2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEditörün SeçtikleriManşetSağlıkTürkiye

Günlerce görülmemişti: İşte Erdoğan’ın helallik istediği Adıyaman’ın gerçekleri

0
adıyaman
Fotoğraf: Ümit Şahin

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından enkaza dönen illerde Türk Tabipleri Birliğince (TTB) yapılan raporlamalar, enkazdan kalkmanın oldukça zaman alacağını gösteriyor.

“Adıyaman en büyük yıkımın olduğu kentlerden biri. Şehrin nüfusu üçte bire düşmüş. Hayalet şehir gibi görünüyor. Şehrin çeperlerindeki çok az sayıda bina dışında hiçbir bina kullanılabilir değil; ya yıkılmış ya orta veya ağır hasarlı. Hafif hasarlı olanlar da var ama onlara girilmiyor tabi. Dolayısıyla insanların büyük bir çoğunluğu kenti terk etmiş. Son derece depresif bir hava var.”

Bu sözler 19 Şubat’tan itibaren Adıyaman’da TTB adına gözlemlerde bulunan Dr. Ümit Şahin‘in.

Kalemkaş Köyü, Adıyaman

Kalemkaş Köyü (Adıyaman, Gölbaşı)

Erdoğan helallik istemişti

Adıyaman’da bugün incelemelerde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İlk birkaç gün Adıyaman’da istediğimiz çalışmayı yürütemedik bu nedenle sizden helallik istiyorum” dedi.

Erdoğan’ın açıklamasına göre kentte 6 bin 13 can kaybı yaşandı. 17 bin 499 kişi ise yaralandı. 62 bin 500 Adıyamanlı vatandaşın yarısı İstanbul’a, kalanı ise diğer illere tahliye edildi. Erdoğan’ın açıklamasına göre; Adıyaman’da 24 bin 497 binadaki 64 bin 349 bağımsız bölümün yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edildi. Erdoğan Adıyaman’da 16 bine yakın konteyner kurmayı planladıklarını aktardı. Şimdi Adıyaman’ın bugününün gerçeklerinden devam edelim:

‘Adıyaman’ın bir geleceği kalmadı’

Depremin en ağır şekilde etkilediği illerden biri olan Adıyaman’da ortaya koyulan son hızlı değerlendirme raporu da sağlıktan gıdaya kadar birçok sorun olduğunu ve buralarda hizmet veren sağlık çalışanlarının ne kadar zor şartlarda çalışmaya devam ettiğini gösteriyor. Kentteki duruma dair şunları söylüyor Şahin:

“İnsanlar tabii artık cenazelerini defnetmişler ama yaşanabilir bir yer olmaktan çıktığı için genellikle son derece zor şartlar var. Genellikle Adıyamanlı olmayan ve oraya kamu görevine gelmiş olanlar ağırlıklı olmak üzere ‘Adıyaman’ın bir geleceği kalmadı. Burada yaşanmaz’ diyorlar. “

‘Bir de çalışarak ayakta kalmaya çalışanlar var’

Adıyaman ilk günlerde en az sesin duyulduğu kentlerden biriydi. Köylerden ise haber alabilmek neredeyse mümkün olmamıştı.  Dr. Ümit Şahin, birçok unutulmaz an yaşadığını anlatıyor. Yakınları için yas dahi tutamadan bir başkasının yardımına koşmak durumunda kalan insanlara işaret ediyor Şahin ve 28 yakınını kaybeden Kahtalı gönüllü elektrikçinin çadır kentte yardıma koştuğunu anlatıyor. Bölgede ortaya koyulan fedakarlıklara ise şöyle ışık tutuyor:

“Bir de çalışarak ayakta kalmaya çalışanlar var. Çok sayıda yakınını kaybetmesine, büyük bir yıkım yaşamasına rağmen gönüllü bir şekilde çalışan, elinden geleni yapan fedakarca çalışan çok sayıda insan gördüm. Özellikle hekimler arasında da evi yıkılmış, veya hasarlı, evine giremiyor ama büyük bir fedakarlıkla depremin ilk gününde itibaren acil servislerde, hastanelerde çalışmaya devam eden hekimler gördüm. Pek çok gönüllü çadır kentlerde çalışan teknik elemanlar, AFAD gönüllüleri de aynı durumdaydı.”

