Manşetİfade ÖzgürlüğüTürkiye

Gezi Davası’nda karar günü: Akıl dışı dava geri çekilmeli

0
Fotoğraf: Ayşen Şahin

Gezi Davası’nın karar duruşması görülüyor. Duruşma öncesi dört buçuk yıldır tek tutuklu sanık olan Osman Kavala için Taksim Dayanışması tarafından açıklama yapıldı.

Dün de DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yüksek Kurul üyesi Pınar Giritlioğlu ve İstanbul Tabip Odası Denetleme Kurulu üyesi Dr. Nazmi Algan da dün ortak basın toplantısı düzenlemişti. Toplantıda yapılan açıklamada “Gezi Parkı’na sahip çıkmanın cezası ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmüş durumda. Gezi bahanesiyle yapılmakta olan bütün bu hukuk dışı davalara son verilmesini talep ediyoruz” denildi.

‘Akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli’

Bin 634 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala ile tutuksuz sanık Ayşe Mücella Yapıcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı 17 sanıklı Gezi Parkı Ana Davası‘nın karar duruşması 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülürken duruşma öncesi de dayanışma tarafından Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yapıldı.

Taksim Dayanışması açıklamasında, “Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli” talebinde bulunuldu.

Osman Kavala’nın Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldığı duruşma öncesi yapılan basın açıklamasına, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Garo Paylan ile DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da katıldı.

Öte yandan Gezi Savunması‘nın Twitter hesabından da duruşmayla birlikte dakika dakika paylaşımlar da yapılmaya başlandı:

‘İbretlik bir vaka’

Geçen günlerde Osman Kavala’nın tutuklu olduğu bu süreçte karşı karşıya kaldığı iddia ve hukuksuzlukları özetleyen bir kitapçık hazırlanmış, kitapçıkta Kavala’nın yaşadığı süreç şöyle özetlenmişti:

“Yargının siyasallaşmasının, bir intikam aygıtına dönüşmesinin ete kemiğe büründüğü çok özel bir hadise.  Hem niyeti hem hikâyesi hem de sonuçları açısından sınırları aşan ibretlik bir vaka.”

İlgili haber: Yılları ve sınırları aşan hukuksuzluk: Kavala’nın hayatından çalınan dört buçuk yıl

‘Beyhude çabalarınızı reddediyoruz’

Taksim Dayanışması tarafından yapılan açıklamada da Kavala’nın bu tutukluluk sürecinde yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekildi, Direniş yeniden hatırlatıldı. Dayanışma adına açıklamayı okuyan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, “Gezi Direnişi, anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla üçüncü kez yargılanmak isteniyor” dedi. Köymen sözlerine şöyle devam etti:

“Toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor. İstedikleri sadece bu değil. Gezi’nin haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan; kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğu unutturulmak isteniyor. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz.

‘Gezi Direnişi tüm berraklığıyla, tüm haklılığıyla var olmaya devam ediyor’

Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz. Gezi, bu ülke tarihinin demokratik, barışçıl, yaratıcı, katılımcı, kapsayıcı ve kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır” şeklinde direnişin yeniden hatırlatıldığı açıklamada ayrıca şunlar aktarıldı:

“Dokuz yıl geçti, ancak Gezi Direnişi tüm berraklığıyla, tüm haklılığıyla var olmaya devam ediyor. Ama bugün, tüm dünyada kabul gören bu haklılığa rağmen, Taksim Dayanışması’ndan kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın da aralarında yer aldığı itham edilenlerin şahsında, ülkemizin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşımız bir kez daha haksızca yargılanmak isteniyor.”

