Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Güzelpınar’ın kekiği, İkizdere’nin çayı

0
Cengiz İnşaat'ın taş ocağı açmak istediği İkizdere'nin Gürdere Köyü.

Şöyle bir soruyla başlayalım: Geçiminizi çay veya kekik üreterek mi sağlamak istersiniz yoksa taş ocağında çalışarak mı?

Kulağıma gelen şu sesleri duyar gibi oluyorum. Mis gibi kekik ve çay dururken neden taş ocağının zehirli tozunu yutarak çalışalım ki? Hem de doğal yaşamı, diğer canlıları yok etme ve onların ahını alma pahasına.

Denizli Güzelpınar ve Rize İkizdere halkına dayatılan şey bu ikincisi. Neden böyle söylüyoruz? Çünkü bir grup hükümet yanlısı kurum dışında kimsenin, buraya Cengiz İnşaat taş ocağı açsa da çalışsak diye bir talebi yok. Zaten İkizderelilerin ürettikleri organik çayları ve Güzelpınarlıların da doğal kekikleri var. Ve Türkiye’nin kekik ihracatının %80’i buradan gerçekleşiyor. Şimdi siz geliyorsunuz diyorsunuz ki bu çayın ve kekiğin ekonomik açıdan bir kıymeti yok. Biz taşocağı açacağız ve sizi iki yıl burada çalıştırıp, kaç nesli beslemiş bu tarımınızı yok edip sonra da çekip gideceğiz. Kimse bu teklifinize teveccüh göstermeyince de zor kullanıyorsunuz. Bu iki olay üzerinden baktığımızda tam olarak ahmakça ya da sadece rant merkezli bir durumla karşı karşıyayız. Güzelim doğal kekikler otoban yapımı için taş ocağına kurban edilirken, organik çay bahçeleri de hiçbir işe yaramayacak olan liman projesi için yine taş ocağına kurban ediliyor. Zira bölgede bulunan diğer limanlar da atıl durumda. Yani bir nevi liman bahane rant şahane durumu.

Nedir ihtiyaç denen şey?

Araçlarınızla yüksek hız yapabileceğiniz ve sonu gelmeyen otoban yollar mı?

Nereye ne taşıyacağı, hangi can alıcı temel ihtiyacı karşılayacağı hiç belli olmayan limanlar mı?

Binbir zahmetle toprağın altından çıkarıp ve korumak için yine müthiş bir ahmaklık örneği olarak toprağın altındaki kasalara gömmek zorunda kaldığınız altınlar mı?

Hiçbir iş yaramayan ve insanın meziyetlerini körelten bir yığın teknolojik alet mi? (*)

Bir avuç zenginin sahip olduğu şirketlerin kâr hırsına binaen gerekli enerjiyi sağlamak için nükleer santraller, termik santraller ve hidroelektrik santralleri mi?

Gerçekte ihtiyacımız olmayan ama bize ihtiyaç gibi yutturulan o kadar çok nesne ve kurum var ki saymakla bitiremeyiz. Yani ne tükettiğinizden bağımsız olarak tüketiyorum öyleyse varım durumu. Kapitalizm uzun yıllardır çok başarılı bir biçimde bize ihtiyaç olmayan ihtiyaçlar tanımladı ve rızamızı almak için de her yolu denedi. Oysa gezegenin geldiği ekolojik dönemeçte ihtiyaç kavramı, üzerinde fazlaca durmamız gereken bir kavram. Çünkü ya büyü ya öl ekonomik yasasıyla işleyen kapitalizm, sonlu dünyada sonsuz büyüme arzusuyla gezegeni içinden çıkılması çok zor bir krizin içine soktu.

Denizli’de kekik tarlaları.

Küçük güzeldir!

Bu olumsuz tabloya karşı savunulabilecek yegane argüman insanın ihtiyacının temelde ne olduğu üzerinden geliştirilebilir. Gerçekte sizi mutlu kılacak ve diğer canlıları da esenlik içinde tutacak şeyler; temiz su, temiz hava ve adil gıdayı içeren organik bir ortamdır. Bunun dışında insanın barınma, eğitim, müzik, sanat, eğlence, spor gibi ihtiyaçları sayılabilir ağırlıkla. Bir de Aristoteles’in “techne” kavramına atıfla ekolojik bir etik anlayış çerçevesinde kullanılması gereken dayanıklı teknik malzeme diyebiliriz belki.

İkizdere ve Güzelpınar bu saydığımız özelliklerin çoğunu içinde barındıran çok güzel yerel örnekler. Güzelpınar’da yapılan doğal kekik üretimi ve ondan sağlanan ekonomi ekosisteme zarar vermiyor. Pestisit, herbisit, kimyasal gübre kullanılmıyor. Vahşi sulama yapılmıyor. Doğaya salınan karbondioksit yok. Tamamen doğayla uyumlu bir ekonomik faaliyet.

İkizdere’de üretilen organik çay ise Türkiye’nin en güzel çaylarından. Ve bu tarımsal faaliyet de tıpkı Güzelpınar’daki gibi doğal bir faaliyet. Dünyanın en güzel vadilerinden birisi olan İkizdere’ye zarar vermeyecek bir içeriğe sahip.

Denizli’nin Güzelpınar Mahallesi’ne, kekik tarlalarına açılmak istenen taş ocağı çalışmaları.

Başka türlü bir ekonomi mümkün

İnşaat ve endüstri merkezli faaliyetlere genel olarak baktığımızda diyelim ki hatırı sayılır bir istihdam sağladınız insanlara, peki bu istihdam insanın gerçek ihtiyacı olan tarımsal faaliyetler üzerinden sağlanamaz mı? İyi bir tarım politikanız olsa hemen her şeyin yetiştiği bu ülke, dışarıdan gıda ithal etmek zorunda kalmaz ve böylece uluslararası transferi ortadan kaldırarak karbon ayak izini de azaltmış olur. Yerel güçlenir, biyoçeşitlilik korunmuş olur. Giderek artan sanayi, inşaat ve uluslararası ticaretle birlikte endüstriyel hayvancılık, küresel iklim krizinin baş müsebbipleridir. Ve elimizde başka dünya yok.

Yani amaç her ne pahasına olursa olsun para kazanmaya dönüştüğünde çocuklarımız için bir gelecekten bahsetmemiz zor. Doğayı merkeze alan sorumlulukla bir etik anlayış acilen geliştirilmezse bu durum çok da uzak bir geleceğin konusu olmayacak maalesef.

*

(*)Teknoloji karşıtı olmadığımı ancak ekolojik bir etik anlayışla kullanılması gerektiğini belirtmek isterim.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.