Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Evdeki musluktan az su akıtarak kuraklığın etkisini azaltabilir miyiz?

0

Ocak ayının sonuna geldik ve ülkenin önemli bir kısmında hala olması gereken yağış yok! Tarımsal üretimde ve gıda tüketiminde önemli bir yer kaplayan buğdaygiller üretimi ciddi bir tehditle karşı karşıya. Çiftçi filizlerin gelişmediğini ve boy verenlerin de sarardığını söylüyor. Böyle giderse bu kuraklığın şu anda hissetmediğimiz ama önümüzdeki yıl hissedeceğimiz en belirgin etkisi gıda üretimi ve beraberinde meydana gelecek fiyat artışı olacak.

Yeteri yağış olmadığı için azalan baraj suları, kuruyan sığ göller ve sulak alanlar ya da tatlı su girdisi azaldığı için daha fazla tuzlanan kıyısal bölgelerdeki sulak alanlar önümüzdeki dönemlerde ve kısa süre sonra karşılaşacağımız sorunların işareti. Bunlardan en önemlisi ilgili su kaynaklarının beslediği çevre ve bu su kaynaklarının sağladığı ekosistem hizmetlerinden faydalanan canlıların yaşayacakları. Bunların yanında insan olarak bizler de önemli düzeyde bu kuraklığın etkilerini göreceğiz. Nitekim hemen her gün yazılı ve görsel medyada buna dair haberler görebiliyoruz.

Barajlar boşalınca…

Ancak tüm haberlerde ana tema barajların doluluk oranları. Çünkü suyla olan tek ilişkimiz barajlarda biriktirilen su ve buradan elde edilen içme suyu. Aslında öyle değil ama felaket haberciliği her zaman daha fazla reyting sağlıyor.

Bu haberlerle beraber sunulan tasarruf önlemlerinde ise bireysel kullanımdaki düzenleme önerileri başı çekiyor. Peki, gerçekten de yüzümüzü yıkarken daha az su akıtınca kuraklığın etkisinden kurtulabilir miyiz? Yani zaten olağan bir davranış olması gereken bir aktiviteyi sorun karşısında alınması gereken önlemlerin sıralamasında en üste koymak sağlıklı bir yaklaşım mı? Ya da doğru düzgün arıtma becerisi olmayan atık su arıtma tesislerinden çıkan kısmen arıtılmış sıvıları gıda üretiminin ana aksı olan tarımsal üretimde sulama suyu olarak kullanmak gerçekten şu aşamada acil yapılması gerekenlerin başında mı geliyor? Bu soruların cevabını verebilmek için su kullanımındaki ana kalemleri konuşmak gerekiyor.

Atık su ne kadar arıtılabiliyor?

Öncelikle şu atık su arıtma tesislerinden çıkan suların tarımsal üretimde kullanılması meselesine değinmek gerekiyor. Çünkü bu söylem kaba mühendislik yaklaşımı temelinde ele alınıyor ve ülkenin arıtma tesislerinin mevcut durumu göz önünde bulundurulmadan konuşuluyor. Marmara Denizi‘ndeki müsilaj örneği ve diğer bölgelerdeki atık su arıtma tesisi çıkış sularının kalitesine dair bilgilerden hareketle şunu açıkça söylemek gerekir ki biz çok az sayıdaki arıtma tesisinde atık su arıtımı gerçekleştirebiliyoruz. Hatta birçoğunda sadece çamur giderimi yapıp sınırlı seviyede de azot fosfor giderimi gerçekleştiriyoruz. Ancak şundan emin olabiliriz ki hiçbirinde doğru düzgün mikro kirletici giderimi yapamıyoruz. Bunun birçok nedeni mevcut. Bunlardan bazıları;

  • Yağmur suyu hatlarının birçok yerde kanalizasyona bağlı olması ve bu da tesislerin kapasitesinden daha fazla girdiyle baş etmek zorunda olması, hatta ani yağışlarda tesislerin işlemez hale gelmesi,
  • Birçok tesisin sadece havalandırma, çamur çöktürme ve biyolojik arıtmaya sahip olması ve hatta bazılarında sadece çamur çöktürmeden başka bir işlemin olmaması,
  • Evsel nitelikte olan tesislere şehrin farklı yerlerine dağıtılmış endüstri işletmelerinin de atık suyunun karışması,
  • İşletme giderlerini karşılayamayan belediyelerin atık su arıtma tesislerini sınırlı kapasiteyle çalıştırması ve gelen atık suyun çoğu zaman bypass yapılması,
  • Yanlış planlama ile kurulduğu için orantısız artan nüfustan kaynaklı olarak gelen atık su miktarının tesisin arıtma kapasitesinin çok üzerinde olması,
  • Çoğu tesisin eski teknoloji ile çalışması
  • Tesislerin mikrokirletici gideriminde başarısız olması, özellikle yeni varlıklar denilen kimyasalların ve mikroplastiklerin giderilememesi

Bu saydıklarım dışında birçok farklı neden daha sıralanabilir ama tüm bu sebeplerden sadece son iki madde bile atık su arıtma tesislerinin çıkış suyunu kullanmadan önce tesislerin iyileştirilmesinin ivedilikle yapılması gerekliliğinin tartışılması gerektiğini ortaya koyuyor.  Ayrıca daha farklı olarak nüfus artışı ve buna bağlı olarak hizmet verilen nüfusun artmasına rağmen kaynakta bazı önlemlerin alınmasının konuşulmaması da bir akıl tutulması örneği.