‘Gezi Direnişi’ni bir kez daha yargı marifetiyle karalama çabanız boşuna’

Daha önce iki kez aynı ithamlar karşısında haklılığı ispatlanan Mücella Yapıcı hakkında müebbet, Tayfun Kahraman ve Can Atalay hakkında onlarca yıl hapis talep edildiğinin hatırlatıldığı açıklamada Osman Kavala’nın tutukluluğuna da şu sözlerle değinildi:

“2017’den bu yana özgürlüğü gasp edilen Mehmet Osman Kavala hakkında müebbet isteniyor. Dokuz yıl, üç dava, onlarca duruşma boyunca söylediğimizi yeniden tekrarlıyor, yıllardır süren hukuksuzluk ve gerçekliği çarpıtma ısrarına inat tekrar söylüyoruz: Gezi’yi kirletemezsiniz. Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla bir eyleme dönüştüremezsiniz. Gezi Direnişi’ni bir kez daha yargı marifetiyle karalama çabanız boşunadır.”

‘Akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli’

Gezi Direnişi’nin tarihsel gerçekliğinin, hayali senaryolara dayanan suçlamalarla insanları iddianame bile olmadan aylarca, yıllarca tutuklu bırakmakla, tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş mahkemelerin zorlamasıyla değiştirilemeyeceğinin ifade edildiği açıklamada “Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala derhal serbest bırakılmalıdır” denildi.

‘Gezi sürecine dair yargılanması gereken birileri varsa, kural tanımadan şiddet kullananlardır’

“Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan kullandıkları şiddetle Gezi’nin çocuklarının düşlerini, geleceğini çalarak ölümlere ve yüzlerce yaralanmaya neden olanlardır” ifadelerinin dile getirildiği açıklamada iktidara şöyle seslenildi:

“Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabasından artık vazgeçin.”

‘Demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor’

“Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır” ifadelerinin dile getirildiği açıklamada son olarak şu sözlere yer verildi:

“2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, ‘terör’, ‘darbe’, ‘dış güçlerin oyuncağı’ gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü yaşam alanlarını savunanların, mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının, doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, emekçilerin, kadın hareketinin, LGBTİ’lerin yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor.”

‘Gezi yargılanamayacak kadar gerçek’

Dün gerçekleştirilen toplantıda ise DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bugün, Gezi’nin yargılanmaya çalışıldığı, suçlulaştırılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. Gezi’nin yargılanamayacak kadar gerçek, yargılanamayacak kadar umut, yargılanamayacak kadar gelecek olduğunu ifade ediyoruz. Bu süreçte Gezi’ye sahip çıktığımızı, Gezi’nin asla yargılanamayacağını ve cezalandırılamayacağını bir kez daha ifade etmek için buradayız” dedi.

‘Gezi Parkı’na sahip çıkmak suç değildir’

Gezi Dayanışması adına yapılan ortak açıklamayı Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen okudu. ”Gezi Parkı’na sahip çıkmak suç değildir. Gezi bahanesiyle yapılmakta olan bütün bu hukuk dışı davalara son verilmesini talep ediyoruz” denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

‘Ağırlaştırılmış müebbet cezalarını bu kadar kolay istemenin gözdağı olduğunu biliyoruz’

    • Uzun tutukluluk ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarını bu kadar kolay istemenin, iddianamelere yazmanın, ülkemizde çıkacak her itiraza, işini ekmeğini talep eden işçilere, ürünü elinde kalan köylülere, ‘Erkek cinayetlerine kurban olmayacağız’ diyen kadınlara, demokratik özerk üniversite talebini dillendiren gençlere, ‘Biz de varız’ diyen LGBTİ+’lara, satış yapamayan esnafa, ‘Geçinemiyoruz ve barınamıyoruz‘ diyen yoksullara ve Gezi özelinden kent ve doğa yağmasına karşı çıkan mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına ve beraberlerinde ‘Taksim Dayanışması‘ olarak bu itirazı büyüten DİSK, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), TMMOB, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve onlarca siyasi parti, köy derneği, çevre, kültür sanat inisiyatiflerine kadar demokratik bir ülkede yapması gereken itiraz ve sorgulama hakkını kullanan tüm kurum ve kişilere verilmek istenen gözdağı olduğunu biliyor ve görüyoruz.

