Editörün SeçtikleriEkonomiManşetTürkiye

Ekonomist Abdullah Akyüz: Türkiye ekonomisi yokuş aşağı yuvarlanıyor

0

Son birkaç günde Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal‘ın görevden alınıp yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirilmesi, Türk Lirasındaki ani düşüş ve doların hızlı yükselişi gibi Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren gelişmelerin yaşanması piyasalarda ve insanlarda var olan tedirginliği daha da artırdı.

Bu gelişmelerin ardından akıllara, “Bundan sonra neler olacak?” sorusu geldi. Yeşil Gazete’ye Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri değerlendiren George Washington Üniversitesi öğretim üyesi ve Yeşil Gazete yazarı Abdullah Akyüz, Türkiye’nin yokuş aşağı yuvarlandığı ve önünde hiçbir umudun olmadığını söyledi.

‘Büyüme, dışarıdan alınan borçla finanse ediliyor’

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç gün önce, gece yarısı kararnamesiyle Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ı görevden alıp yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu getirmişti. Böylece, Ağbal Türkiye tarihinde en kısa Merkez Bankası Başkanlığı yapan isimler arasında yerini alırken, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Merkez Bankası’na 20 ay içinde dördüncü başkan atanmış oldu.

Ekonominin son durumunu ve Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bu görev değişikliğini değerlendiren Abdullah Akyüz, şu açıklamalarda bulundu:

Bu kriz, yaklaşık son üç yıldır Türkiye’de ekonomi yönetiminde gördüğümüz tutarsızlığın, değişkenliğin ve de belli yanlışlarda ısrarın bir sonucudur.

Daha önce biz bu filmi görmüştük. Bu hükümet, hep büyümeye öncelik vermek istiyor. Tabi büyüme ekonomi, ülke için güzel bir şeydir. Fakat, bunu nasıl finanse ettiğiniz önemli. Maalesef biz bu büyümeyi kendi tasarrufumuzla finanse edemiyoruz. Dışarıdan borç alıyoruz.

Dışarıdan borç alınca da borç seviyesi belli bir noktaya gelince ve ekonomide bazı tutarsızlıklar, hatta siyasette de bazı sorunlar görünmeye başladığı zaman yabancılar para akışını durduruyorlar veya daha fazla faiz istiyorlar. Oysa biz büyümeyi sürdürebilmek için faizi düşük tutmaya çalışıyoruz.

Geçmişte bunu yaptık ve ne oldu? Döviz aldı başını gitti. Bununla mücadele etmek için döviz sattık ve Merkez Bankası’nın döviz rezervi sıfırlandı. Böyle bir krizin sonucunda da önce Merkez Bankası Başkanı görevden alındı. Sonra da bunun mimarı gibi görünen Sayın Berat Albayrak görevden alındı veya kendisi ayrıldı. Merkez Bankası’nın başına da Naci Ağbal getirildi.”

‘Naci Ağbal doğru adımlar attı’

Akyüz, ekonomide önceden yapılan yanlışların düzeltilmesi için faizlerin yükseltilmesi gerektiğini, Naci Ağbal’ın da bu doğrultuda doğru adımlar attığını, ancak hükümet tarafından desteklenmediğini kaydetti:

Bence Naci Ağbal doğru yolda, doğru şekilde adımlar attı. Tabii ki faizlerin yükseltilmesi koronavirüs salgını gibi bir kriz döneminde doğru bir şey değil. Fakat, ekonomide önceden yapılan yanlışların bir bedeli olarak maalesef artırılması gerekiyordu.

Naci Ağbal da doğru politikaları izledi. Fakat, bunun hükümetin maliye politikalarıyla desteklenmesi gerekiyordu. Hükümet o desteği hiçbir zaman vermedi. Reform paketleri açıkladı ama bunların hepsinin içi boştu.

Demek ki gerçekten bir düzeltme istemiyorlardı. Onun için son iki puanlık daha faiz artışı yaptığında ‘Dur’ dediler ve görevden aldılar. Şimdi Türkiye yine yokuş aşağı yuvarlanıyor. Daha önceki dönemde de gördüğümüz gibi. Bir umut bile yok önümüzde.”

‘Dolar ve Euroyla ilgili durum vahim görünüyor’

Türk Lirasının değer kaybetmesine ve doların yükselmesine de değinen Abdullah Akyüz, şu anda ülkede yabancı yatırımcıya güven verecek hiçbir şeyin olmadığını dile getirdi:

Şu anda yabancı yatırımcıya güven veren hiçbir şey yok ülkede. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesi bile Türkiye’nin riskini artıran bir unsur. Çünkü içerideki tansiyonu artırıyor. Bir yandan da HDP’nin kapatılması gündemde. Bir Milletvekili, paylaşımından dolayı milletvekilliğinden alınıyor. Ülkenin içinde politik riskler de artıyor.