Gri su kullanımı zorunlu hale getirilmeli

Örneğin yağmur suyu hasadı konusunda, gri su kullanımı konusunda bu kadar isteksiz ve kağnı hızında hareket edilmesi anlaşılır bile değil. Aslında anlaşılır. Çünkü çevre konusunda yasakçı ve kuralcı olmak dışında bir çare olmadığını herkes biliyor ama bu durum pek işe gelir bir durum değil. Bunun politik bazı sonuçları olacaktır ve bu da kaçınılan bir şey. Ayrıca dönüşüm gerektiren işler bunlar. Bundan dolayıdır ki daha geçici ve popülist söylemler dile getiriliyor. Yani evlerde gri su kullanım zorunluluğunun artık yeni yapılara şart koşulması ve eski yapılarda da belli bir plan dâhilinde zorunlu hale getirilmesi önemli miktarda atık suyu daha oluşmadan engelleyecektir. Böylelikle diş fırçalarken suyu kapatmanız zaten bir davranış biçimi olmalıyken size çözümmüş gibi sunulması anlamsızlığı da ortadan kalkacaktır.

İnsanların suyun kıymetli bir varlık olduğunu öğrenmeleri gerekiyor. Bu da ancak bu konudaki olağan üstü durumu insanlara hissettirilmekle mümkün. Ayrıca atık su kullanımı gibi bir niyet varsa bunun yeraltı ve yer üstü su kaynaklarını imalat sanayisinde gıda ve hijyen gerektiren üretimler dışındaki üretimde (önemli düzeyde tekstil, metal, plastik ve kimya sanayii) kullanmaktan vaz geçip bu sektörlerin atık su kullanımını zorunlu kılmak gerekiyor. Aksi takdirde diğer canlıların da hakkı olan bir kaynağı çoğunluğu zaten kuraklığın kaynağı olan sektörlere vermiş oluruz.

Tarımda en büyük sorun: Salma sulama ve yeraltı suyunun aşırı kullanımı

Gelelim toplam kullanılan suyun önemli bir kısmını teşkil eden tarımsal kullanımdaki suyun durumuna. Tüm dünyada olduğu gibi tarımsal sulamada toplam tatlı suyun yaklaşık %70’i kullanılıyor. Şöyle düşünün. Sulama kanalından akan suya bağladığı pompasıyla çektiği suyu tarlasına bırakan Mehmet emmi eve geldiğinde, ekranda dişlerini fırçalarken suyu kapatması gerektiğini belirten bir belgesele denk geliyor ve o sırada musluktan akan suyla yüzünü yıkayan çocuğuna suyu az kullanması gerektiğini söylüyor. Ne kadar da absürt bir sahne değil mi?

Oysa artık tarımsal üretimde su kullanımında, yerleşik sistemlerle (tek kullanımlık plastiklerle değil) mikro sulama, damlama sulama ya da benzer şekilde tasarruflu diğer sulama yöntemlerine geçiş zorunlu kılınmalı ve salma sulamaya dayalı sulama tarımından vaz geçilmeli. Başka çaresi yok çünkü. Tatlı su kaynaklarının önemli bir kısmı ne yazık ki tarımsal amaçlı heba ediliyor. Oysaki bundan ivedilikle kurtulmamız gerekiyor. Çiftçilerin salma sulama dışındaki alternatiflerin işe yaramadığı algısını bir şekilde değiştiremezsek o zaman suya erişim konusunda ortaya çıkacak olan sorunlarla boğuşmaktan kurtulamayacağımızı bilmemiz gerekiyor.

Benzer şekilde yeraltı su kullanımından da vaz geçmek gerekiyor. Bu hatta banyo yaparken tasarruf ettiğiniz, diş fırçalarken kapattığınız su koruma girişimlerini de anlamlı kılacaktır. Siz bu tasarrufları yaparken birileri de yer altı su kaynaklarından çektiği suyla tek kullanımlık plastik üretir, zaten üretilmemesi gereken bir ürünü üretilmemesi gereken bir coğrafyada üretirse ya da araba yıkama, çim sulama gibi faaliyetlerde kullanırsa burada kandırılmış olduğunuzu söylemek zorundayım.

İlk adım, boşa harcanan kaynakların korunması

Çünkü yeraltındaki su, gelecekteki su kaynağı. Siz kenara köşeye koyulan birikimi öncelikli olarak harcarsanız yumurta kapıya dayandığında yapacağınız bir çözümünüz de kalmaz. Bunu yapmak, bu önlemleri almak yerine bir sürü inşaat projesi yapıp yer altına su depolamak gerçekten akıl alır gibi değil. Tamam, o da yapılmalı ancak öncelikli olarak boşa harcanan su kaynaklarının korunması gerekiyor. Radikal adımlar, sistemik çözümler olmadan bu tür yaklaşımlar atıl birer inşaat harcaması israfından öte bir şey olamaz.

Kayda değer önlemler almadan geçici ve etkide hafif ama popülizmde ağır önerilerin havada uçuşması asıl failin gizlenmesinden başka bir işe yaramaz. Siz suyunuzu su azlığı ya da kuraklık olmasa da boşa akıtmayın zaten, bunlar bugün var olan kuraklığın çözümleri değil olsa olsa olması gereken bir davranış biçimi olabilir.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.