‘Direktiflerle tutuklama insanımıza yapılan en büyük kötülüktür’

  • Gelen direktifler ya da beklentiler doğrultusunda ‘tutuklama – ağır ceza – beraat – bozma – birleştirme – yine beraat – yeniden tutuklama – ayırma – yeniden ceza’ sarmalında kararlar veren hakimlerle ülke yönetmeye kalkmak, ülkemize ve insanımıza yapılan en büyük kötülüktür.

‘Park karşıtı girişimleri durdurmak üzere davalar açmak en temel yurttaşlık görevidir’

  • Gezi Parkı’na ‘Topçu Kışlası ihyası‘ adı altında ‘rezidanslar ve ticari alanlar‘ yapılmasını savunanlar olabilir. Hatta ülkeyi ve şehri yönetenlerin de bu fikri savunmaları, başta İstanbul halkı olmak üzere bütün yurttaşları park ihtiyacının olmadığına, deprem toplanma alanının gereksiz olduğuna ikna etmeye çalışmaları kendi tercihleri olarak görülebilir. İstanbul için çok yanlış olacağı, geleceğimiz ve torunlarımız için yeşili, parkı olmayan bir şehri ve rantı doğaya tercih eden bir anlayışı miras bırakacağı açık olan bu zihniyete teslim olmamak da bir başka tercihi ifade eder.
  • Gezi’nin park olarak kalmasını savunmak, Gezi Parkı’ndan bile rant devşirmeye kalkışan bu gözü kararmış doğa ve yeşil düşmanı piyasacı anlayışa karşı itiraz etmek, anayasal protesto hakkını kullanmak, basın açıklamaları yapmak, 10 bin kişiyi aşan sayıda yurttaştan imza toplamak ve park karşıtı bu girişimleri resmi yollarla durdurmak üzere davalar açmak en temel yurttaşlık görevidir.

‘Barışçıl yöntemlerle protesto haklarının kullanılmasının neresinde suç olabilir?

  • Bu demokratik girişimler karşısında, gencecik çocuklarımızın hayatını kaybetmesine, sakat kalmasına yol açan biber gazı ve fişekleri başta olmak üzere ölümcül polis şiddeti ile karşılık verilmesi karşısında, ülkenin dört bir yanında kendiliğinden tepki oluşmasından, parkın korunmasına bile izin vermeyen bir yaklaşımın hayatlarının her aşamasında özgürlüklerini kısıtlayacağından endişe duyan milyonların ülkenin 80 ilinde demokratik ve barışçıl yöntemlerle protesto haklarını kullanmalarının neresinde suç olabilir?

Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan ve Ethem Sarısülük

  • Defalarca söylediğimizi bir kez daha yineleyerek devam edelim; mutlaka bir suçlu aranacaksa ilgili kurulların ve mahkemelerin durdurma – iptal kararlarına rağmen ve 10 bin kişinin imzayla, milyonlarca yurttaşın sokaklardan protesto ederek karşı çıktığı bu girişimi hayata geçirebilmek için polise biber gazı fişeklerini ölümcül biçimde kullanma yetkisini verenler, uyguladıkları şiddetle Ethem Sarısülük’ün, Medeni Yıldırım’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın, Abdullah Cömert’in, Ahmet Atakan’ın, Hasan Ferit’in, Mehmet Ayvalıtaş’ın ve Berkin Elvan’ın ölümüne neden olanlar bu somut suçlardan mevcut görüntüler, ifadeler, beyanlar, tanıklıkları içeren deliller üzerinden yargılanmalı ve suçları sabit görülenler en ağır cezayı almalıdır.

  • Gezi Parkı’na sahip çıkmak suç değildir.
  • Parka sahip çıkanlara yönelen polis şiddetine tepki göstermek suç değildir.
  • Bu süreçte polis şiddeti ile hayatını kaybeden ve yaralanan gençlere sahip çıkmak suç değildir.
  • İki defa beraat etmiş oda temsilcilerini ‘ağırlaştırılmış müebbet’ ile cezalandırmaya kalkmak hukuk değildir.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.