Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Foça sahillerinde artan denizanaları neyin habercisi?

0

Bugünlerde İzmir’in tarihi ilçesi Foça sahillerinde mavi denizanası işgali yaşanıyor. Her metrekarede neredeyse yüzlerce küçüklü büyüklü mavi denizanası var. Tatil için Foça’da bulunanlar denizanaları nedeniyle uzun bir süredir rahatça denize giremiyor. Ama daha da önemlisi bölge halkının önemli bir geçim kaynağı balıkçılık da yapılamıyor. Denize bırakılan ağlara denizanaları doluyor ve ağırlık yaparak ağlara zarar veriyor.

Küresel iklim değişikliğinin etkisi ile Ege Denizi de giderek ısınıyor. Bu ısınma özellikle 2000’li yılların başından itibaren düzenli olarak giderek artıyor. Buna bağlı olarak da Ege Denizi ekosisteminde önemli değişiklikler yaşanıyor. Küresel ısınma etkisiyle suların ısınması pek çok sucul canlıyı habitat değişimine zorluyor. Ege Denizi’ne özgü balık ve deniz canlıları daha serin olduğu için Kuzey Ege’ye göç ederken; Kızıldeniz, Süveyş Kanalı yolu ile Akdeniz’e giren istilacı türler de ısınmanın etkisi ile hızla Ege Denizi’ne doğru yayılıyor. Bu durum besin zinciri üzerinde çok önemli değişikliklere ve kayıplara da neden oluyor.

Grafik: Ege Denizi’nde ölçülen yıllık ortalama deniz suyu sıcaklıkları (°C). Grafikte 2021 yılına kadar veriler bulunuyor, muhtemelen 2022 ve 2023 yıllık ortalama deniz suyu sıcaklıkları daha yüksek çıkacak. (Kaynak: https://cevreselgostergeler.csb.gov.tr/deniz-suyu-sicakligi-i-85730 )

Bilindiği gibi besin zinciri, ekosistemlerde bulunan türlere ait bireyleri diğer tür veya türlere ait bireyler üzerinden beslenmesi sonucu oluşan zincirleme bir sistem. Sucul ortamdaki besin zinciri bazen çok uzun olabilir ve suyun ısısı, akıntı sistemleri gibi pek çok faktörden kolayca etkilenebilir. Doğada, klorofil içeren ototrof türlerin fotosentez aktiviteleri sonucu üretilen organik madde birincil üretim olarak nitelendiriliyor. Denizlerdeki besin zinciri mikroskobik alglerle başlıyor ve sucul ekosistemlerde besin zincirinin ilk basamağını fitoplanktonlar oluşturuyor. Bu üretim biyosferdeki primer fotosentetik üretimin yaklaşık yarısından sorumlu.

‘Ölü alanlar’ adım adım nasıl oluşur?

Küresel ısınma nedeniyle deniz suyu ısındıkça alg patlamaları da artıyor. Bu alg patlamalarının bir örneğini son yıllarda sık olarak İzmir Körfezi’nde de görüyoruz. Fitoplanktonlar, deniz sularının ışık alan yüzey sularında yaşayan organizmalar olup bu organizmalar, zooplankton, balık, karides, midye gibi pek çok sucul türe yem görevi görürler. En önemli faydaları ise gezegendeki oksijenin % 70’ini üretiyor olmaları. Karbon döngüsünde çok önemli rol oynarlar. Yaşamları için gerekli enerjiyi birincil üretimden sağlayan, diğer bir deyişle, bentik veya fitoplanktonik alglerle beslenen herbivor formların oluşturduğu organik madde verimine ise ikincil üretim denir. Deniz ve okyanus sularının ısınması sonucu bu plankton türleri yeni ısınan bölgelere doğru göç eder ve bu bölgelerde yoğunlaşırlar. Ancak aksi olarak küresel ısınma sonucu bozulan ekolojik şartlar, bu plankton türleri ile beslenen güney yarım kürede yaşayan balık türlerini, kuzey yarım küreye göç etmeye zorluyor. Sonuç olarak denizlerin ısınması nedeniyle patlayan algler denizlerde kirliliğe yol açıyor.