Adıyaman’a ilişkin Ümit Şahin tarafından kaleme alınan TTB raporu ‘Merkez, Gölbaşı, Çelikhan ve Doğanşehir Hızlı Değerlendirme Raporu’nda oldukça dikkat çeken ve özellikle sağlık sorunlarına işaret eden değerlendirmelere yer veriliyor.

  • Sadece 50 ila 100 bin kişinin kaldığı şehir merkezinde özellikle Adana, Mersin ve yakın illere çok fazla göç var. Birçok insan da köylere gitmiş durumda. Artan nüfusuyla köyler için de çadır gereksinimi bulunuyor.
  • 52 bin merkez nüfusuyla Gölbaşı’nda çarşı içinde neredeyse sağlam bina bulunmuyor. Demiryolu kullanılamaz bir halde. Merkezde yalnızca beş bin kişi kalmış ve kalanların arasında göçmenlerin çok sayıda olduğu belirtiliyor.

Ümit Şahin kentte enkazlarda tek tük çalışmalara şahit olduğunu ancak daha çok çadır kentteki vatandaşlar ve sağlık çalışanları ile konuştuğunu aktarıyor. Adıyaman’daki tek hastanenin Adıyaman Sağlık Bakanlığı Eğitim Araştırma Hastanesi olduğunu belirten Ümit Şahin, aslında hastanenin daha önce iki farklı hastaneden birleştirildiğini belirtiyor. Burada Tıp Fakültesi’ndeki akademik kadro ve asistanlarla Sağlık Bakanlığı’na bağlı uzman ekipler birlikte çalışıyor.

Raporda sağlık hizmetlerine ilişkin veriler bulunuyor:

  • Listede 16 ayrı sağlık kurumu listeleniyor. 16 sağlık kurumundan dokuzu ya ağır, ya da hafif olmak üzere hasarlı.
  • Hasar almayanlar arasında Çelikhan Sahra Hastanesi (3 revir), Adıyaman Diş Fakültesi, Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, Gölbaşı Merkezi Aile Sağlığı Merkezi (ASM- 3’ü), Gölbaşı Sahra Hastanesi (Fransa), Besni 1 nolu ASM, Gözde Hastanesi yakınında bulunan sahra hastanesi (bir revir), Eğricayı sahra hastanesi (İran – 3 revir çadırı) hasar almayan, kullanılan sağlık kurumları arasında bulunuyor. Bunlar da görüldüğü üzere çoğunlukla sahra hastaneleri.
  • Sağlık kurumlarından bazıları hasarlı olmasına rağmen kullanılıyor.
Sahra Hastanesi, Adıyaman

Sahra Hastanesi, Adıyaman

‘Sağlıkçılarda çok ciddi bir yıpranma ve stres yükü var’

Dr. Ümit Şahin bölgedeki sağlık çalışanlarının sorunlarını üstlerindeki stres ve yıpranmayı vurgulayarak ayrıca dile getiriyor:

“Pek çok sağlıkçı kendileri de depremzede oldukları halde depremin ilk gününden itibaren ameliyatlarda, acil servislerde çalışmışlar. Benim gördüğüm bazı hekimler depremden sonra 10-11 gün aralıksız çalıştıklarını söyledi. Kendileri de enkazda çıkan ya da evleri hasarlı insanlar…

Geçici görevlendirmeyle gelen insanlar da var. Onlar geçici oldukları için daha az etkileniyor olabilirler. Nasıl olsa sonunda dönecekler ama bir yere gitme, dönme şansı olmayan, evlerini kaybetmiş, kalacak bir yeri olmayan, çoluğunu çocuğunu bir yere bırakıp çalışmaya dönmüş insanların çok ciddi bir stres yükü olduğunu ve büyük bir gelecek belirsizliği içerisinde yaşadıklarını söylemek lazım. Tabi bu kadar hayati bir iş yaparken şartlarının daha iyi olması gerekir. En azından belli koşulların sağlanması gerekir.”

TTB’nin sağlık hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin de ayrıca bir değerlendirmenin bulunduğu raporunda şunlara yer veriliyor:

  • Hekim, hemşire, ebe, sağın memuru, çevre sağlığı teknisyeni, eczacı yetersiz.
    Su klorlaması, bağışıklama (özellikle Kızamık), doğu yaptırılabilirliği, acil sağlık hizmetleri (hastane), acil ameliyatlar, kamuda ve özelde yataklı tedavi yetersiz.
  • Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Beni Acil Servis yetersiz, diyaliz merkezi yok/yetersiz.
  • Yeterli olanlar ise şöyle: Kan bankası, hastane öncesi acil sağlık hizmetleri, eczane.