Bir de koronavirüs sebebiyle Türkiye’nin döviz gelirlerinde önemli yer tutan turizm gelirleri, neredeyse sıfıra yaklaştı. İhracat devam ediyor ama turizm önemli bir döviz kaynağıydı. Dolayısıyla, biz dışarıdan gelecek dövize muhtaçsak ve Türkiye’nin riskleri artmışsa bu dövizin bedeli yani döviz kurları yüksek olacak.

Bir de bir sonraki Merkez Bankası toplantısında faiz düşürülürse riskler daha da artacak. Bundan hiç şüphe yok. Çünkü, artık satarak dövizdeki artışı durduracak elimizde bir döviz rezervi de yok.

Önümüzdeki dönemde içeriden kaynaklı nedenlerle hem euro hem dolarla ilgili durum çok vahim görünüyor.”

‘Büyümenin bedeline bakmıyor’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın politikacı olarak kısa vadede kendisine göre avantajlı olacak bir yola girmek istediğini, bu yüzden büyümeye yöneldiğini söyleyen Akyüz, ancak bu büyümenin bedelinin kaç yıl sonra misliyle ödeneceğine bakmadığını ifade etti:

Sayın Erdoğan’ın zaten faize karşı bir antipatisi var. Kendisi bir politikacı olarak büyümeyi seven bir politikacı. Büyümek demek faizin düşük olması demektir. Çünkü faizi düşük tutmazsanız insanlar tüketmek için veya işletmeler yatırım yapmak için borç almaları zorlaşır. Genellikle de tüketimden kaynaklanıyor büyüme, yatırım da onu takip ediyor.

Şimdi muhtemelen Cumhurbaşkanı faizi düşürmek istiyor. Tabii Naci Ağbal’ın politikası tam tersiydi ve şu dönem için doğru olandı. Hiçbir zaman uzun vadede faizlerin yüksek olmasını kimse savunmaz. Ama, enflasyonunuz yüksekse faizi yükseltip enflasyonu kontrol etmeniz gerekir ki insanlar Türk Lirasından kaçmasın.

Geçmiş dönemde insanların dövize yönelmesinin bir sebebi de enflasyon yüksekti, faizler düşüktü ve reel faiz negatifti. O zaman ‘Ben neden Türk Lirası olarak paramı bankada tutayım?’ dedi insanlar ve dövize yöneldi. Bir nedeni ekonomiye güvensizlikse bir nedeni de buydu.

Dolayısıyla Sayın Erdoğan, sanıyorum ki büyümeye yönelmek istiyor. ‘Bari seçimlere büyüyerek gireyim, enflasyon önemli değil, Türkiye zaten uzun yıllar enflasyonla yaşadı ve bununla yaşamayı biliyor’ diye düşünüyor olabilir. Büyüme olunca işsizlik azalıyor, insanların cebine para giriyor. Ama ne pahasına büyüme? Bunun bedeli kaç sene sonra nasıl misliyle ödenecek ona bakmıyor. Politikacı olarak kısa vadede kendisine göre avantajlı olacak bir yola girmek istiyor. Bence neden bu.”

Devre kesiciler paniği durdurmak için

Akyüz, borsada bugün itibariyle işlemlerin dördüncü kez durdurulmasıyla ilgili de şu açıklamalarda bulundu:

Ekonomide böyle bir istikrarsızlık ve belirsizlik artışı olunca hisse senetleri de bundan etkilendi. Yabancılar daha hızlı bir şekilde çıkmaya başladılar. Bazı yerli yatırımcılar da durumu görünce muhtemelen paniğe kapıldılar. Bunun sonucunda da ciddi bir satış oldu.

Uygulanan devre kesicilerle hızlı düşüş dönemlerinde insanların paniğe kapılıp da borsanın düşmesine daha da fazla yol açmaması için sistemi belli bir süre durdurarak insanlara bir soluklanma, düşünme fırsatı veriyor. Ondan sonra açılıyor, tabii düşecekse yine düşüyor. O durma, paniğin bir parça azaltılarak insanların biraz daha rasyonel düşünmelerine imkan vermek için. Bu, dünyanın diğer borsalarında da var.”

‘Günlük politikalarla ekonomi yönetilmeye çalışılıyor’

Önümüzdeki süreçte neler olacağına dair görüşlerini de paylaşan George Washington Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akyüz, günlük politikalarla ekonominin yönetilmeye çalışıldığını ifade etti:

Gerçekten acıklı bir durum. AKP hükümeti ilk yıllarında çok istikrarlı ekonomi politikaları izledi. Seçimler döneminde hiçbir zaman popülist söylemlere kaymadı. AKP’nin kabaca ilk iki dönemi çok başarılı bir dönemdi.

Tabii onda 2001-2002’de yapılan reformların da çok büyük etkisi vardı. AKP de devam ettirdi. Ama şimdi geldiğimiz noktada adeta günlük politikalarla, bir hafta sonrası bile düşünülmeden ekonomi yönetilmeye çalışılıyor. Bu çok üzücü bir durum.”

You may also like

Comments

Comments are closed.