Ayrıca denizdeki oksijen de suya giren besin maddelerinin ve kirliliğin bir sonucu olarak da tükenebilir. Örneğin yağışlar, tarımsal gübrelerden denize sürekli besin maddeleri taşır. Denizlerdeki tüm besin maddelerinin yaklaşık %80’i kanalizasyon, endüstriyel atık, kent atığı ve tarımsal sular gibi toprak temelli faaliyetlerden gelir. Geri kalan da ağırlıklı olarak, trafik, endüstri, güç üretimi ve ısıtma nedeniyle fosil yakıtlar yandığında salınan azotlu gazlarından gelir. Deniz suyunun besin maddeleri bakımından zenginleşmesi “ötrofikasyon” adıyla bilinen bir süreci tetikler, bu da aşırı bitki büyümesine yol açar. Bu, denizde gerçekleştiğinde, yosunların çoğalması olarak bilinen bir durum oluşturur. Bu su bitkilerinin aşırı solunumu ve ölüp çürümesi nedeniyle, sudaki oksijen tükenir. Bu durum, oksijen eksikliğiyle sonuçlanır ve nihai olarak aerobik yaşamın artık yaşayamayacağı “hipoksik alanlar” yani ölü alanların oluşmasına yol açar.

Deniz hıyarlarının avlanmasının sonuçları

Denizanalarına gelince; hem eşeyli hem de eşeysiz olarak çoğalabildiği için oldukça yüksek üreme potansiyeline sahip olan bu deniz canlılarının istilasına, bilim insanlarına göre kirlilik ve iklim değişikliklerine bağlı hava sıcaklığındaki ani artışların neden oluyor. Tabii bu arada denizanaları ile beslenen deniz hıyarlarının avlanması dünyanın birçok ülkesinde yasak iken ülkemizde kolay avlanan bu hayvanların avlanarak yiyecek olarak kullanıldığı Uzak Doğu ülkelerine ihraç edildiğini unutmayalım. 2000’li yıllara kadar Ege Denizi’nde bol bulunan deniz hıyarları denizanalarının istila ettiği Foça kıyıları da başta olmak üzere artık bir çok kıyımızda görülmüyor.

Foça’da bir süredir yaşanan mavi denizanası istilasına geri dönecek olursak; küresel iklim değişikliği nedeniyle Ege Denizi’nde ısınmanın yol açtığı alg patlaması, nedenlerden biri olabilir. Ancak yoğun denizanası istilasının sadece Foça’da görülmesi başka faktörlerin de rol alabileceğini düşündürüyor. Bu faktörlerin başında da ‘ötrifikasyon’ akla geliyor. Foça’da kanalizasyon, endüstriyel atık, kent atığı ve tarımsal sular kontrolsüz olarak denize ulaşıyor olabilir. Özellikle bölge yoğun olarak bulunan endüstriyel atıkların kontrolsüz veya kaçak olarak denize bırakılması ötrifikasyonu tetikleyip çok kolay üreyen denizanası sayısının inanılmaz boyutlarda artmasına neden olabilir. Ayrıca şunu da unutmamak gerekir; Aliağa’da kurulu ülkemizin büyük termik santrallerinden biri olan kömürlü termik santrali de soğutma suyunu denizden çekerek ısınan suyu yine denize veriyor. Bu durum zaten küresel iklim değişikliği nedeniyle ısınan Ege Denizi’nin bölgesel olarak daha da ısınmasına neden olabilir. Tüm Ege Denizi ısınırken denizanası patlamasının sadece Foça’da yaşanması bu “bölgesel etkenlerin” sonucu ortaya çıkmış olabilir.

Küresel ısınmaya ek bölgesel hataların faturası

Küresel iklim krizi okyanus ve denizlerin ısınmasına neden olarak deniz ekosistemini temelden etkiliyor. Okyanuslarda ve denizlerde balıklar ve sucul canlıların ekolojik dengeleri bozuluyor, sayıları ve türleri azalıyor, daha soğuk olan kuzey denizlerine göç ediyorlar. Buna karşın ısınan denizlerde alg patlamaları yaşanıyor.

Bölgesel olanaklarla kontrol edilemeyen küresel iklim değişikliğinin deniz ekosistemleri üzerindeki bu yıkıcı etkilerinin üzerine Foça’da da yaşandığı gibi bölgesel yanlışlar da eklenebiliyor. Denizlerin ısınmasının ortaya çıkarttığı bu tablo ötrifikasyon ve hipoksik alanlar ile daha da kötüleşiyor. Çözüm için küresel iklim değişikliği ile mücadele ederken, rant uğruna yaratılan bölgesel çevre kırımının da kesinlikle önüne geçmeli. Eğer kanalizasyonun, endüstriyel atıkların, kent atığı ve tarımsal suların arıtılmadan denize ulaşmasını engelleyemezsek bugün Foça’da yaşanan denizanası istilası kısa sürede tüm Ege ve Akdeniz bölgemizde yaşanabilir ve ekolojik yıkımın yanı sıra özellikle turizm sektörü açısından büyük ekonomik kayıplara neden olabilir.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.