‘Kentlerdeki yıkımı gördükleri için kendilerini pek ön plana almak istemiyorlar’

Ümit Şahin özellike köylerde birçok insanın çadıra ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Raporda da buna dikkat çeker nitelikte “Çadır ve çadır kent sayısı hızla artıyor. Ancak ihtiyaç tespiti yapılarak mı çadırlar kuruluyor belli değil. Bu kadar çok çadır kurulduğunda il dışına göç edenler geri döner mi? Bazı çadır kentlerde altyapı yetersizliğine de bağlı olarak çadırların bir kısmı boştu. Evlerinin yakınında ayrılmayan insan çok. Konteyner kentlerin daha hızlı kurulması gerekiyor” ifadeleri kullanılıyor.

Harmanlı Köyü , Adıyaman

Harmanlı Köyü (Adıyaman, Gölbaşı)

Medyada köylerde yaşanan yıkımın çok iyi görünmediğini aktaran Şahin, Adıyaman, Gölbaşı’na bağlı Harmanlı ve Kalemkaş köylerine gitmiş, köylerdeki yıkımı en yakından gözlemleyebilmiş isimlerden biri:

“Onlarca insan ölmüş, yüzlerce bina yıkılmış, büyük bir kısmı neredeyse tamamen yıkılmış. İnsanlar bulabildikleri çadırlarda kalıyorlar. Ama oralara herhangi bir arama kurtarma da gitmemiş. Çok ciddi bir çadır temini de yok. Kalıcı bir sağlık hizmeti de yok.

Köylerde insanlar çadırda, açık havada kalmaktan çok şikayetçi gibi görünmüyorlar. Muhtemelen kentlerdeki yıkımı gördükleri için kendilerini pek ön plana almak istemiyorlar ama kolay değil durumlar. Üstelik de kentlerdeki gibi çadır kentlerin orada oluşması da zor. İnsanlar kendi evlerinin yanlarında, boşluklarda, açık alanlarda çadırlarını kuruyorlar. Bunun için tek tek çadır ihtiyaçları var. Bir de çok fazla tuvalet, banyo oralara pek gelmemiş. Köylere de daha fazla çadır gönderilmesi, tuvalet, banyo gibi ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Sık sık gezici sağlık ekiplerinin çıkması gerekir köylere.”

Çadırlar toprak zemin üzerine kurulu

Şahin birçok noktada kurulan çadırın çadır düzenine dahil olmadan kurulduğunu bazı bölgelerde birkaç çadır olurken bazı bölgelerde ise çadırların toprak zemin üzerine kurulduğunu belirterek bu durumda yağmur yağmamış olmasının bir şans olduğunu aktarıyor. Şahin yaptıkları gözlemlerden yola çıkarak çadır kentlerin büyük ölçüde kurallara uygun kurulmadığını aktarıyor. Raporda ise “Öncelik çadır bulup kurmaya verilmiş. Düzenli çadır kentlere ihtiyaç var” deniyor. Raporda konuya ilişkin şu değerlendirmelere yer veriliyor:

“Çadırların çoğu sert zemin üzerine değil toprak veya çim zemin üzerine kurulmuş ve hemen hiçbiri yerden yüksek değil. Bazı yerlerde tahta palet yığınları gördük, ama palet kullanılan çadır çok az. Bazılarında strafor var, çoğu direkt toprak üzerine branda ve veya döşek. Şu anda büyük bir sorun yaşanmasa da ciddi bir yağmur yağarsa çadır kentlerin çoğunun çamur içinde kalması, hayatın zorlaşması ve, hijyen koşullarının iyice bozulması tehlikesi var.”

Uygun olmayan bir çadır yerleşimine Adıyaman'dan bir örnek...

Uygun olmayan çadır yerleşimine Adıyaman’dan bir örnek…

‘Doğru soba yakılması konusunda eğitim verilmesi gerekiyor’

Kömür yakılan bir çadır görmediklerini aktaran Şahin, çadır içlerine kurulan sobalardan kaynaklı bir sağlık sorunu oluşmaması için bacaların dikkatli bir şekilde boyutu ve yönü de dikkate alınarak koyulması gerektiğini aktarıyor. TTB’nin raporunda buna dair şunlara yer veriliyor:

“Kömür yakılan bir çadır gözlenmedi, ya hiç ısınma yok ya da odun sobası yakılıyor. Gölbaşı Devlet Hastanesi’ne ve Çelikhan’daki Sahra Hastanesi’ne gelen karbon monoksit zehirlenmesi vakalarından söz edildi.”

