90’lı yılların başında İstanbul’da öğrencilik yapan Bursalılar bilirler, Cuma akşamı erken gelmek gerekir Kabataş Deniz Otobüsü iskelesine. Eğer yetişemezseniz eve gitmeniz gece yarısını bulabilir. Halbuki deniz otobüsü ile bir saatte Yalova, sonra yaklaşık birbuçuk saat sonra Bursa’da, yani evde akşam sofrasına yetişebilirsiniz.
2000’lerin başında Yenikapı seferlerinin başlaması ile Kabataş seferleri kaldırıldı. Yenikapı’dan Mudanya- Güzelyalı ve Yalova seferleri başladı.
Bugünlerde İDO, İDOBUS adı altında Kabataş’dan Güzelyalı’ya deniz otobüsü seferleri başlattı. Ayrıca Kabataş’tan deniz otobüsü ile Güzelyalı’ya oradan da aktarma yaparak İzmir’e otobüs yolcuğu ile İstanbul-İzmir yolu 6 saate kısaltılıyor. Her saat başı Kabataş’tan kalkacak deniz otobüsü ile iki saatte Mudanya-Güzelyalı’dasınız. Dinamik fiyat politikasının uygulandığı deniz otobüslerinde, önceden satın alırsanız 1 TL’ye yolculuk edebilirsiniz.
Bu ne demek? İstanbul’un Bursa’ya yakınlaşması demek.
Bursa’da işten çıkıp Bursaray’la Güzelyalı’ya gidip sonra da deniz otobüsü ile Kabataş’a geçip Finükülerle Taksim’e çıkıp Asmalı’da bira içebilirsiniz demek. Üstelik de 5 liraya. Bir hesap yaptığımızda, FSM’de 7-8 liraya içtiğin birayı düşündüğünde deniz otobüsü fiyatı bedavaya gelebilir. Sonra da gece geri dönüp ertesi gün mesaiye devam.
Bursa’da oturup, çalışarak İstanbul’da eğlenebilirsin. Yani Bursa’da kazandığını İstanbul’da harcarsın, Bursa’nın parası İstanbul’a gider.
Bilirsiniz küçük yerlerde rekabet koşulları zayıf olduğu için ürün ve hizmetlere erişim büyükşehirlere göre daha pahalı ve zordur. Misal matbaacılık alanında da böyledir, İstanbul’da daha uygun fiyatlara işler yaptırma şansınız daha yüksek.
En ironik olan ise tekstilin üretim merkezi olmasına rağmen tüketimde İstanbul’da daha ucuz fiyatlara erişme şansınızın olması. Bursa’lılar üretir ama İstanbul’da ucuza erişilir. Çünkü pazar orada, fiyatlar belirlendikten sonra ürün tekrar Bursa’ya gelinceye kadar fiyat artar. Gıda ürünleri için de geçerli. Çanakkale’de üretilen domates salçası, markette karşısına fahiş fiyatla çıkabiliyor.
Deniz otobüsü seferlerinden başlayıp nereye geldim. Özetle biz üretiyoruz, İstanbul kazanıyor. Bugün İDO seferlerinden bahsettiğimiz Mudanya İskelesi’nden çok değil yüz yıl öncesi Marsilya’ya ipek, şarap ihracatı yapılırmış. İngiliz kumaş borsası Bursa’da Kozahan’da ipek kozasının fiyatı belirlendikten sonra değerleri açıklarmış. Şimdi ise ticaret finans merkezi olma yolunda olan İstanbul’a üretim yaparak sömürülüyor.
Peki ne yapmak gerekiyor? Bursa’yı, Çanakkale’yi, Yalova’yı, Balıkesir’i yani Güney Marmara’yı İstanbul’un arka bahçesi olmasından kurtarmak gerekiyor. Bunun için de öncelikle merkezi idarenin şekillendirdiği ulaşım politikalarına, her seferinde İstanbul merkezine bağlayan yollara dur demeli.
Misal Gebze-İzmir Otoban yolu. Bu yolun Güney Marmara’ya ne faydası olacak? Bizi nasıl kalkındıracak? İstanbul’daki matbaalarda basılan kitaplar daha hızlı gelince mi gelişeceğiz? Ya da bizde üretilen salçalar daha hızlı İstanbul’da depolanıp sonra da bizim mahalleye gelerek mi?
Bilakis otoban yolun zarar vereceği tarım alanlarını, ekolojik dengeyi düşündüğümüzde zararı bile var. Gebze-İzmir otoban yolu yüzünden Gemlik’te 130bin zeytin agaci ve 18bin donum verimli arazi otoyol nedeniyle yok olacağı söyleniyor.
Verimli toprakları, zengin ekolojik sistemi, tarihi ve kültürel değerleri olan bu bölgeyi sürdürülebilir ve yaşanabilir olarak gelişebilir ve insanları da refaha ulaşabilir. Ama bunun için merkezi idarenin vesayetini durdurmak gerekiyor. Güney Marmara’dakilere sormadan alınan kararların önüne geçmek gerekiyor. Güney Marmara için demokrasi ve yerel özerklik gerekiyor.
Güney Marmara Bölgesinin kentsel ekonomisini geliştirmek ve de ekolojik dengesini koruyabilmek için tek yol özerklik ve de demokrasi. Yoksa merkezi idarenin İstanbul merkezli kalkınma projeleri ile yoksullaşma ve de doğal ortamımızın yok olması kaçınılmaz.
İkbal Polat