Hafta SonuManşet

[Gözlem] Müziğe adanmış bir ömür: Timur Selçuk – Selim Altınok

0

1967-1968 yıllarında kaydettiği 45’lik plaklarla dinleyenlerine sesini ilk kez duyurduğunda henüz yirmilerindeydi. Geçen yıllar içinde onu besteci, orkestra şefi, şarkıcı, aranjör ve eğitimci olarak tanıdık, sevdik. Pop müzik ve Türk Müziği alanında kendi tarzını yarattı. Sanatına ince müzik zevkini, duygularını ve zekasını kattı. Ne yaptıysa bilerek özenerek yaptı. Her konserinde şarkılarını daha farklı söyleyen, daima gelişmeye açık bir yorumcu olmayı başardı! Bunlar, Timur Selçuk’u anlatmak için aklıma geliveren ilk cümleler…

Değerli sanatçı geçtiğimiz Eylül ayında düzenlenen özel gecede 50. Sanat Yılı’nı dinleyenleriyle birlikte kutladı.

Fransa’da gördüğü müzik eğitiminin ardından, Yarım asır önce başlayan sanat üretimi bugün aynı hızla devam ediyor. Timur Selçuk 50 yıl içinde farklı alanlarda eser verdi. Faruk Nafiz Çamlıbel, Ümit Yaşar Oğuzcan, Attila İlhan ve Nazım Hikmet başta olmak üzere, önemli şairlerimizin şiirlerini besteledi. Şarkılarını kendi özel yorumu ile seslendirdi ve kaydetti. Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”‘ı ve Ankara Sanat Tiyatrosunda sergilenen “Rumuz Goncagül” gibi tiyatro oyunlarının müziklerini yazdı. “Bir Uzay Masalı” adlı pop operayı besteledi. Yıllar geçtikçe senfonik müziğe yöneldi. Bale müziği, konçerto gibi büyük boyutlu eserler üzerinde yoğunlaştı.

Aslında, orkestra müziği yazmaya başlamadan önce yaptığı çalışmaları da yoğun emek gerektiren sanatsal işlerdi. Tüm şarkılarında kuvvetli bir armoni duyarız. Timur Selçuk orkestrasyonunda, dijital seslerden ziyade, gerçek enstrümanlara, yaylılara, flüt, obua ve korno gibi üflemelilere yer vermiştir. Kardeşi değerli müzisyen Selim Selçuk’un da desteğiyle davulun en hasını dinleriz onun birçok kaydında.

Timur Selçuk’u sevenlerine tanıtan ilk şarkıları Beyaz Güvercin, İspanyol Meyhanesi, Çoban Çeşmesi gibi romantik parçalardır. Ancak, müziği sadece romantizm olsun diye yapmayacaktır. Fransa’da eğitimini tamamlayıp Türkiye’ye döndükten sonra 1970 ve 80’li yıllar boyunca memleket sorunlarına karşı duyarlılığını müziğiyle gösterecektir. Piyanosu başında verdiği solo konserlerde, kitleleri coşturan Aldırma gönül, Nereye Payidar, 1 Mayıs ve unutulmaz Nazım şiirinden bestelediği Güneşin Sofrasında Söylenen Şarkı gibi devrimci şarkılar söyleyecektir.

Babamın Şarkıları

Timur Selçuk bir Türk Müziği üstadının Münir Nurettin Selçuk’un oğlu olmanın sorumluluğunu daima taşımıştır. Ancak, hiçbir zaman böylesi güçlü bir baba figürünün ağırlığı altında ezilmemiştir. Tam tersine, doğuştan gelen yeteneği ve çalışkanlığı sayesinde kendi karizmasını yaratmayı başarmıştır. Münir Nurettin’in ortamından beslenmiş, aldığı batı müzik eğitimine Türk Musikisinin öğelerini katarak iki müziği başarıyla harmanlamıştır. Kendi yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası ile, Türk Müziği üstatlarının saz eserlerini modern akorlar eşliğinde nefis bir düzenlemeyle yorumlamıştır. “Babamın Şarkıları” adını verdiği albümde ise kendi ifadesiyle “Münir Baba”ya bir selam göndererek, onun bestelerini kendi yorumuyla icra etmiştir.

Timur Selçuk’la Tanışma

Henüz on yaşlarındayım, evdeki küçük pikapta yeni bir plak çalıyor. O güne dek dinlediklerimden çok farklı geliyor hoparlörden yayılan müzik kulağıma! Gencecik bir ses söylüyor şarkıyı. Kemanlar eşlik ediyor, bateri ve org da duyuyorum. Bir daha bir daha çalıyorum aynı plağı. Ritimlere, melodiye, kemanlara, solistin sesine ve sözlere ayrı ayrı kulak veriyorum. Arka yüzü çeviriyorum. Ilık bir gitar sesi ardından yaylılar! “İspanyol Meyhanesi” ilk kez ulaşıyor kulaklarıma. İşte benim Timur Selçuk müziği ile tanışmam böyle oldu. Sonrası uzun bir ayrılık, ta ki bir gün kardeşim Kerim ile yolumuz Taksim-Sıraselviler’e düşüp Timur Hoca’ya kavuşuncaya kadar.