Dr. Ümit Şahin ise karbonmonoksit zehirlenmesi riskine ilişkin şu uyarılarda bulunuyor:

“Karbonmonoksit zehirlenmeleri için en önemli şey doğru soba kurulması, sobaların doğru yakılması. Eğer bu konuda bir eğitim verirlerse çadır kentlerde karbonmonoksit zehirlenmeleri azalır. Bir de çok çok fazla kömür yakılmadığını gördüm. En azından Adıyaman için böyle. Kömür yakılmadığı zaman da karbonmonoksit zehirlenmesi riski azalır. Ama mutlaka doğru soba yakılması konusunda eğitim verilmesi gerekiyor.”

 Atık kontrolü

Deprem bölgelerine sevk edilen ihtiyaçlar ve ayrıca 22 günlük süreçte ortaya çıkan atıkların kontrolüne ilişkin ise bertarafın uygun olmadığı belirtiliyor. Atıkların toplanması ve yok edimine ilişkin olarak “Adıyaman Belediyesi pek çalışamıyor. Çeşitli illerden gelen belediyeler destek veriyor çöp toplama vb. için. Çöplerin bir kısmını yaktırıyorlar. Geri dönüşüm ve depolama alanı çalışmıyor” deniyor.

Tuvalet kullanımı

Depremzedeler yakınlarını kaybetmenin derin üzüntüsüne ek olarak birden yaşam mücadelesine atılmak zorunda kaldı. Ve buna tuvalet, banyo gibi ihtiyaçlar da ne yazık ki dahil edildi. Çünkü ilk günden itibaren bölgedeki tuvalet ve banyo ihtiyacına karşılık gelecek kapsamlı bir çalışma yapılmadı. TTB’nin raporunda konuya dair şunlar söylendi:

“(Kanalizasyon) Çadırlarda yaşayanlar ya evlerinde girip çıkıyorlar, ya da yakındaki bir tekil tuvaletten vb. ve çevredeki aş evlerinden yararlanıyorlar.”

‘Hekimler her gün bir başka yerde kalıyor’

Sağlık çalışanlarının gereksinimleri içerisinde ise yok yok. Barınma konusunda 2-3 kişi hariç şehirdeki bütün hekimlerin evleri ya yıkılmış ya da hasarlı. TTB’nin raporunda barınma başlığı altında hekimlerin yaşadıkları zorlu koşullar şöyle anlatılıyor:

“Hekimlerin çoğu kalıcı bir barınma yerleri olmadığını, her gün başka bir yerde kaldıklarını, bazıları çadır kentlerde, bazıları konteynerlerde, bazıları da hastane servislerinde kaldıklarını, hatta başka şehirde kalıp, gidip gelenler olduğunu söylediler. (Depremden nispeten az etkilenen, binalarda kalınabilen en yakın ilçe olan Kahta’da tutacak ev vb. kalmamış.) Çadır veya konteyner imkanı verilse bile buralarda uzun süre yaşamanın sürdürülebilir olmadığını, fiziksel imkanların kötü, tuvaletlerin ve hijyen şartlarının çok kötü olduğunu, giysilerini değiştiremediklerini ve günlerdir banyo yapamadıklarını söylüyorlar. Bu şartlarda uzun süre yaşayıp görev yapmalarını beklemenin kabul edilebilir olmadığını belirtiyorlar.”

Depremzede sayılmamak…

Depremzede olmak için evinin yıkılmış olması, enkazdan yaralı kurtulmak ya da birinci derecede yakınının depremde ölmüş olması gerekiyor.

