Dış Köşe

Elemtere fiş kem gözlere şiş – Ahmet Örs

0

Bu haftaki yazımı okumaya başlayanların, büyük olasılıkla sihir, büyü gibi
doğaüstü yöntemlere kafamı taktığımı düşünüp, yazının sonuna varmadan başka
sayfalara geçebileceklerini önceden hissettiğim için baştan söyleyeyim; ben de
bir zamanlar biyodinamik adı verilen yöntemin yandaşları için böyle düşünmüştüm.
Ama bugün fikrimi değiştirdim.. Tarım sektöründe biyodinamik denen doğal yönteme gönül veren, Avusturyalı Rudolf Steiner’in (1861-1925) ortaya attığı tarım
sisteminin taraftarları doğal gübreyi bile tuhaf bir uygulamayla kullanıyorlar.
İsterseniz Steiner’in günümüzdeki en önemli havarilerinden, eski banker,
1980’lerden beri Steiner’in yöntemine göre şarap yapan, Fransız, Nicolas Joly’i
örnek alalım. Joly, Chenin Blanc adlı vasat şaraplar yapılabilen üzüm çeşidinden
Coulee de Serrant markası altında bir şarap üretiyor. Yüksek kalitesi, damaktaki
dengesi bir yana, şişesi açıldıktan birkaç gün sonra bile şarabı aynı nefasette
içebiliyorsunuz. Joly’nin şarapları özellikle Amerika’da yüksek fiyatlara alıcı
buluyor. Joly, ‘doğanın çözülme dönemi’, sonbaharda, inek boynuzlarının kıkırdak
kısımlarını temizlettikten sonra, içlerini inek pisliği ile doldurtuyor.
Boynuzlar bağın uygun bir yerine gömülüyor ve ilkbahara kadar orada bırakılıyor.
Baharda topraktan çıkarılan boynuzların önce ‘dinamikleştirilmeleri’ gerekiyor.
Dinamikleştirme işlemi için boynuzun içerdiği malum madde, yuvarlak bir kap
içindeki ılık suya karıştırılıyor; önce saat yönünde, daha sonra ters yönde.
Üstelik bunun saat tam 15’te yapılması gerekiyor. Çünkü bir saat sonra
dinamikleşme etkisi zayıflamaya başlıyor. Sulu gübre, toprağa akşamüstü, geç
vakit dökülüyor. Yani ‘toprak, güneşin etkisinin kayboluşunu en güçlü biçimde
hissettiği zamanda’. Joly, bir hektar alana sadece bir boynuz dolusu gübrenin
yeterli olduğunu söylüyor. İnek boynuzu şov değil. Steiner yanlıları tarımı bir
organizma ve kendine özgü bir karaktere sahip kişilik olarak görüyorlar. Bu
nedenle de biyolojikdinamik koşullarda hazırlanmamış tarım ilaç ve gübrelerini
reddediyorlar. Biyodinamiğin bir de sertifikası var; buna Demeter deniyor.
Türkiye’de biyodinamik tarımın ne ölçüde yapıldığını araştırdım, Rapunzel adlı
bir firmanın web sitesinde Türkiye’de 365 hektarlık bir alanda Demeter
sertifikalı fındık, kayısı, incir ve sultaniye üzüm yetiştirildiğini okudum.

sabah erken saatlerde
“Bunlar daha başka neler  yapıyor?” derseniz, örneğin tarımda kesinlikle kimyasal madde kullanmıyorlar.
Böcekleri öldürmek yerine, onları kültür bitkilerinden uzaklaştıracak ‘yem
bitkiler’ dikiyorlar. Hastalıkları olabildiğince ilaç yerine bitki çaylarıyla
tedavi ediyorlar. Bazı işlemler sabahın çok erken saatlerinde, güneşin ilk
ışıkları görüldüğünde uygulanıyor. Asmalar strese girmesin diye bağa traktör
sokmayıp, toprağı atla sürüyorlar. Ayın çeşitli evrelerinde belli işleri yapmak
gibi kurallar ise büsbütün davul tozu, minare gölgesi kadar uçuk. Bugün
özellikle şarapçılık dünyasında biyodinamik metotlarla çalışan birçok bağcı var.
Bazı çok ünlü firmaların da sessizce denemeler yaptıklarını duyuyorum.

Özellikle doğanın insanoğlu tarafından vahşice tahrip edildiği, tarımın büyük ölçüde dev firmaların laboratuarlarından yönetildiği günümüzde, binlerce yılın bilgeliğini
koruyup sürdürenlere gülüp geçmek ne haddime, onlara saygı duyuyorum.

Ahmet Örs – Sabah

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.