fidan’ın aktif siyaset yaşamı 1 ay sürdü. Bir ay önce aday olmak için istifa eden MİT Müsteşarı Fidan, bir ay sonra görevine geri döndürüldü. Bu geri dönüşün hukuksal olarak mümkün olup olmadığı da çok tartışıldı. Sonuç olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın sır küpü olarak görev yapan Fidan, şimdi Erdoğan’a karşı kısa süre isyan etmiş ama isyanından vazgeçmiş bir AKP’li olarak görevine devam edecek. Bu olayın ilginç yanı, Erdoğan’ın isteğine karşı gelerek aday olan Fidan, AKP’lilerin adaylar arasında yaptığı yoklamada Ankara’da birinci sırada gelmişti. Şimdi ortaya çıkan resim ise şu: Erdoğan’ın istekleri büyüktür Davutoğlu’nun istekleri ve AKP’li üyelerin destekleri. Biri vesayet mi demişti?

* Kabataş Yalanı ve Sabah Gazetesi’nin photoshop komikliği. Geçtiğimiz haftanın en komik olayı bir zamanların yüzüne bakılır gazetelerinden Sabah’ın Kabataş Yalanı konusunda bayrağı devralmış olmasıydı. Kendisini yandaş medyanın amiral gemisi ilan eden gazete, bayrağı devralınca da yalanı zirveye dikti. Komik bir photoshop hazırlığıyla olmayanı oldurmaya çalıştı ve bu çabası ile de gülünç duruma düştü. Bir yalana bu kadar bel bağlanması aslında Türkiye’nin bir bölümünün içine düştüğü çıkmazı da göstermiyor değil. Bu çıkmazı gösteren başka bir ipucu ise geçmişte bu tip yalanları eski ortaklarıyla savunurken neredeyse “sanatsal” olan bu yapı, ortaklarıyla araya operasyonlar girince bu yeteneklerden tamamen uzak kalmış. Meğer bilgi ve yetenek eski ortakta kalmış. Geriye de yandaş medyanın bir saat içinde komedi malzemesine dönüşen haberleri kalmış.

* Berkin Elvan anıldı, polis otomatik silah çekti. Berkin Elvan’ın aramızdan ayrılışı üzerinden tam bir yıl geçti. O umutla beklenen hastane günlerinin uzunluğu yüzünden abilerini bir sene geriden izliyor Berkin. Fakat o vurulduğunda da, o hastanedeyken de, onu iki milyon kişi ile uğurlarken de, aradan geçen bir yılda da katilini unutmadık. Katilini tanıyoruz. Bu hafta da sokaklarda katilinin ismi yankılandı.

Anmalarda dikkat çeken bir görüntü vardı. Bir polis, halktan bir kişiye otomatik silah çekti. Akla da İç Güvenlik Yasası geldi. Yasayla birlikte TBMM’de kalkıp inen eller, tetiklere basan parmaklara dönecek çünkü.

* Ekonomi Zirvesi ve Erdoğan’ın yalnızlığı. Demeçleriyle dolara değer kazandıran ve ülkenin dolarla borçlanan kesimlerine ve devlet eliyle tüm vatandaşlara yük bindiren Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ateşin biraz düşmesi için Merkez Bankası Başkanı ile bir toplantı yaptı. Toplantıdan sonra doların değer kazanmaya devam etmesine bakılırsa artık ok yaydan çıkmış durumda. Fakat ortada başka bir enteresan durum vardı. Bir tarafta Merkez Bankası ve ekonomi ile ilgili bakanlar varken, diğer tarafta iki gazeteci vardı. Yiğit Bulut ve Cemil Ertem. Bir tanesi ulusalcılıktan, diğeri de sosyalistlikten Erdoğancılığa dönen bu iki kişi ekonominin kaderinin belirlenebileceği toplantıda Erdoğan’ın yanındaki iki kişiydi. Erdoğan’ın değerli yalnızlığı, bu iki kişinin kamuoyundaki hali ve AKP’nin bunca yıl sonra liderinin yanına oturtacak iki kişi çıkartamamış bir yapı olması…

* “Erol Büyükburç’un ölümü düşündürücü!” Sanatçı Erol Büyükburç hayatını kaybetti. Türk popu için üzüntü verici bir durum. İşin sanatsal boyutu çok önemli. Fakat bir de işin siyasal boyutu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erol Büyükburç’un arkasından “Ölümü düşündürücü” diye bir açıklama yaptı. Artık tüm Dünya’yı ve insani konuları komplo teorileriyle açıklamak dışında bir yöntemi kalmayan bir yapı var başımızda. Neden düşündürücü Büyükburç’un ölümü? Hiçbir olay arkasında bir “güç” olmadan gerçekleşmeyecek mi Türkiye’de? Yoksa sorun Büyükburç’un, Erdoğan’dan izin almadan ölmüş olmasında mı? Belki bundan sonra olaylara bu gözle bakmak, Türkiye’nin gidişini anlamak açısından daha verimli bir yol olacaktır.

* Erdoğan bu kantarın bu yükü çekemeyeceğini 12 yıl sonra anladı! Başkan olmak isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan Çanakkale’de “Bu kantar bu yükü tartamıyor” dedi ve içinde bulunduğumuz sistemin yetersiz olduğunu, olması gerekenin Başkanlık olduğunu belirtti. Şimdi burada şöyle bir sorun var. Bu yükü tartamayan kim? Ya da ne? Çünkü Erdoğan Başbakanlık yaparken kantar, yük falan problem değildi. Ne zaman ki Erdoğan yerini Davutoğlu’na bıraktı, Erdoğan ortada bir sorun olduğunu farketti. Acaba tartamayan kantar Davutoğlu mu? Erdoğan 400’den bahsederken, anketlere göre 276’nın tehlikede olduğu bir dönemde Davutoğlu’nun yetersizliğini mi ima etti Cumhurbaşkanı? Yoksa asıl ders sadece ve sadece “Ben neredeysem güç ve yetki orada olsun!” isteği mi?

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.