Depremzede kriterlerine uymayan hekimlerin Adıyaman’da görevli olsalar ve evleri hasarlı olsa bile depremzede olarak kabul edilmediği belirtiliyor. Hekimler bu koşullarda görev yapmaya çalışan herkesin depremzede sayılması gerektiğini söylüyor.

adıyaman Kalemkaş Köyü

Kalemkaş Köyü

Gelecek kaygısı: İstifa…

Ve son olarak gelecek kaygısı… TTB’nin raporladığı bir diğer başlık da bu ve gündeme istifayı getirebilecek türden bir başlık. Kentte birçok kişide gelecek kaygısı bulunuyor. Bu etki aslında tüm Türkiye’de hissediliyor. Enkazda kalsın ya da kalmasın toplumun birçok kesiminden gelecek kaygısı yoğun bir şekilde yükseliyor. TTB’nin raporunda ise sağlık çalışanlarının gelecek kaygılarına dair şunlar söyleniyor:

“Özellikle Adıyamanlı olmayan, uzmanlık eğitimi veya mecburi hizmet için gelmiş ve/veya kalmış hekimler, burayı çok sevseler de artık kendilerini Adıyaman’a bağlayan hiçbir şey kalmadığını, burada bir gelecek görmediklerini söylüyorlar. Burada zorunlu oldukları için kalmaya devam ediyorlar. Sorunları çözülmezse istifaların gündeme gelebileceğini söylüyorlar.”

‘Sağlıkçılar tayin hakkı istiyor’

Dr. Ümit Şahin ise sağlıkçıların en azından belirli bir süre için bile olsa tayin hakkı istediklerini aktarıyor ve ekliyor:

“Dışarıdan geçici görevlendirmeyle gelen kişi 15 gün- 1 ay bir konteynerde yaşayabilir ama bir ailenin bir konteynerde belki bir yıldan fazla yaşarken aynı anda sağlık hizmeti vermesi gerçekçi değil. Bütün hekimler de aynı şeyi söylüyor zaten. Konteyner olsa bile -ki yok şuan- konteynerler o kadar yaşanabilecek yerler değil. Çok küçük ve çok sağlıklı olmayan ortamlar aslında. ”

TTB’nin Adıyaman’da yapmış olduğu incelemeler ışığında ortaya çıkan öncelikli sorunlar ve yapılması gerekenler ise şöyle listeleniyor:

  • Ambalajlı su ve aş evlerinden yemek dağıtımı en iyi organize edilmiş iş sayılabilir. Suyla bulaşan hastalık sorunu duymadık. Astım krizi, ÜSYE ve kaşıntı en çok söylenen hastalıklar. Uyuz vakası duymadık. Herhangi bir salgın, bulaşıcı hastalığa rastlanmadı.
  • Sağlık hizmeti olmayan büyük çadır kentler var.
  • UMKE çadırlarında ve çalışır durumdaki hastanelerde görev yapan sağlık personelinin daha iyi koşullara ihtiyacı var. Özellikle barınma, hijyen, tuvalet, banyo koşulları çoğunlukla kötü veya yetersiz.
  • Bazı çadır kentlerde (ESKİ OTOGAR, 32 NOLU) ambalajlı su ihtiyacı var.
  • ESKİ OTOGAR çadır kentinde gıda ihtiyacı var.
  • Genel olarak yeterli döşek yok. Özellikle 32 NOLU çadır kentte döşek ihtiyacı var.
  • Bütün çadır yerleşimlerinde temiz tuvalet, yeterli sayıda ve temiz banyo ve çamaşırhane ihtiyacı var.
  • Adıyaman ve Gölbaşı merkezlerde kalan nüfus ve ihtiyaç saptaması sorunu sürüyor. Genel bir sayım ve tespit yapılması iyi olur.
  • Sağlık Bakanlığı’nın diğer illerden hekim ve sağlık personeli görevlendirmeleri düzene girmeye başlamış. Sağlık çalışanlarının kalacak yerle ve temizlikle ilgili sorunlar olsa da tedavi edici hekimlik hizmeti veriliyor. Ayrıca ayrı bir ekip tarafından halk sağlığı hizmeti (aşılama taramaları vb.) başlamış. Köylere periyodik olarak (haftada 1 veya 2) gezici sağlık hizmeti göndermekte fayda var. Ayrıca özel ihtiyaçlara dair taramalar yapılabilir.
  • Fransız Sahra Hastanesi’nin 8. gün hizmete başlaması nedeniyle bu kadar donanımlı bir hastanenin kapasitesi ve uzmanları yeterince kullanılamıyor. Hastanede herhangi majör bir müdahale yapılmadığı aktarıldı. Daha erken çalışmaya başlayabilseydi hem travma cerrahisi uzmanlığından hem de yatak kapasitesinden yararlanılabilirdi.

You may also like

Comments

Comments are closed.