Çağdaş Müzik Merkezi

Yıl 1988, o günlerde Taksim İstanbul’un tartışmasız sanat merkezi. Tiyatrolar, konser mekanları ve eski AKM, hepsi orada. Bir yer daha var ki bizim için çok önemli! Taksimde yürüyoruz, Sıraselviler 58 numaranın önünde duruyoruz. Tarihi bir bina. Üçüncü kata çıkıyoruz, İki kardeş zili çalıyoruz. Ahşap kapı yavaşça açılıyor. Çağdaş Müzik Merkezi. Küçük bir koridor. Karşımızda bekleme odası. Ortam hayli sessiz. Sağ taraftaki derslikten gitar sesi geliyor. Solumuzda ise kapalı bir kapının ardından piyanoda basılan akorlar duyuluyor. Ara ara da bu akorları yorumlayan bir öğretmenin sesi, hemen tanıyoruz dersi veren Timur Selçuk.

Sabırsızlıkla bekleme odasına giriyoruz. Tuğba Hanım karşılıyor bizi, buyur edip yer gösteriyor. Müzikle ilgilendiğimizi, enstrüman çaldığımızı, bilgimizi geliştirmek için armoni dersi almak istediğimizi anlatıyoruz. Tuğba Hanım bir dakika diyerek içeriye geçiyor. Az sonra, yandaki sınıf boşaldığında dersin bittiğini anlıyoruz. Timur Hoca yanımıza geliyor ve gülümseyerek elimizi sıkıyor. Beyaz bastonlarımızı görüyor. Görme engelli olduğumuzu fark ediyor ama hiçbir şey sormuyor. Notaları görmeden dersi nasıl takip edebileceğimiz gibi bahaneler ileri sürmüyor. Oysa hemen bütün müzik dershanelerinde görme engelli öğrenciler, benzeri sebeplerle “Biz size ders veremeyiz ki” denilerek geri çevrilir. Biz ise on dakika sonra Timur Hocanın sınıfındayız, yeni öğrencileri olarak.

Melih Kibar, Arzu Ece, Ayşegül Aldinç ve Nüket Duru gibi daha birçok profesyonel müzisyenin bilgisinden, görgüsünden ilham aldığı Timur Hoca ile üç yıl geçiriyoruz. Derste daima esprili, güleç ve hoşgörülü. Kara tahtaya yazdığı notaları sınıftaki piyano ile seslendiriyor. Uyum anlamına gelen armoniyi hiç sıkmadan öğretiyor bizlere. Müziğin sırlarını sabırla, tek tek veriyor. Derse elinde elmasıyla giriyor genellikle. Zaman zaman piyanonun üzerinde bir fincan Türk kahvesi de oluyor. Ders salonunun yanında küçük bir oda var. Orada Timur Hocanın ikinci piyanosu duruyor. Bu piyanonun altında bir yatak olduğu söyleniyor öğrenciler arasında fısıltıyla. Yine rivayete göre Timur Selçuk akşamları bu piyanoda beste yaparken kendini kaptırıp geç saatlere kalırsa, yatağını çıkarır dershanede gecelermiş.

Öğrencileri onu seviyor, o da öğrencilerini. Yaptığımız küçük besteleri, armonik çalışmaları hocaya dinletip fikrini alabiliyoruz, ders dışında mümkün olduğunca öğrencisine zaman ayırıyor.

Dershanenin başında Timur Selçuk bulunuyor. Piyanist Ali Peret, Barış Manço’nun bas gitarcısı Ahmet Güvenç gibi usta müzisyenler de ders veriyordu o yıllar.  Üç sene devam ettiğimiz armoni sınıfında yararlı bilgiler edindik.

O günlerde ve daha sonra Timur Selçuk’un birçok konserine de gittik. Ekonomi bilmecesi, Pireli Şarkı gibi parçalarını canlı olarak dinlemek büyük zevkti. Her konserde parçalarına mutlaka yeni bir şey katar, öncekilerinden farklı bir yorum getirirdi.2015 yazında Çanakkale Troya Festivalinde Bodrum Orkestrası ile verdiği konserde hocayla karşılaştık. Yirmi yıldan fazla görüşmememize karşın tebrik için kulise gittiğimizde, anında isimlerimizi söyledi.

Sevenleri olarak Timur Selçuk’u daha uzun yıllar dinlemek istiyoruz. Olgunluk çağında üreteceği eserlerini merakla bekliyoruz. Nice yıllara Timur Hocam, sağlıkla sıhhatle!

 

 

Selim Altınok

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.